Doğduktan bir yıl sonra aniden önceki hayatımı hatırladım. Şu anda bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okuduğum bir romandaydım.
Romanın, ilk kitabında ana karakterinin (kahramanı) onu aldatan ve yakışıklı bir erkek baş karakterle evlenen kötü şöhretli bir kötüyü yendiği tam bir mutlu sonu vardı.
Sonunda kötü kadın ölür ve kahramanların bir kızı ve bir oğlu olup sonsuza dek mutlu yaşarlar.
Ve ana karakterin kızı olarak değil ama kötü karakterin kızı olarak reenkarne oldum. Kötü kadın affedilemez bir günah işler ve erkek ana karakter tarafından yüksek bir kuleye hapsedilir.
Kahretsin suç ile ilgili tek bir açıklama yoktu.
Böyle düşük kaliteli bir romanda kötü bir kadının kızı olarak doğduğuma inanamıyorum.
Önceki hayatımın anılarını hatırladığımda nihayet olduğum ortamın neden bu kadar kasvetli olduğunu anlayabildim.
‘Uf’
Bir hıçkırık sesi duydum bu yüzden gözlerimi yuvarlayarak sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım.
‘’Seni özledim dük, cidden beni unuttun mu?’’
Romandaki kötü kadın ya da benim annem özlediği eski kocası için gün boyu pencereden dışarıya bakardı tabi ki beni emzirdiği zamanlar hariç.
Bu kule bir çocuğun var olmasının beklendiği son yerdi ama sonunda başka bir şansım yoktu ve ben burada büyümeliydim çünkü benim kaderim kötü kadının kızı olmaktı *** Bu mutlu sonla biten roman büyük bir sıra döngüsüne sahipti.
Aslında kötü kadın baş erkek kahramanın eşiydi. Evlendiler ve üç yıl birlikte, birbirlerine karşı nazik kaldılar. İlişkileri iyi olan bir çifttiler.
Bununla birlikte kadın baş kahramanın çıkmasıyla erkek baş karakter ona karşı şefkat hissediyor ve kötü kadının yeri tehdit edilmiş oluyor. Sadece oturup onları izleyemedi bu yüzden sonuna kadar yerini tutmaya çalıştı.
Ancak, romanın kaderi, kötülüğün değil, kahramanın yanındaydı.
Erkek baş karakter onun çabalarını bir yenilgi gibi gördü.
‘’Affedilemez ve korkunç bir günah işledi.’’ Dedi’’ Onun bu günahı yüzünden onu günahkar olmakla suçladım ve onu kuleye kilitledim.’’
Ve burada
İlginç bir şekilde kötü kadın karakter erkek baş karakterle ilişkisi olmuş ve ben o çiftin bir meyvesiydim.
Ana karakter olan dük ve kötü kadın karakterin kızı.
Ama dük benimle hiç ilgilenmiyordu ve annem bütün gününü onun için gözyaşları içinde geçirdi.
Kötü karakterin kızı olarak doğmam alın yazısı olsaydı bu benim kaderim olurdu.
Bu sadece belirli bir hikaye.
Eğer böyle düşünmüyorsanız gerçeklik çok serttir.
Bunun bir hikaye olduğuna inanmak daha iyidir. *** Zaman geçti ve iki yaşıma girdim.
Kendi kendimi besleyebildiğim zaman annemden ayrıldım. Annem hala kocasını özlüyor gibi gözüküyordu ki gittiğim gün bile beni fark etmemişti.
Aslında uzun zaman oldu detayları hatırlayamıyorum.
Ama birazcık bile üzülemez misin?
Bu sadece benim dileğim mi?
Pişmanlığımı geride bırakarak annemden ayrıldım ve imparatorluğun kreşine girdim.
Şimdi sadece iki yaşındaydım ve vücudumu zorlukla hareket ettirebiliyordum ama aldığım tek şey kötü niyetli bakışlar ve ilgisizlik oldu.
*Çünkü o kötü kadının kızı tıpkı o gibi
Zor değil mi?
*Açlıktan kendinizi öldürecek misiniz?
*Dük ölürse hoşunuza gitmez mi?
Kuleden farklı değildi. Karanlık , kasvetli, ıssız ve düşmanlık dolu bir ortam.
‘’Eğer önceki hayatımın anıları olmasaydı. Her gün ağlayan bir bebek olurdum.’’
Önceki hayatımın anılarına sahip olduğum için memnunum.
Eğer gözyaşı dökersem onlar bana zorbalık yaparlardı çünkü onlar bunu görmek istemiyorlardı.
Yavaşça kendimi bu kötülüğe adapte etmeye başladım.
Bence artık azıcık acıtıyor. *** Bu yıl altı yaşıma girdim. O andan itibaren kreş personelleri beni yavaş yavaş rahatsız etmeye başladılar.
‘’Seni çağırdım, duymadın mı?’’
Birden bir yerden çıktı ve yaygara yapmaya başladı.
“Bana mı bakıyorsun? Annene benziyorsun ve çok kindarsın! ”
Cehalet ve soğukluğa katlanmak zordu, ancak bundan daha zor olan şey keskin gözlü kelimelerdi.
Buna alışmak istemiyordum.
Gerçekten duyarsız hale geldiğinde, olayın ne kadar gizlice gerçekleştiğine bakılmaksızın, kreş müdürü tarafından yakalandı.
Kreş müdürü bir kez utanarak çalışanlara baktı ve aynı anda sessizce başını başka yöne çevirdi.
‘’Bir sızıntı olmazsa kim bilir?’’
Kreş müdürünün dedikleri suçlamak için değildi , eylemlerini kabul etmek içindi. O zamandan beri kimse suçlu hissetmedi. *** Yedi yaşındayım.
Yapmamam gerektiğini biliyorum, ama şimdi alışkınım.
‘Bu hikaye lanetlensin. Kader gibi’
Kötü annemi mi suçlamalıyım? Ya da beni bu hale getirenleri mi suçlamalıyım? Ya da romanda ki ana karakterleri mi suçlamalıyım?
‘Huzurla yaşamak istiyorum’
Bu kasvetli günlerden sonra kreşe yeni birisi geldi. Açık ve iyi bir ifadeye sahip güzel bir kadın bana diğerlerinden farklı olarak nezaketle davrandı.
Yaralandığımda yaralarımı iyileştirmek için beni aldı, benim yiyeceklerime dikkat etti ve bana güzelmişim gibi ve sanki kendi çocuğuymuş gibi davrandı.
Uzun zaman sonra, bu huzurdan çok memnun kaldım.
‘’Evet bir kreşte nasıl sadece deli insanlar olabilir?’
Bu huzurun sürmesi için ciddiyetle dua ettim. * * *
Vahhh! Bu hikayeyi okurken ve çevirirken o kadar sinirim bozuldu ki, anlatamam. İlerideki bölümleri gördüğümde daha çok sinirleniyorum. Konusu güzel ama baş karakterlere komplo kurmaya iten bir hikaye… İyi okumalar, umarım zevk alırsınız…
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.