##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Yerdekilerin buzları çözünmeden, yedi tanesini ekmek arası yedik ayıptır söylemesi, nasıl lezzetlilerdi bir bilseniz! Gözüm diğerlerine kaydığında, hiç hoşuma gitmeyecek bir şey gördüm. Normalde, Çığ yeteneğinin altında kalanlar hatırı sayılır bir can kaybedeler ama bu orkların Hp barları gıdım gıdım oynuyor. “Derilerimi kalın bunların yoksa kanları mı kaynıyor anlamadım?” Aynı olaya Elenora’ da tanık olmuş ve bağırmasına bakılırsa planları biraz bozulmuştu. Kızan büyücümüz, üstlerine bir kez daha yetenek boşalttı. Bu partiyi de böyle öldürmek istediğini anlamak için kâhin olmaya lüzum yoktu. Hayaller ve hayatlar sözü aklıma geldi, neden mi? Biz, kalan on taneyi de rahatça kesmeyi düşünürken, üçlünün sağ tarafta duranı elindeki tahta asayı alana doğru savurdu. Kükremeyle hırlama arası bir şeyler de söyledi ama anlayabilene aşk olsun. Ne dediğini anlamadıysak da yaptığı hareketin etkilerini gözlerimiz görüyordu. Buzun içinde sıkışan orkların bedenlerinden dumanlar çıkmaya başladı ve etraflarındaki katmanlar yavaş yavaş eridi. Yanıyorlardı, abartmıyorum, resmen kıpkırmızı kesildiler. Közlenmiş biber gibi tüterek buzların içinden çıktılar. “Elenora, başka bir numaran varsa kullanmanın tam sırası!” Ne yalan söyleyim, böyle mob kesmek çok kolaydı. Şimdi gözü dönmüş on orku karşımda görünce, hiç utanmadan büyücümüze döndüm. “Pazartesi Sendromu” “Çiğköftecinin Kefareti” Sağdan beklerken yanıt soldan geldi, geçici eleman Rimel destekli saldırıyor. İyi de oldu; herifler iki ton açılıp, güneş kremsiz ilk günün akşamına döndüler. Belli ki iş başa düştü, benim pek hevesim yok ama geri planda kalan iki babayiğit çarpışmaya dünden razı. El mahkûm gireceğim ama buz etkisi zayıfladığı için birinin geride kalıp kızları koruması lazım. Önden bizim aslan parçalarını saldım, ilk çarpışma tam tahmin ettiğim gibi oldu. Toraman, silahının özelliğini kullanarak bir kez daha orkları indirdi. İkinci defa aynı numarayı yemelerine bakılırsa, az önce güçlerini arttıran şey zekâlarından yiyordu. Şükrücük dev kalkanıyla yüklendi, kafa kafaya üç orku karşıladı. Aradan sıyrılan iki tanesinin hedefinde kızlar vardı ama yer mi Cehennem Çocuğu. Karşılarına dikildim, aynı anlarda Elenora Çığ yeteneğini durmaksızın çalıştırıyor. “Buz Kesiği!” Derken tek hedefe uyguladığı diğer yeteneğini de kullandı ve ardından çirkin bir ses daha duyuldu. “Mobing!” Veba, iki orku en etkili silahıyla vurdu, üzerime doğru koşan moblar o an sendelediler. Fırsat bu fırsat, fırla Max! “Durdurulamaz Yumruk” “Ölümcül Kroşe” Kombo saldırılara başladım, sersemlemiş düşmanın kafasına doğru çalışıyorum. Yumruklarımın hepsi göz hizamdan çıkıyor, ellerimi kaplayan metal zincirleri görebiliyorum. Metal zincir mi dedim ben? Kalın urganlar nereye gitti, bu zincirler ne ara geldiler? Beynim dursa da ellerim durmuyor, gecelerce çalışmanın meyvesini topluyorum. Birden, gözümün önüne Dört Yüz’ ün kaidesini yıktığım an geliyor, aynı metal zincirler omuzlarıma kadar uzanıyor. “Bir şeyler oluyor!” Sadece bunları diyebildim. Biraz daha düşünmeye dalarsam, zayıflamış olsalar bile iki ork beni çiğ çiğ yiyebilirler. İki zayıflatma yeteneği ve bir atak düşürücü eşya özelliğine maruz kalsalar da güçlüler, hem de inkâr edilemeyecek kadar güçlüler. Eğer bir tane daha olsa, nasıl başa çıkarım bilmiyorum. Sahi, bizimkiler ne yapıyorlar. Son yumruğu atıp orkun can barını sıfırladığımda, tankımız ve şamanımızı gördüm, üzerlerinde ışıltılar dans ediyordu. Dörder ork tarafından sarılmış olmalarına rağmen direniyorlardı, bunda Rimel’ in payı büyüktü. “Max, ne bakıyorsun? Saldırsana!” Koşmaya başlamamla, Şükrücük’ ün çağrısı hemen hemen aynı zaman denk geldi, ikili limitlerine ulaşmak üzereydi. Biraz daha hızlandım, önce Toraman’ın tarafa saldıracağım. Üç adım kala, sol ayağımı yere vurup havalandım, sağ ayağımı geriye atıp yumruğumu da aynı şekilde gerdim. “Durdurulamaz Yumruk- Superman Punch” Yere inerken uçan yumruğu vurduğum gibi bir tanesini devirdim, durmadım. Bir ona, bir öbürüne, kombine yumruklar indirip şamanımızın kısıldığı ablukayı dağıtıp yola koyuldum. Biliyordum, eğer Toraman’a biraz alan açabilirsem, doğal yeteneklerini konuşturabilirdi. “Pazartesi Sendromu” “Mobing” “Çığ” “Buz Kesiği” Geri takım da durmuyor. Kendilerini korumak zorunda kalmayınca, destek olmaya başlayabildiler. Bu iyi haber, orklar ne kadar güçten düşerlerse, o kadar güzel olacak. Toraman ile Şükrücük’ ün arası pek yok, on adım atmadan hedefe vardım. Aniden durdum, bacaklarımda birikmiş momentum yukarı doğru akmaya başladı, hemen belimi kilitledim. Dizlerim kırık, enerji belimden göğsüme yükseldi ve hareket zamanı. “Ölümcül Kroşe!” Koşunun kinetik enerjisi yükseldi, potansiyele dönüştü ve orkun sol kulağında yumruk olarak patladı. O an devrildi, kafasını yere vurup geri sekti, amel defterini kapattığıma eminim. Yüzünde zincirlerin izi var, benim elimi rahatsız etmezken düşmanın etinin içine işliyorlar. “Vur aslanım, kafalarına kafalarına vur!” Hızlı girişim Şükrücük’ ü coşturdu, Şahmerdan’ı daha bir hızla indirip kaldırmaya başladı. Orklar gerçekten kolay lokma değillerdi, on tanesini alaşağı etmemiz bir saatimizi aldı. Neden mi bu kadar uzun sürdü, hemen anlatayım. Diğerlerini sürpriz saldırıyla öldürdüğümüzden maruz kalmadığımız kanama etkisini, bu sefer tatmak nasip oldu. Veba ve Jennifer, etki alınca can kaybedeceğimizi söylemişti ama anlayamamış oldukları bir şey vardı. Bu kez, kanama saldırı gücümüzü de düşürüyordu. Belki bize özel bir durumdu belki de değildi ama Rimel etkiyi silene kadar tam gücümüzle savaşamıyorduk. İşin ilginci, tepeden bizi izleyen üçlü hiçbir şekilde savaşa katılmadılar. Bir gözüm hep onlardaydı, kibirli bakışlarını üzerimizden çekmeden hareketsiz bekliyorlardı. Özellikle tam ortadaki ork, dünyadaki en iğrenç varlıklara bakar gibi gözlerini deviriyordu. Uyuz oldum ama şikâyet etmeyeceğim. Yaptığı artistlik sayesinde, zorlansak da arkadaşlarını kesmeyi başardık. Orkun teki, Cehennemin ortasında artistlik yaptı diye moralimi bozamam, zaten birazdan alacak boyunun ölçüsünü. Böyle diyorum ama son ork öldüğünde hızla geri çekildik. Kızların yanına giderek durum değerlendirmesi yaptık. “Veba, bunların numarası ne?” İlk sorum bu oldu. Düşmanı tanımak, kazanmanın en kolay yollarından biriydi. “Üzgünüm, biz öldüğümüzde tepedeki üçlü harekete geçmemişti!” Neyse, yaşayarak öğreneceğiz demek ki. Çok da beklememize gerek kalmayacak gibi, üçlü harekete geçiyor. Ortadakinin silahı dev bir balta, sağdaki orkun tahta asası neredeyse boyu kadar ve en sonuncusunda Şükrücük’ ün kalkanından daha büyük bir kalkan var. Zurnanın zart dediği yere geldik, savaşa geri dönme vakti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.