Yukarı Çık




50   Önceki Bölüm 
           
.

.

.

Bir bal damlası!

Oyuncular için Seviye Atladın kelimesine eş değerdi. Gelen kargonun birisine kapıyı beklentiyle açtırmasına benziyordu.

Birisi bir Lucky Drop'u tatmadan önce köpek gibi canavar avlamak zorundaydı. Başka bir yolu yoktu. Köpek gibi canavar avlamak fazlasıyla yeterli bir yöntemdi.

Kiyaa!

2 metrelik kızıl kertenkele kafalı bir iskelet delici bir çığlık attı. Kertenkele kafalı iskelet her iki elinde de harlanan alevler taşıyordu.

Bu iskelet, kertenkele sihirbazı iskeleti kullanılarak yapılmış İskelet Büyücüsüydü. Ellerindeki alevler birer el bombasını andırıyordu, dosta güven düşmana korku veren sesi; müttefiklerini uyarırken ellerindeki alevleri tedbirsizce fırlatıyordu.

Hedefse...

10 metre ötede savaşan seviye 60 canavarın, Kılıç Maymununun kıçıydı.


Kiii!

Kıçı alevli meyve tabağı gibi tutuşan Maymun kulak delici bir feryat koparttı. Yine de durmaya niyeti yok gibiydi. Alevlerin vahşice bütün vücudunu sardığını düşünürsek bu hiç te şaşırtıcı değildi.

Bu gerçektende birisini gece boyu uykuya dalmaktan alıkoyacak insanın kanını donduran bir feryattı.

Bununla birlikte böyle bir feryat, çevresini hiç mi hiç etkilememişti.

Clang!

Başka bölgelerden daha fazla Kılıç Maymununun gıcırtılı kılıç sesleri yankılandı.

Farklı türden iskelet savaşçıları sürekli olarak Kılıç Maymunlarıyla kılıçlarını çarpıştırıyordu. Maymunların acı dolu ciyaklamaları ve çarpışan kılıçların metalik sesleri tek bir Kılıç Maymununun kan donduran feryatlarını kolayca perdeledi.

Ancak, kendisini ayırt eden bir ses vardı.


Whoosh!

Bu kolunu bir kırbaç gibi sallayan ve 1,30 luk Kılıç Maymununu terbiye eden Golem’in sesiydi.

Boom!


Kılıç Maymunu balon patlamasına benzer bir sesle bir ağacın gövdesine doğru fırlatıldı. Bu herhangi bir ses çıkartmadı. Sadece Kılıç Maymununun kırılan kemiklerinin sesleri duyulabiliyordu.

Golem sanki saldırısından tatmin olmuşçasına başını çevirdi ve yere yapışan Kılıç Maymununa doğru baktı.

Kiikii!

O sırada, Golem’in az önce öldürdüğü maymunun arkadaşı gibi görünen bir diğer Kılıç Maymunu golemin üzerine sıçradı ve kılıcıyla kesme hareketleri gerçekleştirdi.

Golem kilden oluştuğundan üzerindeki kılıç izi açıkça görülüyordu. Golem bakışlarını üzerinde bir kılıç izi bırakan Kılıç Maymununa çevirmekte birazcık geç kalmıştı.

Aslında, Kan Goblini İskelet savaşçısı da Golemden önce davranmıştı. Diğer İskelet savaşçılarının herhangi birinden daha hızlıydı. Hyrkan'ın verdiği lanetli hançerle birlikte Kılıç Maymununa doğru koşmuştu, sonraysa onu Maymunun sırtının ortasına mıhladı!

Kılıç Maymunu inledi.


[Kılıç Maymunu İblis Lanetine yakalandı.] [İblis Laneti beceri yeterlilik derecesi D ye yükseldi]

İnlemenin sonucunda Hyrkan'ın önünde bir bildirim penceresi belirmişti.


Ancak, Hyrkan bunu görmezden geldi. İskelet kostümü içerisindeki Hyrkan bütün konsantrasyonunu savaş alanını kontrol altına almaya odaklamıştı. Böyle şeylerle dikkatini dağıtamazdı.


‘Sağ kanadın yardıma ihtiyacı var.’


Hyrkan ön saflarda savaşmıyordu. Savaşa destek olarak katılıyordu. Bir yerde 1e 1 savaş gördüğünde, oraya gider ve 2’ye 1, bir durum avantajı yaratırdı. Bir iskelet savaşçısının 2 maymunla karşı karşıya kaldığı bir durumdaysa da, 1 tanesinin aggrosunu çeker ve 1e 1 savaşırdı.

‘Sol kanada bir kez saldırmalıyım.’

Pek agresif sayılmazdı. Yardım ederken bile kılıcıyla 1 veya 2 hamleden fazla yapmazdı. Tabi ki tam güçlü bir büyücünün hamlelerininde etkileyici bir şey olduğu düşünülemezdi. Gücü ve etkisi gün gibi ortadaydı.

‘Hadi şunun kıçına tekmeyi basalım!’


Hyrkan çabucak bir Kılıç Maymununun sağ tarafından yaklaştı ve sağ bileğini çekti. Kılıç tutan eli kısıtlandığı sırada bir iskelet savaşçısının koluna doğru savurduğu kılıcıyla yüzleşti.

Puhat!

Kolu anında kesildi.

Hyrkan kesik kolu basitçe kenara fırlattı ve dinlenmeksizin kılıcını saplamaya başladı. Sanki hareketlerini kopyalıyormuş gibi iskelet savaşçısı da birebir aynısını yapmaya başladı. Biraz sonra Kılıç Maymununun vücudu annesinin bile tanımayacağı noktaya kadar deforme olmuştu.

Yavaş yavaş başlangıçta ortalığı dolduran sesler kesilmeye başladı.

Hyrkan etrafına baktı.

‘Bu 200. müydü?’

Hyrkan'ın Lucky Drop için avladığı canavarlar Bulkas Sıradağlarının Kılıç Maymunlarından başkası değildi. Yakında bölgedeki en popüler yaratık olacak olan canavardı. Kemikleri ve derileri işe yaramaz olmasına rağmen, düşürdükleri Kılıç Parçası adlı materyal seviye 50 normal dereceli iyi ekipmanların yapımında kullanılıyordu.

Aynı zamanda Kılıç Maymunları küçük boyutlu canavarlar arasındaydı. Büyük sürüler halinde yaşadıklarından, küçük gruplardayken oldukça zayıflardı. Avlaması kolay olan canavarlardan biriydi ve birçoğu tek seferde avlanabilirdi. Dahası, şu anda Bulkas Sıradağlarında pek fazla insan yoktu. Birçoğu hala Kılıç Maymunlarının gerçek değerinin farkında olmadığından, Hyrkan bundan tek başına faydalanıyordu.

Tabii ki, Hyrkan’ın hedeflediği şey Kılıç Maymunlarından düşen kılıç parçaları değildi.

‘Keşke Kılıç Maymunu mücevheri düşseydi.’

Hyrkan’ın amaçladığı şey Kılıç Maymunlarının düşük düşme oranı olan üretim mücevherini düşürmekti.

Hyrkan’ın bunu yapmaktaki asıl hedefi de bu mücevherle nadir bir ekipman yapmaktı.

Diğer bir deyişle, üretim mücevheri bulur bulmaz bu lanet maymunlarla olan işi biterdi. Kılıç Maymunları şüphesiz avlamak için iyi canavarlardı, ama bu sadece ortalama oyuncular için geçerliydi. Bunu yapmak Hyrkan için aşırı kolaydı. Şu anki savaşta bunun kanıtıydı.

Hyrkan ve çağrıları, 13 Maymunluk bir grupla savaşmaya başladı, ve savaş 10 dakika bile sürmedi. Bu noktada, Hyrkan’ın savaş gücü zaten seviyesini aşmıştı. Seviye atlama hızını maximize etmek için, daha yüksek seviyeli canavarları avlamak zorundaydı.

Yani problem Hyrkan’ın 200 civarı maymunu geberttikten sonra bile mücevher düşürememesiydi. Düşme oranı yaklaşık %1 olduğu için hala düşürememesi çok rahatsız edici bir durumdu.

‘Nolur düş artık, nolurrrr. Sonsuza kadar bu piçlere soykırım yapmaya devam edemem.’

Hyrkan Kılıç Maymununun derisini yüzdüğü sırada, gazinoda jackpot bekleyen ateist misali ellerini semaya açtı ve dua etti.

Derisini yüzmeyi bitirdiğinde, maymunun vücudu erimeye başladı, biraz sonraysa, geriye kemikleri, derisi ve kılıcı kaldı. Hepsini üretim sikkelerine dönüştürdükten sonra etrafı pürdikkat aramaya başladı.

‘Hadi yavrum lütfen benim için parla, babacın için parla.’

Ancak, Hyrkan mücevheri bırak bir bok parçası bile bulamadı.


“Lanet, maymununa da dağına da hepsine lanet olsun!”


Hyrkan en sonunda patlamıştı.


“Neden lan neden? Neden ben?”

Hyrkan yanındaki ağacın gövdesini yumrukladı. O sırada, Çeşitli tipteki iskelet savaşçıları ve golemi sessizce ona bakıyordu.

Eğer koşullardan tamamen bi haber birisi bunu görseydi, kesinlikle videoya çeker ve ' Warlord'un Delisi' başlığıyla YouTube a yüklerdi.

‘Nasıl ya nasıl, nasıl bu kadar çok geberttikten sonra bile hala mücevher olamaz?!’

Ancak, eğer birisi durumu bilseydi, şüphesiz Hyrkan’ın ne hissettiğini anlardı.
200 Kılıç Maymunu avlamıştı. Bu ufak bir rakam sayılmazdı. Sürüler halinde yaşamalarına rağmen, bu onların tek bir yerde öylece ölmeyi beklediği anlamına gelmiyordu. Ormanın bilmem nerelerine dağılmış haldelerdi, ve onları bulup savaş için uygun bir yere çekmenin aldığı zamanda haliyle ufak değildi. Hyrkan zaman zaman güçlü canavarlardan kaçmak zorunda bile kalmıştı. Bunlarla birlikte Kılıç Maymunlarını avlamaya başladığından bu yana 6 saat geçmişti.

Dahası, hala bir mücevher bulamamıştı. Bu onu nasıl delirtmezdi.

‘Benim şanssızlığım mı?’

Genellikle, 100 öldürmeden sonra kesin düşen mücevher, ne hikmetse 200 tane öldürmesine rağmen düşmemişti. Bu durumdan kim kıllanmazdı ki?


Basitçe söylersek bu onun ölümüne şanssız olduğu anlamına geliyordu.


Bir çok durumda, böyle kötü bir şansı varsa o, gün için avlanmayı bırakırdı.

“…Hayır, hayır, kesinlikle koca bir hayır!”


‘Zaten çok fazla öldürdüm. Bir sonraki bir tane düşürmeli.’

Şimdiye kadar düşmediyse, yakında düşecekti!

Birçok oyuncuyu tuzağa düşüren basit bir zihin oyunuydu. Onlar için bu somonların yumurtlamak için akıntıya karşı yüzmeleri gibiydi.

Hyrkan başını kaldırdı.

'Bir grup daha ve sonra bırakacağım.’


Hyrkan kararını vermişti.


Tabi ki bu karar hiç de iyi sona ermeyecekti.

★★★

[Seviye Atladın.] [‘Kılıç Maymunu Kasabı.’ Unvanını aldın.] [Deri Dikme becerisi yeterlilik derecesi D' ye yükseldi.]

Seviye atladı.

Bir unvan kazandı.

Hatta becerisi bile derece atladı.

Çoğu Warlord oyuncusu bu durumda keyiften dört köşe olurdu.

‘Nolur bu sefer, nolurrrr.’

Ancak, Hyrkan gülümseyemiyordu.


“LÜTFEN ALLAHIM LÜTFEEN.”

Kılıç Maymununun erimesini beklerken ifadesi hiç değişmemişti.

Sonunda Kılıç Maymunu eridi ve yerde kılıcı, kemikleri ve derisi kaldı.

Bununla birlikte, görünürde hala bir mücevher yoktu.

Hala Hahoe maskesi, kaskı ve eldivenlerini giyen Hyrkan başını iki elinin arasına aldı. Komik ama bir o kadar da acınaklı bir manzaraydı.

“O maymunları da, o geliştiricileri de…”

Bu 1000. Maymundu. Bu sadece bir 1000. Maymun değildi. Ne zaman bir tane yakalasa, derisini yüzmek zorundaydı. Birisinin aldığı nefesleri sayması kadar can sıkıcıydı. 1000 canavar avlayıp ta hâlâ istediğin sonucu alamamak ne hissettirirdi.

'Anlamıyorum, anlamıyoruuuum!'

Hyrkan büyük bir şey istiyor filan değildi. Tek istediği birazcık seviye atlarken ihtiyacı olan bir eşyayı almaktı. İşlerin bu kadar ters gideceğini düşünmemişti. Eşsiz bir ekipman yada çok şey hedeflemiyordu. Bütün istediği Nadir bir eşya için gereken bir materyaldi.

Ama tek bir tane bile düşmedi.

Tek bir tane bile!

Hyrkan ellerini yüzünden çekti.

‘Bu bir bug mu?’

Bu noktada Hyrkan meraklanmadan edemedi. Birçok durumda, Nadir üretim mücevherleri mutlaka her 100 öldürmede 1 kez düşerdi. Orta ve ya büyük boyutlu canavarlarda rakamlar daha da düşüyordu. Patron canavarları da neredeyse her seferinde düşürürdü.


‘Sadece elimdekini satıp yenisini mi almalıyım?’


Ayrıca, artık gerçekten Kılıç Maymunu mücevherini almak için iyi bir nedeni yoktu. 1000 Kılıç Maymunu avlamaktan elde ettiği üretim materyallerini satarak, kolayca seviye 50 nadir bir kılıç alabilirdi. Ve ayrıca, kazandığı üretim materyallerinin haricinde de gelir kaynakları vardı. Aslan kostümü henüz satılmasada, bundan çok da uzak değildi. YouTube geliri de küçümsenemezdi.

Eğer gerçekten isteseydi, düşük seviye bir eşsiz ekipman alması bile çok zor olmazdı.


‘Kahretsin!’

Ama insanlar böyleydi. Özellikle de oyuncular, bir kere hırslandılar mı, kralı gelse durduramazdı.

Hyrkan kararından pişman olmaya başladı.

Mantığı ona kendini becermeyi bırakmasını ve gidip lanet ekipmanı bir açık arttırma sitesinden almasını söylüyordu.

Aynı zamanda içgüdüleri de ona gidip ekipmanı almasını; mücevherin bir dahaki sefere düşeceğinin bir garantisi olmadığını söylüyordu.

Ancak, oyuncu hisleri ona bir dahaki sefere kesin bir tane düşeceğini söylüyordu.

‘Gerçekten de bir dahakine düşecekmiş gibi hissediyorum…. Yani, kaç tanesini öldürürsem öldüreyim o şeyi düşürene kadar tatmin olmayacağım.’

Bir dahakine…


İnsanlar böyle kumar bağımlısı oluyordu.


Hyrkan'da yakalanmıştı.

‘Sadece bir grup daha öldüreceğim. Sadece bir tane daha. Bu seferki de düşürmezse, evimi satmam gerekse bile kesinlikle o ekipmanı alacağım!’

O anda…

“Hey!”

Birisi Hyrkan'a seslendi

Hyrkan şu anda her ne kadar durgun durumda olsada, gergin ve her an savaşa hazırdı, sesin geldiği yöne doğru döndü.

Hyrkan’ın gördüğü 3 kişilik bir oyuncu grubuydu. İçlerinden birisi daha önce de gördüğü bilmem hangi zırh setinden giyiyordu.

“Yani bu gerçektende Hahoe Maskesi Hyrkan’mış.”

“Bak, sana söylemiştim. Burada olacağını söylemiştim. Burası Zırhlı Maymun videosunu çektiği yer.”

“İlginç.”

Hyrkan’ın rumuzunu bile biliyorlardı. Hyrkan yavaşça gözlerini daralttı.

‘Benim hayranlarımmış gibi görünmüyorlar. Sakın bana … olduğunu söyleme.’

YouTuber olduğundan beri, bazı insanların onu tanımasını bekliyordu. Bu açıdan bakılırsa bu büyük bir sürpriz değildi.

Dahası, herkesin onu görmekten mutlu olmayacağını da biliyordu. Sonuçta, bir keresinde tüm dünyayı karşısına almışlığı vardı.

Hyrkan, parmaklarını çıtlatmaya hazırlandı. Çenesinin sıkıca kapatmasından da gergin ve savaşa hazır olduğu rahatça anlaşılabilirdi.

O anda.

“Benim adım Quiyote! Hahoe Maskesi Hyrkan, sana bir düello için meydan okuyorum!”

Parlak beyaz bir zırh giyen adam bağırmıştı. Bu Beyaz Mamba setiydi.

Bunu duyan, Hyrkan’ın ağzı gevşedi.

‘Kyaa.’

Biriken stresinin bir anda uçup gittiğini hissedebiliyordu.


/////NOT/////


# Yorum, öneri ve farkettiğiniz hataları yorum yapmayı unutmayın, teşekkürler! :D


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


50   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.