"Hala bunun bir rüya olduğunu mu düşünüyorsun?" Hıh? Yanlış mı duydum?hah..hahh.. kendi kendini korkutma Meyra. Yanlış duydum büyük ihtimal. Gözlerimi açmak istemiyorum ama açmazsamda içim rahat etmeyecek. Gözlerimi araladım. "Ahhh!, Tövbe bismillah!" Başımın üstünde parlak ve yeşil iki göz bana bakıyordu. Bu da ne?! Ne oluyor!?Apar topar yataktan fırladım ve kapıya koştum. "Ah! Kahretsin!" Karanlık olduğundan mesafeyi kestiremeyip alnımı kapıya tosladım. Acısına aldırmadan kapı kolunu çevirip kendimi odadan dışarı attım. Ardıma bile bakmadım . Onu gördüm . O neydi?! Karabasan? Cin? Yada hayalet? Neyse ne benden uzak dursun! Pencereden gelen ay ışıyla aydınlanan koridorda hunharca koşuyordum. Ne yapmalıyım? Peşimden geliyor mudur? WAhh lütfen arkamda olma. Mary nin yanına mı gitmeliyim?! Ama odası...Ahhh bilmiyorum ki!! Birde burası neden bu kadar büyük! En azından biri, bir kişiye rastlayayım lütfen! İleride bir süliet gördüm. Koridorda duran biri ardındaki kapıyı kapattı. Hıh? Bu da kim? Çıkardığım sesten dolayı (koşmasını kastetti) bana döndüğünde ay ışığı yüzünü aydınlattı. Bu.. bu Arjen!! Allah'ım şükürler olsun. Arjen'i görmekten bu kadar mutlu olacağımı düşünmezdim. Gerçekten gözlerim yaşardı. Beni fark ettiğinde şaşkınlıktan gözleri büyüdü. "Arjeen!" Hızımı kesmeden bana dönük olan ona sarıldım. Seni lanet olası iyi ki burdasın! Kötünün iyisisin ama olsun. Ne olduğunu anlamayan Arjen kolları havada kalakaldı. "İsabella sorun ne? Neden bird-" "Odamda bir şey var!" Gözlerim sımsıkı kapalı halde dedim. "Ne? Odanda ne v-" "Onu gördüm! İki tane yeşil göz bana bakıyordu!" Beni anlayamayan bir bakış atsada umutsuzca sarılmaya devam ettim. Çünkü korkuyorum.Yalnız kalmak istemiyorum... "Şhh.. sessiz ol. Çok gürültülüsün." Hahh.. Lan korkudan yüreğim bokuma karıştı bu piç ne diyor! Bu durumda bile beni sinir etmek zorumda mısın. Kollarımı serbet bıraktım ve geri çekildim. "Beni Mary'nin odasına götür." Sinir olmuş ifademle yüzüne baktım. Rahatsız bir ifade takındı.Kollarını aşaği indirdi. "Neden hizmetçinin odasına gitmek istiyorsun?" "Dedim ya odamda bir sey var." "Hahh.. hayal görmüşsündür. Hizmetçinin odasına gitmende uygun olmaz.Cidden cok pervasızsın" Nefes vererek söyledi Arjen. Son cümlede sesi kısıldı. Elini saçına daldırdı ve başka yöne baktı. Yüzünde belli belirsiz bir kızarıklık oluştu.Tch. Hayalle gerçeği ayıramadığımı mı zannediyorsun. "Artık odana dön. " Gitmek için arkasını dönen Arjen'in kolunu telaşla tuttum. Pislik nereye gidiyorsun! Beni burada bırakıp hemde! "Aa..b- ben yanlız kalmak istemiyorum." Şaşkınlıkla bana döndüğünde ne diyeceğimi biledim. Telaşlı şekilde başımı eğdim. Doğru cümleyi ararken ağzımdan çıkıverdi. "Ciddiyim. Derhal odana git." Keskin bir bakışla baktı.Aptalmısın be adam. Odamda bir sey var diyorum ,korkuyorum diyorum.Sinirlendim. "Gitmeyeceğim." "İsabella." İsmimi bastırarak söyledi. Ne zaman itaat etmesem gözleri tehlikeli bir hal alıyor. Tırssamda benimde inatlığım tuttu. "Tch.. Beni asla dinlemiyorsun." "Sende beni di-" Sözümü bitiremeden kolunu elimden kurtardı ve beni kucağına aldı. O kadar hızlı gelişti ki ne olduğunu anlayamadım. Hıh? O beni k-kucağına mı aldı?!A-ama nedenn? Şaşkın ifademle Arjen'in yüzüne baktım. Kahve gözleriyle göz göze geldim. Yakından bakınca ne kadar güzel gözleri var.Heykel gibi pürüzsüz olan yüzüne çok yakışıyor. Gece gibi olan saçlari ay ışığında parlıyor. O gerçekten çok güz- hıh? Ne diyorum ben be? " N-n e yapıyorsun?" Kızarıp başımı başka yöne çevirirken dedim. Bir an kendimi kaybettim. Şiir döktürüyordum resmen be!... " Seni odana götüreceğim." Dedi sert bir ifadeyle .Ha? Az önceden beri ben ne anlatıyorum. Aloo! Sinirlerim çelikten değil ki!!. "Hayır dedim! Beni yere indir!" "Yanında kalacağım." Sinirle debelenmeye başlamıştım ki hemen deyiverdi. "Ne?" Şaşkınlıktan direk yüzüne bakarak dedim. Hareket bile edemedim. Ne demek bu şimdi ? Yoksa.. Benim için endişeleniyor mu? Kalbim hızlanmaya başladı. Zaten yakışıklısın bide böyle yanında kalacağım falan demeler. Ben yetişkin biriyim!! Aklima farklı seyler geliyor! Onun icin demee! Yüzüm ısındı. "Hareket etme." Dedi. Bakışlarındam rahatsız olmuş bir ifadeyle önüne baktı ve odama dogru yürümeye başladı.Beni taşımasına izin verdim. Aslında iyi hissettirdi.Burnuma güzel bir koku geldi. Arjen'den geldiğini fark ettim. Fresh ve rahatlatıcı bir kokuydu. Yoksa bu ana karakterlerde olan su kokusu dedikleri şey mi? İstemsizce gözlerimi kapattım ve yüzümü onun göğsüne yasladım. Arjen beklemediği bu hareket karşısında şaşkınlıkla bana bakarak kızardı. Yinede istifini bozmadı ve yoluna devam etti.Arjen beni yatağa koyarken odama geldiğimi o an fark ettim.Arjen üstümden çekilmeden elini sıkıca tuttum. Gözlerimi araladım ve saniyeler içinde odamın her köşesini gözümle taradım. Karanlıktan dolayı pek seçemesemde parlak yeşil gözleri göremedim. Az da olsa içim rahatladı.Nefes verdim. " Endişelenme. Sen uyuyana kadar burda duracağım." Ona baktım. Bana bakan Arjen'in yüzünde tarif edemediğim bir burukluk vardı. Neden böyle bir ifadeyle bana bakıyorsun? Benden haz etmezken neden iyi davranıyorsun? Seni gerçekten anlamıyorum. Helede başımda dikilmen....beni utandırıyor. "Ayaktamı durucaksın?" "Oturmayı düşünüyorum eğer elimi bırakırsan." "Ne eli- ah..!" İdrak etmeye çalışıyorken halen Arjen'in elini tuttuğumu fark ettim. Birden elimi çektim. Bu zamana kadar elini mi tutuyordum. Wahh...Utandımm. Sanki ondan yararlanmaya çalışıyormuşum gibi gözüktü. Açıklama yapmalı mıyım? "Ehe... Fark etmemişim..Ee yani bilerek olmadı...Iıı sende haklısın elin olmadan oturamazsın tabi..." "Pfft" Beceriksizce açıklama yapmak için can çekişirken birden gülen Arjen'e baktım. Kalakaldım. İlk kez gülümsediğini görüyorum. Bir eliyle gülümsemesini gizlemeye çalışsa da ben göreceğimi gördüm. Ve kalbime inmeye yetti. Yüzüm kızardı. Hemen yatakta sırtımı ona döndüm. Normalde hiç gülümsemezdi. Şimdi niye gülümsüyor?Ve gülümsemesi neden bu kadar güzel!? Ahh.. cidden yüzüm alev atıyor şuan. Beni böyle görmemeli...Arjen birden üzerime eğildi ,eliyle okşarcasına yüzümdeki perçemleri geri attı.Dokunmasıyla irkildim.N-ne yapıyor bu?Yavaşca yüzümü ona döndüm. Yatağımın kenarına oturan Arjen dikkatlice yüzüme baktı. Alnımı okşadı. Göz göze geldik. Y-yine ne var? Ne istiyorsun bee! Kızarmaktan domates oldum burda!...Bir dakika.. Yoksa.... beni ö-öpücek mi? Gittikçe eğilen Arjen karşısında sadece gözlerimi sıkıca yumdum. Anne sanırım kızın elden gidiyor. Tamam kaybettim. Ne istiyorsan yap. Bu sefer karşı çıkmayacağım. "Alnını bir yere mi çarptın? Kızarmış ve birazda şişmiş. Karanlıkta hemen fark edemedim." Hı? N-ne alnı? Neresi şişmiş? Şuan da ne diyor bu çocuk? Gözlerimi araladım ve doğrulan Arjen'e şaşkın halde baktım. "Neden gözlerini yumdun? Yoksa dokunduğumda acıdı mı?" Hiç art ve niyeti olmayan bir ifadeyle sordu. Gerçekten soruyor musun?! Yüzümü okşayıp üstüme eğildin! Neden yummuş olabilirim acaba! Beni öpüceksin zannettim! "Yoksa başka b-" "A-alnımı kapıya çarpmıştım. Aniden dokununca canım acıdı. Ondan... N-neyse ben uyuyacağım, sende git artık." Kızarmış yüzümle hemen örtüyü üstüme çekip ona sırtımı döndüm. Beni kandırmadığını yüzünden anlayabiliyorum ama cidden çok utandım. Resmen beni öpmesini bekledim. Waahh! Düşündükçe dahada utanç verici. "Emin misin? Kalabilirim istersen?" " Hayır hayır gerek yok. İyiyim artık git sen." Arjen sessiz kaldı.Bir kaç dakika ayakta durdu ve odadan çıktı.Hahhh... şükür gitti. Bu ortam beni boğuyordu. "O şeyi görmeseydim böyle olmazdı.." "Adım Navi. Şey değil." İrkildim.Hah.. yine mi? Hadi amaaa...üç felak, bir nas mı okumam gerekiyordu! Sıkıca gözlerimi yumdum ve duaları okumaya başladım. "Benden korkmana gerek yok insan. Sana durumu açıklamaya geldim. Öncelikle rüyada değilsin." Nasıl korkmayayım! Bu rüya değilse sen nesin be! "Hadi kalk artık böyle konuşamayız." Der demez yatağımdan havalandım ve doğruldum. Hah? Ne oluyor!! Bu da ne? Telaşla etrafıma bakınırken karşımda Navi yi gördüm. Şaşkınlıktan dilim tutuldu. Çünkü ilk kez böyle birşey görüyorum. Bir karış boyunda ,pembe renkte, büyük yeşil gözleri olan kanatlı bir insanımsı bir yaratık.Ayrıca beni havada tutan da o. " Adın ne?" "M-meyra." Korkudan kendi ismimi söyledim. Yoksa İsabella mı demem gerekiyordu? Ahh bilmiyorum! "Lafı dolandırmadan söyleyeceğim. Senin ruhunu İsabella'nın vücuduna yerleştirdim. Yani sen Meyra, şuan İsabella'sın." "Ne?" "Burda olmanın bir nedeni var. Okuduysan biliyorsundur İsabella'yı bekliyen kaderi. Yakında İsabella... Ölecek." "Ölecek mi?" "Senin görevin İsabella'yı hayatta tutman." Şuan beynim yandı. İsabella ölüyor muydu ki? Ah... nasıl unuturum.Hikayede İsabella, firar eden bir köle tarafından öldürüldüğünde cenazede üzgün olan Arjen'i Julia teselli etti ve böylece ikisi yakınlaşmaya başladı. Yani İsabella gerçekten ölüyor! "Bu benim de tehlikde olduğum anlamına mı geliyor?" Tedirgin bakışlarıma karşı Navi bir kaç saniye sessiz kaldı. "Evet." "N-ne? Ama neden ben!?" "Kişisel algılama. Büyüyü yaptığımda sana denk geldi.En son hikayeyi sen okumuş olmalısın." Umursamaz bir tavırla iki elini yukarı kaldırdı ve omuzlarını silkti. Tehlikede olduğumu öğreniyorum ve bunun nedeni sadece denk gelmem. Ha.ha.ha. cidden komik. Asıl sinirlendiğim kısım kendi kafasına göre karar vermesi. "Neden yapmak zorundayım?! Ben bunu kabul etmedim. Eğer ki bu rüya değilse ki bence rüya o zaman beni dünyama geri gönder! Hem sen neyin nesisin?!" "Ben İsabella'nın koruyucu perisiyim.Geleceği ben değiştiremem. Öyle bir gücüm yok. Ama sen değiştirebilirsin. Ve seni geri gönderemem. İsabella'yı koruyabilmemin tek çaresi bu." "Ahh.. ne saçmalıyorsun. Sıradan biri olduğumu söyledin yani başka biride olabilir! Geri gönder beni! Ayrıca İsabella kim ki senin gibi bir koruyucusu var! Yoksa burda normal birşey mi?!" "O büyü için ne kadar mana kullandığımdan haberin var mı? O kadar manam yok. İsabella önemli biri. O...o...hayatta kalan son cadı." Hayret ede ede konuşurken son cümlede sesi çatalladı. Yüzüne aşina olmasamda üzgün olduğunu hissedebildim. Ama cadı mı?... Yani bu dünyada cadı diye birşey var ve ben onun bedenindeyim. Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim. "Lütfen insan. Y-yani Meyra. Bana yardım edersen kendinede yardım etmiş olucaksın. Söz veriyorum seni dünyana geri göndereceğim." Küçücük ellerini önünde birleştirdi ve yalvaran gözlerle baktı.Ona güvenebilir miyim bilmiyorum. Ama ne kadar istesemde geri dönemeyeceğim. En azından iş birliği yaparsam şansım olur. Cidden inanamıyorum. İsabella önemli biriyse hikayede neden bahsedilmedi.Normalde hiç bahsedilmeyen önemsiz bir karakter. Böyle konusu olan o kadar Webtoon okudum ki... Bunlar kurgu değil miydi? Yani burası gerçek... Ahh saçmalama Meyra! Kesin rüya.. Başka bir sey olamaz! Şimdilik suyuna gidelim. "Hmm..ee...peki. Yardım edeceğim." "Gerçekten çok teşekkür ederim Meyra. İçim ferahladı şuan. Seni tanımadığım için ilk uzaktan izliyordum ama çok iyi biriymişsin." Şaşırdım. Ne? Beni mi izliyordu? Yoksa o izlenme hissi Navi'miydi... Bu hiç hoş değil...İyi biriymişim kıçım! Beni zorunda bıraktın. "Hmm.. Peki benim vücuduma ne oldu? İsabella da benim dünyamda mı?" "Aha..hah... Senin vücudun gaaayet iyi. İkinizin ruhuda İsabella'nın içinde. Ama kendisinin şuan bilinci kapalı. " Beceriksizce gülümsedi ve gözlerini kaçırdı. Yani sanırım pek gördüğüm bir göz değil sonuç olarak. Burada bir bit yeniği var ama neyse. "Ne zamana kadar böyle havada kalıcam?" Bıkkın bir sekilde dedim. "Hehe... Özür dilerim" Muzip olmuş şekilde beni yere indirdi. "Bu dünyada büyü kullanılabiliyor. Acaba bende kullanabilir miyim?" Kendi kendime konuştum. Eger tehlikede olursam işime yarayabilir. "Kullandın zaten. Çarşıda, hayduta karşı." Birden başımı kaldırdım ve Navi'ye şaşkınlıkla baktım. "Ben mi? Hemde çarşıda .. hayır ben kul-" "Haydut sana sopayla vuracakken donması... senin yüzündendi. Vücudunda hiç mi birşey hissetmedin?" O an aklıma geldiğinde vücudumun titrediğini hatırladım ama korkudan diye düşünmüştüm. Meğer büyü kullandığım içinmiş. "Ama ben sadece durmasını dilemiştim. Herhangi bir büyü sözü kullanmadım." "Hhh.. onun için dikkatli olmalısın Meyra. İsabella bir cadı ve cadılar büyü kelimelerine ihtiyaç duymazlar. Zaten onların sözleri sihrin kendisidir. Kimliğini ifşa etmemelisin." Kederli bakışıyla başını eğdi. Ne zaman cadılarla ilgili konuşsa içinin acıyla sızladığını hissedebildim. Nedenini sormak istesemde soramadım. "Ah? Kimliğini ifsa etme dedin? Neden ? Cadı ve büyücü adlı hikayedeki gibi cadıları avlamış olamazlar heral-..." Bakışlarımı kaldırdığımda Navi'nin ifadesi bana yetti. Başı eğik,kaşları çatık şekilde dişlerini sıkıyordu.Sadece yutkundum. "Endişelenme. Bunlar uzun zaman önceydi. İnsanlar cadıların varlığını unuttu bile. Sen sadece kimliğini ifşa etme yeter." "A-ama ya-" "Gözüm senin üzerinde olucak. Ne olursa olsun seni koruyacağım. O zaman iyi geceler.." Son cümlesini dediği an ortadan kayboldu. Olduğum yerde kalakaldım. Böyle deyince içimin rahatlayacağını mı düşünüyor cidden!! Ahh şu lanet olası peri herşey onun yüzünden! Tamam.. sakinleş Meyra hala bunun rüya daha doğrusu kabus olabilme ihtimali var.Yerimde debelenmekten vazgeçip yatağıma uzandım. Kendi dünyamda uyanma ümidiyle gözlerimi yumdum. *** Masamda çayımı yudumladıktan sonra çarparak altlığına koydum. "Tch. Bir hafta oldu ve halen burdayım." Dirseğimi masaya koydum ve yüzümü elime yasladım. "Leydim, birşey mi istediniz?" Etrafı toplayan Mary bana döndü ve gülümseyerek dedi. Hah..Her zamanki gibi çok enerjik. "Hayır. Bu aralar hiç keyfim yok. Belkide yürüyüş yapmalıyım." Bahçeye gitmek için oturduğum yerden kalktım ve koridora çıktım. Mary peşimden geldi. Artık rüyada olmadığıma kanaat getirdim. Bu delilik! Normalde yaşadıklarım sadece hayal ürünü olmalı ama gerçek! Nasıl geri döneceğim. Ah! Öncelikle hayatta kalmalıyım değil mi. Hatırladığım kadarıyla firari bir köle tarafından öldürülüyordu. Ama neden? Ayrıca Ginger ailesinin neden bir kölesi olsun ki? Ve tam olarak ne zaman öldürüldüğünüde bilmiyorum! "Hahh..." "Leydim yine orayamı gidiceksiniz?" Ben dertli şekilde iç çektiğimde Mary kasvetli bir ifadeyle söyledi. Kafamdaki soru işaretiyle birden ona döndüm. "Orası derken neresi Mary?" "Zindanı demek istedim Leydim." "Hı? Zindanda ne var ki?" "Iı..Leydim kölenizin yanına gideceğinizi düşümdüm." "Nee!" Mary ne olduğunu anlamayan ifadeyle bana bakarken duyduklarım karşısında şok geçirdim. N-ne yani? Benim kölem mi var? Ha? Belki o köle bu köle olabilir. Ama neden İsabella'nin kölesi olsun ki? "Bir kaç gündür gitmediğiniz için sizin adınıza sevinmiştim leydim. Genelde ne zaman kötü hissetseniz hıncınızı köleden çıkarırdınız." Üzgün bir ifadeyle dedi. Yani İsabella böyle birimi? Kendisine söylenen ve yapılan kötü şeyleri yutup hıncını güçsüz bir koleden mi çıkarıyordu? Yoksa köleye eziyet ettiğinden dolayı mı köle İsabella'yı öldürdü? "Şey.. köle ne zamandan beri burda?" "Yaklaşık 1 aydır burda leydim." "Peki en son ne zaman kölenin yanına gittim?" "İki hafta önce gittiniz leydim." Daha yeni gelmiş yani. Belki işleri tersine çevirebilirim. İki haftada kendisini öldürtecek kadar nefret ettirmemiştir degil mi? Ahh İsabella ahh! " Beni zindana götür." "Peki leydim." Kararlı bakışlarım karşısında isteksizce karşılık verdi.Malikanenin en ucra köşesindeki merdivenlerden aşağı inmeye başladık. Anladığım kadarıyla zindana gitmemden hiç hoşnut değil. Merak etme mary düşündüğün gibi birşey olmayacak. Bir demir kapı geçtikten sonra zindana geldik. Burası aşırı karanlık ve boğucu bir havası var. Duvardaki şamdanlar odayı aydınlatıyordu. Ve onu gördüm. Demirliklerin arkasında iki eli kelepçeli şekilde duvara yaşlanmış oturuyordu.Net görebilmek icin demirliklere yaklaştım. Sesimizden dolayı başını kaldırdı. Göz göze gelince ürperdim. Bu kadar hissiz bir bakış görmemiştim. Ensesine kadar uzun olan gri saçları,beyaz teni, menekşe renginde gözleri, karanlıkta bile belli olan kaslı vücudu...Ana karakter olmadığı halde nefes kesici. Gözlerim vücuduna kaydı. İnce uzun yaralar vardı. Bazıları eski ve bazıları yeniydi. İsabelladan baskada birileride ona eziyet ediyor demekki. Kaşlarımı çattım. Sırf köle diye nasıl işkence edebiliyorlar! Bu insanlığa sığar mı! İsabelle'da istisna değil. Şimdi onun arkasını toplamak zorundayım. "Buyrun leydim." Mary elindeki kırbacı bana uzattı. Uzatırken yere baksada üzgün olduğunu anlayabildim. En azından Mary bundan rahatsızlık duyduğu için sevindim. Kırbaça baktım. "Buna gerek yok. At onu." "Hıh? L-leydim eminmi-" "Acıkmış olmalı. Taze ve güzel yemeklerden getir. Ayrıca sıcak olsunlar." Şaşkın bakışlarıyla bana bakan Mary ne diyeceğini bilemedi. "Neden hala burdasın?" "Ah.. Hemen getiriyorum leydim .hehe" Bir seviçle yanımdan koşturarak gitti. Şu kız.. gerçekten nazik biri. Peşinden bakarak gülümsedim. "Amacınız ne?" Demesiyle irkildim. Gülümsemem bi anda kayboldu.Ona döndüm. Karanlıkta menekşe gözleri parlıyordu. Boğucu ortamda onu daha korkutucu gösterdi. Yutkundum. Topla kendini Meyra.. Ne kadar korksanda ilk adımı atmalısın. "Adın ne?" Dememle bir sessizlik oluştu. Neden susuyor? Böyle bir soru beklemiyor muydu yoksa? Ona ne kadar kötü davrandın İsabella!... "İsaac." "Ne?" "Adım İsaac." İlkini sessiz deyince anlayamadım.Son sözünü rahatsız bir ifadeyle başını başka yöne çevirerek söyledi. "Benim adımda İsabella. Sanırım düzgün tanışma fırsatımız olmadı.hehe" Beceriksizce gülümsedim. Ters bir bakış atti. Arkadaş canlısı olmaya çalışıyordum ama kim kendisini kırbaçlıyan biriyle arkadaş olmak isterki?! Önce güvenini kazanmalıyım. "Leydim yemekleri getirdim." Yanıma gelerek nefes nefese söyledi Mary. Ona döndüm. Koştuğu öyle belliydiki. Elinden yemek sepetini aldım. "Kapıyı aç. Ben yedireceğim ." "A-ama leydim.." Saşkın bakışlarıyla bana baktı ama karşı gelmedi ve kapıyı açtı.İsaac da affallamış gözüküyordu. İlerledim ve İsaac in önünde çömeldim. Herhalde bana burda bir sey yapamaz degil mi? O lanet peri beni koruyacağını soyledi yinede tedirginim. "Önceden sana yaptıklarım için özür dilerim. Hiç bir sebep yaptıklarımı haklı çıkaramaz." Sepetteki yemekleri çıkarıp ona mahçup bir şekilde baktım. Böyle bir sey beklemiyormuş gibi şaşkın bir ifadesi vardı.Yemekten bir kaşık alıp ona uzattım. Ama yemedi.Sadece bana baktı. "Ah.. merak etme zehirli değil. İlk ben yiyeceğim o zaman." Dedim gülümseyerek ve kaşığın ucundan biraz yedim. "Seninle iyi anlaşmak istiyorum.Artık sana böyle davranılmayacak. En kısa zamanda da seni burdan cıkarıcam. Eğer beni efendin olarak kabul edersen.. " İsaac ın göz bebekleri büyüdü ve birden yüzüme yaklaştı. Korkudan kaskatı kesildim. Dikkatlice gözlerime baktı ve gözlerini ayırmadan yavaşca eğilip kaşıktaki yemeği yedi.Yutkundum. "L-leydim!" "Sıkıntı yok Mary. Sen geride dur." Başımı Mary e eğip dedim ve hemen önüme döndüm. Yüzüm kızardı. Hem utanmaktan hemde korkudan. Resmen yediğim kaşıktan yedi be! Cişim olsaydı gercekten altıma edebilirdim. Yüreğim ağzımda atıyor şuan.Yoksa başından beri mi tehlikeli biri? Ahh..yinede benim tarafıma çekmeliyim. "Ehem..Yani bu evet mi demek?" Terdirgin olduğumu belli etmemek icin başımı kaldırdım ve hissiz bir bakış attım. İsaac duvara yaslandı ve ağzındaki lokmayı çiğnedi. "Beni satın aldınız zaten." Bana meydan okurmuş gibi başını geri attı ve parlak menekşe gözleriyle bana baktı. Hah.. hadi bakalım. Yine lanet olsası inadım tuttu. "Çalışanlarımın bana sadık olmalarını isterim." "Hmm...O zaman beni her zaman siz beslersen-" "Kabul!" İsaac bir süre dediğimi idrak etmeye çalıştı. İfadesinden aşırı şaşırdığını görebiliyordum. Belkide benimle dalga geçiyordu ama umrumda değil. Kaşığa tekrar yemek alıp ağzına götürdüm. "O zaman devam edelim mi?" Dedim gülümseyerek. Kaşığa baktiktan sonra bakışlarını kaldırdı. Dudağının kenarı yukarı kırıldı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.