Zamanın biraz gerisinde. Hairi Kraliyet Sarayı, bir odada çağıma yapılıyordu, Yaegashi Shizuku karanlıkta en iyi arkadaşına uyurken bakıyordu.
Zindanda kaybetmenin tadını tattıklarından beri 5 gün geçmişti. Zindandan çıktıklarında Horald da bir gece kalmışlardı. Parti sabah erkenden hızlı taşıma ile Başkente geri dönmüşlerdi. Zindandaki mücadele sonrasında antrenmana devam havasında olan kimse yoktu. Beceriksizlik cesur bir adam için ölüm nedeniydi. Kral ve Kilise raporu duymalıydı. Onlara bu yerde mola için izin verilmemişti. Kötü bir şey olmadan önce, Kahramanların partisine dikkat etmeleri gerekirdi.
Shizuku, krallığa geri döndüklerindeki zamanı hatırladı. Kaori’yi sabah uyandırmak istiyordu, bu yüzden erken yatmıştı. Hajime’nin öldüğü haberleri rapor verilince. Herkes şaşkındı, fakat hepsi rahat bir nefes aldılar. Çünkü öldüğünü duydukları kişi ‘’işe yaramaz” denilen Hajime idi. Kralın kendisi ve Ishtar bile aynıydı. Zindanda güçlü kahramanlardan hiçbirisi ölmemişti. Zindanı araştırmaktan canlı dönemiyorlarsa, Şeytanlara karşı nasıl savaşacakladı?
Tanrı’nın seçilmiş kahramanları rakipsiz olmalıydı.
Kral ve Ishtar takdir etmişti. Aralarında kutlama vardı ve Hajime istismar(takılmamış) edilmişti. Hajime’nin ölümü halka söylenmemişti, ancak soylular gizli şekilde konuşarak biliyordu. Onlar beceriksiz birinin ölmesini iyi olarak düşünmüşlerdi. Yararsız bir Tanrı’nın elçisi doğal olarak ölecekti. Şimdi Hepsi ondan bir sorun gibi konuşuyorlardı. Shizuku gerçekten çılgına dönmek ve onları birçok kez öldürmek istedi.
Kouki ve onun güçlü adalet anlayışı kötü muameleler karşısında ayağa kalkmadı; Shizuku bir şeylerin garip olduğunu düşündü. Acaba Kouki karşı koysaydı Krala ve kiliseye kötü bir izlenim mi bırakacağını mı düşünüyor? Hajimeyi lanetleyen kişiler cezalandırılmış gibi görünüyordu… Söylentiler Kouki’nin kaygı dolu bir kahraman olduğu yönündeydi. Hajime’nin ünü birkaç kişi kötü veya iyi şeyler söyleyerek değişecek değildi.
O zamanda, onları kurtardığı inkâr edinilemezdi. Hajime Behemoth kontrol ederek tutan kişiydi ve onların kaçmasına yardım etmişti. Sınıf arkadaşları tarafından yanlış bir vuruşla öldüğü düşünüldüğünde… Bu onun dediğiydi. O sınıf arkadaşları ile konuşmadı. Onlar kendi sihirlerini kavrama yeteneğine sahip olmalıdır. Sayısız büyü Behemoth a ateş edilirken birisinin ona yanlışlıkla vurulması imkânsızdı. Bu tam anlamıyla bilerek yapılmış bir suçtu.
Gerçeklikten kaçmak için, Hajime’nin böyle bir şeyle karşılaşması için ne yaptığını merak etti. Ölü adamlar hikâyeler söylemezdi. Suçluyu pervasızca aramaktansa, O bunu herkesle arayarak daha başarılı sonuç alabilirdi. Fakat Sınıf arkadaşlarının fikirleri aynıydı ve onlar bununla iletişim kurmadılar. Ayrıntıları netleştirmek ve bunun bir suç olup olmadığını ortaya çıkarmak için, Meld öğrencilerle röportaj yapmayı düşündü. Öğrenciler gibi o da gerçeklikten kaçtı, Bu hatayı kabul etmek bile kendisi için zordu. Bu ihmal bile olsa öğrencilerin yararı için bundan kaçmamaya çalıştı. Böyle bir şeyi huzursuz bir şekilde bırakmak bela getirebilirdi. Herşey den önce Meld bunu temizlemek istiyordu. Meld Hajime’ye verdiği sözü tutmakta başarısız olduğundan kalbi ağrıyordu.
Meld’in eylemleri ciddiye alınmadı. Ishtar öğrenciler için incelemeleri yasaklamıştı. Meld buna sarılmıştı, fakat Meld ‘in incelemeleri kral tarafından bile yasaklanmıştı.
‘’Eğer biliyorsan, sen öfkeleneceksin.’’
Kaori o günden beri uyanmamıştı. Doktor’un teşhisi tarafından hiçbir anormallik yoktu. Vücudu kesinlikle ruhsal bir şok geçirmişti ve savunma mekanizması olarak uyku moduna girmişti. Zamanla normal bir şekilde geçecekti.
Shizuku, Kaori’nin ellerini tuttu. En iyi arkadaşının daha fazla acı çekmemesi için dua etti.
Kaori’nin elleri buna tepki verdi.
‘’Kaori! Beni duyabiliyor musun!? Kaori!’’
Shizuku umutsuzca seslendi. Kaori’nin kapalı göz kapakları titremeye başladı. Dahası, Shizuku onu çağırıyordu. Kaori arkadaşının elini kavradı ve bu çağrıya yanıt olarak yavaş yavaş uyandı.
‘’Kaori!’’
‘’…Shizuku-chan?’’
Yatakta düzelerek, Kaori Shizukuyu gözyaşları içinde gördü. Kaori göremez bir şekilde ona ve etrafına baktı. Shizuku ona batı ve Kaori’yi çağırmadan önce düzelmesini bekledi.
‘’Evet, Benim. Kaori. Vücudun nasıl? Hiçbir rahatsızlığın var mı ?’’
‘’Ben iyiyim. Sadece çok fazla uyuduğumdan yorgunum…’’
‘’Eh,Sen 5 gündür uyuyordun…’’
Shizuku bir gülümseme yaparak kendini zorladı ve ne kadar süredir uyuduğunu soran Kaoriye kalkması için yardım etti. Kaori buna tepki gösterdi.
‘’5 gün? Niçin… Ben… Ben zindana gittim… Ve o zaman…’’
Gözleri yavaş yavaş odak haline geldi. Shizuku kötü bir hisle karşılaştığında konuyu değiştirmeye çalıştı. Ancak Kaori hafızasını çok hızlı bir şekilde geri kazandı.
‘’Ve o zaman… Nagumo-kun…’’
‘’…Bu.’’
Shizuku’nun yüzü acı bir ifade ile dolmuştu ve ne söyleyeceğini bilmiyordu. Kaori, Shizuku nunda içinde olduğu trajediyi hafızasında geri kazandı.Fakat bu gerçekliği kabul etmek onun için kolay değildi.
‘’…Yalan. Değil mi? Shizuku chan. Ben bayıldığımda sizler Nagumo-kunu kurtardınız değil mi? Değil mi? Öyle Değil mi? Bu kale odası. Herkes geri döndü değil mi? Nagumo-kun antrenman yapıyor mu merak ediyorum. Ben antrenman merkezine doğru biraz bakmak için gideceğim. Nagumo-kun’a teşekkür etmeliyim. Bir şeyler söyle Shizuku-chan…’’
Gerçeklikten kaçmaya çalışan Kaori tekrar tekrar aynı sözleri söylemişti; Hajimeyi aramaktan bahsetmişti. Shizuku kolunu yakaladı ve onu bırakmadı. O kederli bir ifadeye sahipti fakat hala Kaoriye bakıyordu.
‘’…Kaori, anlıyorsun değil mi? O burada değil.’’
‘’Dur…’’
‘’Kaori, hatırla…’’
‘’O,Nagumo-kun…’’
‘’Hayır dur… Lütfen dur!’’
‘’Kaori! O öldü!’’
‘’Yanlış! O ölemez! O kesinlikle ölemez! Böyle korkunç bir şeyi nasıl söyleyebilirsin? Bu Shizuku-chan bile olsa, Affetmeyeceğim!’’ Kaori elini hareket ettirdi ve Shizuku’nun elinden kaçmaya çalıştı. Shizuku onun gitmesine izin vermedi ve ona sarıldı. O Kaori’yi kucaklama yoluyla sakinleştirmeye çalışıyordu. ‘’Bırak beni! Bırak beni gideyim! Eğer Nagumo-kun için araştırmazsam… Sana yalvarıyorum… o kesinlikle yaşıyor. Bırak gideyim-‘’ Kaori yüzünü Shizuku’nun göğsüne doğru düşürdü ve ağlarken ‘’bırak beni’’ diyerek yalvarıyordu. Birbirlerine tutunarak, Kaori yüksek bir seste bağırmaya başladı. Shizuku sadece ona sarılmaya devam etti. Bunun onun acısını biraz azaltacağını ümit etti.
:Ne kadar süredir böyle kalmışlardı? Gökyüzü güneşin batmasıyla kırmızıya boyanmıştı. Kaori hareketsiz şekilde Shizuku’nun kollarında iken burnunu çekti. Shizuku endişe içinde sordu.
‘’Kaori…’’
‘’…Shizuku-chan. Nagumo-kun… O düştü… O burada değil…’’
Kaori fısıldayarak sessiz bir sesle konuşmuştu. Shizuku ona bir şeyler saçmalamak istemiyordu, saçmalıklar onu sadece kısa süreliğine rahatlatacaktı. Yalan söylemek onu yumuşatmak yerine daha da zarar verecekti. Shizuku en iyi arkadaşını acı içinde görmeyi istemiyordu.
‘’Ben bilmiyorum. Kimse ondan söz etmek istemiyordu. Bu korkutucuydu. Ya o ben isem…’’
‘’Bu yüzden.’’
‘’Bir kinin mi var?’’
‘’…Emin değilim. Eğer herhangi biri biliyorsa… Ben kesinlikle onları suçlardım. Fakat… Kimse bilmiyor… Ben bunun daha iyi olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle öyle bir şeyde ayağa bile kalkamazdım…’’
‘’Anladım…’’
Kaori mahzun bir şekilde konuşarak baktı. O yüzündeki gözyaşlarını sildi ve Shizukuya bakarak kararlılıkla karar verdi.
‘’Shizuku-chan. Ben buna inanmıyorum. Nagumo-kun yaşıyor. Ben onun öldüğüne inanmıyorum.’’
‘’Kaori, bu…’’
Shizuku Kaori ikna etmeye çalışırken hüzünle bakıyordu. Kaori iki eliyle Shizuku’nun yanaklarını sıktı ve bir gülümsemeyle konuşmaya başladı.
‘’Ben şimdi herhangi birinin orada yaşıyor olduğunun düşüncesinin garip olduğunu biliyorum… Fakat biz kontrol etmedik. İmkân olması %1 den aşağıda. Eğer biz kontrol etmediysek bu %0 değil. Ben inanacağım.’’
‘’Kaori…’’
“Ben daha güçlü olacağım. Böyle bir olayın bir daha yaşanmaması için yeterince güçlü olacağım. Ben kendi gözlerimle emin olacağım. Nagumo-kun’un kaderi… Shizuku-chan.’’
‘’Ne?’’
‘’Lütfen bana yardım et.’’
‘’…’’
İkisi de birbirine bakmaya başladı. Kaori’nin gözleri cinnet geçirme belirtisine sahip değildi. O gerçeği öğrenene kadar pes etmeyecekti. Bu çeşit bir Kaori hareket etmeyecekti. Kaori bir şeye karar verdiğinde inatçı olmasıyla bilinirdi.
Genellikle, Kaori’nin söylediği ciddiye alınmazdı ve boş verilirdi. Birinin o uçurumdan düşüp yaşadığına inanmak çılgıncaydı. Herkes onu düzeltmeye çalışacaktı. Bu yüzden…
‘’Elbette, Kabul ediyorum. Memnun olana kadar seninle takılacağım.’’
‘’Shizuku-chan!’’
İkisi birbirini kucakladı.
Tam o sırada kapı açıldı.
‘’Shizuku! Kaori uyandı…’’
‘’Oh, Nasılsın, Kaori?’’
Onlar Kouki ve Ryutaro idi. İkisi de kontrol etmek için gelmişti. Antrenman az önce bitmişti ve onlar buraya gelmeyi seçmişti. O günden beri onlar antrenmana daha fazla yoğunlaşmıştı. Hajime’nin ölümünün neden olduğunu merak ediyorlardı. Onlar isteksizce çekildiler ve intikam istiyorlardı. Hajime onları katliamdan kurtaran kişiydi. Onlar bir daha o kadar işe yaramaz olmak istemiyorlardı.
İki kişi daha odaya girdi. Shizuku şüphelendi.
‘’Sizler, nasıl…’’
‘’Üzgünüz.’’
‘’Biz yolumuza gidelim.’’
Onlar aceleyle ayrıldılar ve onun sorusuna cevap vermediler. O sonunda onların gördüğünden haberdar oldu.Kaori onlara boş boş bakıyordu. Shizuku neden olduğunu fark etti.
Şuanda Kaori Shizuku’nun dizinde oturuyordu ve iki eli de yanaklarındaydı. Bu onlar öpüşüyor gibi gözüküyordu. Shizuku Kaori’yi destekliyordu fakat bu onu kucaklıyor gibi gözüküyordu.
Bu sahne bir Yuri sahnesi gibi görkemliydi. Bu arkada çiçeklerin uçtuğu bir manga dünyasıydı.
Shizuku derin bir iç çekti. Dayanamadı bu yüzden bağırdı.
‘’Acele edin ve buraya geri gelin! Sizi korkak aptallar!’’
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.