Kendi ailesini kaybetmiş küçük kardeşini taciz eden şeytani abla. Masum kız kardeşine karşı onca zorbalık yapan, manipüle eden ve iftira adan çirkef kadın.
Bunlar yalan değildi. Yeon Ha-yoon geçmişine baktığında, Violet'in bir sürü kötü şey yapmış olduğu doğruydu.
O Aileen'den nefret etti.
Bu yüzden ona eziyet etti.
Küçüklüğünden beri zaptedilemez davranışlarla tanınmıştı bu yüzden insanların bu önyargılarını dindirmek imkansızdı. Violet'in ağabeyleri de kendi kız kardeşleri yerine kuzenleri olan Aileen'e baktılar.
'Dadı bana bir şey dedi. Önceki düşes altın sarısı saçlı çok güzel bir kadınmış ama neden kız kardeşimin saçları gümüş rengi?'
Aileen'in onlar daha çocukken ne söylediğini hatırlayınca Violet'in de Yeon Ha-yoon'un tepkisi aynı oldu. Acınası bir şekilde gülümseme dürtülerini bastırdılar.
Artık hiçbir şeyin anlamı yok. Her şey anlamsız.
O ailesi tarafından tanınmak istedi, sevilmek ve bu cehennemsi düklük hanedanında hayatta kalıp yaşamak istedi.
Önceki hayatının anıları ona geldiğinde iki kişiliği de birbirine karıştı.
Şu anki kişi Violet'ti ama aynı zamanda değildi, şu anki kişi Yeon Ha-yoon'du ama aynı zamanda değildi. Bu yüzden hayatını yeniden çizmeye karar verdi.
-Bu gerçeklikteki her şeyi geride bırakmak. Kendimi hapsetmek, yalnız başıma.
***
Violet'in ilk yaptığı şey daha geceliğini bile çıkarmamışken babasını ziyaret etmek oldu.
Vücudu hala iyileşiyordu bu yüzden onu kim görürse görsün bir deri bir kemik görünecekti.
Kızının ani ziyaretine rağmen dük hiçbir rahatsızlık belirtisi göstermedi.
Onun bir düklük hanımı olarak kendini kabul ettirmeye çalıştığı aralıksız geçen on dokuz yıl artık artık yoktu. Sadece bir bıçak kadar keskin sessizlik dükün ofisinde geziniyordu.
Dük Everett hünerlice siyah saçlarını geriye sürdü ve sakin bir bakışla Violet'e baktı. O gözler karlı bir kıştaki göl izlenimi verdi.
Tüm hayatı-tüm hayatı boyunca, o soğuk gözlerle bile olsa da onun tarafına bakmasını istedi.
Kız bu hayatıyla etkileşmek için kısa bir an durdu. O annesini genç yaşta kaybetmişti ve babası da umursamaz bir adamdı bu yüzden ihtiyacı olan sevgi ve ilgiyi nereden alacaktı?
Onun tarafına bile bakmayan insanların ilgisi için bıkmadan usanmadan yanıp tutuşmuştu.
Birkaç gündür davranışları yüzünden düklük hanımı delirdi mi delirmedi mi diye hizmetliler kendi arasında tartışıyordu. Violet onların bu konuşmalarını görmezden geldi.
Sen de mi benim ölmemi diledin?
Benim hayatım değersiz ve işe yaramaz ama neden beni kurtarmak için bu kadar aşırı para harcadın?
Yeon Ha-yoon, Violet, ona bir ilgi kırıntısı bile vermeyen düke karşı gülümsedi.
"Bir soru sormak isterim, majesteleri(1). Size göre ben neyim?! Kızınız mıyım yoksa kullanacağanız bir eşya mıyım?"
Tamamen zarif bir ses tonunda elegant bir duruşla bu soruyu sordu.
Violet'in sorusu saygısızca ve kabaydı. Eğer Dük Everett ona burada bağırsaydı bile buna izni vardı.
Ama onu, bu küstahlığı yüzünden kınamak yerine dük kafasını kaldırdı ve direk Violet'in gözlerine baktı.
İkisinin bakışları havada birbirine dolaştı. Dipsiz göllere benzeyen koyu mor gözler ve uzun süre dük olduğundan insanın en derin düşüncelerini bile gizlemeyi başaran yeşil gözler.
Birbirlerini tartmaları bir an sürdü. Tereddüt bile etmeden Violet bir daha sordu.
"Size bir daha sormama izin verin. Majesteleri ben kızınız mıyım eşyanız mıyım?"
"...Bu ne tür bir şamata."
"Ölüme yaklaşmamdan beri duygularım değişti. Yapmak istediğim bir şey var."
Düklük hanımının sesinin tonu fark edilir bir şekilde sakindi.
Birinin beklentilerini bırakmak bu kadar kolaysa, neden kendisi bu hanedan tarafından kabul edilen beklentileri neden bırakamasındı? Sadece bir eşya olarak görülse bile ona hala değer veriliyordu, bir yere kadar da olsa.
Elbetteki Violet'in şu an kim olduğunu düşünürsek Violet'in böyle bir kabullenmeye ihtiyacı yoktu.
Dük ağır dudaklarını açtı.
"Yapmak istediğin nedir?"
"Öncelikle, tüm evlilik tekliflerini reddetmek isterim."
"...Öyle yapabilirsin."
Violet evlilik tekliflerinden bahsedince dük hemen cevap verdi. Buna Violet şaşırmıştı.
Bir eşyaya verdiği değeri bu kadar kolay atamamıştı. Violet'in ünü yerlerde bile olsa dış görünüşü güzeldi.
Dük politik bir evlilik için onu gönderebilecek bile olsa cevabında hiç tereddüt yoktu.
Violet merak etti, acaba beni başka bir şey için mi kullanacak diye. Böyle bile olsa Violet hemen duruşunu düzeltti ve devam etti.
"Ve resim çizmek istiyorum."
"...Eğer istediğin buysa o zaman bir öğretmen çağırabilirim."
ÇN: (1) Burada kullanılan kelime your grace. İngiliz kraliyet ailesinde dük ve düşese hitap etme şekli. Türkçe karşılığı majesteleri başka bir karşılığı yok. Okuduğunuz için teşekkürler umarım eğlenceli olmuştur.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.