Zhang Jing gülümsemiyorken tarih kitaplarından çıkıp canlanmış asil bir hanımefendi gibi görünüyordu. Ancak güzel ifadesiyle tarifsiz bir cazibe taşıyordu. O anda sesi ve hareketleri son derece baştan çıkarıcıydı ve sınıftaki bazı büyük çocukların kalp atışlarının hızlanmasına neden olmuşlardı, ancak garip işlerden sorumlu iri yarı elemanların yüzlerinde korkulu ifadeler vardı. Long Hai'nin ifadesi bile garipleşmişti. Qianye, sınavını geçemedikleri için öğretmenin ölümüne dövdüğü iki çocuğu hatırladı. Bir soğukluğun içinde yayılmasını engelleyememişti. Zhang Jing köken gücü gelişiminin arkasındaki teoriyi ve Savaşçı Tertibi'ni öğrenmeye başlamanın yolunu açıkladı. İnsan vücudunda dokuz büyük köken düğümü vardı. Bu düğümlerin üçü göğüste, midede ve alında yer alıyorken diğer altısı kol, bacak ve diz gibi bölgelerdeydi. Köken düğümleri köken gücünü depolayıp kullanmanın en önemli kısmıydı. Tüm insan tarihi savaştan oluştuğundan şu anki, en sık kullanılan güç sıralaması epey askerileşmişti. Kişi ilk köken düğümünü tutuşturduğunda resmi olarak Savaşçılar kademelerine girer ve birinci kademedeki bir Savaşçı olurdu. Her tutuşturma bir kademe ilerlemek demekti. Dokuz düğümü de tutuşturduktan sonra Savaşçı ilk tıkanıklığını geçmek için fırsata sahip olurdu ve tüm düğümlere başarıyla erişmek bir köken anaforu düzeniyle sonuçlanırdı. Bu komple yeni bir seviyeye geçiş demekti! Kişi artık karanlık ırkların üyeleriyle kafa kafaya savaşabilir ve gerçek bir elit sayılırdı. Savaş alanına adım attığı anda imparatorluğun güç kaynaklarından birisi haline gelir ve bir Şampiyon olarak çağrılırdı. Savaşçı Tertibi imparatorluk ordusunun temel gelişim sanatı olduğundan bir hayli sert ve güçlüydü, isminin epey yerinde olduğunu gösteriyordu. En iyi özelliği hızlandırılmış bir gelişim olmasıydı. İlk düğüm başarıyla tutuşturulduktan sonra kişinin vücudundaki köken gücü gelgit dalgaları gibi ilerlemeye başlar ve diğer köken düğümüne devamlı olarak çarpardı. Diğer asil ailelerin gizli sanatlarına kıyasla Savaşçı Tertibi kişinin gelişimin baştaki evrelerini hızla aşmasına izin veriyordu. Geliştirici asıl potansiyelinin koyduğu sınırları bile bu şekilde aşabilirdi. Ancak eksisi de epey büyüktü. Köken gelgiti o kadar güçlüydü ki geliştiricinin vücuduna bile zarar verebilirdi. Kişi Savaşçı Tertibi'ni ne kadar çok geliştirirse alacağı hasar o kadar fazla oluyordu. Bunun sonucu da Savaşçı Tertibi ile bugüne kadar kimsenin Şampiyon kademesine yükselememiş olmasıydı. Eğer daha çok ilerlemek isterlerse gelişimlerinin ileri aşamalarında gelişim sanatlarını değiştirmeleri gerekirdi. Savaşçı Tertibi'nin ölmeye giden askerlerin sanatı olarak bilinmesinin sebebi tam olarak buydu. Ancak Zhang Jing'in de daha önce bahsettiği gibi, statülerden bağımsız şekilde Savaşçı Tertibi gelişimi yapan kişilerin bunu yapmak için önemli sebepleri olurdu. İnsanların çoğu dokuz kademeyi aşacak kadar bile yaşamazken, endişe etmenin anlamı neydi? Biri dokuz kademeyi aşıp bir Şampiyon olacak yeteneğe sahipse, bu kişi doğal olarak sonsuz fırsata sahip olurdu. Nereye giderse gitsin büyük bir güçten teklif alırdı. Böyle insanların gelişimin ileri aşamalarına yükselmek için gereken kaynaklar konusunda endişelenmeye ihtiyacı olmazdı. Qianye biraz düşününce, kendisinin ve grubunun eğitimin ilk yılında her türlü fiziksel gelişime maruz bırakıldıklarını fark etti. Sadece kuvveti yerinde, sağlıklı bir beden güçlü ve şiddetli Savaşçı Tertibi'ne dayanabilirdi. Bugünden itibaren Qianye'nin günlük programına iki saat ek gelişim eklenmişti, bir saat akşam, bir saati gece vakitlerindeydi. Ancak fiziksel eğitim ve bilgi ustalığına ayrılan zaman biraz bile azalmamıştı. Yeni düzenlemeleri duyan, bir yıl boyu bu zorlu eğitimden sağ çıkmış çocukların yüzleri bir hayli düştü, neşelerini kaybettiler. Akşam vakti bu öğrenciler kamptan çok uzak olmayan küçük bir vadiye götürüldü. Vadinin merkezinde buharı bol kaplıcalar vardı. Onlarca metalik boru kaplıcaların bir ucuna gömülürken diğer uca borular kıvrımlı bir şekilde eklenmişti. Bu kocaman, çapları bir metreyi geçen borular örümcek ağları gibi tüm vadiye yayılmıştı. On metrelik, ne işe yaradığı belli olmayan makineler bu boruların arasında duruyordu. Bu makinelerin koruyucu bir dış katmanları yoktu ve dıştan görünen en küçük çark bile bir metreden büyük bir çapa sahipti. Yoğun ve iletken kemerler ve metalik zincirler onları tutuyordu. Bu makinelerin çevresine bir sürü uzun, metal odalar inşa edilmişti. Bu odaların dış duvarları sarı sarı parıldıyordu. Bakırla kaplanmış gibi görünüyorlardı ve azıcık bile paslanmamışlardı. Çocuklar birkaç gruba ayrıldı, her odaya on kişi giriyordu. Bu uzun odaların iç kısmında birkaç küçük oda daha vardı. Çocuklara verilen gelişim odaları bunlardı Gelişim odaları epey dar ve küçüktü, duvarları şaşırtıcı şekilde kalındı. Odaların içi bakır küfleriyle doluydu. Her odanın zemini bakır dikenli tellerden oluşuyordu ve boşlukların altında dipsiz bir kara delik vardı. Emirlere uyarak Qianye küçük bir odaya girdi. Oda boştu, hiç eşya yoktu. Sadece kapının yanındaki köşede küçük, deriyle sarılmış bir kabin vardı. Qianye gömleğini ve pantolonunu çıkarak kabine yerleştirdi. Biraz çevreyi inceledikten sonra bağdaş kurup dik oturdu, tam da eğitmenin daha önce yaptığı gibi yaptı. Oturmasının hemen ardından odanın kapısı dışarıdan kapatıldı. Koyu tenli, üstü çıplak bir köle duvardaki bakır kapıyı açarak içeri geldi. Ağır görünen siyah bir odun parçasını ateşe verdi ve açıklığa attı. Başından sonuna kadar siyahi köle hiçbir şey söylemedi. Çıkarken kapıyı sıkıca kapattı. Sert sert çalan bir zil sesinin ardından gelişim odasının kapısı hafifçe sarsıldı. Odanın dışında makinemsi gümbürtüler vardı. Bir süre sonra dört duvar ve tavandan bir hayli sıcak buharlar fışkırıp tüm odada yayılmaya başladı. Küçük bir duman parçası duvardaki yarım insan uzunluğunda olan bakır duvardan içeri sızdı. Uzun, süzgün duman buharla dolu odada net görülebiliyordu. Yavaş yavaş etrafa dağıldı ve buharla birleşti, sonrasında odayı tuhaf bir koku kapladı. Nem bir hayli yükselirken küçük odanın içi biraz boğucu olmuştu. Qianye içgüdüsel olarak derin nefesler alıyordu ve aniden enerjik hissetti. Bir şeyin hararetle odadaki havayı karıştırdığını hissedebiliyordu. Kızıl ay gecelerinde üstüne damlayan mavi yağmur damlalarına benziyordu bu, ama farklıydı. Bu köken gücünün tınısıydı! Qianye keyiflenirken aceleyle kendini sakinleştirdi ve içinden Savaşçı Tertibi'ni düşünmeye başladı. Beklediği gibi, vücudunun içinde bir şey uykusundan uyanmış gibi hissetti. Havadaki köken gücü daha da canlandı ve zamanla, görünmez bir güçle çekiliyormuş gibi vücuduna girmeye başladı. İki saat hızlıca geçti ve net bir zil sesi tüm vadide yankılanarak çocukların meditasyonlarından sıyrılmasına neden oldu. Qianye yavaşça gözlerini açtı ve kalbinde inanılmaz bir pişmanlık hissetti. Sadece bu gece bile ciddi ölçüde bir köken gücü yoğunlaştırmayı başarmıştı. Aslında bir hayli az olarak görülebilirdi, farkına varılması bile güç bir şeydi, ama Qianye'nin neşeyle çılgına dönmesini sağlamak için yeterliydi. Savaşçı Tertibi'nin tasvirinde ilk günde köken gücünü gerçek bir şekle sokması, kullanıcının yeteneklerinin bir hayli iyi olduğu anlamına geliyordu. Yüksek seviyeli Savaşçıların yanına gitmeyi, yedinci kademeyi ya da üstünü umabilirdi. Bakır kapının içindeki tütsü yanmayı bıraktı. Artık yaydığı bir koku yoktu. Oda buharla dolu olsa da Qianye'nin köken gücü farkındalığı yavaşça belirsiz, bulanık bir hal almıştı. Ders bitmişti. Makinelerin gümbürdeyen sesleri aniden odanın içinde yankılandı. Duvarlar sarsılmaya başladı ve dikenli tel zeminin altından korkunç bir vakum odanın içindeki her şeyi çekmeye başladı. Odayı kaplayan buhar bir anda ortadan kayboldu. Sonrasında, menteşe ve çarkların çatırtılarıyla birlikte gelişim odasının ağır, bakır kapısı yavaşça kaldırıldı. İç çamaşırlarının hala ıslak olmasından hiç endişe etmeyen Qianye, gelişim odasından çıkmadan evvel olabildiğince hızlı giysilerini üstüne geçirip belirtilen alana doğru koşturdu ve güzelce düzene girdi. Long Hai tekrar ortaya çıktı ve hesaplamacı, zalim gülümsemesini yüzüne yerleştirirken konuştu, "Hepinizin ders esnasında 'Kızıl Kan Desteği'nin faydalarını deneyimlediğine inanıyorum." "Bu minik ve küçük parçanın..." diyerek serçe parmağının boyutunu gösterdi ve sırıttı, altın ve gümüş dişleri soğuk parıltılar saçtı. "Ondan fazla insanın hayatına eşdeğer olduğunu bilmeniz gerekiyor!" Qianye o odun parçasının sıradan bir şey olmadığını başından beri biliyordu, ama o kadar değerli bir şey olduğunu düşünmemişti. Bununla birlikte, "ondan fazla insanın hayatı" derken normal kalitedeki hayatlardan bahsediliyordu. Qianye gibi hurdalıkta büyümüş on çocuk tek bir gümüş parçası bile etmeyebilirdi. Lin Xitang'la karşılaşmasından önce Qianye toplamda iki bakır para görmüştü. Bunlardan birinin de köşesinde bir eksik parça vardı. Daha önce bir tane bile gümüş para görmemişti. Long Hai bir anlığına duraksadı ve aniden sesini yükseltti, adeta kükredi, "Şu andan itibaren böyle lüksleriniz olmayacak! Önümüzdeki haftadan itibaren her talim dersi performansa göre işaretlenecek ve bir hafta sonra bir sınav olacak! Ortalamanın altında bir kademede olanlara 'Kızıl Kan Desteği' verilmeyecek, üst yarı ise iki kat 'Kızıl Kan Desteği' alacak. İlk ona girmeyi başaranları tebrik edeceğim, çünkü onlar üç parça 'Kızıl Kan Desteği' ile ödüllendirilecek!" Çocukların yüzü değişti. Dikkatle diğer çocukların yüzlerine bakmaya başladılar. Birkaç bakış Qianye'yi geçip diğerlerinin üstüne indi. Qianye pek hatırlanacak birisi değildi, önceki eğitimlerde sıralaması hep aşağıdaydı. İlk hafta hızlıca geçti ve haftanın sonunda Qianye yetmiş beşinci yeri aldı. Bu bir hafta boyunca "Kızıl Kan Desteği'ni alamayacağı anlamına geliyordu. Sonuçların duyurulduğu gece gözüne uyku girmedi. Talim derslerine kafa yormaya başladı. Savaşçı Tertibi'nin şu anda kademelendirilmesi gerekmiyordu ve Qianye Zhang Jing’in verdiği, bilgiye yönelik derslerde hep en iyiler arasına giriyordu. Ancak kalan dersler fizikseldi ve Qianye diğerlerine göre hep biraz kötüydü. Duvara yaslanmış, başının üstündeki tavana bakıyordu. Göğsündeki koca yara izine usulca dokundu. Hurdalıktaki yıllarında cebelleştiği yetersiz beslenme eğitim kampının yemekleriyle tamamen düzeltilmiş olsa da, kendini bildi bileli orada olan o yara, normal çocuklardan aşağıda olmasının asıl sebebiydi. Qianye şu anda Gu Tuohai'nin daha önce söylediği bazı şeyleri anlayabiliyordu. Bu yara izi yüzünden zorlanıyordu. Yorucu eğitimlerin her birinde yara izi acıyor, dayanıklılığını ve gücünü düşürüyordu. Qianye'nin her zamankinden daha inatçı olmasının sebebi bir hayli çaba harcaması ve ter dökmesiydi, ancak bu şekilde eğitimine devam edebiliyordu. Ancak şimdi o yeni kural belli ki gruplarının yarısını törpüleyecekti. Kızıl Kan Desteği çok büyük bir fark yaratıyordu. Fark böyle birikmeye devam ederse ilk ve son yarı arasındaki fark gittikçe büyüyecekti. Qianye birçok şey düşünürken sonunda uyuyakaldı. Pes etmek aklına gelmemiş tek şeydi. Dayandığı sürece yarını görebilirdi. Karanlığın içinde parıldayan küçük bir ışık vardı ve hep orada olacaktı, hiçbir zaman uzandığında ulaşamayacağı bir yere gitmeyecekti. Qianye dezavantajını yavaş yavaş alaşağı edebilirdi. Her derste her konuda hayatı pahasına savaşacaktı! O hafta Qianye elinden geleni yaparak eğitimlere devam etti ve sonuç olarak sıralaması yükseldi. Ancak sadece bir sıra yükselmişti. Bir hafta daha geçti ve Qianye 70'i geçip 69'a yükselmeyi başardı. Ancak üçüncü hafta kendini fazla zorlayıp hasta oldu ve sıralaması anında 93'e indi. Dördüncü haftadan itibaren kader tanrıçası Qianye'nin mücadelesini ve sıkı çalışmasını görmüş olacaktı ki, bilgi temelli derslerin miktarı aniden yükseldi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.