I Became the Wife of a Monstrous Crown Prince - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 


           
Bölüm 5 - Bir R-19 Romantizm Romanına Göç Ettim ve Bir Tavşan Var. (5)


Göç etmeden önce küçük bir kasabada büyükannemle yalnız yaşıyordum. Büyükannem vefat ettikten sonra Seul'e geldim ama kalbimin bir köşesinde sessizce duran bir özlem vardı, kırsal özlemi.

Hâlâ küçük ellerimle dalları topladığımı, onları fırına koyduğumu, büyük bir kazanda pirinç pişirdiğimi ve çorba yaptığımı hatırlıyorum. Hatta o zamanki anılarım, bu dünyaya düşmeden önceki anılarımdan daha net.

Kazan üretim projesini çoktan kafamın içinde planlamıştım. Kazanın resmini çizip demirciye verecektim ve o yaparken tasarımını ayarlayacaktık. Bir fırın inşa etme tecrübem olduğu için kendi başıma bir fırını monte etmek çocuk oyuncağıydı. Projeye iki kazanla başlayacağım ve muhtemelen ileride artıracağım. Kazanın ne olduğunu ve bunu nasıl düşündüğümü sorarlarsa bunu Doğu ile ilgili bir yemek kitabında gördüğümü söyleyebilirim.

Kararımı verip kazanı yerleştirecek bir yer ararken sarayın etrafında dolaşmaya başladım. Aniden arkamda birinin gölgesi belirdi.

"Aman Tanrım!"

Şaşkınlıkla arkama baktım.

"Üzgünüm, seni şaşırtmak istemedim."

Arkamda duran çocuk gülümsedi.

Genç bir çocuktu ama uzun ve yapılıydı. Yüzü keskin ve belirgindi. Ayrıca her ikisi de hafif köşeli bir çene hattıyla kombine olmuş koyu ve kalın kaşları vardı.

Gizemli ve güzel görünen Blake'in aksine yakışıklı yüz hatları ve belirgin çizgileri olan bir adamdı.

Yine de kırmızı gözleri kibir doluydu.

Bir dakika bekle…

Siyah saç ve kırmızı gözler, boyunda bir yara izi...

İçgüdüsel olarak bir his geldi. Bu çocuk "Canavar ve Kadın" ın erkek ana karakteri Richard'dı.

"Richard...?"

Yine de ismini dikkatlice söyledim çünkü o olmaması ihtimali vardı. 

İsmini duyunca küstah gülüşü derinleşti.

"Görüşmeyeli uzun zaman oldu, Ancia."

Ah, haklıyım sanırım.

Richard... İmparator'un kardeşi Cassil Dükü'nün ikinci oğlu. Dük Cassil’in oğulları bir sonraki İmparator olarak kabul ediliyordu. Çünkü Veliaht Prens Blake lanetlenmişti ve çok uzun yaşamayacaktı.

Ancak Richard, tahtın halefi olma hakkını elde etmekten çok uzaktı. Çünkü annesi alçak bir köleydi. Asterik İmparatorluğu'nda gayrimeşru çocuklara karşı çok fazla ayrımcılık yoktu ancak bu gayrimeşru çocuklar köle çocukları iseler tüm hikâye değişirdi.

Üstelik Richard, imparatorluk ailesinin sembolü olan gümüş saçlarla doğmamıştı. Annesinden miras kalan siyah saçları da Richard'ın komplekslerinden biriydi.

İmparator Tenstheon vefat ettiğinde küçük kardeşi Arnold Cassil, Veliaht Prens Blake'i bir kenara itip tahta çıkmıştı. Ona en çok katkıyı yapan da Richard'dı.

Dük'ün üç oğlu arasında en iyisiydi ama annesinin kanı yüzünden farkına varılmamıştı. İmparator olma hırsıyla düşmanlarını teker teker ortadan kaldırıp sonunda tahta çıkmıştı. Romanın sonunda, Blake'ten kurtulmak için Diana'yı kullanmıştı.

Bu sefer olacak olanları durduracağım. İmparator Tenstheon'un ani bir ölümü ya da Blake'in tahttan indirilmesi durumu olmayacak.

Blake, şu anki haliyle mutlu. Lanet kaldırıldığı takdirde herhangi bir sorun yaşamadan bir sonraki İmparator olacak. Richard'ın hile yapması veya müdahale etmesi için bir boşluk olmasına izin vermeyeceğim.

"Sizin için ne yapabilirim?"

Bu arada, erkek ana karakter beni neden görmeye geldi ki?

Richard hesapçı bir adamdır. Kendisine fayda sağlamayacak hiçbir şey yapmaz. Orijinal kitapta Diana'ya yaklaşmıştı çünkü Blake'in lanetini kaldırdığını bildiğinden onun değerli olduğunu hissetmişti. Onu kullanabileceğini düşünüyordu. (Her ne kadar sonradan kadın kahramana gerçekten aşık olduğunu fark etse de başlangıçta bu sebeple yanaşmıştı Diana'ya.)

Kont ve Kontes tarafından terk edilmiş olup lanetli bir prensin karısı olmamın ona hiçbir faydası olmazdı.

"Evlenir evlenmez olay çıkarmışsın."

"Pardon?"

"Sarayın hizmetkârlarının çoğunu kovduğunu duydum."

"Ah…"

Anlıyorum… Kovduğum hizmetçilerin arasına bir casus yerleştirmiş olmalısın.

Şu anda Richard sadece 14 yaşındaydı. Yine de o genç yaşta saraya bir casus yerleştirmişti. Gerçi şaşırmamıştım çünkü zaten kitaptan biliyordum.

Genellikle Blake'e yardım eden hizmetçi aslen Richard'ın hizmetçisiydi. Beni şaşırtan şey, Richard'ın birdenbire beni yüz yüze görmeye gelmesi olmuştu.

Çok tedbirli değil mi?

Richard o kadar titiz ki düşmanlarından tek tek her türlü planla kurtulabilir ve son dakikaya kadar asla onun yaptığından şüphe edilmez.

Bir casusu kovar kovmaz beni ziyaret etmesini beklemiyordum. Veliaht prensin sarayına bir casus yerleştirdiğini açıkça söylüyor gibiydi.

"Yani?"

"Normalden farklı olarak aceleci davranıyorsun."

Ne? Beni iyi tanıyormuş gibi konuştu. Richard ve Ancia arasında bir bağlantı mı vardı?

"Ne demek istiyorsun?"

“İmparator, Marquis Hamel'in ailesine güveniyor. Merhum Marki'nin en büyük oğlunu hapse atmak küstahçaydı. Majesteleri diğer tüm çalışanları da kendisi seçmişti. Onları öylece kovman doğru değil. "

Evet, hepsi sizin ve aileniz tarafından yerleştirilen casuslar.

Söylemek istediklerimi geride bıraktım ve hiçbir şey bilmiyormuş gibi gülümsedim.

"Güvenemeyeceğin insanları yanında tutamazsın."

"Sadakat istiyorsan, cömertliğe ihtiyacın var. Onları bu şekilde kolayca kovarsan sana bağlı olmalarını bekleyemezsin."

Neden bu adam aniden karşıma çıkıp bana bu saçma vaazı veriyor?

"Bu kabaydı. Bu sizi ilgilendiren bir mesele değil. Bununla bir ilginiz olmadığına göre şimdi gidebilirsiniz."

Richard ve Ancia arasındaki ilişkiyi merak ediyordum bu yüzden sohbete devam etmeye çalışmıştım ancak kısa süre sonra onun saçmalıklarından rahatsız oldum.

Hoşnutsuzluğumu kesin bir şekilde ifade ederek gitmesini emrettim. Richard ise oldukça kibirli bir gülümsemeyle konuşmaya devam etti.

"Huysuzluk mu yapıyorsun?"

"Pardon?"

"Sevgini kabul etmediğim için mi böyle üzgünsün?"

Bu saçmalık da ne?

"Benden hoşlanıyorsun, değil mi?"

Richard bir entrikacıydı ama saçma bir hikâye uyduracak tipte biri değildi. Kitapta yazmıyordu. Demek ki Ancia, Richard'ı seviyordu.

"Ancia, bunu aşkını reddettiğim için yapmıyorum. Biliyorsun ki ben bir kölenin çocuğuyum. İmparatorun emri altındaki seni nasıl isteyebilirim? "

Bana keder içindeki ıslak gözleri ile baktı. Statüsünün zirvesindeyken sevdiği kadından ayrılmak zorunda olan trajik bir aşk hikâyesinin kahramanı gibiydi. Bir entrikacı olduğunu bilmeseydim kandırılırdım.

Senden hoşlanan kadınları böyle mi kullanıyorsun?

Orijinal hikâyede Richard, zeki olmasına rağmen bir o kadar kibirli, zorlayıcı, hırs dolu ve takıntılı bir adamdı.

Neden bu kadar popüler ki? Blake yüz bin kat daha iyi.

"Ancia, sen çok iyisin, bu yüzden kalbimi anlıyorsun, değil mi? Benden hoşlanıyorsun, biliyorum."

"Ne? Richard, hayal görüyorsun. Kim senden hoşlanıyormuş? "

Daha fazla dayanamadım ve sinirlendim, Richard’ın küstah gülümsemesi sertleşti.

"Ne…?"

"Ve Richard Cassil, kabalık uzun bir yoldur. Veliaht Prensese böyle bir şey söylemeye nasıl cüret edersin? Sen imparatorluk ailesine hakaret mi ediyorsun? "

"Ancia, hâlâ kızgın mısın?" elimi utanç içinde tutuyordu.

Richard'ın ellerini çekmeye çalışıyordum ama benden önce başka biri onun elini tuttu.

"Majesteleri…"

Blake gelmişti.

Blake, Richard'ın elini tuttu ve ona baktı.

"Ancia bundan nefret ediyor."

Richard, Veliaht Prens’in birdenbire ortaya çıkışından irkilerek gözlerini fal taşı gibi açtı ama kısa süre sonra küstahça gülümsedi.

"Bazı yanlış anlaşılmalar var gibi görünüyor. Leydi Bellacian ve ben bir tanıdık... "

"Richard, o artık bir Leydi değil; O Veliaht Prenses."

Kısa süre sonra Richard utanç içinde başını eğdi.

Üzgünüm, Majesteleri. Dilim sürçtü. "

"Dikkatli ol. Veliaht Prensese bir kez daha saygısızlık edersen affedilmeyeceksin. "

"Emredersiniz, Majesteleri."

Richard'ın yüzü bir kağıt kadar beyaz olmuş,nağır bir şekilde terliyordu. Kafasını eğmişti, Blake'in yüzüne bakamıyordu.

O'nun nesi var? Richard, her zaman Blake'i görmezden gelirdi. Görünüşte ona saygı duyuyor gibi görünürdü ama veliaht prensin otoritesini umursamazdı.

"Kaybol."

Blake, Richard'ın elini bıraktı. Sonra Richard yüzü soluk bir şekilde arkasını dönüp yürümeye başladı. Ne oluyor burada yahu? Richard'ın sendeleyerek uzaklaşan sırtına bakarken Blake elimi dikkatlice tuttu.

"Bakma."

"Ne?"

"Ancia, ona bakma..."

Somurtkan bir bakışla fısıldadı.

"Ona bakmayacağım. Görmek bile istemiyorum onu. Ve o erkek değil, o bir köpek. "

"Köpek mi?"

"O tam bir orospu çocuğu. Ondan hoşlandığımı söyledi. Delirmiş olmalı. "

"...Ondan hoşlanmıyor musun? Richard çok popüler…. "

Blake dikkatlice sordu.

"Ah, böyle adamlardan nefret ediyorum. Onun yerine sizin gibi tatlı adamları seviyorum. "

"Hehe."

Blake beyaz yanaklarını ellerime sürterek parlak bir şekilde gülümsedi.

"Majesteleri, ne tür kadınlardan hoşlanırsınız?"

"Ancia."

"Hangi türü tercih edersiniz?"

"Ancia'yı seviyorum. Tek ihtiyacım olan Ancia! "

Blake kendini kollarıma bıraktı ve bana sarıldı. Doğal bir şekilde gülümseyerek ben de ona sarıldım.

"Tek ihtiyacım olan sensin..."

--------Çevirmen Notu--------

Devamını okumak istiyorsanız sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Novel Evreni...

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.