Black Snowflake - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




24   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   26 


           
 
  Yakınlarda bir muhafız aradım. Ama dar sokakların arasında dolaşan insanlardan başka birine rastlayamadım. Nihayet dükkânların bulunduğu alana vardığımda muhabbet eden birkaç muhafız görmüştüm. Bir hanın yanındaki varillerin üstüne oturmuş kart oynarken, yüksek sesleri her yerden duyulabilecek yükseklikteydi. Yanlarına gittiğimde muhabbeti kesip, yüzüme şaşkınlık ve utanç karışımı bir ifadeyle baktılar. Bana neden bu tepkiyi verdiklerini anlamadım. Sonuçta onlardan daha deneyimsiz ve yeni şövalye olan biriydim. Belki de tam da bu yüzden böyleydiler. Benim üst seviyemde muhafız olarak ilk izlenimleri çaylak bir şövalyenin önünde tam bir felaketti. Ayağa kalktılar. Selam verdim.

  Kollarını arkaya saklayıp, kartlarını üniformasının içine saklamaya çalışan kişi konuştu.

"Sadece sıkıldığımız için biraz muhabbet etmeye karar verdik."

  Omuzlarımı silkip beni ilgilendirmediğini göstermek istedim.

"Alanı korumakla görevlendirilen muhafızların, kart oyunu oynayıp, açık bir şekilde  muhabbet etmesinden daha büyük bir problemimiz var. Çünkü bu görevinizi ne kadar iyi yaptığınızla ilgili güzel bir haber."

"Ha? Ne diyorsun?"

Arkamı donup hızlı adımlar atarken cevap verdim.

"Beni takip etmeniz gerekiyor."

"Bekle. Nereye gidiyorsun?"

Muhafızlar yanımda yürürken bir diğeri konuşmaya devam etti.

"Sokak nöbetini az önce başka bir muhafız devraldı zaten."

"Ne?"

"Bize ne olduğunu söyle."

"Bunu görmeniz gerekiyor."

  Adımlarımı hızlandırdım. Doğruca onu bulduğum yöne giderken arkamdan geldiler. Olayın olduğu yere vardığımda bütün vücudumun bir anlığına titrediğini hissettim. Tüylerim diken dikendi.

"Gitmiş."

  Muhafızlar sessizce bana baktılar. Evin köşesine doğru yürüdüm. Adamın yattığı yere çömeldim. Yerde elimi gezdirdim.

"Tam burada bir adamın öldürüldüğünü gördüm. Ama gitmiş. Gerçekten buradaydı. Tam burada."

"Bayan Ribella bundan emin misiniz?"

"Evet! Eminim! Buradaydı onu gördüm. Yanına gittiğimde ölmüştü. Çok kanaması vardı. Tek bir damla kan olmaması imkânsız."

"Ama burada hiç bir şey yok. Olayı düzgünce anlatın lütfen."

  Olayı onlara en ince ayrıntısına kadar anlattım. Bir kızı görüp ve önümde aniden kaybolmasına varıncaya kadar. Ama kimliğini vermedim. Nedenini bilmiyordum. Kendime hissettiğim yakınlıktan mıydı yoksa o gün gördüğüm sevimli kızın böyle bir şeyi yapmasını kabullenmekten kaçınmak istemem miydi? Bilmiyorum..

  Diğerine göre daha yaşlı görünen muhafız yanıma geldi ve diz çöktü. Elini benim elimin gezdiği taş zemine koydu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

"..."

"..."

"Yer sıcak. Havadaki taze kan kokusunu da gizleyememişler."

"Gerçekten mi Laseo? O haklı mı?"

"Evet. Doğruyu söylüyor."

Diğer muhafız yanımıza gelip ciddiyetle sordu.

"Yüzünü hatırlıyor musun? Ya da ne giydiğini?"

"Şimdi düşününce sizin gibi iki kemerli bir pantolon giyiyordu. Gömleği çoktan parçalanmış ve kana bulanmıştı."

“Öyle giyindiğine emin misin?”

“Evet.”

“Bu nöbeti devralan muhafız olabilir.”

"Ne olur ne olmaz bir arama başlatalım ve bu bölgeyi koruma altına alalım. Eğer onu bulamazsak bir casus olduğundan şüphelenmemiz kaçınılmaz olacak. Belki de bir büyücü.."

“Bu teşhis için çok ani bir karar değil mi?”

“Bu tür olaylar son zamanlarda arttı.”

Arkasındaki muhafız heyecanla söze atladı.

“Evet evet! Daha geçen gün-”

Laseo omzunun üstünden arkasına kötü bir bakış attı.

“Kapa çeneni.”

İç çekti. Alnını parmaklarıyla ovalayıp konuşmasına devam etti.

"Bize söylemediğin başka bir ayrıntı var mı?"


  Sorusunu geçiştirmem gerekiyordu. Çünkü bileğimde bir yalan tespit aleti vardı. Bileziğin güzel rengi o kadar hoş görünüyordu ki o günden beri çıkarmayı düşünmemiştim bile. Ama artık düşüneceğimi hissettim.

"Eğer sormak istediğiniz başka sorular olursa beni Plomeria otelinde bulabilirsiniz."

"Yani söyleyeceğin bir şey yok mu?"

"Sanırım."

"Laseo hava kararmadan aramalara başlamalıyız."

"Haklısın. Sen raporu komutana ilet. Ben birkaç adam çağırmak için meydana gidiyorum. Ve size gelince bayan Ribella, bu gördüklerinizi kimseye söylemeyin. Şüphelenilen veya sorguya çekilmeniz gereken bir durum olduğunda sizden bilgi alabilmemiz için bahsettiğiniz yerde bulunmayı unutmayın."

"Tamam. Şimdi gidebilir miyim?"

"Evet."

  Hızlı adımlarla oradan uzaklaştım. Bileziği çıkarıp cebime soktum. Ben eve vardığımda hava çoktan kararmıştı. Elim boş bir şekilde içeri girdim. Geniş holde yürürken ister istemez etrafa bakındım. Villy ‘le gözlerimiz kesiştiğinde bir kaşını kaldırmış bana bakıyordu.

"Çoktan hava karardı ama sen daha yeni geliyorsun. Ne oldu da istediklerimi alamadın? Yoksa bir yerlerde kılıç dövüşü izlemekle mi meşguldün?"
 
"Hayır Villy. Çok yorgunum. Lütfen dinlenmeme izin ver. Sadece biraz yürüyüş yaptım."

  Hızla yanından uzaklaştım. Odama girdim. Sırtüstü yatıp tavanı seyrettim. Kayra 'yla böyle karşılaşmayı hayal etmiyordum. Ölü bir adamın dakikalar içinde kaybolması hiç beklemediğim bir şeydi. Onun hain olduğu, büyücülerle iletişimde olduğu kötü bir gerçekti.

  Nefesim kesildi. Bir anda doğruldum. Hızla ceplerimi karıştırdım. Yarısı kan izleriyle silikleşen kâğıdı buldum. O zaman muhafızlara bunu vermek aklımın ucundan bile geçmemişti. Oradaki kafa karışıklığıyla varlığını unutmuştum. Kâğıdı bir muhafızlara vermek için kalktığımda bir an olduğum yerde durdum. İçindeki yazıları okudum.

"Dolunay tuzağa çağırıyor. Eğer teslimat hazırsa dolunaya varmadan görev tamamlanacak. Başarısızlığın bedeli birinin kanı olarak mesajın mührünü taşıyacak. Bu olduğunda görev şafağa kalmadan zıt limanda tamamlanacak."

"?..."

"Bu çok önemli bir nota benziyor. Ne teslimatından bahsediyor? Bunu gidip bir komutana versem iyi olacak. Böyle bir sorumluluğun üstümde kalmasına izin veremem."

  Koşarak odamdan çıktım. Sessizce hareket edip kimsenin beni fark etmemesi için elimden geleni yaptım. Başarıyla merdivenleri tırmanıp birine rastlamadan girişe vardım. Doğruca arka kulübeye yöneldim. Glaz 'ın atını alıp yola koyuldum.

 
_°_°_°_
 

  Villy ve Hima korkuluklara yaslanmış, günün yorgunluğunu bir nebze de olsa üstlerinden atmalarını sağlayacak kahvelerini, mutlulukla içerken otel girişine doğru yürüyen bir muhafız gördüler. Ellerindeki kahveleri bırakıp hızla yanlarına doğru gelen muhafızı izlediler. İlk soruyu Hima sordu.

"Bir şey mi vardı?"

"Evet. Ribellay'yı arıyorum."

"Neden onu arıyorsunuz?"

"Bunu söyleyemem. Önemli bir mesele var. O şimdi nerede?"

Villy kollarını birleştirdi. Hima ‘ya bir bakış atıp muhafıza yöneldi.

"Ne gibi önemli bir mesele? Rin bir şey mi yaptı?"

"Rin?"

"Takma adı."

"Bunu onunla konuşmam gerekiyor. Dediğim gibi acil bir durum. Sizinle konuşarak zamanımı harcayamam. Eğer yardımcı olamayacaksanız onu aramaya gidiyorum."

Laseo tereddüt etmeden otelin girişine yöneldi.

"Hey bekleyin."

"Şu anda odasında uyuyor olmalı."

"Bana odasına kadar eşlik eder misin?"

"T -tabi."

  İçeriye girdiler. Merdivenlerden aşağıya inince sol tarafta kalan 2. odanın önünde durdular. Villy, arkasına dönüp muhafıza baktı.

"O uyurken hiç bir şeyi duymaz. O yüzden yanına gidip onu uyandırmalıyız."

"Tamam."

  Laseo öne geçti kapıyı yavaşça açarak odaya girdi. Oda soğuktu. Birkaç kıyafet masanın üzerinde ve yerde öylece duruyordu. Yatak boştu. Birkaç adım attı. Yerdeki kıyafetlere dokundu. Soğuktu. Doğruldu. Villy ve Hima, onun odada olmadığını görünce kapıdan adamı izlediler. Laseo odadan çıkmaya niyetlendiği sırada hızla arkasına döndü. Eli kemerine gizlediği hançerin üzerindeydi. Arkasını döndüğünde içi rahatladı. Önündeki iri adama baktı.

"Beni korkuttunuz Komutan."

"Bu saatte seni buraya getiren nedir?"

"Şüphelerim."

"Gecenin bir vakti birinin odasına girecek kadar neyden şüphelenmiş olabilirsin ki?"

“...”

Glazz, kapıda merakla onları izleyen iki kişiye baktı.

"Siz gidebilirsiniz."

Somurtarak merdivenleri tırmandılar.

"Sizi dinliyorum."    
  
“Bugün bir olay yaşandı. Asıl önemli olan sorgu için burada olacağına söz vermişken sözünü tutmayışı. Bu onu daha çok şüpheli yapıyor.”

"Düzgünce açıklayın."

Laseo derin bir iç çekip, parmaklarıyla alnını ovuşturdu.

"Şövalye Ribella bugün akşam saatlerinde bir ceset bulduğunu bildirdi. Ama biz oraya gittiğimizde hiçbir şey yoktu. Öldüren kişiyi yakalamaya çalışmış ama gözlerinin önünde kaybolmuş. Katilin büyücü olduğunu düşünüyorduk."

Glazz soğukkanlılıkla muhafızı dinledi. Duyduklarına şaşırmış olsa da, bunu göstermedi.

"Öldüğünü söylediği kişi o gittikten sonra geri döndü. Açıklanamayan birkaç şüphem var. Adamı bulduğunu söylediği yer sıcaktı ve havada kan kokusu vardı. Eski bir paralı asker olarak o  kokuyu nerede görsem tanırım. Ayrıca o, cesedi olduğu yerde göremeyince böyle bir yalanı uydurmayacak kadar paniğe kapılmıştı. Hepsinden önemlisi kolunda doğruluk bileziği olduğunu net bir şekilde gördüm. O yalan söylemedi."

  Glazz muhafızı dinlerken yatağa doğru yürüdü. Yatağın üzerindeki kanlı kâğıt parçasını eline alınca yüzündeki ciddi ifade ani bir değişimle yerini öfkeye bıraktı.



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


24   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   26 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.