The Tutorial is Too Hard (NOVEL) - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 


           
Eğitim 1. Kat (5. Kısım)

 

“Ah… Ah…”

 

Soluklanmak için kısa bir ara verdim. Gelişmiş statülerime ve yeteneklerime rağmen bu yolculuk, yorucu ve zaman alıcıydı.

 

Bekleme odasını saat 4'te bırakmıştım ve 15 saat boyunca durmadan koşmuştum.

Zahmetsizce yol boyunca dizilmiş saçma ok tuzaklarından geçiyordum.

 

Biraz daha zamana ihtiyacım vardı. Ne daha fazlası ne daha azı. Sadece 3 saat daha işleri değiştirecek ve kolaylaştıracaktı. Ancak Eğitimin bana böyle bir lüks vermeyeceğini düşünüyordum.

 

Birkaç gün önce Topluluk sohbetinde yeni bilgiler yayılmıştı,

 

 

Birinci denemelerin her biri, 30 günde tamamlanmalıydı.

 

Birinci katı 30 gün içinde temizlememenin cezası hâlâ  bilinmiyordu.

 

Başarısızlık nedeniyle Eğitimden çıkarılabilir, belki de cezalandırılabilirdiniz. Kim bilir?

 

Bu sadece bir şey demekti: Bu katı bugün, yarın veya en azından yarından sonraki gün temizlemek zorunda kalacaktım.

 

Su şişesini envanterinden çıkardım ve yüzüme su sıçrattım.

Soğuk su yüzüme dokunduğunda küçük bir yenilenmiş enerji patlaması içimden geçti.

 

Yukarı ve aşağı zıplarken durumumu kontrol ettim.

Odaklanmamda bir sorun yoktu ve çok fazla kanamıyordum. Zayıflamış duyularım da yoktu.

 

Sağ kolumu delmiş 2 ok vardı.

 

Burada geçirdiğim süre boyunca önemli miktarda geliştim ve çok sayıda tuzağı tecrübe ettim. Buna rağmen, herhangi bir zarar görmeden bu aşamayı geçememiştim.

Zamanında bir strateji üretememiştim, bu yüzden kaçınmak yerine bir sürü ok yedim. Daha sonradan geldiklerini biliyor olmama rağmen bir şekilde bana ulaşmanın yolunu buldular.

 

Bu zamanlar ateş edilen ok türleri arasındaki farkı zar zor anlayabiliyordum.

 

İlk ok hasarlı uzun bir yaydan sıkılmışsa, daha sonraki oklar güçlü bir olimpik yaydan sıkılmış gibi hissettirdiler. Bazıları öyle bir güçle sıkılmıştı ki etrafta bir balista olup olmadığını merak ediyordun.

 

ÇN : Bilmeyenlere balista örneği https://img.howtodowell.com/img/outside/making-a-balista-8.webp

 

Doğruyu söylemek gerekirse daha önce hiç yay ya da olimpik bir yay görmedim ama  bu yayların oklarına uygulayacağı kuvvetin bu olduğunu varsayıyorum.

 

Şansıma az önce seviye atlamıştım, bu yüzden beni delmiş sadece 2 ok vardı.

Ah,  içimde ok olmayınca ne kadar iyi hissettiğimi sadece hayal edebilirdim.

Her neyse, buna da şükür.

O kadar çok ok tarafından vuruldum ki sadece 2 ok tarafından vurulmak küçük bir yaralanma gibi hissettirdi.

 

“Püfffff-”

 

Yere baktığımda kırmızı bir çizgi gördüm.

Bana 'Burada bir tuzak var!'  der gibiydi. Bu, Eğitim'in beni orda tuzak olduğu konusunda uyardığı tek tuzaktı.

 

Ben kırmızı çizgiyi geçer geçmez oklar yukarıdan aşağıya, sağdan sola uçuşuyordu.

Bunun korkutucu kısmı, okların nasıl sıkıldığının bir düzeni yoktu.

 

Bu tuzak, daha önceki uçurum tuzağına kıyasla tehlike açısından yakın bir seviyedeydi.

 

İlk denememde o kadar çok ok tarafından vurulmuştum ki Styx Nehri'ni geçmeye çalışan, yüzme takımını giymiş bir kirpi gibiydim.

Tanrı seviyesindeki şansım sayesinde seviye atladım ve hayatta kalabildim..

 

İkinci denemem için ilk denememde yaşadığım "düzeni" ezberledim.

Her yönde atılan oklar olduğu için tüm okların sırasını ezberleyemedim, ancak kritik noktalara yönelik okları ezberledikten sonra tuzağı denedim.

 

Sonuç olarak neredeyse ölüyordum.

Ezberlediğim oklar dışında ateşlenen oklar ölümcüldü.

Onlara zamanında cevap verememiştim.

İlk denememde vurulduğumun iki katı kadar ok bana isabet etmişti.

Bu sefer hemen hemen Styx Nehri'ni geçmiş ve büyük büyükbabamla el ele tutuşmuştum.

 

Bütün bu zaman her şey düzenlerle ilgiliydi!

Neden rastgele bir düzen yoktu?

Bu biraz fazla değil miydi?

 

İlk denememden sonra onu tuzakların az ötesini göremeseydim, orada öldüm.

 

Şimdi bu, bu tuzaktaki üçüncü denememdi.

 

İlk olarak kolumdaki okları kabaca kırdım.

Şu anda okları dışarı çıkaramıyordum ve kendimi iyileştiremezdim, bu yüzden onları kırdım, böylece hareket etmeye çalışırken engel olmayacaklardı.

Oklardan dolayı oluşan hasar nedeniyle kılıcımı sallamak için sağ kolumu hareket ettirmek imkânsızdı. Sınırım sadece kılıcı elimde tutmaktı. Sağ kolumu ve kılıcı kalkan gibi kullanacaktım.

 

Sol kolumda yuvarlak bir kalkan. Sağ kolumda özürlü bir kalkan.

Mükemmel.

Tamamen hazırım.

 

Şimdi biraz hareket ettim ve vücudumda birkaç ağrılı noktaya masaj yaptım.

 

AHHHHHHHHHHHHHHHh .........!

 

Sikeyim. Bunu yapabilirsin Lee Ho Jae.

Bir düzen yoksa kimin umrunda? Bunu yapabilirsin. Hayır, bunu yapmak zorundasın.

 

Tuzaklardan önce kendimi hazırlamak gibi boktan bir iş bile çok zamanımı aldı.

İlk denemeyi temizlemek için hâlâ biraz zaman kalmış olsa da burayı tamamen temizlemenin ne kadar süreceğini bilmiyordum.

Ne kadar zaman kaldığı konusunda daha bilinçli olmalı ve daha hızlı hareket etmeliydim.

 

Tamam, gidelim.

 

Bu tuzağın ilk iki girişiminden sonra bir şey fark ettim.

Kırmızı çizgiyi geçtikten sadece 3 saniye sonra oklar ateşleniyordu.

 

Başka bir deyişle, bu 3 saniyede olabildiğince boşluk bırakmalıydım.

 

Kırmızı çizgiden birkaç adım geri döndüm.

Nefesimi kontrol ettikten sonra lisede öğrendiğim koşuya hazırlandım.

 

Şimdi eller omuz genişliğinde miydi?

Argh, kılıç ve kalkanla pozisyon almak zordu.

Bir diz bükülmüş.

Şimdi bacağınız ve poponuz.

 

Veeeeeee… .. GİT!

Tüm gücümle koştum.

Göz açıp kapayıncaya kadar kırmızı çizgiye varmıştım.

 

Lanet olsun! Bir uçurumdan uzun atlama yapıyor gibi hissettim!

Bu şimdiye kadar hissettiğim en yüksek andı!

 

Tat!

 

Kırmızı çizgiyi geçtim.

Yavaşlamadım.

Şimdi durduramazdım!

 

Üç!

 

İki!

 

Bir!

 

Güzel! Zaten yarısını geçtim!

 

Geri sayımımda sıfıra ulaştığım an, önümde bir ok ucunun parlamasını gördüm.

Zeminde kaymak için ileriye doğru zıpladım.

 

O anda alçak bir seviyeden birçok ok ateş edildi.

 

Arkadan ve yandan gelen oklara dikkat etmeye gerek yoktu.

Çok hızlı ilerliyordum.

 

Yavaşlamak bir seçenek değildi, bu yüzden okları atlatmak için kontrolsüzce yuvarlandım.

 

Bir PABABABT ile okların yere yapıştığını duydum.

Yuvarlanırken sol taraftaki okları kalkanla saptırdım.

Bileğimde donuk bir ağrı hissettim.

 

Zeminde yuvarlanırken kolumun bağlandığı kalkan yüzünden bileğim bükülmüş olmalı.

Hissettiğim acıyı görmezden geldim ve ilerledim.

 

Bu tuzakta bir an bile duramazdım.

Her yönden atılan oklar olduğundan, ileriye doğru yüksek bir koşu hızında kalmak zorunda kaldım, bu sayede arka ve yanlardan daha az okla vurulabilirdim.

 

Belimin veya bacaklarımın etrafında en az bir okla vurulursam hareket edemezdim ve ölme şansım büyük ölçüde artardı.

 

Yükseltilmiş duyularla yolunuzdaki hemen hemen her şeyi tespit edebildiğiniz için ödenebilecek bir bedeldi.

 

Tong!

 

Kalkanımla yüzümün sol tarafına uçan oku engellediğimde başka bir ok çıplak kalan karnıma doğru uçtu.

Panik yaptım ve sağ kolumla engellemeye çalıştım.

 

Kaslarımın sert sesiyle ok sağ kolumu deldi.

 

Lanet olsun!

 

Ok, önceki okların zaten takılı olduğu yere yakın delmişti ve bu, ağrıyı katlayarak artırdı.

Duraksamadan hızımı korumaya çalışıyordum, ama acı ve şok yüzünden bir anlığına durdum.

 

ÇAT! ÇAT! ÇAT!

 

Birkaç ok arkadan atıldı.

Okları atlatmak için yana eğildim, ancak yavaş hızdan dolayı bir ok arkama çarptı.

 

ARRrrrghghhhhh!

 

Sikeyim, şimdi başka seçenek yoktu.

Gördüğüm okları bloke ederek ileriye doğru koşmaya devam etmeli ve kalan bütün okları dellenmiş bir HULK gibi tanklamalıydım.

 

İleri!

 

Yüzüme gelen okları atlatmaya çalışmak yerine, engellemek için kollarımı ve kalkanımı kaldırdım.

Dikkatsizce kafamı sağa sola eğmem, görüş alanımda olmayan bir okun benim sonumu getirmesi demekti.

 

PAT, PAT.

 

Birkaç ok daha vücuduma saplandı.

 

Acıyı görmezden gelip devam ettim.

Attığım her adım, orada sıkışmış bir ok başı nedeniyle sırt kaslarımı yırttığımı hissettiriyordu.

 

PAT.

 

Sol baldırıma bir ok vurdu.

Kaslarımın derinliklerine ulaştığında sol bacağım bir an hareket etmeyi bıraktı.

 

O anda ritmim bozuldu ve düştüm.

Tam o anda hayatım bir film gibi gözlerimin önünden geçti ve bu bana motivasyon oldu. Ayağa kalktım ve koşmaya başladım. Daha çok, hızlı bir şekilde yarım yarım zıplamak gibiydi.

 

Oklar sadece arkadan gelmiyordu…

Önde!

 

O anda odağım biraz bozuldu, başımı eğerek önden gelen bir oku atlatmaya çalıştım, ama ok kulağımı delmişti.

 

Arrrgrhgh!

 

Görüşümü ve dengemi kaybediyordum. Sonra.

 

PAT!

 

Sağ topuğuma bir ok vurdu.

Ahhh harika, şimdi her iki bacağımı da kullanamazdım.

Kendi kendime, 'Ben gerçekten böyle mi öleceğim?' Diye düşündüm.

Vücudumu tüm enerjimle öne attım.

 

Puck!

 

Eeeuughhh!

 

Şu saatten sonra pes etmemin bir anlamı olmayacağı için iniş olarak ileriye doğru yuvarlandım.

 

Ve,

 

Pshhhhhhh ....

 

Su sesi duydum.

Tuzağı geçmiş olmalıydım.

Yine hayatta kaldım…

 

[İyileşme Kuyusu]

 

Açıklama: Tüketildiğinde veya ovulduğunda iyileştirir. Kel kafan için de işe yarayabilir….

 

İkinci denemede bu tuzağın ilk denemesine kıyasla daha fazla hasar almama rağmen hayatta kalmamı sağlayan şey, iyileşme kuyusuydu.

 

Yavaşça İyileştirme Kuyusuna doğru süründüm.

Kalan gücümle bedenimi şifalı sulara attım.

 

Ve böylece bilincimi kaybettim.

-----------

Devamı için sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Sitede 35. Bölüm yayımlandı bile!
http://novelevreni.com/

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


11   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   13 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.