I Became the Wife of a Monstrous Crown Prince - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 


           
Bölüm 2 - Bir R-19 Romantizm Romanına Göç Ettim ve Bir Tavşan Var. (2)


"Biz evliyiz, birlikte uyumamız gayet doğal. Bunda utanılacak bir şey yok. "

"Fakat…."

Blake ürperdi ve yüzünü yastığa gömdü.

"Yine de utanıyorum..."

"……."

Orijinal hikâyedeki sert Blake nereye gitti? Önümde vahşi bir adam yerine sevimli bir çocuk oturuyor. 10 yıl içinde bu küçük tavşanın öyle bir adama dönüşeceğinden emin miyiz? İnsanların büyümesi gerçekten çok esrarengiz.

"Buraya gelin!"

Onu bu şekilde bırakamazdım. Tuttuğu yastığı aldım ve Blake'in ellerini sıkıca tuttum.

"Yeni evli bir çift olarak bundan sonra birlikte uyumamızı öneriyorum."

“H-Hergün mü….? "

"Bir problem mi var? Yoksa bu fikir hoşunuza gitmedi mi? "

"H-Hayır ama sen bundan memnun olacak mısın?"

"Pardon?"

"Birlikte uyumamız senin için sorun olmaz mı?"

"Tabii ki olmaz. Zaten sizin karınızım ve sizden hoşlanıyorum."

Blake zaten kocaman olan gözlerini daha da geniş açtı ve bütün yüzü kızardı, konuşamıyordu. İki elini birden sıktım

"Bu nasıl? Daha rahat hissediyor musunuz?"

Kitapta lanetin acısının kadın kahraman Diana ile  el ele tutuştuğunda ortadan kalktığı yazıyordu ama...

Gücüm pek iyi çalışmıyor gibiydi.

Artık bu romana göç ettiğime göre Diana ile tanışana kadar acı içinde yaşayacak olan Blake'e yardım etmek istiyordum ama bunu yapacak gücüm yoktu.

Elini bıraktım ve yorganı bir kenara atıp yataktan çıktım. Ama birdenbire Blake bana arkadan sarıldı.

"Bırakma!"

"……Pardon?"

"Senin elin. Ancia’nın elleri sıcak bu yüzden bırakma."

Bana arkamdan sarıldığı için yüzünü göremiyordum ama sesinin hıçkırıklara karıştığını duyabiliyordum.

Ne kadar da ağlak bir bebek.

"Hiçbir yere gitmiyorum."

"Gerçekten mi?"

"Evet sadece yastığımı almaya geldim…."

Sonra hemen tekrar yatağa tırmanırken Blake'in yüzü kıpkırmızı olmuştu.

"Benimle yatmak istemiyor musunuz?"

"Ondan değil... Şey, sen bundan emin misin? Benim gibi bir canavarla birlikte yatmak..."
 
"Majesteleri! Böyle söylemeyin lütfen. Siz canavar değilsiniz. "

"Fakat…"

"Size daha önce de söyledim, değil mi?"

Elini tuttum ve kıpkırmızı gözlerine baktım.

"Merak etmeyin. Lanetiniz eninde sonunda kalkacak. "

"Lanetim mi?"

“Evet… 18. yaş gününüzde, yetişkinliğe ulaştığınızda; lanetiniz eninde sonunda kalkacak. Sonunda gün o kadar da korkunç olmayacak. Bu yüzden cesaretiniz çok kırılmasın, başkalarının ne dediğine aldırış etmenize de gerek yok. Onlar sadece boş konuşuyorlar. "

“…18.”

Küçük dudaklarından yorgun bir ses geldi. Bir “Işığın halefi” olduğu gibi imparatorluk ailesinde de bir “Lanetin halefi” vardı.

İmparatorluğun kurucusu İmparator Philip, ışık tanrıçası ile romantik bir ilişki içindeydi. Işık tanrıçası gücünü sevgilisiyle paylaşmıştı ve o da bu güçle imparatorluğu kurmuştu. Ancak imparator  Philip daha sonra ışık tanrıçasına ihanet edip başka bir kadına aşık olmuştu.

Kızgın ışık tanrıçasının Philip'in torunlarını lanetlediği söylentisi vardı. Lanetin sahibinin yüzüne siyah cümleler yazılır ve lanet tüm vücudunu kapladığında sonunda lanetli kişi ölürdü. Hepsi yetişkin olmadan ölmüştü. Blake de 18 yaşına girdiği gece ölümün eşiğine gelmişti.

Blake'in elini çaresizce tuttum ve serçe parmağımı onun serçe parmağına taktım.

"İyileşeceğinize söz veriyorum. Size hayatım pahasına söz veriyorum... "

"Hayır!"

Çığlık attı ve ellerini sertçe geri çekti.

"Ne?"

"Bana söz verme! Ölemezsin! Ben ölsem bile sen yaşamak zorundasın! "

Elini geri getirdim ve serçe parmağımı tekrar serçe parmağına geçirdim.

"Ben ölmeyeceğim. Ne siz ne de ben. Bu yüzden endişelenmeyin. "

"Ancia..."

”Oh hayır… Kocam nasıl bu kadar ağlak bir bebek olabilir? "

Bir mendille gözlerindeki yaşları sildim.

"Ben... Ağlak bir bebek değilim!"

"Şu anda ağlıyorsunuz."

"Hayır!"

Blake dudaklarını sıkarak ve sümüğünü çekerek gözyaşlarını tuttu. Ancak en sonunda duygudan bunalmış gibi özgürce ağlamaya başladı. Kollarımı ona doladım, dokunuşumla anında sakinleştiğini hissettim.

Gözyaşları bir süre sonra durdu, yüzünde sadece ıslak izler kalmıştı. Sonra nihayet göz kapakları ağırlaştı ve düştü. Aynı yatakta ben de uyuyakalana kadar ona sarılmaya devam ettim.

***

Gözlerimi açtığımda kendimi sıcak, yumuşak çarşaflara gömülmüş halde buldum. Kalan uykuyu gözlerimi ovuşturarak def ettikten sonra dikkatlice yan tarafa döndüm ve ona baktım.

Küçük yüzü güneş ışığından parlıyordu, nefes alırken yumuşak sesler çıkarıyordu. Dolgun yanaklarına dokunmaya çalıştım ama Blake sağ elimi iki eliyle birden sıkıyordu.
 
'Utandığını söyledin ama sabaha kadar elimi tutmuşsun?'

Dudaklarıma doğal olarak bir gülümseme geldi. Sol elimle saçlarını okşadım, çok geçmeden Blake gözlerini açtı. Uzun kirpikleri titredi.

"Üzgünüm. Sizi uyandırdım mı?"

"Hayır…."

Blake başını iki yana sallayarak gülümsedi.

"Neden gülümsüyorsunuz?"

"Çünkü güzel bir şey oldu."

"Hm, ne gibi?"

"Ancia bütün gece benimle buradaydı."

Blake yüzünü parmaklarının arkasına saklamaya çalışsa da yüzündeki kırmızılık açıkça görülebiliyordu, bir dakika belki daha uzun süre kızarıklığı geçmedi.

Bir R-19 romanına göç etmiş olsam da tavşan kadar sevimli bir kocam olacağını hiç düşünmemiştim. Gülümsemesini gördüğüm an, bu sevimli kocayı mutlu edeceğime yemin ettim. Sadece romanda sevdiğim bir karakter olduğu için değil şimdi gerçekten sevdiğim için.

***

Blake'i kurtarmak istedim. Ama laneti kaldıramadım. Onu ancak Diana ile tanışana kadar koruyabilirim.

"Canavar ve Kadın" bir R-19 romanı olduğu için hikâye, ana karakterlerin yetişkin olduğu andan itibaren anlatılıyor. Çocukluklarıyla ilgili detaylar açıklanmıyor.

Yine de yazar, geçmişten gelen durumlara ve konuşmalara sık sık yer vermişti. Yazar ayrıca karakterlerin kısa bir açıklamasını da yapmıştı.

Blake'in çocukken üç büyük trajedisi vardı. İlk trajedi, lanetin varisi olmaktı. İkincisi, Ancia'nın intiharıydı. Sonuncusu ise babası İmparator Tenstheon'un ölümüydü.

İmparator Tenstheon öldüğünde, Blake’in amcası ve ana karakter Richard’ın babası Dük Cassil yeni imparator olmuştu. Dük Cassil, Blake'i veliaht prens pozisyonundan çıkartıp onu güneydeki bir adada sefil bir çocukluk geçirmeye göndermişti.

Şu anda, Blake çoktan lanetin varisiydi. Ben buraya göç etmeden önce olmuştu ve ben onu iyileştiremiyordum. Ancak babası İmparator Tenstheon'un ölümü henüz gerçekleşmemişti.

Bu olay bundan üç yıl sonra olacak. Bunu durdurabilirim ama İmparator Tenstheon'un ölümünü önlemek için önce onu bulmam ve onunla konuşmam gerekiyor. İmparator, Veliaht Prens'in düğünü biter bitmez şehirden ayrılmıştı ve geri gelmesi en az bir ay sürecekti.

Her gün Blake ile uyumaya devam ettim. Her gün onun odasında yemek yedim ve her günümü kitap okuyarak, sohbet ederek geçirdim. Ama tuhaf bir şeyin farkına vardım.

'Bugün de….'

Masanın üzerindeki kahvaltıya baktım.

Her gün sadece yeşil, yeşil, yeşillikler.

Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği, sürekli yeşillikler getiriliyor. Ayrıca menü hemen hemen her gün aynıydı. Ispanak çorbası, domates salatası ve ızgara mantarlar. Çorbanın tadı dünkü ile aynı, yeniden ısıtmışlar galiba.

Yemek seçen biri değilim. Tüm hafta boyunca aynı şeyi yiyebilirim ve sadece sebze yemekle de bir sorunum yok. Yani yemeğin kendisiyle ilgili hiçbir şikayetim yoktu.

Ama bu öylesine bir genç erkek ve kız için hazırlanan bir yemek değil, Veliaht Prens ve Veliaht Prenses için hazırlanan bir yemekti. İmparatorlukta, imparatordan sonra ikinci en yüksek statüye sahip olanlar yiyordu bu yemeği. Buna inanamıyorum.

"…Majesteleri."

"Huh?"

"Ne tür yemek seversiniz?"

"Hmm. Her türlü yemeği severim."

"Et veya balığı sever misiniz?"

"Evet!"

Blake neşeyle başını salladı ve ağzına bir domates salatası koydu. Yani Blake bir vejetaryen değildi. Lanet yüzünden dikkat edilmesi gereken belirli bir yiyecek de yoktu. O zaman bunun tek bir nedeni vardı.

'Onu lanetli bir Veliaht Prens olduğu için görmezden geliyorsunuz.'

Veliaht Prens'in Sarayı, imparatorun yaşadığı saraydan çok uzak bir yerde bulunuyordu. Ayrı bir köşkte mahsur kalan sekiz yaşındaki prens, ne imparator ne de akrabaları tarafından ziyaret ediliyordu. Dahası, onun evlilik partneri yalnızca bir Kont kızı olan Ancia'ydı.

Ancia, Blake'den sadece iki yaş büyüktü. Veliaht Prens ve eşi gençler ve güçsüzler tabii ki açıkça görmezden geliniyorlar ama bu böyle devam edemez.

-------Çevirmen Notu-------

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.