Zhang Jing gitmişti. Qianye sınıftan çıkarken ellerinde öğretmenin verdiği yeni malzemeler vardı. Zhang Jing'in sınavını geçmek için bir ay içinde çok sık kullanılan bin kelimeyi ezberlemesi lazımdı. Başarısızlığın bedeli on koca kırbaçtı! Qianye kırbaçlamanın Sarı Pınarlar Eğitim Kampı'ndaki tüm öğretmenlerin ortak hobisi olduğunu ancak o zaman anlamıştı. Ancak sonraki eğitim dönemleri yavaşlamadı, çünkü çocukların kelimeleri nasıl anlayacağını öğrenmesi lazımdı. En azından eğitimin süresi ve miktarı değişmemişti. Gece kışlalara dönen Qianye o kadar yorulmuştu ki kemikleri kopuyormuş gibi hissediyordu. Yatağa tırmandığı anda uyuyakaldı. Sabah çanın tiz sesiyle uyandı ve ilk aklına gelen şey, tek bir kelime bile ezberlememiş olmasıydı! Elbette Qianye gibi bir sürü çocuk vardı. Bu nedenle günün eğitimini bitirdikten sonra, gece çocukların çoğu kendilerini uyanık kalmaya ve kavraması çok zor olan kelimeleri ezberlemeye zorlamıştı. Ellinci kelimeyi ezberlemeye çalışırken Qianye daha fazla dayanamadı ve yatağın üstüne yıkıldı. Sonrasında uyuyakaldı. Zaman böyle geçti ve göz açıp kapayıncaya kadar bir aylık zaman hızlıca geçip gitti. Zhang Jing'in ikinci dersinin zamanı geldi ve sınav, ders başlamadan evvel yapıldı. Bir buçuk saatlik uzun sınavda Qianye toplamda bin beş yüz kelime yazmıştı. Bu bir aylık çabasının sonucuydu. Tüm çocukların arasında beşinci olmuştu. Diğer dört çocuk aristokrat ailelerden geliyordu ve bu kelimeleri küçüklüklerinden beri okuyup anlıyorlardı. Qianye'nin daha önceden bu tip bilgilerle karşılaşmamış çocukların arasında ilk sıraya oturacağı barizdi. Sıralamada onun ardından küçüklüklerinden beri bunlara çalışan üç aristokrat çocuğu daha geliyordu. Toplamda on bir kişi Zhang Jing'in sınavından kaldı. "Şimdi sınavımı küçümsemenin bedelini ödeyeceksiniz!" Bunu nazikçe söyleyen güzel kadın gerçekten de bir kırbaç çıkarıp sınavı geçemeyen çocuklara savurdu. Gücü Long Hai'ninkinden bile biraz yukarıdaydı! On kırbaç son derece ağır bir cezaydı. İki çocuk Qianye'nin gözleri önünde ölümüne kırbaçlanmıştı! O zaman Qianye, bu güzel öğretmenin Long Hai'den daha acımasız ve korkunç olduğunu anlamıştı! Bu sınav sayesinde Qianye ve diğer tüm çocuklar, kelimeleri okuyup anlamanın fiziklerini geliştirmek kadar önemli olduğunun farkına varmışlardı. Zhang Jing iki iri yarı adam çağırdı ve hareketsizce yatan iki çocuğu götürmelerini söyledi. Sonrasında ifadesi bile değişmeden tahtaya iki büyük kelime yazdı, "Şafak Savaşı". Zhang Jing bunları yazarken beklenmedik bir şekilde ciddileşti, sesi bile ciddiyetle çıkmaya başladı. "Şafak Savaşı'ndan bu yana çoktan on iki yüzyıl geçti..." Şafak Savaşı Ebedigece Kıtası'nın en alçak noktasında gerçekleşmişti. Aynı zamanda burası insan ırkının devamlılığını sürdürerek her geçen gün güçlenmeye başladığı yerdi. Şafak Savaşı sırasında insan ırkı sahip olduğu her şeyi kullanmıştı; Şafak'ın Karanlık'a karşı son mücadelesi köken gücü, yanan siyah taşlar, buharlı araçlar, gümbürdeyen ateşli silahlar ve koca makinelerle yapılmıştı! Bu büyük, yüz yılı aşkın bir süre boyunca devam etmiş önemli kader savaşı insan ırkının köken gücünü uyandırdığı ve asıl nüfusunun onda dokuzunu kaybederek korkunç bir bedel ödediği savaştı. Ancak gitgide karanlık ırkları yenmeye başlamış ve kölelikten, boyunduruk altında, bir çiftlik hayvanı gibi yaşamaktan kurtulmuştu. Karanlık ırkları Ebedigece topraklarından atmış ve Qin'i, insan ırkının ilk imparatorluğunu inşa etmişlerdi. İnsanlık tarihinde bu büyük ölçülü kader savaşı Şafak Savaşı diye biliniyordu. Bunun sebebi Ebedigece'de yaşıyor olan insanların savaşın sonunda ilk kez şafak vaktini görmüş olmasıydı. O insanların ilk köken gücü Şafak sırasında kurulmuştu ve aralarındaki çizgi olan bu savaşla, Ebedigece ve Şafak'ın iki büyük grubu resmi olarak oluşmuştu. Şafak Savaşı son değil, başlangıçtı. Son on iki yüzyılda insan ırkı yavaş yavaş yeni saldırılar yapmış ve dört yeni kıta fethetmiş, en düşük katmanlı dünyadan orta katmana çıkmıştı. Aynı zamanda üst kıtalara da gözlerini dikmişlerdi. Büyük Qin İmparatorluğu yanında seçkin ailelerin çoğunu götürerek yeni bir kıtaya taşınmış ve daha fazla ulus teker teker oluşmaya başlamıştı. Ebedigece Kıtası Şafak Savaşı'nın yapıldığı yerdi ama doğal yapısı oldukça kötüydü, kaynaklar bir hayli zayıftı ve belli bir süre sonra kocaman, çöp dolu bir dünya haline gelmiş ve yine karanlık ırkların hakimiyeti altına girmişti. Qianye o an bir anda titredi. Hatırladığı kadarıyla o hurdalıktan hiç çıkmamıştı. Ancak güçlü yetişkinlerin karanlık ırkların çeşitli özelliklerini epey övdüğünü hatırlıyordu, bu bir efsane falan değildi. Gerçek, kanlı bir karanlıktı. Ama Zhang Jing'in ses tonu ve ifadesi, onlardan bahsettiğinde çok daha soğuk bir hal alıyordu. Ne ifadesinde, ne sesinde ufak bir sevgi bulunuyordu. Son on iki yüzyılda karanlık ırklarla insan ırkı birbirleriyle savaşmayı hiç bırakmamıştı. Savaşlar her kıtada, sınırların birleştiği her yerde sürekli gerçekleşiyordu. Bin yıl geçmiş olsa da kan ve nefret çok fazlayı. Ebedigece toprakları bu savaş alanları arasında eksik olmuyordu. Aslında göze bile çarpmayan en çok savaşın yapıldığı yerlerdendi. Ders bittiğinde Qianye kalbinin daha önce hissetmediği, açıklamasını yapamadığı bir şeyle ağırlaştığını hissetti. Çocukların geri kalanı da genel olarak aynı şekilde hissediyordu. Hala küçüklerdi ve tarihin ağırlığını kavrayamıyorlardı. Sınıftan çıktıklarında talim alanlarına doğru adeta uçtular. Geç kalırlarsa üç kırbaç daha yerlerdi. Hayat bir kere daha normal akışına döndü. Daha kimse fark etmeden, göz açıp kapayıncaya kadar yarım yıl geçti. Qianye'nin fiziği ciddi ölçüde büyümüştü. Yarım yılda on santim uzamıştı. Bu konuda katı ve sistematik eğitimin dışında kampın yemekleri de önemli bir etkendi. Çocukların yiyecekleri epey besleyiciydi. Bazı yemeklerin karanlık ırklardan doğrudan alındığı bile oluyordu. Dahası, her gün çorbalarının içine küçük miktarda özel bir ilaçtan konuluyordu. O vücutlarının potansiyelini hızlıca ortaya çıkarabiliyordu. Qianye günlerinin hiçbir şey değişmiyormuş gibi tekrar ettiğini hissediyordu. Tek değişen çevresindeki çocukların sayısıydı. Qianye ve diğer çocuklar artık elli bile etmiyordu ve yeni bir grupla birleştiler. Yeni gelenlerin yaşları değişiyordu ve sayıları elli civarıydı. Qianye ile ortak sahip oldukları tek şey fizikleriydi, aşağı yukarı aynılardı. Yarım bir yıl daha geçti ve Qianye'yle birlikte kalan çocukların sayısı yine ellinin altına indi, yeni bir grupla daha karşılaştılar. Qianye o zaman çevresindekilerin sayısı ortalama yüz olduğunda bir grup olarak görüldüklerini öğrendi. Sayılarının yarısını her kaybettiklerinde yeni bir ellilik grup geliyor ve tekrar yüze ulaşıyorlardı. Bu eklemelerin olayı güçlerinin benzer olmasıydı, gelen elli kişi buna göre seçiliyordu. Qianye eğitim kampında bir yıl geçirdikten sonra bir gün, tüm çocuklar bir anda talim alanına çağırıldı ve uyumlu bir düzen içinde emirleri beklemeye başladılar. Qianye beklerken önemsiz hareketlerin bile büyük kırbaç cezalarına yol açabildiğini bilse de, etrafına bakmasına yönelik içinde güçlü bir dürtü oluştuğunu hissetti. Hızlı ve gizli hareketlerle sağına ve soluna baktı ve eğitmen başka yere bakıyorken hızlıca normal pozisyonuna döndü. Bu basit ve küçük bir hareket olsa da kalbinin hızlanması için yeterli olmuştu. Çünkü Qianye aniden buradaki herkesin arasında yüzlerini tanıdıklarının otuzu bile geçmediğini fark etmişti! Buraya ilk adımlarını birlikte attıkları yüz çocuğun arasından yetmiş kadarı bu dünyadan sonsuza kadar ayrılmıştı. Tam o zaman, Qianye aslında vadinin girişindeki o iki kelimenin anlamını tam olarak kavradı. CEHENNEME HOŞGELDİNİZ! Long Hai çocukların önünde belirip aralarında soğuk bakışlarını gezdirdi. Tek gözü daha da keskinleşmiş gibi görünüyor olsa da tüm çocuklar, bakışlarına korkusuz ve cesaretli bakışlarla karşılık veriyordu. Bu çocukların cesareti o cehennem gibi geçen bir yıllık eğitimin ardından çoktan gelişmişti. Long Hai tatmin tatmin konuştu, "Çok iyi! Çöpler temizlendikten sonra kalanlar sonunda yeterli görünmeye başlamış. Ancak..." Uzun bir duraksamanın ardından Long Hai anlamlı bir tavırla gülümsedi. "İyi haber, ilk testi geçip ciddi gelişiminize başlayacak olmanız. Artık küçük meselelerden ötürü cezalandırılmayacaksınız. Elbette emirlere itaat etmemeniz konusunda hiçbir şey değişmedi. Kötü haber ise gerçek eğitiminizin henüz yeni başlıyor olması!" Long Hai grupta bir ileri bir geri volta atarken, gümbürdeyen sesi çocukların kulaklarında durmaksızın çınlıyordu. "Önümüzdeki birkaç yılda gerçek gelişiminiz başlayacak! Köken gücü gelişimi! Birini en direkt ve etkili yolla öldürmeyi öğreneceksiniz. Karanlık ırkların her türlüsünü kendi ellerinizle öldürme şansına sahip olacaksınız. Elbette öldürülme ihtimaliniz de yüksek, bu nedenle iyi dua edin, küçük yoldaşlarım! Son olarak size söyleyeceğim; burada duran herkesin arasından sadece şanslı bir çeyreğin buradan canlı gidebilecek olmasıdır!" Son cümlesi oldukça korkunçtu, ama Qianye bunun kalbini etkilemesine izin vermedi. Kontrolü dışındaki şeyler hakkında endişe etmemeyi öğrenmişti. Şansı ne kadar az olsa da Qianye var olduğu müddetçe gücü için savaşıp her şeyi yapacaktı. Azim ve odağı olmasa o hurdalıkta ağır yaralanmış küçük çocuk toprak olalı uzun süre geçmiş olurdu. Long Hai koca ellerini salladı ve birkaç iri yarı eleman gelip tüm çocukların ellerine yeni malzemeler bıraktı. En üstte kalan bir defterin üstüne büyük büyük "Savaşçı Tertibi" yazılmıştı. Yazı oldukça sert görünüyordu, kalemin her inişi anlaşılan bir kılıç gibi keskindi! Qianye'nin genç kalbi bu küçük, ince kitaba bakarken aniden kaderinin değiştiğini hissetmişti! Çocuklar sınıfa götürüldü. Platformun üstüne çıkan, Savaşçı Tertibi'ni öğretmekten sorumlu kişi Zhang Jing'den başkası değildi. Bu güzel kadının dış görünüşünün altında sıra dışı bir güç yatıyordu. Aslında Qianye Long Hai'nin Zhang Jing ile hiçbir zaman çok yakın yürümediğini fark etmişti. Aralarındaki mesafe yaklaşık beş metre kadar oluyordu ve bu mesafenin korkudan kaynaklandığını şimdi anlıyordu. Zhang Jing gözlüğünü yukarı itti. Büyük göğüsleri bu küçük hareketten ötürü şiddetle sallanmıştı. "Bu Savaşçı Tertibi'dir. Ölüme giden askerlere münhasır hazırlanmış bir gelişim tertibidir!" Qianye onun söylediklerini duyunca epey şaşırdı. Bu eğitim kampı hurdalıktan çok daha ölümcül olsa da normal bir topluluk olarak görülebilirdi. Qianye çeşitli öğrencilerle bir hayli kısıtlı olsalar da girdiği iletişimler sayesinde biraz sağduyu kazanmış ve doğal olarak eğitim kampının onlara önemli miktarda kaynak yatırımı yaptığını görmüştü. Sarı Pınar'da ölüm riski epey yüksekti. Yüz kişiden sadece bir kişinin buradan canlı çıkabileceği söyleniyordu. Bu da o doksan kişiye yatırılan kaynaklarına da yok olduğunu, yani boşa gittiğini gösteriyordu. Onları yetiştirmek için bu kadar çaba harcadıktan sonra onlara gerçekten de savaşta ölüme giden askerler için yapılmış bir gelişim tertibi mi veriyorlardı? Birçok kişi Qianye ile aynı düşünceleri paylaşıyordu. Zhang Jing çocuklardaki ifade değişimlerini kaçırmadı. Hemen soğukça güldü. "Ölüme giden askerler küçültücü bir terim değildir! Aslında sayısız insan, isteseler bile ölüme giden askerler olabilecek niteliğe sahip değildir. Sadece buradan tek parça halinde çıkan sizler savaşta ölüme gidebilecek askerler olmaya layık olursunuz! Üç ayda köken gücü eğiliminizi geliştirmeyi tamamlamanız ve bir yılda bir köken gücü düğümünüzü tutuşturmanız gerek! Başarısız olursanız..." Zhang Jing aniden dudaklarını yalayıp nazikçe konuştu, "Cezalandırılmanız gerekir..."
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.