##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Yalın ayak koştum, ne olacağı belli değildi ve ben böyle bir gösteriyi kaçıramazdım. Hızımı ormanın içinde koşarken ne kadar arttırabilirsem arttırdım ama yine de olay yerine geldiğimde diğer ikisi benden önce oradaydılar. “Elenora, eserimi gör diye, bunu mu göstermek için çağırdın?” “Evet, beğenemedin mi?” “Vallahi çok beğendim. Kuş yuvası içinde üç yumurta, gerçekten deneysel bir çalışma olmuş!” Tankımız entelektüel konuşmalarından birini yaparken ben de Elenora’nın inşa ettiği şeye bakıyorum. Ne yalan söyleyim, Şükrücük haklı, resmen kuş yuvası yapmışlar. “Doğru bildin, kuş yuvası yaptım. Sen hemcinslerine kıyamayıp, bizi sadece dal ve sarmaşıklarla yetinmeye zorlayınca…!” Cümlenin sonunu tamamlamadı Elenora, çok tehlikeli bir durum. Üstüne ters bir laf söyleyenin vay haline, Şükrücük bile ağzını sıkı sıkıya kapattı. “Ne demişler, yuvayı dişi kuş yaparmış! Hazırsanız, şu vahşi orklar neye benziyormuş bir görelim!” Ortamı soğutacak yuvarlak bir iki laf ettim. Daha fazla burada kalırsak, hiç ilerleyemeyecekmişiz gibi geliyor. “Yuvayı biz yaptık, taşımasını da siz halledin!” Ellerini göğsünün önünde bağlamış olan Veba, kendinden büyük sesiyle bağırdı. Her şey bunun başının altından çıkıyor ama az daha sabretmem lazım. Üç tarafından tuttuğumuz çember şeklindeki yuvayı omuzladık. Kızlar mı? Onlar içinden çıkmadan keyifle oturuyorlar. Hiç üşenmemişler, altını da doldurmuşlar. Firavun kölesi gibi tahtırevanı sırtladık gidiyoruz. Kenarlarından sarmaşıklar sarkıyor, her adımda yüzüme sürten dokunaçlar gibi huylandırıyor insanı. Hanımların keyfi yerinde, dallardan çardak yapmışlar. Bir de nerden bulduysalar, koca koca yapraklarla üstlerini kapatmışlar. Utanmasalar, alın elinize de bizi biraz yelleyin diyecekler, Toraman’ın silahı kadar kocaman yapraklar. Altı kuş kafesi, üstü çay bahçesi çardağı, kenarlardan da sarmaşıklar sarkıyor. Büyücümüzün bu elegant dizaynı neye hizmet edecek çok merak ediyorum. Ben yine de totemimi elimin altına alayım, ne olur, ne olmaz. “Şükrücük abi, bir daha konuşma!” Toraman oflaya poflaya, yuvayı ön taraftan sırtlamış tankımıza çıkıştı. “Ne oldu Genco!” Hiç hali kalmamış Şükrücük’ ün, zar zor cevap verdi. “Sebze hali hamalına döndük sayende, bir daha inatlaşma şunlarla!” Ses yok, üst taraftan birkaç kıkırdama geldi o kadar. Kadının fendi, erkeği yendi durumunu canlı yaşıyorum, bit artık orman! Keşke başka bir şey dileseydim, elli adımı bulmadan orman bitti ve hafif bir yamacın tepesinde duran kırmızı çadır göründü. Jennifer’ in bahsettiği çadır bu olmalı, koruyucu orklar da yakında bir yerlerdedir. Çok geçmeden, çadırın arkasından çıkarak yamaçtan aşağı inmeye başladılar. Bir, iki, üç, dört derken, toplam yirmi tanesi de karşımıza dikildi. Veba yalan söylemiyormuş; on yedi tanesi önde dururken, üç tanesi arkada bekliyor. Savaş alanını denetleyen komutan edasıyla bizi süzüyorlar, saldırı mesafesine gelmeden düzeni kurmak lazım. “Rimel, Elenora, Veba, yuvayı tam arkamıza kurun!” Yükü sırtımızdan attık ve önlerine geçtik. Bu ne olduğu belli olmayan şeye güvenemezdim, ilk saldırıyı biz göğüslemeliydik. “Gerek yok, Kuş Yuvasını yanınıza alabilirsiniz!” Elenora, bir süredir üzerine sinen soğuk tavrını bir derece daha düşürüp konuştu, hiç itiraz etmeye niyetim yok. “Oradan al, buraya taşı. Olmadı biraz yana çek, iyice cılkı çıktı bu işin!” Şükrücük hem homurdanıyor hem denileni yapıyor, tam bir yetişkin erkek. Bir yandan da iyi oluyor, sağımda ve solumda duran ikilinin harareti tavan yapmış vaziyette. Derken arkada bekleyen üçlüden biri elindeki devasa baltayı havaya kaldırdı, işareti alan diğerleriyse bütün hızlarıyla üzerimize akın ediyorlar. “İlk atağı karşılamamız çok önemli, sıkı durun!” Orkların kükremelerini bastırmaya çalışarak bağırdım, herkesin dikkatini en üst noktaya çekmeliydim ama bazılarımız çoktan hazırdı. “Kızlar, şimdi!” Elenora’nın ve havada ilerleyen bir şeylerin sesi aynı anda kulağıma ulaştı, Kuş Yuvasından karşı saldırı başlamıştı. Üçümüzde aynı anda kafalarımızı oraya çevirdik. Rimel ve Veba, ellerindeki donmuş yaprakları orklara fırlatıyorlardı. İlginç sürpriz bizi şaşırttı, biraz da hırslandırdı. Kızlar çoktan saldırıya başlamıştı, biz nasıl arkalarında kalabilirdik. “Sanal Kalkan!” “Ara Gaz!” “Dövüş Konsantrasyonu!” Yetenekleri serbest bıraktık, Toraman bununla yetinmemiş olacak ki birkaç adım attıktan sonra havaya fırladı. Yan yana durduğumuzdan, orklar toplu halde geliyorlar, bizimki silahının özelliğini kullanmak istiyor. Yere indiği gibi saldırıyı dağıtıyor. Diğer taraftan, Şükrücük’ ün kalkanın bir işe yaradığı yok. Moblar ortada duran bir kalkana saldıracak kadar aptal değil ama Elenora bunu da düşünmüş. “Kızlar, kalkana atış yapın!” Bıçak gibi sivri kenarlara sahip yaprakların yeni hedefi sanal kalkan, büyücümüz parti arkadaşlarının eşyalarının özelliklerini gayet iyi biliyor. Orklar tamamen geçmeden kalkanı patlatmayı başardı, on yedi orktan on tanesi yerde. “Çığ!” Hazır yere düşmüşler bari dondurayım diye düşündü büyücümüz. Üzerlerine buzdan bir örtü serdi ve onu geçici eleman izledi. “Pazartesi Sendromu!” Buzdan kurtulmaya çalışan orklar, o an boynu bükük Küçük Emrah’a döndüler. Resmi tatilde işe çağırılan mavi yakalı veya akşam fazla mesaiye kalan beyaz yakalıdan farkları yok. Kalan yedili bir an duraksadılar, ardından rotalarını Kuş Yuvası içindeki üyelerimize çevirdiler. En büyük tehlikeye saldırdıkları da doğruymuş, hemen önlerine geçmeliyiz. “Karışmayın, gelsinler!” Elenora bir kez daha ne yapacağımızı anlayıp bizi durdurdu, bu kadar sürprizden sonra sözünü dinlemek zorundayım. Yedi orkun kendisine ulaşmasına on adım kala, kesinlikle Çığ yeteneğini kullanır diye düşündüm ama olmadı, büyücümüz üç adım kalana kadar bekledi. “Rimel, şimdi!” Emirle beraber kalkanını önüne alan şifacımız, en tiz tondan bir uzun havayı boş alana bıraktı. Tüylerim diken diken, sadece tüylerim değil, yuvanın kenarından sarkan sarmaşıklarda dimdik olmuş. “Çığ!” Bir adım kala Elenora yeteneğini kullandı ve Kuş Yuvası tamamen buzla kaplandı. Kenarlarını oluşturan dallar, üstündeki çardak, yapraklar ve ucunda yedi ork saplı olan sarmaşıklar, buz mavisi parlıyorlar. “Ne duruyorsunuz? Öldürün şunları!” Çığ yeteneğiyle yakalanmış düşman hapsolarak can kaybetse de dışarıdan bir darbe indirmemiz mümkün değildi. Bunun bilincinde olan Elenora; orklara göre hain, bana göre dâhice bir plan yapmıştı. Kendilerini yem ederek üzerlerine çektikleri düşmanı hem yaralamış hem de oldukları yerde savunmasız bırakmışlardı. “Seni, tipine sıçtığım mahlûkatı seni!” Hani dedim ya iki yanımdaki babayiğitler hararet yaptı diye, sanırım şimdi biraz soğuma fırsatları olacak. Mızrağa dönüşmüş buzla kaplı sarmaşıklara saplanmış orkları, serin serin öldürüyoruz.
https://www.youtube.com/watch?v=gsLuXNzvg6I
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.