Ariel ana karakterin güzelliğinden haberdardı. Romandaki ana karakter güzelliğin ülkeleri devirebileceğini ve bir adamın aklını ve iradesini kontrol edebileceği konusunda hiçbir fikri yoktu.

Ve şimdi Ariel bu oyuncağı da kullanabilirdi.

Bakışlarını düşürüp uzun kirpiklerini yavaşça hareket ettirdiğinde ona düşmeyen bir adam yoktu. En azından romanda böyleydi.

"...Buraya gel."

Ve Leandro da bir istisna değildi.

Utangaç bir şekilde kızaran, ince kıvrımlarını zar zor kaplayan ve iki ince koluyla zirveye çıkan Ariel, onun şehvetini yeniden canlandırmak için yeterliydi.

Ariel'in ona nadiren yaklaştığı için Leandro ayağa fırladı.

"Acı nerede?"

Ariel'in boğazı onun tam önünde olan Leandro'ya baktığında sıkıştı. O, uzun ve otoriterdi, onun nefes kesici kaslarıyla birleştiğinde korku yaratırdı.

"....."

"Acı nerede?"

Ses tonunda hiç endişe yoktu. Ariel'in dudaklarından neresinin acıdığını duymak istedi.

Belki de şu cevabı duymak istedi "İçimi dürttüğün için burası acı veren bir şekilde yanıyor..."

O, onun küçük kırmızı dudaklarının oynayıp ahlaksız sözler dökmesini istediği belliydi.

Ama Ariel onun istediğini kolayca vermezdi.

Ariel ağlamak üzereymiş gibi sessizce titreyen yüzüyle Leandro'ya baktı.

"Ah!"

Ariel temiz, iri ve masum gözlerini Leandro'nun gözleriyle birleştirdiğinde Ariel dengesini kaybetti ve sendeledi.

Bunun sebebi Leandro'nun kolunu yakalayıp yatağa ittirmesiydi.

Ariel arkası yatağa dokunurken Leandro'ya baktı. Ona bu kadar.... kaba davranırken ne düşündüğünü bilmiyordu.

Ariel sonradan Leandro'nun baştan çıkarılmasının düşündüğü kadar kolay olmadığını fark etti. Ama ödülü kazanmak ne kadar zor olursa, zafer de o kadar şanlı olur.

Bu esnada, onun şişmiş doruğunu okşadı.

"Ah..."

Ariel'in gümüş rengi saçları onun pembemsi tümseğini kaplarken yatağın her tarafına saçıldı.

Leandro'nun kasıkları bu manzarayı görünce sertleşti. Onu kendi krallığından çalmaya verdiği çabanın değdiğini düşündü. Leandro eğilip çoktan sertleşmiş olan meme ucuna nazikçe dokundu.

"Majesteleri, burası..."

Leandro'nun diğer eli bacağına erişti ve onun çiçeğinin merkezine doğru gitti. Onun beklenmeyen dokunuşu yüzünden şaşıran Ariel, aceleyle elini tuttu ve geri çekti.

"Yoluma girmeye cürret mi edersin? Ellerini benden çek." Leandro hırıldadı.

Bu küçük düşürücüydü. Ama onun yapabileceği bir şey yoktu. Eğer kısa bir süreliğine utanca dayanamazsa, hayatını kaybedebilirdi.

Leandro o derecede merhametsiz bir adamdı.

Ariel yavaşça bacaklarını onun için ayırdı.

"Majesteleri..."

Ariel korkuyla titrerken, Leandro'nun heyecanı doldurulmuştu.

Işık hüzmesi cam pencereden geçti ve açılmış bacaklara doğru ilerleyip ışıl ışıl parladı.

Onun çiçeğindeki aşk suları ve kan kalçasına kadar kurumuştu.

Leandro onun kasıklarını geçti ve kan lekesine baktı.

Ariel tuhaf ve kaşındırcı olan baş döndürücü bir his ile boynunu kamburlaştırdı.

"...Her yerde kan var ama kurumuş." diye geveledi Leandro parmağı erekt çiçeğinde gezerken.

Kabarık çiçeği elinde sarsıldı; onun hassas yerleri aniden nemlendi.

"Haa..." Ariel dişini sıktı. Leandro'nun parmaklarını oynattığı her zaman duyulmamış tiz bir ses çıktı.

"Bayağı müstehcensin." Leandro'nun kısık sesi tatmin eden bir gülümsemeyle karışmıştı. "İlk seferin olsa bile özsuyunun bu kadar taşacağını düşünmemiştim."

"Ahh!"

Onun yetenekli parmaklarını kaldıramayan Ariel bağırdı. Leandro onun çiçeğini parmaklarıyla değil de dudaklarıyla isteyince çıkan ses inleyen bir çığlıktı.

Bir dakika tereddüt bile etmeden Leandro'nun dudakları Ariel'in yerine batmıştı ve onun tatlı posasının içinde hareket etti.

"Burası balık gibi kokuyor."

"Elbette... orada halan kan var..." diye içinden mırıldanırken Ariel nefes nefese kaldı.

Korkunç bir tiran, gaddar bir monarşi... Leandro'nun kafasını onun bacak arasına gömüp onun dışındaki yaşamını emmesi komşu krallıkların ve imparatorlukların asla göremeyeceği bir manzaraydı, fevkalade bir manzara.

Ariel'in bedeni titredi. Kafasını onun bahçesine gömen Leandro'ya yukarıdan bakınca dudaklarını çekiştiren sırıtış ve coşku ile parlayan gözler ile heyecanlı hissetti.