Çitteki küçük açıklıktan eğilerek geçtim ve Eski Okul Binasının arka tarafına ulaştım.
Binanın etrafında yürüyüp bir giriş ararken önde geniş bir giriş yoluyla karşılaştım. Muhtemelen binanın durumunun kötüleşmesinden dolayı kapı yarı açıktı, kilitli olmadığı çok belliydi. Bir yandan gözlerimi açık tutarak oraya yaklaştım ve dikkatlice açıklıktan sıkışarak geçtim. Kapının önünde duran şey loş, tozlu bir lobiydi.
"…Matsuda-kuuuun!"
Adıyla seslenerek lobide ilerlemeyi sürdürdüm. Ayağımın altındaki nemi emen ayakkabılarımdan gelen ıslak bir ses duyulabiliyordu.
"Matsuda-kuuuun. Neredesiiiiin?"
Lobiyi inceleyip sesimi yükseltirken bir şeyin yakışıksız olduğunu hissettim.
Fazla karanlık değil mi?
Önümdeki koridor, lobiden bile daha fazla şekilde, doğal olmayan bir karanlık tarafından çevrelenmiş gibi duruyordu.
İçinden tek bir ışık zerresi bile geçmiyordu sanki.
Ama hala öğle sonrasında olmalıydık. Ne kadar yağmur yağsa da camlardan geçen birkaç güneş ışığı huzmesi olmalıydı-
şak
Tuhaf bir ses, karanlıkta çınladı.
"Ah!"
Sadece bir kez değildi, bir zincirleme tepkime gibi bu sesler durmaksızın çoğalmaya başladı.
şak şak şak şak şak
Teker teker, koridor boyunca ışıklar yandı ve sesler durduğu zaman tüm bina ışıklarla aydınlanmış oldu.
"…Matsuda-kun?"
Düşünebildiğim tek şey buydu.
Çağıran sesime yanıt vermiş olmalıydı. Beni ileri iten bu beklenti ile birlikte, yapay ışıklarla donatılmış koridorda yürümeyi sürdürdüm.
"Matsuda-kuuuun! Neredesin?!"
Karşıma çıkan bir sınıfın içine bakıp, "Matsuda-kuuun?" Bir lavaboyu kontrol ederek, "Matsuda-kuuun!" Merdivenlerden yukarı çıkarken, "Matsuda-kun?" Bir sınıfa daha bakıp, "Matsuda-kuuun?" Bir lavaboyu kontrol ederek, "Matsuda-kuuun" Merdivenlerden yukarı çıkarken, "Matsuda-kun?"
Bu eylemleri tekrarlamaya devam edince, sonunda en yüksek kata ulaştım.
"Hey! Matsuda-kun!" diye bağırarak koridorları, lavaboları ve sınıfları incelesem bile hiçbir yerde ona rastlayamadım.
Yorulduğum için kısa bir süre soluklanmaya karar verdim.
Sonra yine o düşünce aklıma geldi.
Yani Eski Okul Binası böyle bir şeymiş.
Matsuda-kun'u arayarak binanın çevresinde yürüdüğümde, havası pek okula benziyormuş gibi bir izlenim vermedi.
İlk olarak, burada hiç pencere yoktu. Ta ilk kattan en yüksek kata kadar, koridorlardaki ve sınıflardaki tüm pencerelere kalın tahta kalaslar çakılmıştı, doğal olmayan karanlığın sebebi buydu sanırım. Dahası, tüm koridor ve sınıflar; görünürde saçma sapan, iğrenç duran ve her tarafına zevksizlik dağılmış sanat çalışmalarına sahipti.
Sonuç olarak, binanın okul olduğuna dair her bir iz kaybolmuştu.
Bu binanın kullanıldığı zamanlarda bile bu halde bulunması düşünülemezdi ancak durum buysa bir kişinin, bir sebepten dolayı bunu kesinlikle planlamış olması gerekiyordu. Ama kim ve neden?
"Aah, çok şaşırmış olmalısın ha."
"Aaaaaaa!"
Hiçbir ön uyarı yapmadan arkamdan bir ses geldi ve elimde olmadan zıpladım.
Panik içinde arkamı döndüm ve- ha? Orada kimse yoktu.
"Yani, bu normal. Tüm bunlar beni bile şaşırtmıştı."
Yine de hala o sesi duyabiliyordum. Tekrar etrafımdakilere baktım ve tahmin ettiğim gibi, hiçbir insan figürü tespit edemedim.
Olayların fazlasıyla garip gelişmesinden dolayı çekiniyordum, bilincimi sesin geldiği tarafa odakladım. Ben bakmaya devam ettikçe genç bir oğlanın figürü ortaya çıkmaya başladı.
"Ee, bir çocuk mu?"
"Ah, sanırım yine beni unuttun!"
Bıkmış görünen oğlan, ellerini kendi üstüne koydu.
"…Ben Yuuto Kamishiro. Sınıf 77'den Süper Lise Seviyesi Gizli Ajan!"
Hemen Ryouko Otonashi Defterini açtım ve o gıcık kaşıntı kafamı rahatsız etmeden önce hatırlayabildim.
"Haaa, Kamishiro-kun!"
"Öff, şimdiye kadar kendimi kaç kez tanıttım?!"
Memnuniyetsiz Kamishiro-kun yanaklarını şişirdi.
"…Bekle, sen neden böyle bir yerdesin?"
"Ben de bunu diyecektim."
Yanaklarındaki havayı serbest bırakıp konuştu:
"Sahiden, sen nasıl buraya geldin ki? Bölgenin çevresinde dolanan çok sayıda güvenlik görevlisi yok muydu? Benim gibi fark edilmeyen bir insan için bu hiçbir şey ancak senin gibi ortalama bir kişinin o kadar korumayı geçmesinin imkansız olacağını düşünürdüm."
Ne diyeceğimi şaşırdım. Görevlilerin öylece geçmeme izin verdiğini söylesem asla inanmazdı. "Ee… bir şekilde oldu işte..."
Sonuç olarak, tek düşünebildiğim açıklama buydu.
"Buraya nasıl girdiğini unuttun mu? Ah peki, galiba seçeneğim yok."
Ama bir şekilde kabullenmişti görünüşe göre.
"Yani, buraya çoktan girdiysen yapabileceğim hiçbir şey yok."
Sonra Kamishiro-kun okula nasıl girdiğini böbürlenerek anlatmaya başladı. Çeşitli casusluk faaliyetlerinin sonucu olarak, gerçekleşen olaylar zinciri ile Eski Okul Binasını birbirine bağlayan sırların duyumunu almış ve sonra ben girmeden kısa süre önce binaya gizlice girmiş.
Bu arada, elektrik şalterini bulup tüm ışıkları açan da Kamishiro imiş.
"Ancak bu kadar karanlıkken şalteri bulabilmiş olman çok etkileyici."
"Ahaha, sanırım hobilerimde kullandığım gece görüş dürbünü çok yardımcı oldu!"
Korkarak bu hobilerin tam olarak ne olduğunu sormamaya karar verdim.
"Şey, şimdi düşününce seninle burada karşılaşmak iyi bir zamanlamaydı. Nihayetinde sen, müşterim, burada olmasaydın Çözülme Evresi başlayamazdı."
"…Ha? Çözülme Evresi?"
Kamishiro-kun bir hamur işi çıkardı ve dev bir ısırıkla onu ağzına doldurdu, sonra gururlu bir tavırla konuştu.
"Özetle, bu hikayenin tamamını çoktan güzelce öğrendim. Sıradaki adım, işlerle ajan tarzı bir tavırla ilgilenerek olayın ortaya çıkmasını engellemek ve böylece bir vaka daha bitmiş olacak!"
"Hmm, anladım…"
"Ehh?? Bu tepki fazla yetersiz olmadı mı?"
Ardından Kamishiro-kun absürt şekilde fazla tepki vermeye başladı.
Ama benim yetersiz tepkim tahmin edilebilirdi, ne de olsa vaka veya Çözülme Evresi gibi şeyler benim için hiç önemli değildi.
Daha önemlisi, Matsuda-kun.
Matsuda-kun'la buluşmam gerek!
"…Sorun olmayacak. Yasuke Matsuda buraya kısa sürede varır."
"…Ha?"
"Muhtemelen Yasuke Matsuda için endişe ediyordun değil mi?"
Gülmesini tutarak ekmeğin geri kalanını ağzına tıktı ve hemen başka bir yöne doğru yola koyuldu.
"Tamam, hadi gidelim. Yürürken konuşuruz."
"…Eh? Gitmek derken nereye?"
"Hadi, acele etmezsen seni arkada bırakırım!"
Ve Kamishiro-kun ritimli şekilde merdivenlerden indi, ben de arkasından aceleyle takip ettim.
"Hey, hey bekle! Matsuda-kun'un nerede olduğunu biliyor musun?"
"Ahaha, şimdiden onun hakkında konuşuyorsun, cidden sabırsızsın abla! Şey, ancak senin bu yönünü sevmiyorum değil. Bilirsin ya bu Amerikan filmlerinde çok yaygın. Hafiften işe koyulurken soyunmaya başladıkları o sahneler… bu tür bir sabırsızlık gerçekten arzumu uyandırıyor!"
"Hey, saçmalamayı bırak."
"Saçmalayan sen değil misin?"
Kamishiro-kun dönüp bana baktığında elimde olmadan tüm vücudum dondu.
Bunun sebebi, yüzündeki ifadenin beklenmedik şekilde tehlikeli ve acımasız olmasıydı.
"Matsuda-kun da Matsuda-kun, cidden inatçısın ha. Şimdilik sadece sessiz ol ve diyeceklerimi dinle."
Kamishiro-kun'un sözleri ve bakışı hiçbir onay sözcüğü olmadan bana baskı uyguladı ve sonra o, merdivenlerden zıplar gibi inmeye devam etti.
O kattaki merdivenin sonuna doğru sıçrarken tekrar bana döndü ve-
"Sorun ne abla? Acele et!" Yüzü çoktan o masum gülümsemeye geri dönmüştü. "Hadi, acele et!"
"…P-Peki."
Şaşkın biçimde merdivenlerden indim. Merdivenin sonunda Kamishiro-kun ile tekrar buluşmanın ardından, beraber bir sonraki kata inmeye devam ettik.
"Tamam, hadi Umudun Zirvesi Akademisi'nin En Kötü Olayı ile başlayalım."
bu bölümün devamı yakında...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.