Veliaht prensin bir yerlerde "ne kadar gürültülü" dediğini duyar gibiyim.
Hemen cevap verdim.
"İlk, ilk başta sinirini bozan bendim."
"İyi iş."
".....Pardon?"
"Seni incitmesini tehdit olarak kullanarak ondan bir iyilik talep edebiliriz. Sen Eckart ailesinin iyi bir üyesi oldun, Penelope."
Her konuştuğunda beklenmeyen cevapları yüzünden delirmek üzereydim.
"Bir gün, bir ikisini küçük düşürmemiz lazımdı zaten. Savaş Kahramanı ünvanını kazandıktan sonra çok gururlu oldu."
"Ba, baba."
Bu sözleri eğer biri duysaydı bu aileye kaos getirebilecek sözlerdi. Bu sözler kraliyet ailesine hakaretti.
İçten içe bocalayan bana karşı dük konuşmasına devam etti.
"Penelope sen biz Eckart'ların kimsenin yanında olmadığımızı bilmelisin. Biz yan tutmuyoruz, nötrüz."
"Evet, elbette."
Hayır. Hiç mi hiç bilmiyordum.
"Durum bu olsa bile, desteğimiz yoksa direnmemiz zor. Majesteleri birinci imparatoriçe öldü ve bu yüzden veliaht prensi destekleyenler sayıca azaldı."
".... ."
"Şu anda kimse sonraki imparator kim olacak bilmiyor."
Veliaht prensin böyle bir geçmişi olduğunu bilmiyordum.
Çünkü o lanet olasıca oyun erkek başrollerin kalplerini yakalamaktan başka bir şey değildi.
'Elbette. Ziyafette kuduz köpek gibi davranmak için sebebi vardı.'
İlk başta imparatoriçenin ve ikinci prensin neden suikastçi gönderdiğini anlamamıştım.
"Böyle ilerlemeye devam et."
Bunu söylemesiyle dük konuyu değiştirirken tatmin olmuş bir şekilde gülümsedi.
"Bu durumda iyi davrandın bu yüzden seni cezalandırmak yerine ödüllendirmeliyim. Aklında, istediğin herhangi bir şey var mı?"
"Ödül mü?"
Ben cezalandırılmayı bekleyerek buraya geldim. Bu şekilde ödüllendirileceğimi düşünmemiştim.
Orada oturdum, kafasını bir kez sallayınca bomboş gözlerle ona baktım.
"Mücehvercinin ziyaret etmesini istiyor musun? Ya da sezon bittiği için bütün elbiselerini atıp yeni elbiseler sipariş etmek ister misin?"
Ödüller düşündüğümden farklı bir ölçüde olduğu için ağzım bir karış açık kaldı.
'Talih kuşu kondu.'
Ancak Penelope'un önceden aldığı elbiseler ve mücevherler vardı bu yüzden dükün önerisi pek gerekli değildi.
Ödül olarak ne istediğimi düşündüm ve hemen nazikçe cevap verdim.
"Bana düşünmek için biraz daha zaman verirsen, sana ödül olarak ne istediğimi söyleyeceğim."
Şa-şak, dükle konuşmamdan sonra arkamdan ofis kapısını kapatınca beyaz bir kutu belirdi.
Bu malikanedeki insanlarla ilişkin değişince ünün +5 arttı. (Toplamda:5)
"Ha."
Bu durumun saçmalığı yüzünden ağzımdan sahte bir gülüş kaçtı.
'Bunu kazanmak için ne yaptım?'
Ben gerçekten etrafımdaki insanlarla ilişkimi geliştirmemiştim. Eğer yaptığım tek bir şey varsa o da onlar bana aşağı bakmasınlar diye azıcık tehdit etmekti...
'Benim veliaht prens tarafından yaralanmam gerçekten bu kadar büyük bir olay mıydı?'
Dükün davranışları da dahil bir sürü şey beklenmeyen bir biçimde ilerlemişti.
Bunlar olurken kendimden de biraz gurur duydum.
İlgi, ün ve artı(+) her zaman iyi şeylere işaretti.
"Harika. İşleri bu şekilde akıtmaya devam edelim."
***
"Leydi. Geri döndünüz."
Odaya adımımı atmış olan beni Emily karşıladı.
Hemen masama ilerleyip sandalyeme otururken isteksizce kafamı salladım.
Çünkü düşünecek çok şeyim vardı ve üstüne üstlük ödül olarak ne istediğimi de düşünmeliydim.
"Leydi. Bu....."
Emily beni takip edip bana bir şey verdi.
"Bilinçsizken düştüğün gün boynuna bir şey bastırmıştın. İlk genç efendi bana atmam gerektiğini söyledi ama ben yıkayıp ne olur ne olmaz diye sakladım."
"Ah."
Emily'nin bana verdiği şeye dik dik baktım.
Beyaz bir mendil.
Vinter Vernandi'nin bana verdiğiydi. Tamamen unutmuşum.
"Teşekkürler, Emily."
Teşekkür etmeye değecek bir şey yapan Emily'yi tebrik ettim. Bunu yaptığımda yüzü parladı.
Kanla sırılsıklam olan peçete şimdi tertemiz bir beyazdı. Peçeteye bakarken onunla ne yapmam gerektiğini düşündüm.
'Bir şekilde bu nezaketi geri döndürmem lazım.'
İstenmeyen bir umursamaydı ama yine de bu konuda kibar olmalıydım.
Üstüne üstlük, yakalanması gereken hedeflerden biri olduğu için onunla en az bir kez daha buluşmam lazımdı.
"Emily, şimdi gidip kahyaya yarın için mücehverci çağırmasını söyler misin?"
"Mücehverci mi?"
Bir anda beliren isteğim için Emily kafasını salladı sonra ise bir kere el çırptı.
"Ah! Yaklaşan festival için biraz yeni mücehver mi almak istiyorsunuz?"
"Festival?"
Kafa karışıklığı içinde sorduğumda Emily hemen cevap verdi.
"Bu ülkenin kuruluşunun festivali bir sonraki hafta kutlanacak! Ekselansları veliaht prens döndüğü için bu sefer festival daha büyük bir ölçüde kutlanacak..."
"Veliaht prensten bahsetme."
Sesim hemen soğuyunca Emily'nin hemen nefesi kesildi* ve çenesi kapandı.
(*:hihlemiş)
Veliaht prensin her şeyinden bıkmıştım. Rahatsız olaraktan yüzümü çalışmaya başlamış Emily'ye karşı elimi kaldırdım.
"Şimdi kahyaya git."
"Tamam! Hemen döneceğim!"
Emily gitti ve odanın sessizliği beni selamladı.
Bir parmağımla masaya vurdum ve düşüncelere daldım.
"Yani gelecek hafta festival, ha....."
Oyunda, yakalanması gereken hedeflerinin her biri ile buluşmak için belirlenen bölümler bir sırayla açılır. (Yani diyor ki eğer ilerlemek istiyorsan her karakterle buluşcan diyor, her karakterin konusu bitişik, ilerlemen için her karakterle görüşmen lazım)
Misal, Renald ve Derrick'in rotasından birkaç bölüm oynamalıyım ki veliaht prensin rotası açılsın.
Bu yüzden veliaht prensle buluştuktan hemen sonra Vinter ile buluşmam tuhaftı.
Ama zaten ziyafet gününde buluşmam gereken bir karakterdi bu yüzden şimdiye kadar gelişen hikayede pek bir şey değişmedi.
Şimdi geriye kalan tek hedef Eclise, Vinter'la tanıştıktan sonra gelen şövalye.
Son hedefin malikaneye getirilmesi festival zamanı sırasındaydı.
"Penelope festival esnasında ne yapmıştı....?"
Oyunun zor modunda, sadece dükün eve yeni bir hedef getirdiğinden haberim vardı ve onu hiç görememiştim. Rennald veya Derrick'le 'Birlikte bir Festival Günü' bölümünü oynarken ölmekle meşguldum.
"Onu düşününce yine kanım kaynıyor."
Sonuç olarak, kimseyle bir tane bile sakin bir festival randevum olmanıştı.
Acele edip çekmeceyi açtım ve önceden sakladığım kağıt parçasını çıkardım.
Hızlıca yazımı inceledim ve mırıldandım.
"Dükten önce onu almam lazım."
Veliaht prens tarafından neredeyse öldürüldükten sonra bir karara vardım.
Artık ölmeyi deneyemeyeceğim için bir rotayı hemen temizleyip buradan çıkmam gerekiyordu.
Bunu yapmak için, ilgisinin artması en mümkün olan karaktere odaklanmam gerekiyordu.
"Eclise."
Kağıtta yazan ada bakarken gözlerim parladı.
"Seni seçtim."
***
Son zamanlarda malikaneyi araştırmakla meşguldüm.
Eğer Eckart malikanesi bir kasaba ile aynı büyüklükte deseydim abartıyor olmazdım.
Şövalyeler için çalışma bölümü ve yurtları güzel bir şekilde dekore edilen bahçeden ve büyük bir çim sahasından geçtikten sonra küçük bir ormanla beraberdi.
"Buralarda bir yerde kaçış deliği olmalı..."
Festival gününden önce malikane bölgesinden çıkmak için yapıyordum bunu.
Gerçi bu çok kolay değildi çünkü bu yer çok büyüktü.
Bugün de bir kaçış deliği bulamadığım için halsiz adımlarla bahçeye doğru geri yürüdüm.
Sonra büyük bir ağacın altında kitap okumak için Emily'den çay ve ufak bir atıştırmalık istedim.
Hikayenin zirveye ulaştığı sıralarda arkamda bir hışırtı duydum.
"Emily. Kitap ayracını verir misin?"
Bölümü bitirmeye çok yakındım, gözlerim kitaptayken Emily'nin olması gereken yere elimi uzattım.
Bölümün son sayfasını bitirdikten sonra bile bir cevap gelmedi.
"....Emily?"
Kitabımı kapatıp arkamı döndüm.
"Şimdi.... iyi misin?"
Yanımda olan ve tepside biraz atıştırmalık tutan kişi Emily değildi. Hatta burada görmeyi beklemediğim biriydi.
"Uuhhh..... ."
[İlgisi %8]
Günlerdir görmediğim Derrick'in kafasındaki ilgi barını görünce aptalca bir ses çıkardım.
Onu en son gördüğümde %6'ydı. Arttıran şeyin ne olduğunu bilmiyordum.
Islık sesi-. Çiçeklerden gelen güçsüz bir koku ve soğuk bir meltem benimle Derrick arasında ıslık çaldı.
Saçım önüme düştüğü için bir dakikalığına görüşüm kapandı, buna şükür ki kendime gelebildim.
Ona aptal aptal baktığım için hemen ayağa kalkamaya çalıştım.
'Diğerlerinin yerine bunu getiren o mu olmalıydı!'
"Emily mi böyle bir şey yapmanı istedi?"
"Hayır. Seninle konuşmak istediğim bir şey olduğu için bunu sana kendim götüreceğimi söyledim."
"Benimle mi?"
Penelope'tan ölümüne nefret eden senin, bana söylemek istediğin şey ne ki?
Ama neyi kast ettiğini anladığım için merakım uzun süremedi.
"Geçen gün olanlar hakkında, değil mi?"
Dük ödül bile verip geçmişti ama Derrick kesinlikle bu konuyu koyvermezdi.
'Haa. Hadi sadece dükün önünde yapacağımız özre devam edelim.'
Bir iç çekip kelimelerimi dikkatli seçtim. Sonra bir robot gibi, ruhsuzca bir şeyler geveledim.
"Özellikle yapmamı söylemene rağmen yaygara çıkardığım için özür dilerim."
"..... ."
"Şaşırmış olmalısın, ilk genç efendi. Babamla konuştum ve malikane topraklarında kalıp kendime evde kalma cezası verdim. Eğer daha sert bir cezaya ihtiyacım olduğunu düşünürsen...."
"Öyle değil."
Soğuk bir şekilde sözümü kesti.
"Söyleyeceğim şey bu değildi."
Yüzüne baktığımda hafif bir şekilde kaşlarını çatıyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.