"Dedim ki! onun kişisel kahyam olmasını istiyorum. Sana ne emrediyorsam onu yap aptal hizmetçi"

"Ama genç hanımım, beş yaşınıza girmeden önce kişisel kahyanız olamaz" 

Pembe saçlı küçük kız babasının kahyasının haklı olduğunu bildiği için telaşlansada ısrar etmeye devam etti. Sonuçta o sadece babası tarafından bir şeyler öğrenmesi için babasının yönetimindeki bir kasabayı ziyaret eden küçük bir kızdı.

"Ahhahhhh, umrumda değil hem yarın beş yaşıma gireceğim zaten. Seni babama şikayet etmemi istemiyorsan git ve o kılıç ustasını bul" 

Siyah kahya takım elbisesi giyen beyaz saçlı ve hilal şeklinde beyaz bıyıklara sahip uzun boylu yaşlı butler genç hanımının emrini isteksizce kabul ediyormuş gibi yaptı ve at arabasından inip efendisine burada olanları rapor eden bir mektup yazıp mektubu küçük bir kuşa verdi.

Saçlarının tamamı beyazlamış olan yaşlı butler mektubu gönderdikten sonra bir kaç hizmetçiyi yanına çağırdı.

"Gidin ve genç hanımımızın bahsettiği Yuto isimli kılıç ustası hakkında araştırma yapın" 

"Emredersiniz" 

Bütün hizmetçiler ortadan kaybolunca yaşlı kahya kendi kendine söylendi.

"Genç hanımımızın ilk defa bu kadar çocukça davrandığını görüyorum. Umarım bu adamın kötü bir kişiliği veya büyük bir geçmişi yokturda genç hanımımın isteğini yerine getirebilirim" 

Yaşlı kahya derin bir iç çekişten sonra at arabasına binip şoföre harekete geçmesini söyledi.

"Nereye gidiyoruz" 

"Çoktan buraya neden geldiğimizi unuttunuz mu genç hanım? 517. Yıl kutlamalarına katılmak üzere babanız tarafından görevlendirilmiştiniz. Kutlamadan önce kasabayı yöneten bay Aric Blackwood ile kısa bir resmi görüşme yapmanız gerekiyor" 

"Yaşlı bir adamla ne konuşacağım ki?" 

"Bir şey söylememize gerek yok genç hanım, sadece övgülerini kabul edin yeter. Hem bu sizin bir Ironblood olarak ilk göreviniz" 

"Heh Yapacak bir şey yok gibi gözüküyor. *İç çekiş*, bu aile de ben olmadan hiç bir şeyi yapamıyor. Benim gibi muhteşem bir kıza sahip olduğu babam çok şanslı... Sana dediğim kişiyi araştırması için birilerini gönderdin değil mi?"

Yaşlı kahya karşısında oturan küçük kızın kiraz çiçeği rengi saçlarını elinin tersiyle savururken kendi kendisini nasıl övdüğünü duydu ve bu tsundere kızın sevimli tavırlarından dolayı kalp krizi geçirmemek için nefes alışverişini düzenledi.

"Emrettiğiniz gibi, Shizune-sama." 

"Hmmh, o olmasaydı şimdiye ölmüştüm."

Birden bire haksızlığa uğramış hisseden kahya bir anlığına karşısındaki kızın babasına ne kadar benzediğini farketti ve gereksiz olduğunu bilmesine rağmen küçük kızın sözlerine karşı çıktı.

"Bu kadar abartmayın lütfen genç hanım, abartı ifadeler soylulara yakışmaz. hem o beyfendi seni bizden sadece birkaç dakika önce buldu." 

"Haaaa, ben mi abartıyorum? Birkaç dakika içerisinde o adamlar bana neler yapabilirdi sen biliyor musun. Senin dilin çok uzamış Alphenzo"

"Özürlerimi sunuyorum genç hanımım ama durum gerçekten dediğiniz kadar tehlikeli olsaydı büyülü kolyenizi kullanabilirdiniz" 

"Tch! Bana akıl vericek bir konumda olduğunu mu düşünüyorsun Alphenzo"

Aslında gerçekten de ona akıl vericek bir konumdaydı bu kahya. Bu dünyada kişisel bir kahya neredeyse hizmet ettiği soylu ile eşit görülür ve aynı yetkilere sahip olurdu çünkü bir soylu kendisi için bir kişisel kahya seçtiğinde hayatlarının geri kalanında karı koca gibi birlikte yaşarlardı. Resmi olarak bile kahya ve kont’un kızı eşit bir soyluluk seviyesindeydi ama küçük kızın bundan haberi yoktu ve olsa bile bir şey fark etmezdi.

Bir kahya soyluluk unvanı ne olursa olsun efendisinin kızına üstünlük taslamazdı, çünkü kahya olmak bir soylu olmaktan çok daha fazla nazik olmayı gerektirirdi. Aslında bir efendi kişisel kahyasını kovabilir, bu açıdan bakıldığında kahyanın sahip olduğu soyluluk efendisinin kızı kadar yüksek bir seviyede kabul edilmezdi belki...

"Özür dilerim efendim"

"Tch" 

Surat asıp kafasını manzarayı izlemek için çeviren küçük kıza bakan yaşlı kahya kesinlikle halinden mutluydu hiç değilse.

-------- bir kaç dakika sonra 

Dört beyaz at tarafından çekilen ve üzerinde altın kaplama kalkan sembolü olan bir at arabası, küçük kasabadaki en büyük binanın önünde durdu. Bu bina insanlar tarafından kasabanın yönetiminden sorumlu olan başkanlık binası olarak biliniyordu ve kasabadaki diğer binalardan farklı olarak çimento kullanılarak inşaa edilmişti.

At arabası kapının önünde bir kaç dakikalığına durdu ama hiç kimse araçtan aşşağı inmedi, ta ki telaşlı bir şekilde koşturarak binadan çıkan yaşlı ama sert görünüşlü bir adam gözükene kadar.

Kahverengi saçlarının arasına bir kaç tel beyaz saç karışmış geniş göğüslü adam terini silerek at arabasının kapısına koştu. Aric adındaki adam kapıyı açıp pembe saçlı bir kız ile karşılaşınca rahatlayarak içindeki kirli havayı dışarı üfledi.

"Ne o, rahatlamış gözüküyorsunuz bay Aric" 

"Ah..ha...ha, olurmu hiç öyle şey. Sadece mutluyum. Siz meşhur bayan Shizune Vi Ironblood olmalısınız. güzelliğiniz ile kasabamızı kutsadığınız için teşekkürlerimi sunarım" 

Aric başkentte geçirdiği zamanları hatırlayarak nazikçe tek dizinin üzerine çömelip sağ eline küçük kıza doğru uzattı ve küçük kızın at arabasından inmesine yardım etti.

Shizune durumdan mutlu bir şekilde gülümseyerek at arabasından inerken arkada kalan yaşlı kahya alnındaki öfke damarlarına masaj yapıyor ve Aric ismindeki soyluya öldürme niyeti ile bakıyordu, çünkü Aric’in kullandığı görgü kuralı yetişkin bayanlara karşı kullanılırdı. tabi Aric bir asker olarak yaşayıp yaşlanmış birisi olarak bundan habersizdi 

"Ahh..ha..ha..ha..ha, şimdi gözüme girmeyi başardınız bay Aric. Şehre dönünce sizden babama bahsetmeyi unutmayacağım" 

Birden övgü alan Aric muhtemelen küçük kızın kendi sözlerinden hoşlandığını düşündü ve mutlu oldu

"Teşekkür ederim Shizune-sama" 

--------- 

"Heh, yani diyorsunki ilk üçe girmeyip dördüncü veya beşinci olmayı başarırsam teselli ödülü olarak 10 gümüş para ile ödüllendiriliceğim ha?" 

"Evet öyle dedim ama senin için bu neredeyse imkansız" 

"Sen orasını düşünme. Peki bu 10 gümüş para ile neler alınabilir ? Mesela kaç kilo aslan yelesi meyvesi alabilirim" 

"Paranın değerinden habersizsin yani. 10 gümüş para ile yapabileceğin başka bir şey söyleyeyim sana. Buradan en yakın şehir olan Ironstals şehrine gitmek için en az 30 gümüş paraya ihtiyacın var" 

"Ne kadar uzak peki bu şehir" 

"Yaklaşık 10 günlük bir yolculuk" 

"Cidden mi?" 

On günlük bir yolculuk ile en yakın şehre gitmek ha? Yoksa yürüyerek mi gideceğiz? 

"Evet" 

"Fena bir miktar değil yani" 

"Babanın ve benim aylık maaşlarımızın toplamı 12 gümüş para" 

"O zaman çok iyi bir miktar" 

"Evet öyle. Şimdi hazırsan sana kılıç kullanmanın ne demek olduğunu açıklayacağım. kılıç ustalığı düşmanlarını kesmek için kılıç kullanmak anlamına gelir. Eğer daha güçlü bir kılıç ustası olmak istiyorsan sabır ve sıkı çalışma vazgeçilmez yoldaşların olacak" 

Saçmalık olduğunu düşündüğüm tavsiyeyi dinlerken beklenmedik bir şekilde karşımda bir sistem ekranı belirdi 

[ Kılıç anlayışın artıyor...
- KILIÇ İMPARATORUNUN GÖRÜNMEZ KILIÇ USTALIĞI - lvl 3 --> lvl 5 ] 

Birden bire kafamın içinde kılıç ustalığı hakkında yeni bir teknik belirdi. Haydutlarla savaşırken haydutların neden kılıcımı durduramadığını da anlamış oldum böylece.

Kafamda beliren bilgiler sayesinde ışık yansımalarını kullanarak düşmanın görüş alanından kılıcımı nasıl saklayacağıma dair bir çok bilgi elde ettim.

Kendi düşüncelerimle geçirdiğim yanlız zamanı bölen şey omzuma dokunan babamın arkadaşıydı.

"Hoy beni dinliyormusun" 

"Evet" 

"O zaman al şu kılıcı ve sana anlattığım hareketi yapmaya çalış" 

Dinlemediğimi itiraf etmek için çok mu geç oldu acaba?