Sabahtan beri boş olan midem yüksek bir ses çıkardığında konuşmamız durdu.
Midemde yüksek sesle ağlayan bazı dilenciler olmalıydı. Bu dilenciler durumu okuyamadı!
Sonra midemdeki dilenciler tekrar ses çıkardı, 'Hey, konuşmayı kes ve bana biraz yiyecek ver!'
"Ne yemek istiyorsun?"
Claudia, yanağımı nazikçe sıkarken sordu.
Elbete . Neredeyse ağzımın etrafında akan tükürüğü sildim ve tereddüt etmeden ona cevap verdim.
“Et.”
Kısa bir süre sonra masaya çeşitli et yemekleri servis edildi.
Ona bu kadar yemeği nasıl bitireceğimizi sorduğumda, Claudia hizmetçilerin yemeklerden arta kalanları yiyeceğini söyledi. Eğer öyleyse, o zaman endişelenmeme gerek yoktu.
“Bu yemeğin tadını çıkaracağım!”
Vay canına, et gerçekten lezzetliydi. Claudia yanaklarını yiyecekle doldururken, başını eğdi ve çenesi masaya yaslandı. Mutlu bir şekilde gülümsedi, şunu sordu,
"Yani, ben Rin'in ideal tipiyim, değil mi? Çünkü çok param var ve ben de güzelim.”
Claudia, kendine güvenli bir şekilde güzel olduğunu söyleyerek gözlerini kırptı. O uzun kirpiklerle her göz kırptığında, kanatlarını çırpan bir kelebek görmüş gibi hissettim.
"Chloe eşsiz bir güzelliktir.”
Çok tarifsiz bir güzelliği vardı. Yemek yemeyi bıraktım ve hayran olduğum için başımı salladım.
Sonra Claudia, parmaklarıyla kar taneleri gibi görünen beyaz, beline kadar uzun saçlarını incelikle salladı. Bana gülümsedi.
Ahh, kalbim güm güm atıyordu.
Elbisemin eteğini refleks olarak tuttum.
Bu romanın kahramanları bu manzarayı görseydi kıskançlıklarından ölürlerdi.
Evet, işte böyle öleceksin! Kıskançlıkla yanın ve kendinizi yok edin!
"Mantıken, ben de senin ideal tipin olmaz mıyım?”
Felix tatlı bir gülümsemeyle sordu. Hiçbir art niyetsiz ve saf bir gülümsemeye sahipti.
Ancak Claudia'nın aksine, özellikleri kusursuz bir şekilde sert görünüyordu.
Aynen öyle oldu. Yüksek sınıf bir güzellikteki görseldi.
Başını sallarken Claudia Felix'e baktı.
"Rin kardeşimi de sevmiş olmalı çünkü bana benziyordu, değil mi? Kanma. Birbirimize benzesek bile, farklı gözlerimiz var. Gözleri sert ve korkutucu. Benimkinden farklı.”
Claudia uzandı ve Felix'in giydiği altın çerçeveli gözlükleri çıkarmaya çalıştı.
Felix kolayca onu atlattı ve gözlüklerini tuttu.
İncitmeye çalışmasına hakaret eklemek için Claudia'nın kafasını sevimli bir şekilde okşadı.
Dinamik etkileşimlerini izlerken hevesle yemeğimi yedim. Bir başyapıtı izliyormuş gibi hissettim. Sonuçta, güzel yüzleri izlemek en hoş olan şeydi.
Yeryüzündeki cennette olduğumu hissettim.
************************ [Yani, orada mı kalacaksın?]
Bu yıl aile üyelerimden biri olan Liam Amber, sanal iletişimciden umutsuzluk içinde sordu.
Evet, duygularını anladım.
En popüler kızla arkadaş olan ve bu ülkedeki en iyi erkeklerin düşmanı olduktan sonra ölümün eşiğinde olan sıradan bir kızın hayatı. Gerçekten muhteşem geliyordu.
Söz konusu kişi ben olmasaydım, tüm bunları duyduğumda yaptığı gibi tepki verirdim. Çünkü bunu duyan herkes kesinlikle bunu saçma bulacaktır.
Greyfurtlu pastayı elime alıp çatalla ağzıma attım.
Dilimde eridi. Claudia, pastada kullanılan meyvelerin özellikle benim için saraydan elle toplandığını söyledi. Pastanın üstündeki portakal eti bile özenle seçildi, sadece en iyisi kabul edilebilirdi.
“Evet. Belki sonsuza kadar?”
Tabii ki, Claudia'nın benden asla bıkmayacağı varsayımıyla.
Bana olan hislerinin bin yıl süreceğine dair bir garantisi yoktu.
Belki birkaç yıl, hatta aylar sonra Claudia hatasını fark eder ve düşünürdü ‘ Ben deli miyim?’
Ve her zaman beni terk etmesi ve yeni bir arkadaşla yeni bir ilişki kurma şansı vardı.
Eğer bir gün benden bıkarsa, o zaman gözyaşlarıyla gitmesine izin verirdim.
Onun mutluluğunu dilemek için sabah 2'de arayan eski bir erkek arkadaş gibi davranmayacaktım.
Hayat her zaman önümüzde görünen fırsatlarla ilgiliydi.
Kahramanlar tarafından yok edilmeyi beklerken her şeyin tadını çıkarırdım.
Sonra Liam iç çekti ve şöyle dedi:,
[Noonna*, bir mesaj bırakmadan kaçmak için kaç yaşındasın?]
Çev.Notu:Noonna Abla demektir.Erkekler kendinden büyük kız kardeşleri için kullanır.
"Kaçmıyorum, ama gidiyorum. Bu tek çıkış yolu. Ölümlü dünyayı terk etmek ve sonsuza dek veda etmek gibi.”
'Yeryüzündeki Cennet' terimini biliyor musunuz?
Tartı yutarken Claudia bana çatalla bir dilim çilekli kek uzattı, "Rin, bunu da dene."
Keyifli bir ifadeyle ağzımı açtım ve pastayı yedim.
Bu da lezzetliydi! Omuzlarımı kaldırdım ve ayaklarımı yere vurdum.
Bu eve geldiğimden beri henüz lezzetli olmayan bir şey yemedim.
Geçen Felix, beni buldu ve bir an için durakladı. Bana nazikçe güldü, gözleri neşeyle parıldıyordu.
“Burada.”
Doğal bir şekilde uzandı ve parmağıyla ağzımı sildi. Bana başparmağındaki kremayı gösterdi, sonra öylece çekip gitti.
“…..”
Kalbimin koştuğunu hissettim.
Kafamı Felix'in boş bir ifadeyle kaybolduğu yöne çevirdim ve sonra Liam'ın sesi beni gerçeğe geri getirdi.
[Saçmalık. Onun yerine ölümlü bir dünyaya geldiğini düşünmüyor musun?]
Liam'ın tüm bunları gördükten sonra ulaştığı sonuç buydu.
Hey. Burası yeryüzündeki cennet ya da cennet bahçesi olsun, aynı cennetti, dostum.
Liam, Claudia'nın bana aldığı elbisem ve mücevherlerimle oynayışımı izledi.
Liam'ın üzgün ve endişeli ifadesi şöyle görünüyordu: "Kız kardeşim kız arkadaşından yararlanıyor ve ondan yardım istiyor.’
[Chamberlainler'e için ne yaptın? Hayır, aslında bir gün olmasını bekliyordum ama ... .]
Tabii ki, bu kardeş çiftinin dikkatini çekmeyi beklemiyordum ... Yine de bu hafif mırıltıyı duyduğundan emin değilim.
"Hepsi sevimli olduğum için.”
Bu sözlerle Liam ciddileşti.
[Aslında son zamanlarda garipleştiğini biliyordum, ama ne zaman bu kadar delirdin?]
Beni gerçeğe geri çekmeye çalışırken aniden kardeşimin sözlerini ciddi bir şekilde dinledim.
Ahbap, bende burada beynimi yıkadım. ‘Birine ilgi duyduğunuzda, yapabileceğiniz her şeyi yapacaksınız’demeyi bilmiyor muydun?
Aklımda homurdandım ve daha önce söylemek istediğimi yüksek sesle söyledim.
"Çılgın olan bizim babamızdı. Ailesini parasal bir kredi için sattı.”
Claudia olmasaydı, ya bir büyükbabayla evlenirdim,ya köle olarak satılırdım ya da kaçardım ve hayatta kalmak için sonsuza dek çalışırdım.
Yine de kaotik Carlisle City'den kaçmanın mümkün olup olmadığından emin değildim.
“Bu kadar ileri gittim, şimdi nasıl durabilirim?”
Ve o kişi benim ‘gerçek’ ebeveynim bile değildi.
Vikont Amber, kan bağı olan akrabaları olsa bile başkalarına saygı duymak istemeyen bir insandı.
Kumar ve uyuşturucu bağımlılığından bahsetmiyorum bile. Dahası, hayatta kalmak için ailesini gerçekten satacak biriydi.
Aslında, para söz konusu olduğunda, yardım edemedim ama onu da israf ettim. Ama tabii ki onun kadar deli değildim.
Sanal iletişim ekranından Liam'a baktığımda ona şöyle söyledim,
"Mezun olduğunda buraya gel. Chloe onunla yaşamamıza izin verdi.”
[…..]
Liam, çok şey yaşamış on beş yaşında bir çocuktu.
Onunla ilk tanıştığım anı hatırladım.
Bu çılgın olay, Irene'nin bedenine girdikten kısa bir süre sonra oldu.
O zaman, biyolojik babam beni para için satmaya çalıştı, " Bir köle olmaktan ya da bir fahişe olarak mücadele etmekten daha iyi değil mi?”
O zamanlar 14 yaşında olan Liam, Vikont Amber'a bağırdı.
"Hakkımızda ne düşünüyorsun? Biz sadece ihtiyacınız olduğunda satabileceğiniz bir ürün müyüz? Bir şey satmak istiyorsan, kendini sat!”
Babamız çok kızdı ve onu dövdü, vücudunda birkaç çürüğe neden oldu.
Liam'ı dövdükten sonra babam içmeye gitti. Liam'a yaklaştım,onu kışkırtmak yerine ince bir değerli taş tuttum ve dedim ki,
"Onun gibi yaşlı bir adamı kim satın alır?”
O anda, Liam şu an olduğu kadar şaşkın görünüyordu. Sonunda söylediklerimi işittiğinde, kıkırdadı ve ona verdiğim taşla gözlerini ovuşturdu.
Bu olay Liam ile hızlı bir şekilde anlaşmamı sağladı.
Aslında, benim için Liam hala bir yabancıydı ve onu akrabam olarak düşünmek gerçekten zordu.
Ancak, o sadece sevimli küçük bir çocuktu, bu yüzden ona küçük kardeşim gibi davrandım.
Evet, gerçek kardeşler gibi, her gün kavga ederdik ... ama şimdi birbirimizden ayrıldığımıza göre, o zaman hiçbir şey olmamış gibi davranalım.
Liam, doğduğundan beri akademide hiç eğitim görmediğini söyledi.
Her nasılsa, önceki hayatımda olduğu gibi okula gitmekte zorluk çeken bir çocukla tanıştığımda sempati hissettim.
Geçen yıl, bir ablanın rolünü elimden geldiğince iyi oynamaya çalıştım.
Chamberlainler'in desteği sayesinde, Liam nihayet yarım yıl önce ilk kez akademiye girdi. Ve şuan, bir yurtta yaşıyordu ve burs almıştı.
Yurtta yaşamasına sevindim. Eğer değilse, o da benim işime karışabilirdi. ‘
Bugün, Liam bir tatil için eve geldi ve orada olmadığım için şaşırmış gibi görünüyordu.
Sonra biriktirdiği para ile, İletişim Merkezinden benimle irtibata geçti.
Kaybolduğumu öğrenir öğrenmez beni aradı. Dar sosyal ağımı düşünmek için biraz zaman ayırdım.
Claudia'ya sahip olduğum sürece çok arkadaşı olan insanları kıskanmazdım.
Liam ,[Bunun hakkında..... Daha fazla düşüneceğim.]
Liam, babamızla olan bağlarını kesmesini ve kaçmasını tavsiye ettiğimde böyle cevap vermişti.
Ailen sana ne kadar zarar verirse versin, kan bağlarını koparmak çok zor olurdu.
Kararınızı verseniz bile ve bunu gerçekten yapmak istediğinizde, mutlu anılar aniden aklınıza gelirdi, çok acı verici olurdu ve mektup gitmesine izin veremezsiniz.
Vikont Amber benim 'gerçek' babam olmasa bile.
Neşelen evlat.
Sanal iletişim imajını sanki onu rahatlatıyormuşum gibi okşadım.
Evet. Felix sizi memnuniyetle karşılar. ”
[Sonuçta, kız kardeşim harika bir insan.]
Sonunda Liam nefes nefese kalana kadar güldü.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.
