After reborn, I became the Butler of the Count’s tsundere daughter - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 


           
Kafamı kaldırıp aynadan beni izlerken bir yandanda dişlerini fırçalayan çocuğa bakarken ne kadar aptal olduğum hakkında sızlanmaya başladım.

Annem veya babam, çevremdeki herkesin dişlerinin sağlıklı olmasının bir sebebi vardı doğal olarak , garip olan şey benim bunu farketmemiş olmamdı. Annemin dişlerini fırçaladığını hiç görmeyince önyargıya kapıldım ve bu dünyada diş fırçası olmadığını düşündüm ama yanılmışım. 

Banyonun benim göremeyeceğim yüksek bir yerinde annemin kullandığı diş fırçası ve el yapımı diş macunu varmış. Önceki hayatımdaki kadar tatlı olmasada genede kullanılabilir bir şeydi bu da. Sistem görevini tamamlamak için hiç bir beklenti de olmadan anneme diş temizliğinden bahsettiğim zaman tereddüt etmeden bana kendi diş fırçasını uzattı ve bir insanın nasıl dişlerinden fırçaladığını öğretti.

Kısacası son 3 gündür boş yere tereddüt ettiğim için tekrar eden görevi yerine getiremiyormuşum. Gelecekte önyargılarımdan bu kadar etkilenmiyeceğime dair kendime söz verirken annemin sesini duydum.

"Yuto-chan, hazırlıklarını tamamladıysan eğer gel yanıma da üzerine bir şeyler giydirelim" 

Ah bundan bahsetmişken, ne kadar ısrar edersem edeyim yine de annemi beni yıllık muayeneye götürmemesi için ikna edemedim. Artık konuşabildiğim için annemin uyku ilacını içmesini engellemenin başka yollarını deneyeceğim bu sefer.

"Neredeyse hazırım, beni bekle lütfen" 

"Sen yeter ki iste tatlım !" 

Eczacı cadının kirli ellerinden annemin namusunu korumak için bazı planlarım olsa da hala ilk tercihim oraya hiç gitmemekti ve bunun içinde yapılması gereken her şeyi yapmaya hazırdım.

Öyleyse sapık cadıdan annemi koruma görevini gerçekleştirmek için ilk denemeye başlayalım.

--------

Elena eczacı ninenin yanına giderken oğluna giydirmek için seçtiği elbiselerin birbiriyle uyumunu kontrol ederken bir gürültü sesi duyarak kafasını banyo kapısına doğru çevirdi.

Elena banyodan kendi kirli iç çamaşırını kafasına geçirmiş bir şekilde koşarak çıkan oğlunu görünce kısa bir şokun ardından tepki verdi ve dış kapıya doğru koşan oğlunu hızla kovalamaya başladı.

"Hoyy Yuto! Yaramazlık yapmayı bırakır mısın lütfen! Sinirlenmeye başlıyorum" 

"Reddediyorum, anne. Ben zaten yeterince sağlıklıyım. Eğer benim sağlıksız olduğumu düşünüyorsan gel ve sağlıksız oğlunu yakala" 

Böyle desem bile sıradan insanları aşan bir fiziksel güce sahip olduğumun farkındaydım. Muhtemelen hastalıktan dolayı zor hareket ediyor olsam bile koca memeleri yüzünden koşarken beli ağrıyan annemden kolayca kaçabilirdim.

Herneyse. Annemin öfkesi sınıra ulaşsa bile muayene olmaya gitmeyeceğim. Gün sonunda beni dövmesine izin veririm olur biter.

Evin kapısından dışarı çıkıp kendi bahçemizle karşılaştığımda hiç beklemeden yönümü çevirip evin etrafında koşturmaya başladım. Doğal olarak evimizden çok uzaklaşıp annemin iç çamaşırını komşularımıza göstermeyi düşünmüyordum.

Büyük bahçemizde koşturmaya devam ederken, bu dünyanın en güzel yanlarından birisi ne kadar fakir olursanız olun sağlıklı olduğunuz sürece büyük bir bahçesi olan müstakil eve sahip olabileceğinizdi, diye düşündüm.

Köyümüzde yaşayan neredeyse bütün insanlar gibi bizim evimizde kendi ellerimiz ile inşa edilmiş bir evdiü. Üstelik bu dünyada büyük bir şehirde yaşamadığın sürece bir ev inşa ederken kimseden izin alman gerekmiyordu.

Önceki dünyamda olsa böyle olur muydu hiç? Gidip amazon ormanlarında bir ev inşa etmek istesem bile devlet yetkilileri uydu görüntülerinden inşa ettiğim evi görürler ve arsa bana ait olmadığı için ceza keserlerdi.

Evin köşesinden döner dönmez soluk soluğa dizlerin tutan annem ile aramızda kalan birkaç metre mesafeye bakınca kendimi düşüncelerime çok fazla kaptırdığımı anladım. hızlı bir şekilde tepki verip bir kaç manevra ile annemin yanında geçip koşmaya devam ettim.

"Ühüü, ühü" 

O ses neydi? 

Arkamı dönüp baktığımda annemin hala aynı yerde dururken gözlerinde yaşlarla bana baktığını gördüm.

Bu bakışlar da ne böyle? Pişmanlık dolu... Annemin ağladığını ilk defa görüyorum . Ahh kötü hissettiriyor... 

"Ne oldu?" 

Endişeli bir şekilde anneme ne olduğunu sorarken boğazımın ağrıdığını fark ediyorum ama şu anda bu benim için önemli değil.

"Ben... Yalvarırım, böyle davranmayı bırak. Ya ciddi bir hastalığınız varsa ne yapmalıyım? Lütfen... tatlı oğlum " 

Gerçekten ağlıyor... Gerçekten de göğsümde garip bir his var, sanki karıncalar kalbimde geziyor gibi. Bende ağlamak istiyorum. Sanırım annemi korumanın başka bir yolunu bulmalıyım. 

"Senin için bu kadar önemliyse oraya gideceğim ama karşılığında senden bir isteğim var" 

"Canım oğlum ne isterse yaparım" 

"Eczacı ninenin yanına gittiğimizde eğer senden bir şey istersem hiç tereddüt etmeden yapmalısın, tıpkı benim geçen yıl yaptığım gibi. Tamam mı?" 

"Hahaha. Anlaştık" 

Heh? Gülüyor mu??? 

Ahhhhh! Benim gibi bir insan nasıl böyle kolayca kandırılabilir. Bu yenilgiyi not edip gelecekte intikamımı alacağım senden kadın.

"Ağlamıyormuydun az önce. Neden birden bire gülmeye başladın"

Annem cevap olarak başımı okşayıp bana dil çıkardı ve onun sözünü dinlediğim için çok mutlu olduğunu söyledi. Tabi başımı okşarken gizlice iç çamaşırını kafamdan aldığını da fark ettim.

------- 

Önümde dururken bende karmaşık duygular uyandıran tahta kapıya bir süre baktıktan sonra tereddüt ile minik elimi uzatıp tahta kapıyı yumrukladım.

Sadece birkaç saniyelik kısa bir beklemenin ardından kapı gıcırdayarak yavaşça açıldı ve anılarımı tazeleyen yaşlı bir kadının görüntüsü ile karşılaştım.

Dışarıdan yaşlı görünmesine rağmen makyaj veya büyü gibi bir şeyin yardımı ile kendisini yaşlı gösterdiğini zaten biiyordum.

"Elena, sonunda beni görmeye geldin mi kızım. Bu yaşlı kemikler uzun süredir seni görmek istiyor. Çocuğun doğduğundan beri hiç yanıma uğramaz oldun" 

"Ahaha, özür dilerim ama çocuk bakmak hayal ettiğimden daha zormuş" 

Çocuk bakmak hayal ettiğinden daha mı zormuş. Hahaha... Eğer gerçek bir bebek olsaydım bütün gün ağlayıp altıma yapıyor olurdum veya yanımdan ayrıldın diye sebepsiz yere çığlıklar atmaya falan başlardım.

"Biliyorum, biliyorum. Bir zamanlar benim de çocuklarım vardı. Kesinlikle söylediğin kadar zor bir şey" 

Ne kadar da yapmacık bir konuşma tavrı. Hiç bir bilgi vermeden ucu açık cevaplar vermek ve olabildiğince onaylayıcı olmak... Hmm, kesinlikle yalan söylüyor.

Tecrübeli bir yalancı olarak her ne kadar yalan söyleme konusunda çok iyi olmasam da yalan söylemenin tekniklerini içeren bir kitap yazabileceğimden eminim. Benim karşımda böyle basit bir yalan söyleme tekniği kullanmak onun aptallığı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.