Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm 
           
Benim adım Talaz, evet yanlış değil. Tam anlamıyla Talaz hem de "z" harfiyle. Bununla ilgili çok sorun yaşadım. 

"Yani Talas Peren."

"Hayır efendim, yanlış yazdınız. "Z" harfi olacaktı."

Her seferinde üstü çizilen bir "s" harfi zorla "z" harfine döndü. Bununla beraber her seferinde ismimin yanlış yazılmasına sinirlenirdim. 

Her iş görüşmesinde alıştığım sıradan olaylardan biriydi bu. 

25 yaşındayım ve yaklaşık 3 yıldır işsizim. Makine mühendisliği bölümü mezunuyum. 

Ailemin ikinci çocuğuyum. Ama ilk doğan kardeşim yaklaşık iki yıl önce öldü. Annemin psikolojisi abimin ölümüyle kötü oldu. Üstüne bana daha çok baskı uygulamaya başladı. 

"Beceriksiz, yine mi iş bulamadın? Sana verdiğimiz emeklere yazık. Tutturdun mühendis diye, şu halimize bak. Mühendis kadar başına taş düşsün."

Her iş dönüşünde hem annemden hem de babamdan aynı sözleri işitirdim.

"İşe yaramaz ****! Abin yerine keşke sen ölseydin!"

Ben de kendimi azarlardım. Ama asla, ne kadar çok çabalasam da bir işte başarılı olamadım veya o işi devam ettiremedim. 

Her seferinde herkes bana aynı gözlerle baktı.

"Aptal mısın? Bunda anlamayacak ne var?!"

Belli bir süre sonra aynı muamele...

"Kovuldun!"

Keşke abim yerine ben ölseydim.

Abim herhangi bir şirkette çalışan güvenlik görevlilerinden biriydi.

Gece vakti şirkete bir hırsız girdi ve abimi öldürdü. Boynuna kurşun girmiş. 

Şimdiyse bütün yük bana kaldı. Babama gelince o da aynı benim gibi işsiz. 

Kahvehanelerde ve çay evlerinde okey atar. Antika eşyaları satarak elde ettiğim paranın çoğunu babam yer. 

Ama azarı hep ben yiyorum.

İnanın bana çok çabalıyorum. Sadece unutkanlığım yüzünden oluyor bunlar. Hatta doktora bile gittim. Reçete yazıp gönderdi.

"Turp gibi olursun."

Dalga geçtiğine eminim. Çünkü reçete de "Turp ye." yazıyordu. 

Benim sıkıntım turp yemek falan değil, bana para verin aga. Psikolojime de unutkanlığıma da o iyi gelir ancak. 

"Mühendis olmuşsun, bir projen vardır elbet."

İş görüşmelerim işte bu yüzden kısa sürdü. Az sürünmedim şirket kapılarında. Projem var desemde dikkate almadılar beni. Tipimden dolayı olsa gerek. Dilenci gibi görünüyorum. Mavi gözlerim de olmasa önüme 50 kuruş atıp geçerler herhalde. 

Antika evime gelince o dedemden babama miras kaldı. Babamdan da bana.

Babamdan da bana dediğime göre anlaşılmışımdır. Öldü. İkisi de hem de. İlk duyduğumda sanki üstümden bir yük kalkmışçasına ferahladığımdan mıdır nedir, cenazelerinde zorla göz yaşı döktüm. 

Meğerse babam kahvehane diye kumarhaneye gidiyormuş. Ne zamandır bizi oynatıyormuş. Büyük bir borca batmışız haberimiz yok.

Bir de bize soruyordu evin fiyatını. Meğer bu yüzdenmiş.

Annem bunu öğrenince kalp krizi geçirip vefat etti. Babamda kumarhaneye gitmeye devam etti. Tabi alacaklılara para yetiştiremeyince kumarhane cehennem yerine döndü. Babamı oracıkta öldürmüşler. Sonra polis falan gelmiş. 

Şimdi ise şükrediyorum beni de öldüremeden hapishaneyi boyladılar diye. 

Tek başıma kalsam da artık azar işitmiyorum.

-Ne tek başınasından bahsediyorsun?-

Eh, arada sırada da kendimle konuştuğum oluyor. Yalnız yaşamanın alışkanlığı diyelim biz buna. 

Ama galiba artık yalnız yaşayamayacağım gibi duruyor. 

Ve şu anda önümde 12 yaşlarında bir çocuk bana "babacık" diye sesleniyor.

Hay, ben böyle işe...
...

"Hadi babacık, evcilik oynayalım!"

Şaşkınlıktan gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Kıpırdayamıyor ve bana gitgide yaklaşan çocuksu bedene bakıyordum. 

Biraz sonra çocuksu beden tam önümde durdu. Bununla beraber arkasındaki karadelik ortadan kayboldu. İşte o anda onu net bir biçimde gördüm. 

Saditçe gülümseyen şirin bir suratı vardı. Bence o insan değildi. Yani karadeliğin içinden bir insan evladının çıkması çok saçma. Ya da yaşadığım tüm talihsiz olaylar beni şizofren yaptıysa, olamaz! 

"Anneciğim, babacığım keşke yine ölseniz, çünkü çocuğunuza bakamamanız sizin suçunuz."

"Hey, anne baba derken, kendi kendine ne mırıldanıyorsun sen öyle?"

Yavaşça, dağılan aklımı toplamalıyım.

Şizofren olmadığıma eminim. Haberler de yalan değilmiş. Şimdi sakinleşelim. Ve cevap bekleyen bu küçük çocuğu bekletmemeliyim.

"S-Sen n-nesin?"

"Hâlâ anlayamadın mı babacık? Ben senin oğlunum."



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.