Yukarı Çık




5   Önceki Bölüm 
           
            Saat akşam 10’dan sonraydı. Makoto, son altı saatinin çoğunu ifade vererek geçirmişti. O kadar yorulmuştu ki annesi onu karakoldan alıp azarlamaya başladığında karşılık verecek enerjisi bile yoktu.
            “Berbat bir gündü.” diye iç çekerek söylendi annesiyle karakoldan ayrılırken. “Müzik programını da kaçırdım.” diye geçirdi içinden eski sınıf arkadaşının çıkacağı televizyon programını hatırlayıp. Dünyanın sonu değildi tabii, kız büyük olasılıkla ileriki günlerde televizyona birçok kez daha çıkacaktı. Sonuçta son derece popüler bir kız grubunun üyesiydi.
            Makoto’nun gerçekten yapmak istediği tek şey uyumaktı. Evine gidip yatağa atlamak ve hayatının en kötü gününü mümkün olduğunca çabuk geride bırakmak istiyordu.
            Yarın hâlâ yapması gereken bir şey vardı: Parktaki çocuklardan özür dilemek. Muhtemelen paralarını cepleyip onları ektiğini düşünmüşlerdi. Muhtemelen pek mutlu değillerdi ve onları gerçekte neler olduğuna ikna etmenin de pek zor olacağına emindi.
            Başına gelecek olan şeylerin düşüncesi Makoto’nun yorgunluğunu arttırmıştı. Oğlunun kederli yüzünü gören annesi beklenmedik bir şey yapıp taksi çağırdı. Naegi ailesi oldukça tutumlu bir aileydi ancak oğlu için bir istisna yapacak kadar kötü hissetmiş olmalıydı.
            Karakoldan evlerine olan yolculuk yaklaşık otuz dakika sürmüştü ve tüm yol boyunca Makoto yanından hızla geçen manzarayı pencereden seyredip başka bir şeyin başına gelmemesi için dua etmişti. O gün ne kadar şanssız olduğu düşünüldüğünde bu çok doğaldı. Taksinin içindeki hava çok gergindi. Makoto her zamanki gibi trene binmiş olmayı dileyecekti neredeyse.
            Ancak Makoto’nun endişeleri boşa çıktı. Eve tek parça hâlinde ulaştılar. Annesiyle birlikte taksiden inerken Makoto rahat bir nefes aldı. Evin kapısını açtığında ise…
            “A-Abi! Büyük haber var! Büyük, kocaman haber!” diye bağırdı kız kardeşi abisinin üzerine hücum ederek. Yüzü pancar gibi kızarmıştı.
            “H-Haber mi?” diye sordu Makoto vücudu kasılırken.
            “I-Iıı, aa, şey, aa, k-kafayı… kafayı yemeyeceğine söz verir misin?”
            “Kafayı yiyen ben miyim sence?”
            “Haklısın.” dedi kardeşi. Elini göğsüne koydu, birkaç derin nefes alıp verdi ve “Herkesi iç çamaşırıyla hayal et.” diye üç kez mırıldandı nefeslerinin arasında. “A-Al. Bak.” dedi sonunda, titreyen elini abisine doğru uzatırken. Elinde beyaz bir zarf vardı.
            “Bu ne?” diye sordu Makoto kardeşinin elindeki zarfı alıp incelerken. Epey kalın bir zarftı ve üzerinde büyük harflerle “Sayın Makoto Naegi” yazıyordu.
            “A-Arkasına,” dedi kardeşi, “arkasına bak.”
            “Arkasına?” diye tekrarladı Makoto ve zarfı çevirdi. “Ha?!” diye bağırdı, hazırlıksız yakalanmıştı. Zarfın arka kısmında “Umudun Zirvesi Akademisi Okul İdaresi” yazıyordu.
            “Umudun Zirvesi mi? Bildiğimiz Umudun Zirvesi Akademisi mi bu?”
            “Evet! Ta kendisi!” diye cırladı kardeşi tavşan gibi zıplayıp dururken. “İçinde Üstün Şanslı Öğrenci seçildiğin yazıyor! Umudun Zirvesi’ne gideceksin abi!”
            “Ben mi? Üstün Şanslı Öğrenci mi?”
            Durumun gerçekliğini hâlâ sindirememişti.
            “Dur,” dedi, “mektubumu izin almadan mı okudun?”
            “Ne olmuş yani?” diye sordu, yüzünü neredeyse abisininkine sokarak. “Umudun Zirvesi’ne gidiyorsun! Biliyorsun, oradan mezun olanlar hayatı boyunca başarılı oluyor! Onlardan biri olacaksın!” Kız öyle hızlı nefes alıp veriyordu ki Makoto her bir nefesi hissediyordu.
            Kardeşinin ne kadar heyecanlandığını görünce sonunda taşlar yerine oturdu.
            “Umudun Zirvesi’ne mi… gideceğim?” diye sordu bu akılalmaz gerçekliği sindirmeye başlarken. Tir tir titreyen elleriyle zarfı açtı ve mektubu çıkardı. Aceleyle gözlerini mektupta gezdirirken yutkundu.
            “Bizler, Umudun Zirvesi Akademisi’nde tüm lise öğrencilerinden oluşan bir havuzdan tek bir isim seçtik. Seçilen isim seninkiydi ve bu sebepten ötürü seni bu sene Üstün Şanslı Öğrenci olarak okulumuza katılmaya davet ediyoruz.”
            “Bu harika bir haber Makoto!” diye arkadan çığlık attı annesi, ellerini Makoto’nun omzuna koyarak.
            “Ya ya ya, şa şa şa!” diye bağırdı kardeşi sanki kendisi seçilmiş gibi dans ederken.
            “Babanız nerede?” diye sordu annesi. “Evde mi?”
            “Evet, telefonda dedem ve ninemle konuşuyor.”
            “Onlar da öğrenmeli!”
            Makoto’nun annesi ve kardeşi birlikte cıyak cıyak bağırıyor, el ele tutuşmuş dans ediyorlardı. Ailesinin onun için sevindiğini gören Makoto’nun yüzünde nihayet bir gülümseme belirdi. Kıkırdadı, yumruğunu havaya kaldırdı ve o da kutlamaya başladı.
            “E-Evet… Evet.” İlk başta kendi kendine mırıldanıyordu ama eninde sonunda o da heyecanla sesini yükseltti. “Evvet!” diye bağırdı var gücüyle. Başına talihsizlikten başka hiçbir şey gelmeyen o gün, devasa bir iyi şans eseriyle tamamen alaşağı olmuştu.
            Davetiyeyi kaderin bir hediyesi ve şanssızlığının sonu olarak görmüştü.
            Ancak gerçekler çok daha farklıydı. Üstün Şanslı Öğrenci olarak seçilmesine yol açan şey iyi şans değil, aksine çok ama çok kötü şanstı. Eğer seçilmeseydi o tuhaf mekanik ayıyla asla karşılaşmayacak ve okul kolezyumuna katılmaya asla zorlanmayacaktı.
            O umutsuzca umutsuzluk dolu olayların hiçbirini yaşamayacaktı.
            Ama seçilmişti. Üstün Şanslı Öğrenci olarak seçilmişti. Ve her şeyden öte, o yirmi dört saati Makoto Naegi’nin hayatındaki en kötü gün yapan şey işte tam olarak buydu.
            Tabii ki o noktada Makoto’nun neler olacağına dair hiçbir fikri yoktu. O akşamı ailesiyle birlikte kutlama yaparak geçirdi.
            Ama bu tamamen doğaldı. Sonuçta bu öykü, daha hiçbir şey olmamışken yaşanan bir olayı anlatıyordu.
 
            Ve böylece Makoto Naegi’nin en kötü günü sona erdi. Günü bitirirken… gülümsüyordu.

                                                                                                                                                                                                                          Üstün Şanslı Öğrenci Makoto Naegi:                                                                                                                                                                                                                  Umudun Zirvesi Akademisi’ne Hoş Geldin.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


5   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.