Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
BÖLÜM 2: BİR PRENSES DOĞDU (2)
 
Dairemiz çatı katındaydı ve durduğum yer çatının kenarıydı.
 
Vın…!
 
Uzun saçım buz gibi rüzgârdan şiddetle sallandı.
 
 “Neden bunu bu kadar zorlaştırmak zorundasın, seni küçük sürtük? Sadece ver bana. Eğer yaparsan seni incitmeyeceğim.”
 “Gerçekten hiç param yok…”
 
Sahip olduğum tek şey 20,000 won ( 114,49 TL ) , sonraki iki hafta boyunca bir sonraki maaş ödemesine kadar hayatta kalmam için sahip olduğum tek şeydi. Eğer bu da giderse yiyecek alacak param kalmazdı. Açlıktan ölürdüm.
 
“ Eğer hiç yoksa küçük sürtük, o zaman neden kaçıyorsun? Yalan söylemeyi kes ve beni daha da sinirlendirmeden önce bana ver!”
 
Babam ayağını kaldırdı ve öfkeyle küfrederken bana bir adım daha yaklaştı. Arkaya doğru bir adım attım. Arkamda kenar vardı. Daha da yaklaşmam ölümüm anlamına gelirdi.
Babamın büyük, kan çanağı gözleri tehditkârdı.
 
“ Neden, seni küçük…
 
Büyük elleri inmeden önce…
 
  “!”

Bedenimin havada yüzdüğünü hissettim. Kısa bir sürede babamın silueti küçülmeye başladı. Bana şaşkın baktığı gözleri görülmesi gereken bir manzaraydı. Beş katlı bir apartmandan düşüp kurtulma şansımın olup olmadığını merak ettim. Ama eğer kurtulursam…, yaşamaya devam edemezdim. Sağlık faturaları ödeyebileceğim şeyler değildi.

Bütün hayatımı inatla ve soğukça yaşadım ve şimdi hayatım trajik bir sonla bitiyordu. Belki de bunu hak ettim. Şey… konunun üzerinde durmaya gerek yok. Tüm hayatım boyunca ulaşmak için çalıştığım şeyler rüzgârdaki bir toz misali uçup gitmişti.

Bu aile yüzünden…

Mutlu ve şefkatli bir aile, umursayan, dikkat eden ve birbirlerinin arkasını kollayan aile hak ettiğim bir şey değildi.
 
 ‘ Sorun değil… Bundan sonra hiçbir şeye ihtiyacım yok…’
 
Bu yüzden…
 
  ‘ Bu yüzden… bu karanlık sonsuz derinliğin rahatlığı içine alsın beni.’
 
Ve sonra… karanlık geldi…
                                                          
                                                                       ***
   “Mabel.”
 
Bedenimin havanın ortasında yüzerken derin, alçak bir ses mırıldadı. Yabancı eller beni sarmaladı ve göğsüne yaklaştırdı. Beni kucakladı.
 
 “Mabel… Mabel…”
 
Yabancı ses ‘Mabel’ ‘i iki kez tekrar etti. Bunun bir tür isim olduğunu düşündüm.

 “Ah… seni küçük sevimli kız.”
 
Güldü, parmakları dudağımın köşelerinde dolaştı. İlk defa duyduğum yabancı bir dildi ama garip bir biçimde, bana tanıdık geldi.
 
‘ Neler oluyor…?’

Mevcut durumumu anlamak için çırpınan gözlerim açıldı ama doğru dürüst göremedim. Sadece hafif bir ışık ve karanlık çıkarabildim. Göz kırpmaya çalıştım ama boşunaydı. Yorgunluğum arttı ve uyuyakaldım.                                            

                                                                       ***

Mabel’in düşünceleri dağılıp saçılmaya devam etti.  Olanları düşünmek için yeterinde uzun düşünemedi. Birinin kollarında onu tuttuğunu ve ileri geri salladığını biliyordu. Kafasını kaydırmaktan başka bir şey yapamadı. Başka bir şey yapmak için hiçbir enerjisi yoktu.
 
 “ Birkaç gün geçti ve oldukça büyüdü.”
 “ Evet,  Tanrıya şükürler olsun... Ekselanslarının sağlıklı ve sorunsuz büyümesi beni mutlu ediyor.
 
Bir erkek ve bir kadın sesi duyabiliyordu.
Belki de… tekrar doğmuştu…
 
 ’Onlar benim ebeveynlerim mi…?
 
Garip bazı nedenlerden dolayı, bir gözyaşı gözümün kenarından dışarı kaydı. Mutluluktan dolayı değil, sevgi dolu bir ailesi olduğu düşüncesinden. Alkolik ve ağzı bozuk babasının bir keresinde ona büyük bir mutlulukla baktığını ve annesinin onu terk edişini hatırlattı.

Tekrarlanan mutsuzluk döngüsünü tekrar yaşayabileceğini bilmesinin yorgunluğunu hissetti.
                                                                      
***
Başka bir dünyaya geçtiğimi anlamam bir ayımı aldı. Reenkarne olduktan sonra, geçmiş hayatımın anılarını hatırladığımı fark ettim. Gözyaşlarım aniden düşmeye başlayınca şok oldum.
 
  “ Vaaaah!”
 “  Amanın. Yemek zamanı değil. Sorun ne, Ekselansları? Üzülme.”
 
Evet, doğru. Yeniden reenkarne oldum… bir ulusun prensesi olarak. İlk kez beni prenses diye çağırdığında, bir ebeveynin kızını prenses diye çağırdığını düşünmüştüm. Ama öyle değilmiş. Bir prensestim. Gerçek bir kraliyet hayatı. Doğruyu ve gerçekliği inkâr etme acelesi içindeydim ama günler ilerledikçe aynı olay tekrar edip durdu ve şu anki gerçekliği kabul etmekten başka çarem kalmamıştı.
 
  ‘Mabel Gardenia Ermano’
 
Bu bana verilen addı. Düzgün düşünemeden önce Mabel kelimesinin birçok kez tekrarlandığını duymak beynim yıkanıyormuş gibi hissettirdi ve ayrıca, bulunduğum ulus Büyük Ermano İmparatorluğu – Ermano Krallığıydı.
 
  ‘ Zengin bir ailede doğmak fakir bir hayat sürmekten daha iyidir bunu biliyorum ama bu, bu çok fazla farktı.’
 
Yun Gyoe-Ul’un değersiz 20,000 Won ( 114,49 TL ) için öldüğünü hatırlamak beni kederlendirdi. Ama her durumda, geçmiş hayatımı bırakma ve Ermano Kraliyet ailesinin ikici çocuğu olarak yaşamanın zamanıydı.

Benim durumuma gelince… okuduğum romanlara dayanarak, baba, karısının ölümüne kızar, canı acır ve çocuğa dönüp karısının ölümünden dolayı onu suçlar. Kralında aynı olup olmadığını merak ettim.
 
 ‘ Şey, İhmal edilmeyi umursamam ’
 
Tutarlı bir şekilde düşünemeden önce bir adamın birçok kez beni çağırdığını duydum ama rüya mı gerçeklik mi olduğundan emin değildim.

Annem olduğunu düşündüğüm kadın bir dadı olduğu ortaya çıkmıştı ve bu yüzden o zamanlar beni birkaç kez çağıran adamın babam değil başka birisi olduğunu varsaydım.

Bir yetişkinin zihnini korurken bir bebeğin bedeninde reenkarne olduğum düşüncesi beni dehşete düşürdü. Beni korkuttu ve sırtımdan aşağıya bir titreme gönderdi ama neden hiçbir şey yapmamışken bu kadar uykuluyum? Yemek ve bütün gün uyumaktan başka yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ağlama ve gözyaşları süresinden sonra uyuyakalmıştım ve birinin yanağıma dokunmasıyla uyandım.
 
 “….?”
 “ Madam*, ona bak. Bana bakıyormuş gibi. Oh, sanırım gözlerimiz buluştu!”
(* Hanımefendi diye yazmak yerine direk İngilizce’sini olduğu gibi bıraktım. Kulağa daha hoş geliyor bence )
 
Gördüğüm ilk manzara derin, mavi gözlerin bana bakıyor oluşuydu. Yabancı bir yüzü ilk defa görünce olduğum yerde donakaldım.
 
 “ Görünüşe göre, Ekselansları babasını tanımaya başladı. Bundan önce çok ağlıyordu, ama şimdi sakin, sanki hepsi bir yalanmış gibi.”
 
Dadının sözleri beni şaşırttı.
 
 ‘ Yani… bu adam… benim babam mı…?’
 
HERKESE TEKRARDAN MERHABALAR. ÖNCELİKLE BİR ÖNCEKİ BÖLÜM İÇİN YAPTIĞINIZ O GÜZEL YORUMLAR İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. HERBİRİ BENİ NASIL MUTLU ETTİ ANLATAMAM. BÜTÜN GÜN SIRITARAK GEZDİM YANİ. LÜTFEN OLUMLU/OLUMSUZ YORUMLAR YAPMAYA DEVAM EDİN. BU BÖLÜMDE DİYALOGLARIN BAŞINDA KARAKTERLERİN RESİMLERİNİ KOYMUŞTUM AMA PAYLAŞACAĞIM ZAMAN GÖRÜNMÜYORDU HİÇBİRİ. ONU İYİCE ARAŞTIRIP DÜZELTMEYE ÇALIŞACAĞIM. DİĞER BÖLÜMLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE…


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.