Yukarı Çık




2.5   Önceki Bölüm 
           
Çıkmaz sokağın sonunda siyah güneş şapkalı ince bir adam, bir ceset üzerinde var olan tek kolu ile araştırma yapıyordu. Kouta ve benle arasında yaklaşık 15 metre vardı. Sokağa adım atmadan önceki seslerle şu anki çıkan sesleri karşılaştırırsak bizi fark etmiş gibi duruyordu. Hareketleri yavaşladı. Hareketlerindeki yavaşlamayı daha çok odaklanma adı altında göstermek için cesede eğildi. Ama amacının bizi dinlemek için cesetten çıkan sesleri minimuma indirmek olduğu en azından benim için bariz belliydi. Kouta ya beklemesi için elimle işaret ettim. Tedbir almak ve aramızdaki mesafeyi ölçmek için hafifçe yerinden oynadı ve arkamdan vuran lambanın ışığından yararlanarak yerimi tespit etmeye çalıştı. Dostum bunlar acemi taktikleri...

Bakışı her cesede kaydığı an onda santim santim yaklaştım. Adımlarımı şehrin kaosuna ahenkli bir şekilde atmaya alıştığım için ne sesi ne de sarsıntısı duyumsanıyordu. Adamın hareketleri oldukça yavaşlamıştı ki bu da baskıya dayanamadığı ve kör bir saldırı yapacağı anlamına geliyordu. Düşündüğüm gibi oldu ve geriye doğru alttan sağ avcunu açtı. Bu saldırıyı daha öncesinde de kaç defa savuşturduğum için elinden çıkan beş zehirli iğneden kaçmak çocuk oyuncağıydı. Saldırıdan kaçar kaçmaz andan yararlanıp bana dönmeye çalışan adamın sol omzunun dibine girdim ve gölgesiyle bir oldum. O bana döndüğünü sandığında çoktan boşalmış bir sokağa bakıyordu. Kouta düşündüğümden akıllı çıkmıştı. Adam ona doğru dönmeden önce kör bir noktaya gizlenmişti. Kouta'yı görebiliyor ve hissedebiliyordum. İçimden *Acemi işte* diye geçirdim. 

Cesetle ayağım arasında santimler vardı ki kokusu anlık olarak yutkunmamı sağladı. Yutkunma sesimden irkilen adam öne doğru sıçrayıp bana döndü ve bu hareket esnasında sağ kolunu yine savurdu. Üzerime doğru gelen 5 zehirli iğneden dizlerimi kırıp öne eğilerek kaçtım. Bir tanesi giysimin omuz kısmını açtı. Öne insanüstü bir hızla hamle yapıp adamın dibine girdim. Tahmin ettiğim gibi soğuk kanlı bir şekilde hareketimi yorumlayıp diziyle vurmaya çalıştı. İki elimle dizini blokladım ve öne doğru bir hamle daha yapıp beline sarıldım. Beline sarılmış bir halde arkasına geçtim. Bir elimle arkadan sağ kolunu büktüm ve diğer elimle kafasını tutarak duvara çarptım. zayıf ve yüzünün yarısı asitten dolayı yanmış adam tiz sayılacak bir sesle inleyip küfürler savurdu. Oralı olmayıp sağ kolundan tutarak adamı yere savurdum. Sağ kolunu havaya kaldırarak dirseğine kadar açtım. Ufak bir kutuya bağlı iki küçük tüpten oluşan iğne atma mekanizmasına aşina olduğum için rahatça mekanizmayı kapattım. 

"Sanırım şimdi sakince konuşabiliriz. Değil mi Hat?"

Sertçe soluyan Hat yeşil gözlerini bana dikti. "Burada ne işin var be adam?!"

"Dışarı çıkabilirsin Kouta." dedikten sonra Kouta saklandığı delikten çıktı ve yanımıza geldi. Hat'in delici bakışları hala benim üzerimdeydi. "Şans eseri dükkanına giderken ara sokakların birinden bir ses duydum. Bakmaya geldiğimde şu cesedin üstünde bir şeyler yapıyordun. Başka bir kobayın mı? Bıkmadın mı bu işten?"

Kolunu çekmeye çalıştı ama izin vermedim. Soğuk bakışlarıma dayanamayıp gözlerini kaçırdı. Kolunu bıraktım. "Ne o bu kolu da kesmekten vaz mı geçtin? Benim deneklerimden sana ne? İstediğimi yaparım. Bunun olmasını istemiyorlarsa güçlensinler. O iğrenç farelerin düşünceleri umurumda değil. Bu dünyada güçlüysen diğerlerine istediğini yaparsın, anladın mı? Senin bana ve koluma yaptığın gibi. Ne yaptığını göstermek isterdim de gösterecek bir şey bırakmadığın için öyle bir imkanım yok!" Küçük bir çocuk gibi nefretini kustuktan sonra yeri izlemeye koyuldu. Kouta ile anlık olarak göz göze geldik. Hat'in önüne geçip göz hizasına inmek için eğildim.

"Eksiksin Hat. Ama kol anlamında değil. Düşüncen eksik. Güçlü bir kimse güçlü olduğu konuda diğerlerine istediğini yapabilir. Unutma bunu. Sende güçlüsün ama gücün kolunu koruyacak bir güç değildi. Ve şunu da bil ki. Öldürebilmek güç değildir. Öldürebileni kontrol edebilmek güçtür."

Her ne kadar deli gözlerle baksa da bana hak verdiğini anlamıştım. Kouta söylediklerimi düşünür bir edayla elini çenesine koymuş bir halde duvara yaslandı. Genzimi temizlemek için öksürdüm. 

"Gençler, bir sen bir ben bir de ceset var dar bir sokakta. Polis ne eylesin bu durum karşısında. Hadi kalkın da Hat'in mekana geçelim." Kouta, Hat'e kalkmasında ve yürümesinde bir süre yardım etti. Hat, çıkarken kilitlediği dükkanını açtı ve bizi içeri aldı. Dükkan dışarıdan klasik bir otel görünümünde. Hatta inandırıcı olsun diye 4 odada otel hizmeti veriliyor. Genelde orada kalanlar Hat'in talihsiz kobayları olmakta aday oluyor. İçeri girdiğinde mobilya ya da herhangi bir dekorasyondan muaf düz bir lobi karşılıyor sizi. Bir lobi ve ardında bir görevliden oluşan yer insan içinde psikolojik bir baskı uyandırıyor. Görevli adama başımla hafif bir selam verdikten sonra içeri geçiyoruz. 

İki kattan oluşan otelde her katta üç oda bulunuyor. İlk kat odaları 101, 102, 103 olmak üzere üç oda. Bu kattaki her oda otel görevi görüyor. İkinci katta ise 201, 202, 203 olmak üzere üç oda bulunuyor. Bu kattaki 202 ve 203 numaralı odalar Hat'in mekanı, 201 ise Hat'in talihsiz kobaylarının tuttuğu oda olarak kabul ediliyor. 202 de Hat'in zehir malzemeleri ya da tamamlanmış çalışmaları bulunuyor. 203 de ise Hat'in satışa çıkardığı malzemeler ve laboratuvarı bulunuyor. Hat'i hızlı adımlarda 203 numaralı odaya kadar takip ettik. Sağ koluyla kapıyı sertçe açtı ve hızlıca cebinden çıkardığı şişeyi mikroskopa benzer bir makinenin yanına koydu. Üst raftan Bir tür bez aldı. Şişedeki kırmızı gri karışımı sıvının bir damlasını damlatma zamazingosu ile beze damlattı. Bezi mikroskopa benzeyen şeyin altında bir süre inceledi.

"Ne yapıyor o?" diye sordu Kouta. 

"Bir şeyle meşgulken onu rahat bırakmak canın için en iyi seçenektir... O sırada etrafı inceleyebilirsin. Bak mesela şu sol rafta duran şeffaf sıvı koez zehri olarak bilinir. Deri yolu ile vücuda alınır. Onu özel kılan şey ise..."

"Deriden deriye sıçrayarak sekmesi." diye sözümü kesen Kouta sıvıya doğru yaklaştı.

*Etkileyici... Bunu bilen çok kişi çıkmaz. İlgimi çekecek gibi duruyor. Andy iyi yerden vurdun...*

Bir kıkırtı tüm dikkatimizi üstüne çekti. Kıkırtı Hat'den geliyordu. Bize doğru döndü.

"İşimize dönersek Park. Ne istiyorsun?" bu sözü duyduğumda ne kadar şanslı olduğumu anlamış oldum. Demek ki deneyi iyi geçmişti ve sonuç onu tatmin etmişti. Ruh halini bu kadar iyi bulmak aşırı nadir. 

"Kan pıhtılaşmasını en az 1 saat boyu kesen bir zehrin var mıdır? Ah soru sormak benim hatam sende olmazsa kimsede yoktur."

Arkasındaki rafa uzanıp ufak bir kutu çıkardı. İçinde 5li dizilmiş bir sürü ufak tüplerden bulunuyordu. Biraz karıştırdıktan sonra kahverengi bir sıvı barındıran beşli tüp uzattı. Elime alıp incelemeye başladım. 

"Barlik mi? İşe yarayabilir aslında."

"Barlik senin için en uygunu olur. Enjeksiyon sonrası kanı sıvılaştırıp adrenalin salgılar. Bu sayede kalp normal hızının çok çok üst sınırlarında atmaya başlar. Bu şekilde zaten sıvılaşan kanı daha hızlı boşaltırsın."

"Barlik... Üç yıldır kullanıma sunulan yeraltı-karaborsa zehirlerinden." diye söze girdi Kouta. 

"Aslında patentini ben yaklaşık beş yıl önce almıştım. Sadece belirli müşterilerime satıyordum. Bu sayede daha çok kar edebilir duruma gelmiştim. Ama bazı maddi sıkıntılar ve kolsuzluk beni seri üretime zorladı." Hat'in sesi ciddiydi. Her zamanki çocuksuluğu bulamayınca elimde tuttuğum ilacın değerinin sandığımdan da fazla olduğunu kavramış oldum. 

"Gördün mü Kouta? Birinin kolunu kesmek hayat kurtarır. Önceden olsa ve kolunu kesmemiş olsam bana fahiş bir fiyat sunup arkamda kıs kıs gülerek arayı sayardı. Ama kolu yok ve seri üretime düşmüş. Vah vah çok yazık..."

"Bir daha zehir istemeye geldiğinde vermek kısmını enjekte olarak algılamamı istemiyorsan sus ve burayı terk et. Faturayı Andy'ye yollarım." Sakin tavrı bozulmamıştı. Sadece bıkkındı. Belli ki bir an önce bizim gitmemizi istiyordu. Sonra da deney sonuçlarını inceleyip keyfine keyif katacaktı. Bunun olmasına izin vermeyip onu daha çok zorlamak isterdim ama Kouta yanımda olunca bu iş zorlaşıyor. Hat'in saldırı hareketlerini neredeyse tamamen ezbere biliyorum ve benden daha yavaş kalıyor. Ama Kouta bir saldırıya bile yakalanırsa ölebilir. 

"Hay hay sayın büyücü hazretleri." 

"Şimdi siktir git çakma Azrail."  

Şaşırdım. Hat bana ilk defa Azrail diyordu. 

"Hadi ama ben Azrail isem tanrıya fiş kitlemek ayıp olmaz mı?"

"Şansını zorlama!"

Kafamla onay verip Kouta ile beraber konuttan çıktık. 

"Ee? Efsanevi zehir taciri Hat hakkındaki görüşün nedir Sherlock?"

"Kimyasal nedenli zihinsel hasarlar... Vücudu yaşını, beyni ise zekasını belli etmiyor. Sandığımdan kat kat zeki ya da aptal olabilirmiş gibi hissediyorum. Korkutucu..."

"Evet. O çok korkutucudur..." 


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2.5   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.