https://novelci.com/ dan oku

9 gün sonra. 

Beastlain yerde yatarak hologram panellerini izliyor, etrafa ağza alınmayacak küfürler savuruyordu. Panelde Jaehwan’ın görüntüsü vardı. 

"Haha... Siktir."

Jaehwan hâlâ kılıcını dövüyordu. 

"Şu küçük piç."

Beastlain, Jaehwan’ın istediği -Ulu Diyar- hakkında neredeyse bir yığın bilgiye sahipti. Bu bilgiler yetiştirme, yetiştirme süreci, [Ürün]ler ya da Hasatçılar hakkında hiçbir şey içermiyordu. 

’Umarım farkına varmaz.’

Şeytan Beastlain. 

Şeytanlar arasında 8152. sırada olan orta sınıf bir şeytandı. 

Materyal Dünya’daki dostları ona [Hilekâr Centilmen] derlerdi. 

Böyle bir ünvana sahip olan bir şeytanın zavallı bir insana karşı bu kadar ter dökmesi utanç vericiydi. Eğer arkadaşları bunu öğrenirlerse gelecek yüzyıllar boyunca bu yüzden onunla dalga geçerlerdi. Hasatçı’dan aldığı mesaj olmasa, işler daha kolay olacaktı. 

[Ürünü öldürme ve gerçek oyuna başlat. Cehennem zorluğundaki ilk nesil bir kuleyi yalnız temizlemek inanılmaz bir başarı. Bu, Ulu Diyar’da bile ender bulunur. Eğer yetiştirme başarılı olursa ultra-özel sınıf bir Ürüne dönüşecek. Eğer yeterince dikkat etmediğin için onun ruhuna zarar verirsen, gelecekte bizimle iş yapmayı unut.]

’Neredeyse başardım... Neredeyse...’

Sonra Beastlain başka bir ekranı açtı. 

[Haberleşme ağı aktif ediliyor: -Küçük Kardeş-]

’Bakalım... Bu sefer hangi videoyu yüklemeliyim? Ah, evet. Buz Ejderhasını öldürdüğü anı yüklemeliyim.’

294. Dünyada kurulan Kabuslar Kulesi, Beastlain için büyük bir kumardı ancak bu sefer karşılığını almış gibi görünüyordu. Eğer hasatı bitirmenin bir yolunu bulursa 4. morta geçmesine izin verilecek ve orta-yüksek seviye bir şeytan olacaktı. 

Böylece [Büyük Kardeş] onu fark edebilir, kamusal yetiştirici olarak bir iş verebilirdi ve o da rahat bir yaşam sürerdi. Neredeyse bundan emindi. Şimdi bile [Büyük Kardeş]in kontrolü altında olan [Küçük Kardeş] haberleşme ağı yüzlerce mesaj alıyordu. 

.. 

[İmha Lordu ’Ziegfried’ videonu beğendi.]

[Altın Lordu ’Ainix’ videonu beğendi.]

[Ölümsüzlük Lordu ’Abraxas’ videonu beğendi.]

[Buz Lordu ’Illiones’ videonu beğendi.]

"HAHAHAHA! Bu Lordlar her yerde!"

Lordlar bizzat kendileri ’Beğeni’ butonuna basmaz ya da mesaj göndermezlerdi. Bunu yapmak için fazla asillerdi. Bunu onların adı altında yapanlar muhtemelen adamlarıydı ama hâlâ çok şey ifade ediyordu. Bu, Lordların kendilerinden mesaj almakla aynı şeydi. Bunun anlamı bütün bu Lordların onun yetiştirmesini gözlemlediği anlamına geliyordu. 

Bu, binlerce yıl içinde yaşanacak en şanslı olaylardan biriydi. 

Dünyayı, 294. Dünyayı bulduğu zaman şanslı olduğunu biliyordu. 294. Dünyada yetiştirmesine tehdit teşkil edebilecek hiçbir şey yoktu. Meleklerden, diğer [Yetiştirici]lerden uzak ve [Büyük Kardeş] ile iletişime geçebileceği bir yer olması hemen çalışmaya başlamak için onay almasını kolaylaştırmıştı. [Büyük Kardeş] onay vermiş, o da hemen [Yaratıcılar]ı aramaya başlamıştı. 

’Onları hatırlamak bile beni öfkelendiriyor... Kahrolası Kabuslar.’

Normalde bu kadar dilenmesi gerekmezdi. Sadece kuleyi kiralayıp işi bitince onlara geri verirdi. Fakat bu defa farklıydı. 

Orta-sınıf bir Şeytan olduğundan alçakgönüllülükle dil dökmüştü ancak üst sınıflara geçebilmek için kendini hazırlaması gerekiyordu. Sınıfı yükseldikten sonra onu küçük düşüreceği için artık kule borçlanmaya devam edemezdi. 

Bir kuleye sahip olmak. Bu, bütün Şeytanların hayaliydi. 

Beastlain en uygun fiyata en iyi kuleyi alabilmek için Kabusların ondan istediği her görevi yerine getirdi. Nihayetinde en iyi kuleyi aldığını sanıyordu.

[Usta] seviyesindeki Yaratıcı Mulack’ın 2. eseri. 

Kule, o henüz gerçek bir usta olmadan önce yapılmıştı ama bu kulenin iyi olduğunu kanıtlamaya yeterdi. 

’Tabii makinelerin ne kadar eski püskü olduğunu saymazsak.’

Diğer taraftan Lordlar, [Ürün]ün [Usta] bir Kabusun yaptığı bir kulede yetiştirilmesinden memnun olurdu. 

Ancak şansı burada tükenmişti. 

294. Dünyanın ırkı onun fark ettiğinden harika [Ürünler] çıktılar. Böyle bir oyuna uzun zamandır hakimmiş gibi çok hızlı adapte oldular. Adaptasyon yeteneği, Ulu Diyar’da daha güçlü olabilmenin anahtarıydı. Beastlain ’İnsanlar’dan başka ırklara da rastlamıştı ancak oyuna bu kadar hızlı adapte olanını daha önce görmemişti. 

’Lordlar buna bayılacak.’

Ancak şansı 77. kata ulaşana kadardı. Anlayamadığı bir şey oldu. [Ürünler]in çoğu 77. katın tuzağına kapıldı. 

Beastlain gördüğü şeye inanamıyordu. 

’Bu nasıl olabilir?!’

İyi fiyata mal olduğunu düşündüğü çoğu [Ürün] başarısız oldu. Beastlain umutsuzluğa kapıldı. 

’Dönüş Taşı mı? Böyle bir şey kulenin el kitapçığında bile yok!’

Jaehwan ile konuşurken [Dönüş Taşı] kasıtlı bir item gibi davranmıştı ama aslında böyle item çıkmasını beklemiyordu. Bu Kulenin yaratıcısı çılgınlığıyla ünlü olduğu için endişeliydi ama böyle garip bir tuzağın var olacağını hiç düşünmemişti. 

İlk başta itemi kaldırmak istedi. Ancak eğer [Hasatçı], -Akashic Kayıtları-ndan Yetiştiricinin daha iyi [Ürün] elde edebilmek için illegal bir şekilde [Ürünler]in yetişimine burnunu soktuğunu fark ederse, bütün itibarı yerle bir olurdu. 

Ürünler, geçmişe geri dönme şansı elde edebilmek için şimdiki zamanlarını ziyan ettiler. 

Ulu Diyar’ın Lordları böyle kaybedenlerden hoşlanmazdı. Savaşın kan gölünde yaşayan büyük varlıklar geçmişi ve geleceği umursamazlardı. Onlar sadece var olmak için vardılar. 

Beastlain, insanların geçmişe dönme çabalarını izlerken hayatının sona erdiğini sandı. 

Artık bu kuleyi almak için girdiği borcu geri ödeyebilmesinin hiçbir yolu yoktu. Uzun bir süre saklanmayı düşündü. Kalan birkaç Ürün vardı ama sayıları kuleyi tamamlamak için yetersizdi. O zaman kulenin zaman hızını maksimuma çıkararak bir Ruh Birası almak için kuleyi terk etti. Sadece bir, iki gün dışarıda takılmayı planlıyordu ancak çok içtiği için birkaç hafta deliksiz uyudu. 

’KAHRETSİN!’

-Ulu Diyar-da geçen birkaç hafta, kulede onlarca yıl geçtiği anlamına geliyordu. Artık içinde hiç [Ürün] kalmadığı kesindi. 

Ama beklenmedik bir şey olmuştu. Yetiştirme hâlâ devam ediyordu. 

Beastlain hızlıca bir hologramdan video kayıtlarını inceledi. 

Geride sadece bir insan kalmıştı. Beastlain hayretler içindeydi. 

[Ürünler], mental durumları bu kadar stresi kaldıramayacağından kulede en fazla 10 yıl geçirebilirlerdi. Ancak bu [Ürün] 30 yıldır hayatta kalmayı başarmıştı, üstelik 99. katı temizlemenin de eşiğindeydi. Ruhunun dengesi bozulmuştu. Beastlain şok olmuştu ve aşırı neşeliydi. 

’İŞTE BU! ARADIĞIM ÜRÜN!’

Cehennem zorluğundaki 1. nesil bir kuleyi tek başına temizlemek. Materyal dünyada duyulmamış bir şeydi. Bu yüzden Beastlain [Ürün]ün şu ana kadar yaptığı bütün saçmalıklara sabretmişti. Bu [Ürün]ün ne kadar yüksek fiyata mal olduğunu söylemeye gerek yoktu. Ona hasar vermeye cüret edemezdi. 

[Ateşin Tanrısı Ignis sana bir mesaj göndermek istiyor. Kabul ediyor musun?]

"Ha? Ignis mi?"

Beastlain şok oldu. 

"Tanrılar da mı?"

Güçlerini arttırmak için [Ürün] isteyen Lordlar gibi, Tanrılar da avatarı olması için [Ürünler]e ihtiyaç duyuyordu. Ancak Tanrıların çoğu Materyal Dünyada [Melek] denilen varlıklarla anlaşmalıydı. Lordlar Şeytanlarla, Tanrılar Meleklerle konuşurdu. Bu yazılı olmayan bir kuraldı. Ancak şu an kırılıyordu. 

[Ignis’ten mesaj almayı kabul ettin]

Ignis: Seni piç, neden bu kadar yavaş kabul ettin? Ölmek mi istiyorsun? 

Beastlain: Bir avatar için fazla kaba değil misin? Kimsin? 

Beastlain sinirlenmişti. Bir tanrının avatarı dahi olsa, davranış tarzı önemliydi. 

Ignis: Benim, seni sikik. 

Beastlain: Eğer söylemezsen kim olduğunu bilemem... 

Ignis: Sikik gözlerin kör mü? ID’yi gördüğünde kim olduğunu anlamıyor musun? 

Beastlain: Dur... Siz Tanrı Ignis misiniz? 

Ignis: Seni küçük sikik Şeytan. Bana meydan mı okuyorsun? 

Beastlain: H-hayır! Asla. Çok özür dilerim Ey Yüce Varlık. 

Ignis: Videonu gördüm. 

Beastlain: G-gördünüz mü? 

Ignis: Bana doğruyu söyle. Yalan söylemeyi aklından bile geçirme. 

Beastlain: Elbette, Yüce Varlık. 

Ignis: Sikik mekanizmayla uğraştın, değil mi? Yoksa sikik bir insan evladı 1. Nesil bir kuleyi yapayalnız nasıl temizleyebilir? Ha? 

Beastlain: Hiçbir şey yapmadım. 

Ignis: Bana sikik yalanlarını anlatma. Hadi... Kimseye söylemeyeceğim. 

Beastlain: Doğruyu söylüyorum. 

Ignis: Siktir! Peki, o zaman onu kaça satarsın? 

Beastlain: S-satmıyorum! 

Ignis: SİKTİR GİT! Ne kadar?! Söyle! Hemen, şu an söyle! 

[Konuşma odası sonlanıyor]

[Ateşin Tanrısı Ignis, sana bir mesaj gönderdi]

[Ateşin Tanrısı Ignis, sana bir mesaj gönderdi]

[Ateşin Tanrısı Ignis, sana bir mesaj gönderdi]

[Ateşin Tanrısı Ignis, sana bir mesaj gönderdi]

[-Küçük Kardeş- kapanıyor]

Beastlain hayretler içindeydi. 

’Lanet olsun. Tanrılar bile onunla ilgileniyor... Ignis...’

Ignis yüksek-sınıf bir tanrıydı. Bu, [Ürün]ün kesinlikle üstüne çok dikkat topladığı anlamına geliyordu. Bu ilgi Beastlan’i neşelendirdi. 

’İşte yarın geldi.’

Sonraki gün, kulenin 100. katında. 

Jaehwan, Beastlain’in verdiği bilgileri baştan sona okudu ve dikkatlice ezberledi. Beastlain sordu, "Bitirdin mi?"

"Evet. Teşekkürler."

Beastlain az kalsın sevinçten haykıracaktı. 

’LANET OLSUN! NİHAYET!’

Sırıtışını zorla gizlemeyi başardı. 

"Bitirdiysen, başlayalım mı?"

"Elbette."

Beastlain havada bir şeye bastı ve tanıdık bir pencere açıldı. 

[Oyunun Efendisi, Öğretici Oyunu bitirmek istiyor. 294. Dünyaya dönebilir ve mevcut anılarınla birlikte gerçek oyuna katılabilirsin. Teklifi kabul ediyor musun?]

[Evet / Hayır]

Jaehwan o anda Ejderha Kılıcını çekti. 

"Ne yapıyorsun?"

"Ne yaptığımı biliyorsun."

-Teklif reddedildi. 

"Şimdi seni avlayacağım."


https://novelci.com/ dan oku
Çevirmen ihtiyacımız vardır, başvurmaktan çekinmeyin. 
https://discord.com/invite/rpAKEfetEh