Bunu duymam üzerine gözlerimi ona diktim. Belki gülüşümdendi, ama Wendy aceleyle ağzını açtı.
“Hanımım, bu sefer gerçekten bunu yapamazsınız! Arşidükle evlenmeyi kabul edene kadar dışarı çıkmaya izniniz yok.”
‘Ha? Bu villada tatildeyim sanıyordum, aslında burada gözetim altında tutuluyordum?’
Aniden tanımlanamayan bir Deja vu hissettim. Gerçekten tuhaftı. Gerçekten bu durumu daha önce bir yerde gördüğümü düşünüyordum.
‘Ama nerede görmüştüm bunu?’
Bu düşünceler tetik gibi görünüyordu. Bana fener ışığı gibi aniden çarpan anıların dalgasıyla sersemledim. Başımda sürekli patlamalar gümbürdüyor gibi hissettirdi.
‘Aman tanrım!’
Çocukken yazdığım bir romandaki karakterin bedenine girdiğimin farkına vardım. Romandaki en talihsiz karakterdi!
Riddel Spencer. Spencer ailesinin ikinci kızıydı, gayri meşru olduğu için istenmeyen bir çocuktu.
[“Yine de ne yapabilirsin ki? Seni faydasız küçük sürtük! Ailemize bir utançsın!”]
Riddel doğru düzgün bir eğitim almadığından kendi kendini eğitmişti. Bundan dolayı onların beklentilerini karşılayamadığından sürekli dövülüyordu. Besbelli bundan dolayı kasvetli bir çocuktu.
Hem üvey annesi hem de üvey kız kardeşi Riddel'ı küçümsüyorlardı. Onların nefret ettiği gayri meşru çocuktu. Bu hizmetçilerin ona aşırı kaba davranmalarının sebebiydi. Hatta zorla evlendirilmişti!
[“Romani arşidüküyle evlen”]
Babası, imparatorun köpeğiydi, onun fikrini sormadan evlendirmeye zorlamıştı. Kana ya da gözyaşına sahip olmayan lanetli arşidükle sadece imparatorun emrini gerçekleştirmek için zorla evlendirilmişti.
O zaman, hayatında ilk defa Riddel babasına karşı çıktı.
[“Baba, ben o kişiyle evlenmek istemiyorum.”]
Bunun sebebi arşidükten korkması değildi. Sebebi çoktan bir nişanlısının olmasıydı.
[“Kes sesini! Senin gibi bir böcek nasıl bana karşı çıkmaya cesaret edebilir?”]
Babası dinlemek istemedi ve ona kızdı. Hatta ona şiddet uyguladı ve onu bu villaya kilitledi.
‘Tüm bu olanlardan sonra, bu bedene girdim.’
Aniden sersemledim... çünkü Riddel'ın talihsizliği burada bitmiyordu. Evliliği boyunca arşidükle kötü bir ilişki geliştirdi. Sonunda nişanlısına geri döndüğünde nişanlısı onu dolandırdı.
Ölümü bile berbattı. Ana karakterlere yardım ettiği için ona komplo kurulmuş ve giyotin ile başı kesilmişti.
Çok şükür, ölümünden kaçınmanın yolunu biliyordum. Ama bunun yanında, gerçekten bu romanda yaşamak istemiyordum. Gerçeklikte öldüğümün düşüncesi aklımdan geçmedi. Eğer mümkünse, hemen şimdi geri dönmek istedim. Ailemi ve arkadaşlarımı özledim.
‘Geri dönmemin bir yolu var mı?’
Üç gün boyunca bir sonraki hamlemin gidişatına kafa yorduktan sonra, sonunda bir karara vardım ve Wendy'yi çağırdım.
“Wendy, babama bir mektup gönder. Ona evleneceğimi söyle.”
Mektubu gönderdikten bir gün sonra sanki bunca zaman bekliyormuş gibi bir araba hızlıca beni almaya geldi.
Kendime söz verdim, bu bedende yaşadıkça bana kaba davranan herkesten nefret edecektim.
****
“Gerçekten inatçısın. Oraya gönderildikten bir yıl sonra geri geleceksin her halükarda.” (baba)
Malikhaneye vardığımda kahvaltı zamanıydı. Bu babamdan duyduğum ilk şeydi, oldukça afalladım.
Ancak daha değişik olan bir şey vardı.
‘Bu ne? Yiyeceğimdeki sorun ne?’
Tabağımda oldukça tuhaf gözüken bir çorbayla artık kalmış gibi gözüken ufalanan ekmek vardı.
Masadaki diğer tabaklarla kendi yemeğimi karşılaştırdım. Onların lezzetli görünen üzerinden buhar çıkan çorbası, nefis yumuşak ekmekleri ve taze sebzeleri vardı.
Aynı yerde ve zamanda yemek yememize rağmen bana bu kadar açıkça farklı muamele etmelerine gerçekten inanamadım.
‘Her şeyin ötesinde, neden hizmetçiler ve ailem benim yemeklerimle uğraşıyor?”
Aklımda söylenirken Riddell Spencer için üzüldüm. Tüm bu zaman boyunca ona böyle mi davranılmıştı merak ettim.
Yanımdaki Wendy’ye boş boş baktım. Gözlerimiz buluştuğunda soğuk soğuk terledi. Bakışımın ne anlama geldiğini anlamış gibi göründü, neden yemeğimin ayrı hazırlandığını biliyordu.
O zaman, bana yokmuşum gibi davranan insanlar, yiyip yemediğimi bile önemsemeyenler, konuşmaya başladılar.
“Riddell, villada kilitli olduğun hakkındaki haberlerin Arşidük'e ulaştığının farkında mısın? Bunun ne kadar utanç verici olduğunu biliyor musun?” (baba) Açıkça suçu üzerime atıyordu.
“Kızma, Spencer. Bu çocuk hiçbir şey bilmiyor.” (üvey anne) Riddell'ın üvey annesi kışkırtıcı bir şekilde cevapladı.
“Bu doğru, baba. Şimdiye kadar aptalca bir şey yaptığı için kızma.” (üvey kız kardeş)
Onu takiben Riddell’ın üvey kız kardeşi Vestia’nın sözleriyle nutkum tutuldu.
‘Vestia bana böyle bir şey deme hakkına sahip mi ki?”
Vestia çoğunlukla en akıllı insanmış gibi davranırdı. Görünüşe göre eski ben onun böyle davranmasına fırsat veren aptalca şeyler yapardı.
##Çn: Konuşmalar sırasında karışıklık olduğu için bir çevirmenin konuşmanın sonuna parantez içinde kimin konuştuğunu yazdığını gördüm. Ben de karışmasınlar diye öyle yazdım. Umarım sizin için daha kolay anlaşılır olmuştur. :)
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.