After reborn, I became the Butler of the Count’s tsundere daughter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21 

           
"az önce yanlış mı gördüm yoksa Kont’un kızı buradaki çocuklardan birisine el mi salladı!?"

"Bende gördüm. Sanırım şuradaki kara saçlı oğlana el salladı" 

"Çok garip bir saç rengi var. Kim saçlarını zifiri karanlığa boyatır ki? " 

"Saçma sapan detaylara takılmayı bıraksana. Önemli olan şey o çocuk ile kont un kızının nasıl bir ilişkisi olduğunu öğrenmek" 

"Bu çocuğun kimin oğlu olduğunu bilen varmı?" 

"Sanırım kael ve Elena’nın oğlu o. ismide Yuto olmalı" 

---------

Sanırım şimdi bir karar vermem gerekiyor. Gücümün ne kadarını sergilemeliyim? Artık gücümü saklamak bir seçenek değil, aptal velet sağolsun.
.
.
.

Ahhh, düşündükte daha can sıkıcı hale geliyor. Keşke en başta gücümün hiç değilse bir kısmını aileme veya ustama göstermiş olsaydım. Hiç değilse bu tür bir durumda karar verme işini onlara bırakıp gerçek bir çocuk gibi rahatlayabilirdim.

Eğer gücümü tamamen saklamaya karar verirsem şuradaki ucube kızı yalancı çıkartmış olacağım. Soylu bir kızın sözleri kesinlikle diğer insanlar için daha güvenilir olucaktır.

Eğer gücümü ortaya çıkarırsam en kötü ihtimalle kılıç ustalığı öğrenmek için okula gönderilirim. Üstelik kutsama almadan yüksek seviye büyüler kullanabilen birisinin başına ne gelir hiç bilmiyorum.

Hay sikeyim. Hiç hazırlıklı değildim bugüne. Ne yapsam acaba...

"Kael’in oğlu Yuto ve top yemi 1 sahneye gelin lütfen" 

Sunucunun yüksek sesi beni kaybolduğum düşüncelerden uyandırdı. Sahneye çıkarken aklıma önceki hayatımdan bir atasözü geldi; If you encounter a stick with shit at both ends, you should hold that stick in the middle. Hangi iyi niyetli kişinin böyle derin anlama sahip bir atasözünü icat ettiğini bilmiyorum ama o kesinlikle haklı.

(Atasözünün bütün telif hakları bana aittir:) 

Hmm sanırım kararımı verdim. Bilinmeyen sonuçlar ile yüzleşmek yerine kılıç ustalığımı sergileyip büyü yeteneğimi saklayacağım ve dördüncü olarak turnuvayı kaybedeceğim.

Karşıma çıkan çocuğunda benimle aynı yaşta olduğunu görünce onun için üzgün hissettim ve yan taraftaki tahtadan oyulmuş çeşit çeşit kılıçların bulunduğu standa göz diktim.

Her biri farklı türdeki bir kılıcı temsil eden 12 tahta kılıç vardı. Çok fazla düşünme gereği duymadan en havalı gözüken kılıç türü olduğunu düşündüğüm tahta katanayı aldım.

Aslında buraya gerçekten arena demek ne kadar uygun bilmiyorum. İzleyicilerin oturduğu sandalyeler ile çevrelenmiş boş bir alandan ibaret.

Elimdeki tahta katana ile arenadaki yerimi aldıktan sonra rakibim olması gereken çocuğun kılıçlar ile oynamasını izledim. Hakemin müdahelesi sayesinde çocuk sonunda eline tahta bir kılıç aldı ve karşıma dikildi.

Hakem üç den geriye saymayı bitirdiği anda, gözlerimi kapattım, rüzgarı hissettim, elimi katanamın sapına yerleştirdim, biraz eğildim ve hızlı bir adım atıp katanamı oğlanın boynuna dayadım. Muhtemelen bu hareketten sonra yaşıtım kızlar arasındaki popüleritem hızla artıcak ve bu kızların anneleriyle vakit geçirmek için mantıklı bir nedenim olucak. Ehehehe...

Hakem şaşkınlıktan uyanıp ilk turun kazananını seslice açıklamak üzere iken Yuto’nun aynı kılıç çekme duruşunda hareketsizce sırıttığını gördü ve Yuto’yu uyardı. Yuto aptal gibi sırıtmayı bırakınca hakem sonucu açıkladı ve kalabalığın arasında bir çok insanın şaşkın sesleri yükseldi.

"Az önce ne olduğunu gördün mü?" 

"Tabi gördüm, neredeyse kocam kadar hızlı bir şekilde salladı kılıcını!" 

"Köyümüzde bir kahraman doğdu sanırım" 

"Belki de bir sonraki kılıç kralı olur" 

"Düşünmesi bile çok havalı değil mi?"

"Gözlerime inanamıyorum!!!"

Aynı zamanda şaşkınlık içinde olan bir kişi daha vardı ki bu kişi kasabanın yöneticisi baron Aric Blackwood’du.

Kasabanın lordu bu durum karşısındaki şaşkınlığını atlatınca içten içe üzgün hissetti. Böyle bir dahinin başkente gidip kraliyet şövalyesi olmasını sağlayabilseydi muhtemelen soyluluk unvanı bile bir seviye yukarı çıkar ve bir vikont olurdu. Gerçi bu aptal lord farkında olmasa bile bir sınır kasabasının baronu, krallığın içindeki bir barondan daha üstün kabul edilirdi.

"İnsanlarım arasında bu kadar yetenekli bir çocuğun doğmasını beklemiyordum" 

-----------

Hakem insanları sakinleştirdikten sonra ikinci turu başlattı. Bu sefer karşımdaki çocuğu direk nakavt etmek yerine bir süreliğine sadece gelen saldırıları atlattım.

Çocuğun her bir saldırı yaptığında elindeki tahta kılıcın ağırlığından dolayı ileri geri savrulmasını izlemek çok keyif verici bir süreçti. Belkide insanların çocuk olmasının sebebi aptallıkları ile yetişkinlere keyif vermekti.

Bir kaç hamle sonra çocuğun gözyaşlarını saklamaya çalışırken üzerime doğru koştuğunu görünce zevkten dört köşe olmuştum ama maçı daha fazla uzatmak istemiyorum. Tahta kılıcım ile çocuğun kafasına yavaşça vurup çocuğun yere düşmesini sağladım ve bu da sınırı aşan son hamle oldu.

"Waaaa waaaa mamaaaaa waaaa" 

Bu hissi özlemişim hahaha. Kafamın arkasından gelen bir darbenin rüzgarını hissedip reflekslerim harekete geçene kadar ağlayan çocuğa bakıp gülmeye devam ettim.

Zayıflara zorbalık yaptığı için Yuto’nun ensesine tokat atmak isteyen hakem Yuto’nun sinsi saldırıyı eğilerek atlattığını görünce karşısındaki çocuğun tahmin ettiğinden daha yetenekli olduğunu anladı.

"Eleme turları bitmiş bulunmakta! On beş dakika sonra çeyrek finaller başlayacak" 

Hakemin uyarısını duyan kalabalık ellerindeki atıştırmalıkları yenilemek için meydanın biraz dışındaki tezgaha doğru ilerlemeye başladılar. Kalabalığın arasında gerçekleşen bir çok konuşma Yuto ve onun yeteneği hakkındaydı. Daha arsız olan bazı insanlar Yuto ve bayan Shizune arasındaki yasak aşk ile ilgili hikayeler uydurmaya başlamışlardı bile.

--------

Herkesin elindeki şu atıştırmalıkları bir de ben deneyeyim diyerek tezgaha doğru yürürken yanıma beni buraya getiren zincir zırhlı adam geldi.

"Yuto, Aric-sama ve yanındaki soylu kız seni bekliyor. Gidip onları ziyaret etmelisin" 

"Neden beni çağırıyorlarmış" 

"Ben nerden bileyim seni neden çağırdıklarını hadi düş önüme de onları daha fazla bekletmeyelim" 

"Gitmek istemiyorum" 

"Saçmalama lütfen Yuto. Bir düşük soyluya saygısızlık etmenin cezası saygısızlık eden kişinin üç yıl hapse atılmasıdır" 

"Aşırı abartı olmamış mı bu kural"

"Bayan Shizune-sama ise bir lord. Lord bir düşük soylu ünvanı olsa bile o bir kont’un kızı. Anlayacağın ona saygısızlık edersen ve seni cezalandırmak isterse en kötü ihtimalle ailenle beraber krallıktan sürülürsün" 

Bu herif ne dediğinin farkında mı? Küçük bir kızın emrini yerine getirmediğim için bütün ailemin sonunu mu getireceğim? Bu dünyada adalet denen şey yok herhalde.

"Beni anladıysan eğer hadi gidelim" 

"Tch" 

"Lütfen bu surat ifadesini o kızın karşısında kullanma" 

"Anladım, anladım. Yolu göster" 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.