Kendinden emin olmayan sesin sahibi, kapıyı tıklattıktan sonra Asistan Yurine kapıyı açtı ve geri çekildi. İçeri giren kişi Dedektif Kyouko-san'dı.
Küçük bir bedeni, sade kıyafetleri vardı. Ama beni en çok şaşırtan saçlarının rengiydi. Saçları beyazdı.
Uzaktan bakıldığında, çok rahat bir şekilde yaşlı bir kadına benzetilebilirdi. Fakat Kyouko-san, aynı benim gibi, yirmi beş yaşındaydı. Işık saçan o gencecik yüzü, gözden kaçırılabilir gibi değildi.
Bir Kyouka-san'a, kendi dedektiflik bürosu olan, gururlu ve kendi ayakları üstünde durabilen bir kadın olan Kyouko-san'a bakın.
Bir de, iş üstüne işin içinde boğulan, eğer Kyouko-san olmasa direkt Sarashina Araştırma Enstitüsü'nden tekmelenecek olan bana bakın.
Yaşımızdan başka ortak yönümüz yoktu ama yapacak bir şey de yoktu.
Bunları bir kenara bırakıp koşa koşa yanına gittim.
“Kyouko-san!”
Diye seslendim.
''Buraya kadar geldiğin için çok sağ ol! Sen olmasan ne yapardım bilemiyorum! Görüşmeyeli uzun zaman oldu, seni gördüğüme çok sevindim!
Şu an söylemenin sırası değil biliyorum ama iyi ki geldin! Tabii, bu şartlar altında görüşmek istemezdim ama...''
O kadar heyecanlandım ki Kyouko-san'ın eline uzandım. Ama Kyouko-san elini nazikçe kendisine çekti.
''Tanıştığımıza memnun oldum. Kusura bakmayın ama adınız neydi acaba?''
Dedi.
Asistan Yurine, kapıyı geri kapattıktan sonra Kyouko-san'ı düşünceli gözlerle süzdü.
Hiç şaşırmadım çünkü önüne kırmızı halılar serdiğim, geldiği için yüzümde güller açan Kyouko-san, beni hayatında ilk defa görmüş gibi davranıyordu.
Kendi hatamın farkına varıp boğazımı temizledim.
''S-Sizi çağıran kişi benim. Kakushidate... Kakushidate Yakusuke ben. Bana başka davalarla da yardımcı olmuştunuz.''
Hemen açıklamaya başladım.
Sadece açıklamakla kalmadım, evrakları da gösterdim. İçimdeki sevinci biraz fazla dışarıya vurmuş olabilirim.
Kyouko-san, evrakları kontrol etti ve ruhsuz bir şekilde ''Demek öyle'' dedi. ''Ya, demek öyle!'' veya ''Ah evet, hatırladım.'' demiyordu. Tam olarak ruhsuz bir ''Demek öyle'' idi bu.
Ben uzun süre görmediğim birini gördüğüm için sevinç doluydum. Fakat Unutkan Dedektif Kyouko-san, beni gerçekten ilk kez görmüş gibi gözlerime bakıyordu. Fazlasını Kyouko-san'dan beklemek, hiç de adil olmazdı.
''O zaman düzeltiyorum, Okitegami Dedektiflik Bürosu'nun müdürü Okitegami Kyouko. Beni çağırdığınız için burada... Ah pardon, beni 'bir kez' daha çağırdığınız için buradayım, Kakushidate-san.''
Dedikten sonra Kyouko-san, kartvizitini uzattı. Bu kaçıncı kartvizit, artık ben bile hatırlamıyorum.
Laboratuvarda gezerken herkese tek tek kendisini tanıttı. ''Merhaba, ben Okitegami Kyouko.'', ''Merhaba, ben Okitegami Kyouko.'', ''Merhaba, ben Okitegami Kyouko.''... Onlarla gerçekten de ilk kez tanışıyordu.
Beklendiği gibi, kartvizitini insanların rütbesine göre dağıttı. Honda-san ve Gifube-san aynı rütbede ve aynı yaştaydılar. Fakat Honda-san, Gifube-san'dan bir sene önce çalışmaya başladığı için önceliği vardı.
Kyouko-san'ın, bir kelime etmeden bile nasıl bunu anladığı hakkında hiçbir fikrim yok ama demek ki anladı ve kartvizitini ona göre dağıttı.
Herkesle tanışma seansı biter bitmez bana dönen Kyouko-san:
''Dava hakkında birkaç duyum aldım. Yapmam gereken tek şey, içinde yedek dosyalar bulunan bir hafıza kartı bulmak, doğru mudur? Yani, bu bir kayıp eşya davası.''
Dedi.
Hafıza kartın kaybolduğunu fark edeli neredeyse 2 saat olmuştu. Başkan Emii, biraz da olsa kendisine gelmeye başlamıştı ama hala ve hala kendi bildiğini okumaya devam ediyordu.
''Sadece hafıza kartı değil, kimin çaldığını da bulmanı istiyorum.''
Dedi, Başkan Emii.
''Anlıyorum ama kimin çaldığı o kadar önemli mi?''
Kyouko-san, her zaman yaptığı gibi yine salağa yatıyordu. Aslında her zaman yaptığı gibi demem pek de doğru olmaz. Çünkü Kyouko-san'ın karakteri birazcık değişse bile, hemencecik eski haline dönüyordu.
''Burada önemli olan şey, bilgi sızıntısını önlemek. Kimin çaldığını bulm...''
''Saçmalamayı kessene be! Bana ihanet eden biriyle neden çalışayım ki?!''
Başkan'ın bağırışı, kendimi en kötü senoryaya hazırlamamı sağladı. Bana karşıt Kyouko-san, soğukkanlılığını korumayı sürdürdü. Omuzlarını silkelemekle yetindi.
Tehdit ve korkutma eğilimleri, ona karşı işlevsizdi. Mesela, Yelkenli Vakası'ndaki Kyouko-san'ı asla unutmayacağım.
Suratına gerçek bir makineli tüfek doğrultmalarına rağmen, Kyouko-san kılını bile kıpırdatmamıştı. Tabii, artık hafızasından silinmiştir.
''Anladım. Fakat Kakushidate-san'ın benden istediği şey bu değildi. Sadece onun üstündeki şüpheyi kaldırmamı dilemişti. Tabii, eğer suçlu Kakushidate-san çıkarsa farklı bir yol izlenebilir.''
Neler diyor bu kadın ya?
Bu düşüncelerimi kendime sakladım.
Tabii ki Kyouko-san, herkesden ve her şeyden şüphelenmeli. Ama sanki daha çok, ne kadar azimli olduğunu göstermeye çalıştı gibi geliyor. Fakat tabii, herkesden şüphelenen biri, sadece benden şüphelenen birinden kat ve kat daha iyidir.
''Hiç merak etmeyin, eğer suçlu Kakushidate-kun çıkarsa faturayı Laboratuvar'a kesin, hiçbir sorun çıkmaz.''
Dedi, Araştırmacı Yurine. Hayatını rayların üstüne oturtmuş olan Yurine'ye göre, dedektiflik işi üçkağıtçıların yaptığı bir iş gibi görünüyor olabilir.
''Eğer gerçekten de hafıza kartını birisi çalmışsa dava suç davasına dönmüş demektir. İşte o zaman, şirketin faturayı karşılacağına dair garanti veriyorum. Sizin için de makul mü?''
Rakamların büyüklüğüne rağmen Kyouko-san, sakinliğini koruyarak karşısındakini dinliyordu. Konu paraya geldiğinde de soğukkanlılığını bozmuyordu.
Para konusunu kapalı kapıların ardında falan konuşmuyorduk. Ama eminim ki Kyouko-san yetkili biriyle para konusunu konuşmayı, benim gibi yeni yetme biriyle konuşmaya tercih ederdi.
''Tamamdır.''
Kafasını salladı, Kyouko-san.
''Davayı çözemediğin takdirde...''
''Ücret talep etmiyoruz. Büro'muzun politikası bu yöndedir. Olayın ne kadarını açıklığa kavuşturursak o kadar ücret talep ediyoruz.''
Yüzünde bir gülümseme ile bunları söyledi, Kyouko-san. O yüzündeki gülümseme beni biraz da olsun rahatlatmıştı ama daha hiçbir şey çözülmemişti. Rahatlamak için çok erkendi. Hem davanın çözüleceğinin bile garantisi yoktu.
Kyouko-san, aldığı her davayı çözebilen, kadim bir dedektif değildi ki.
''Onu bunu geçin de... yaptığımız şey doğru mu?''
Bu biraz da olsa kaba soruyu Kyouko-san'a yönelten kişi, Honda-san'dı. Kyouko-san ile sorunu olmasa da sessiz sessiz etrafı dinlerken biraz sinirlendiği belliydi.
Herkesin sinirlerinin gergin olduğu bir gerçekti. Fakat Honda-san, en çabuk tepesi atan ikinci kişiydi. Birinci kişi, herkesin bildiği gibi Başkan Emii'ydi.
Yavaş yavaş artan öfkesinin de verdiği güçle, her şeyin sorumlusunun Başkan Emii olduğunu iddia etmeye devam ediyordu. Başkan'ın dikkatsizliğinin, herkesi bu duruma sürüklediğini düşünüyordu.
Öfkesi tamamen doğaldı çünkü şu anda yaşananları aklı almıyordu.
''Kakushidate-kun güvendiği için Laboratuvar'a bir dedektif getirdik. Ama ben, tanımadığımız birinin Laboratuvar'ı didik didik aramasını istediğimi hiç sanmıyorum.''
''Hiç merak etmeyin, telefon ya da kamera taşımıyorum.''
Dedi, kollarını yere paralel bir şekilde, zıt yönlere açarken Kyouko-san.
Binanın girişinde, vücudunu aramışlar olsa gerek.
''Hem zaten bugüne dair her şeyi, yarın unutmuş olacağım.''
bölüm hakkındaki görüşlerinizi bekliyorum! yorumlarınız benim için çok değerli. çeviren: jeolius herhangi bir sorunuz olursa twitter: chixythesecond
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.