Zafer Kutlaması
“Şerefeee!”
Elinde bir kutu meyve suyu tutan Ike heyecanla bağırdı.
Ara sınav sonuçları açıklandıktan sonra, çalışma grubundaki herkes akşam toplandı. Herkes, Horikita hariç, gülüyordu, okuldan kimse atılmak zorunda kalmadığı için.
Arkadaşlarımızla, zorlukların üstesinden geldik. Acaba buna gençlik mi deniyor? Kötü bir şey değilmiş o zaman.
“…Bu suratının hali ne böyle? Sudou okuldan atılmadı, her şey bitti yani, dimi ama?”
“Kutlama yapalım tamam da, neden benim odamda yapıyoruz?”
“Benim odam pis, Sudou’nun ve Yamauchi’ninki de öyle. Kızların odasına da gidemeyeceğimize göre? Tabii, Kushida-chan’ın odasında olmaya can atardım. Bu sebeplerden dolayı senin boş ve mükemmel olan odan en iyi seçenek, Ayanokouji.”
“Okul açılalı daha 2 ay oldu. Çok fazla eşyaya sahip olmak garip geliyor aksine.”
Günlük ihtiyaçlarım dışında, başka hiçbir eşyaya ihtiyacım gerçekten yok.
“Senin fikrin ne, Kushida-chan?”
“Bence güzel. Temiz, ferah ve basit bir odası var.”
“Dimi? Kushida-chan tarafından övülmek güzel olsa gerek. Hahahaha.”
Sanki Ike’nın bana karşı özel bir kini varmış gibi, beni hafiften itti(gerçek değil tabii).
“Her şeyi değerlendirdik, ara sınavlar gerçekten çok tehlikeliydi. Eğer ders çalışma grubu kurmasaydık, Ike ve Sudou şuan okuldan atılıyor olurdu.”
“Ha? Sen de topun ağzındaydın, biliyorsun değil mi?”
“Hayır, hayır. Eğer çalışsaydım, çok iyi puan alırdım. Gerçekten.”
“Her şey, Horikita-san’ın çabaları sayesinde oldu. Sonuçta, Ike-kun, Sudou-kun ve Yamauchi-kun’a o ders anlattı.”
Horikita olayların dışında kalıp roman okuyordu. Onun adı bahsedilince, ayracını kitaba koyup başını kaldırdı.
“Sadece kendim için çabalıyorum. Eğer birisi okuldan atılsaydı, D sınıfının puanı da düşerdi.”
“Yalandan dahi olsa, bizim için yaptığını söyle ya. Böylece senin hakkında iyi şeyler düşünmüş oluruz.”
“Hakkımda iyi şeyler düşünmeseniz de olur.”
Eh, her zamanki tavrıyla yine karşımızdaydı. Ama gruba katılması bile başlı başına bir gelişme. Eğer eski Horikita olsaydı, asla gelmezdi.
“Eh, ama… Horikita şaşırtıcı derecede kibar.”
Onun düşüncesini destekleyerek, Sudou cevap verdi.
Horikita özür dilediğinden beri, Sudou ona karşı düşmanca tavrını bıraktı. Bir ara, Sudou onun çok kötü birisi olduğunu ilan edip duruyordu. İnsanlar değişiyor anlaşılan..
“Bu arada, Sensei, Sudou’nun okuldan atılmasını nasıl iptal etti?”
“Bunu ben de merak ediyorum. Nasıl bir büyü kullandın, Horikita-chan?”
“Eh, hatırlamıyorum.”
“Vaaaay, sır ha!?”
Ike abartılı bir şekilde yuvarlandı olduğu yerde.
“Sırf ara sınavları geçtik diye, böyle hunharca kutlama yapmamalıyız. Bir sonraki engelimiz, finaller. Sorular finallerde daha zor olacaktır. Ayrıca, puanlarımızı arttırmak için bir yol bulmamız lazım.”
“Lanet olası ders çalışmaya yeniden başlamak zorundayız…. En kötüsü bu.”
Ike elleriyle başını kapattı.
“Çok kötü olmaması için sence şimdi başlamalı mıyız?”
“Hayır!”
Olmaz herhalde.
“Bu okulla ilgili hiçbir şeyi anlamıyorum, sınıf ayrımları ve puan sistemi…”
“Ah~ puanlarım~. Puan istiyorum~. Fakirlik çok kötü ~.”
Tüm puanlarını kullanan Ike ve Yamauchi sadece ücretsiz ürünlerle geçiniyorlardı.
“Hey, Horikita-san. Puan kazanmamız çok mu zor?”
“Sınavda iyi bir iş çıkardık, yani biraz puan almamız gerekmez mi!?”
“Ortalamayı gördün mü? Tüm sınıflar arasında, en düşüğü bizimkiydi. Eğer böyle puan alabileceğimizi sanıyorsan, düşünme tarzını değiştirmelisin demektir.”
Her zamanki gibi, Horikita gerçeği dobra dobra söyledi.
“O zaman gelecek ay da puan alamayacağız demektir… hayır ya…”
“Mütevazı bir hayat yaşayıp lüks hayat tarzından vazgeç gitsin.”
“Üzülme, Ike-kun. Şuan puan alamayabiliriz ama en kısa zamanda puan alacağız. Değil mi? Horikita-san.”
“Ben de merak ediyorum bu durumu.”
“Bir şey söyleyebilir miyim? Hepimiz arkadaşız sonuçta. Horikita-san, Ayanokouji-kun ile A sınıfına yükselmek için hep beraber çalışıyoruz. Eğer kabul ederseniz, sizin de bize yardım etmenizi istiyorum.”
“A sınıfına… yükselmek mi? Ha, ciddi misiniz?”
“Evet, tabii ki. Puanlarımızı arttırmaya çalışmak bu işin en önemli parçasından biri.”
“Ama bu son derece zor değil mi? Hepsi çok zeki öğrenciler? Onlar bizden daha zekiyken, bunu aşmak biraz imkânsız değil mi?”
Eğer akademik başarıyı göz önünde bulundurursak, Horikita gibi pek çok insanın olduğu bir sınıf, korkutucu olur haliyle.
“Ama sadece akademik başarı değerlendirmeye girmiyor… değil mi?”
“Evet, ama ders çalışmamak da söz konusu dahi olamaz.”
Üçü de ıslık çalıp gözlerini kaçırdılar.
“Hedefimizden epey uzaktayız, ama eğer birlikte çalışırsak, istediğimizi muhakkak alırız.”
“Bu söylediklerine kanıtın var mı peki?”
“Kanıt… Eh, 3 kişinin iş birliği ile bir kişinin iş birliği bir mi sence?”
“Bu üçlü için, bu geçerli olur mu bilemiyorum.”
“P-peki… Aha, buldum! 3 zeka bir zekadan üstündür! Böyle bir şey diye düşün.”
“Tabii, zaten üçünün sınav notlarını toplasak, bir kişinin puanına eşittir.”
Kushida bizim üçlüyü yararlı göstermeye çalıştı ama Horikita onun girişimlerini çürüttü. Ne harika bir ikili ama.
“Eğer beraber savaş verirsek, kötü olmaz dimi ama? İyi anlaşmak her zaman iyidir.”
“…Eğer böyle düşünüyorsan, haklısın.”
“Dimi?”
Horikita onun sözlerini inkâr etmedi.
Her ihtimale karşı, eğer sınıf atlamak istiyorsak olabildiğince sınıf arkadaşımızı planımıza ortak edip iyi onlarla iyi anlaşmak en iyi çözüm.
Eğer bu hızla savaşmaya devam edersek, çabamızın karşılığını alamayız.
“Bu yüzden üçünüzden tekrar yardım istiyorum.”
“Memnuniyetle!”
Ike ve Yamauchi hemen atıldılar.
“Eh, eğer Horikita yardım istiyorsa, o zaman…”
Sudou utancını gizlemeye çalışıyordu.
“Sana güvenmeyi hiç düşünmedim, Sudou-kun. Sana yardım etmeyi de hiç istemedim. Hiç yardımcı olacak durumda değildin zaten.”
“Ha… nazik olmaya çalışıyordum ben!”
“Nazik olmaya mı çalışıyordun? Şaşırtıyorsun.”
Sudou’nun bu durumda öfkelenmesi hiç şaşırtıcı değil tabii.. ama elini kaldırmadı. İlerleme var bu çocukta galiba.
“Can sıkıcısın.”
“Bu hoş sözlerin için teşekkürler.”
“…Hiçte güzel değilsin.”
“Böyle diyorsun ama gerçekten bunu mu demeye çalışıyorsun hehe?”
Ike onunla dalga geçiyordu. Sudou ona sert bir bakış attıktan sonra boynuna yapıştı.
“Off! D-dur!”
“Eğer gereksiz bir şey daha söylersen, seni boğarım.”
“B-beni gerçekten boğuyorsun zaten! Pes ediyorum!”
“Erkekler arasındaki dostluğa” dair bir sahne gören Horikita derin bir iç çekti.
“Bu okul bizim yeteneklerimize göre yönetiliyor. Yani bizi acımasız yarışmalar bekliyor. Gönülsüzce yapılabilecek şeyler değil. Eğer önce tamam deyip sonra vazgeçerseniz, bize yük olursunuz.”
“Fiziksel her şeyi bana bırakın. Basketbol ve dövüşme yeteneklerime güveniyorum.”
“…Senden başka bir şey beklemiyordum zaten.”
Yeteneklerimize göre yönetilmek, ha. Göğsüme bir ağrı girdi.
Dünyanın geri kalanıyla bağlantımız kesik uzun zamandır.
Küçük ortaklığımıza çok çaba harcadığımı fark ettim. Eh tabii, buna bir çeşit lanet de diyebiliriz aslında.
Horikita gözlerini A sınıfına dikti. Bunu yapmak için de elinden geleni ardına koymuyor.
Yine de, D sınıfının çıkış yolu çok zor olacak.
Şuan ki performansımızla, C sınıfına yükselmemiz bile çok zor.
Durum böyleyken, bu saatten sonra ne yapmam lazım acaba?
Elimden geleni yapmaya odaklanacağım artık.
En azından.. bir kez olsun Horikita’yı gülerken görmek istiyorum.
[hr]
Birinci cilt bitmiştir, öncelikle sabırla çevirmeye devam ettiğim için kendime, sonra da sıkılmadan okumaya devam edenlere teşekkür ediyorum :D ^^