Yukarı Çık




178   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   180 

           


##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##


“Ne, totem dediğin bunlar mı?”
Avucumun içinde tuttuğum, her biri işaret parmağım büyüklüğündeki tahta figürleri gören parti arkadaşlarım, hep bir ağızdan bağırdılar ama en çok ses Veba’dan çıktı.
“Ne oldu? Beğenemediniz mi?”
Çarpık bir gülüşü yüzüme kondurarak sordum, ortamı gerdikçe geriyorum. İlk saldıran Şükrücük, eteklerini savurarak dans eden Köçek figürünü kapıverdi.
“Bu o, adım gibi eminim bu o. Başlangıç Köyü ilk bosslarından biri hatta benim bölgedeki boss bu!”
Nasıl da biliyor, e tabii ki unutulacak gibi değildi mücadeleleri. İki babayiğit karşılıklı geçip bütün hünerlerini sergilemişlerdi.
“Evet o, diğerleri de çok tanıdık gelecek!”
Elimin içinde, Başlangıç Köyü üzerinde öldürdüğümüz bütün bossların minyatür figürleri var. Çantamın içinde belirmelerinin üzerinden o kadar zaman geçti ki sistem anonsuna kadar neredeyse varlıklarını bile unutmuştum.
“Ne işe yarıyor bunlar Max!”
Ekibe Avcılar Kasabasında katılan Elenora akıllardaki soruyu sordu, açıklamadım. Kullanacak olanların eline birer tane verip, kendileri görsün istedim.
“Hadi canım, gerçekten mi?”
Şu surat ifadelerine bayılıyorum. Hiç şaşmıyor, her seferinde aynı tatlı merak ve sevinç var yüzlerinde. Sadece Şükrücük biraz düşünceli, parmağıyla tek tek figürleri sayıyor.
“Burada hepsi yok, son zindanın bossları eksik!”
Hiç kaçar mı tankımızdan, hep daha fazlasını elde etmek tek amacı.
“Evet abi, son zindan hariç diğerlerinin totemlerini kazandık. Elimizde, istediğimiz zaman yardımımıza koşacak sekiz boss var!”
Totemlerin alameti buydu, istediğimiz an zaman kısıtlaması altında partimize katılabiliyorlardı.
“Benimkinde, on dakika süreyle kullanıcısının yardımına koşar. Bekleme süresi beş gün yazıyor!”
Rimel özelliklerini inceleyen ilk kişi oldu. Bölgesinin bossu olan Şap Dudak’ ın kullanım süresi on dakika, bekleme süresi beş gündü.
“Ne işe yaradı ki şimdi?”
Toraman süreler arasındaki uçuruma isyan etmeye başladı ama Elenora hemen lafa girerek onu susturdu.
“Öyle deme! Kritik bir zamanda kullanabilirsek, on dakika neredeyse bir ömür değerinde olabilir!”
Sekiz saat azap yaşamayan biz anlayamasak da Elenora kıl payı ölmenin nelere mal olabileceğini çok iyi biliyordu.
“Totem işi bittiğine göre, şu meşhur ormana giriş yapsak mı?”
Yedik, içtik, dinlendik, üstüne muhabbeti de yaptık, daha fazla zaman kaybetmeye gerek yok. Veba’ ya yolu göstermesi için işaret yaptım, nasıl olduysa şekli bozuk ufak kız ses çıkarmadan dediğimi yaptı. Ona totem verdim mi, tabii ki hayır. Geçici eleman olarak bile değerini kanıtlamamış birine, elimizdeki önemli ve belki de sadece biz de olan bir şeyi veremem.
Totemler partiye iyi geldi, yeni oyuncağına kavuşmuş çocuklar gibi herkes kendi bossuyla ilgileniyor. Hır gür, gürültü hak getire. Yarım saat sonra orman başlıyor, yerler yeşil renge bürünürken o ıslak his bileklerimi okşuyor.
Çimlerin boyu tam olarak o hizada, ne çok uzun ne de çok kısa. Biraz kaygan gibiler ve adım adım daha da kayganlaşıyorlar. Çıt ses yok, tek tük ağaçlar sıklaşana kadar da sessizlik hükmünü sürüyor.
“Dikkat edin!”
Veba’nın kırçıllı sesini duyunca savunma duruşu aldık, çemberin dışını üç kişi oluşturuyor. İçeride kalan diğer üçlüyse gözleriyle alanı tarıyorlar, her hangi bir tehlike görünmüyor.
“Buz Kesiği!”
Derken Elenora’nın ilk yeteneğinin parıltısı ışıldıyor ve ağaçların arasından fırlayan bir figür havada donuyor.
“Bu bende!”
Büyücümüz, hain saldırı gerçekleştirecek bir mobu keklik gibi avladı, peşini de bırakacak gibi değil.
“Çığ!”
Hiç beklemeden ikinci yeteneğini döndü, düşmanın etrafındaki alan artık beyaz renge esir olmuş bir halde.
“Geliyorlar!”
Tavşan gibi her delikten mob fırlıyor. Bir görünüp, bir kayboluyorlardı.
“Hareket ediyoruz!”
Komutumu verdim ve çemberin içinden gelen itiraz kulağımı deldi.
“Kafayı mı yedin sen, savunma duruşunda kal!”
Veba, söylediklerimden çıkardığı sonuçla bağırdı ama bu bizi durduramazdı. Her seferinde bir adım sağa atarak, dış çemberi hareketli hale getirdik.
“Hareket edelim derken, bundan mı bahsediyordun?”
Hiç açıklama yapamam, dikkatim etrafta uçuşan mobların üzerinde. Nasıl civelekler; bir an sağa giderken, aniden sola dönebiliyorlar. Çimenlerin ıslaklığı, bariz şekilde ağaçların ve onlardan sarkan sarmaşıkların üzerinde de görülebiliyor. Eğer bir aptallık yaparak yerimizden ayrılırsak, daha ilk adım da yere yapışacağımız garanti.
“Elenora, ne dersin? Şunlara biraz kendi ilaçlarından tattıralım mı?”
Bunları düşünürken aklıma bir fikir geldi. Sözlerimle beraber harekete geçmesine bakılırsa, büyücümüz de aynı şeyi düşünüyordu.
“Çığ! Çığ! Çığ! Çığ! Çığ!”
Beş kez art arda yeteneğinin ışıkları ormanın içinde parladı. Birkaç nefes sonra, sol tarafımız tamamen buzlarla kaplıydı. Sadece buzla kaplamadık, öyle bir açı verdik ki üzerine basan moblar dengelerini yitirip üzerimize doğru savruldular.
“Seni maymun kılıklı, seni!”
Çevikleşmek üzerine evrilmiş, uzun kollu ve uzun bacaklı sıska orkların yuvarlandığını gören Toraman durur mu? Erişim olarak en avantajlımız verdi odunu, ondan arda kalanlarsa Şükrücük ve benim payımdı.
“Veba, diğer tarafa alan etkili yeteneğini kullan!”
Bir tarafı iptal ettik sayılır. Buzda sıkışanlar yavaş yavaş ölürken, diğerlerinin sonu bizim ellerimizden oldu. Orklar korktular, beyaz rengin üzerine basan bir tanesi bile yok. Büyücümüzün avantajıyla savaşın ritmini kontrol edebiliyoruz. O gün Elenora’ ya yardım ederek, asıl iyiliği kendimize yapmışız haberimiz yok.
“Max, dikkat!”
Kafa yine gitti, neyse ki Şükrücük hem mobları hem de bizi kolluyor. Ağaçların dallarından sarkan sarmaşıkları kullanarak buz kaplı alandan üzerime uçan orku, son anda fark etmemi sağladı. Nasıl da geliyor aslan parçası, saniye saniye izliyorum ve aklımda müthiş bir sahne beliriyor.
“Shoryuken!”
Sağa adımımı attığım gibi ayağımla yerden destek alarak havaya doğru aparkatla yükseldim. Düşmanı en savunmasız olduğu yerde, havada süzülürken avlamanın zevkini yaşıyorum. Street Fighter II deki Ryu gibiyim, zaten shoryuken’i de onun gibi uzun ve dümdüz yaptım.
Kendimi tutmasam kahkahalarla güleceğim. Çocukluğumun geçtiği atari salonlarındaki favori oyunumum, en sevdiğim karakterinin imza hareketini Cehennemin içindeki bir zindanda uygulayacağım, ölsem aklıma gelmezdi.
Zaten öldüm ve aklıma gelmedi. Bu detaya takılmadan, yere ayağımı bastığım gibi sağ kroşeyi savurdum. Düşmanda havadan indiğim anı beklemiş ama avucunu yalar, Şükrücük’ ün kopya kalkanı önüne çıkınca açık hedef durumuna kendisi düştü.
Akışı kontrol ediyoruz, elimizde totemlerimiz var ve daha bir tane iksir kullanmadık. Elenora hariç kimsenin de kullanacağını sanmıyorum. Veba’nın anlatırken gözlerini kısıp tribe girdiği yerde, hâkimiyet bizde.
 
 
Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=gsLuXNzvg6I&list=PL6n7pXmi0FseL5FwrdBMjPAiyP38BXygn

www.instagram.com/novelturkiye/


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


178   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   180 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.