I Became the Wife of a Monstrous Crown Prince - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




7   Önceki Bölüm 

           
Bölüm 8 - Gerçek Bir Canavarla Tanıştım (1)

İmparator Tenstheon karanlığın kapısını mühürlemek için kaos vadisine gitmişti ve bir ay sonra geri döndü.

"…O iyi mi?"

"O iyi. Herhangi bir yaralanma olmadan kapıyı kapatmış. "

"Eminim öyledir çünkü o güçlü."

Blake, babası için endişeleniyordu ve güvende olduğunu söylediklerinde rahatladı. Ama hepsi bu.

Majesteleri, demirciden biri geldi.

"Tamam."

Hans'la odadan çıktım ve birinci kata indiğimizde Hans sessizce fısıldadı.

"Aslında demirciden biri gelmedi..."

"İmparator beni mi çağırdı?"

"Evet. Biliyor muydunuz?"

"Evet."

İmparatorun geri döndüğünde benimle görüşeceğini önceden tahmin etmiştim. Hans, Blake'in fark etmemesini umarak demirci bahanesini uydurmuştu.

Aksine, Blake bilseydi kesinlikle benim yerime o giderdi ve suçu üstlenirdi.

"Hizmetçilerin kaybına kızmış gibi görünüyor. Majesteleri sorarsa sizin yapmadığınızı söyleyin. Majestelerine, hizmetkârların prense hakaret ettiğini ve bu yüzden onları kovduğunuzu küçük bir sır olarak söylersem Majesteleri sizi çok fazla suçlamaz.

Hans sakince konuştu ama sonunda sanki bunun sorumluluğunu benim yerime alıyor gibiydi.

Hans, unvanı olmayan sıradan biriydi. Onu koruyacak ailesi ya da parası yoktu bu yüzden yanlış bir şey yaparsa ölebilirdi.

Orijinal romanda, hayatını Blake için feda etmişti.

"Hans."

"Evet. Majesteleri."

"Hayatını bu kadar kolay feda etme. Sen olmazsan Veliaht Prensi kim destekleyecek? "

"….."

"Endişelenecek bir şey yok."

***

Blake'e demircinin yerine gitmem gerektiğini söyledikten sonra imparatorun sarayına yöneldim.

Bir aylığına ayrılan ve oğlunu bulmayı düşünmeden geri dönen soğuk kalpli bir baba. Bunun sadece görünüşte olduğunu biliyorum, o da aslında Blake'i özlüyor.

Karanlığın kapısını kapatır kapatmaz bir gün bile dinlenmeden koşarak geri dönmesinin nedeni de oğluydu.

Tenstheon, imparatorluk tarihindeki en güçlü imparatordu.

Çok narsist olan Richard bile Tenstheon'un yeteneğini kabul etmişti ve kendini ondan aşağı hissediyordu.

İmparatorluğu kuran İmparator Philip, ışık tanrıçasına ihanet ederek torunlarının lanetlenmesine sebep olmuştu.

Ancak bu gerçek öğrenilirse imparatorluk aile onuru yerle bir olacaktı. Işık Tanrıçası'nın laneti altındaki imparatorluk ailesine kim saygı duyardı?

Dolayısıyla imparatorluk ailesi bu gerçeği iyice gizlemişti.

[Işık tanrıçası imparatorluğu sevdiğinden hükümdar tohumlarını açığa çıkarmak için günahkâr ruhu lanetledi.]

İmparatorluk ailesi onurunu savunmak için yalan bir açıklama yapmıştı.

Kişi ancak acı çekerse hem imparatorluk ailesini hem de imparatorluğu koruyabilir. Bu, bir kişinin gelecek nesiller için fedakârlığı anlamına gelmektedir.

Herkes buna inanmıştı ve sır asla açığa çıkmamıştı.

"Lanetli Halef" tüm imparatorluk tarafından eleştirilirdi. Çünkü lanetli halefin, ruhu bozulmuş olduğu için tanrıça tarafından lanetlenen bir günahkâr olduğunu düşünüyorlardı.

Ayrıca lanetin yayılabileceğine dair bir söylenti vardı.

Bu nedenle biri lanetin varisi olursa ölünceye kadar terk edilmiş güney adasında yaşaması gerekirdi. İmparator bile bir istisna değildi.

Bu yüzden Blake'in lanetli olduğu ortaya çıktığında hemen imparatorluk unvanından mahrum bırakılması ve güney adasına yollanması gerekiyordu.

Ancak İmparator Tenstheon, Blake'i uzak bir saraya göndermiş, daha fazlasını yapmamıştı. Doğal olarak halk onu protesto etmişti. Çünkü onlar da şaşırmışlardı.

Ancak Tenstheon’un başarıları yüzünden en sonunda pes etmek zorunda kalmışlardı.

Gel gör ki Tenstheon, Blake'e karşı kayıtsızdı. Onu korumak için hiç sevgisi kalmamış gibi onu terk etmişti.

Cassil Dükü, imparatorun gerçek niyetinden şüphe ettiği için Veliaht Prens’in sarayına kasten bir casus bırakmıştı.

Blake'e doğrudan zarar verilmediği sürece asla Tenstheon tepki vermezdi.

Blake'i sarayda bir başına bırakmıştı ve hizmetkârların Blake'e kötü davrandıklarını bildiği halde arkasını dönüp kalbindeki yumruyu yutmuştu. Yine de umutsuzca laneti gizlice kaldırmanın bir yolunu arıyordu. Sonunda nihayet bir yolunu bulmuştu.

Tanrıçanın lanetini başka bir kişiye aktarmak için bir kara büyü sihri bulmuştu.

'Blake'in lanetini kendi üzerine almak istiyor.'

Ancak kara büyü, Richard'ın uydurduğu sahte bir büyüydü ve bu nedenle imparator bu yıl hayatını kaybedecekti.

Tenstheon öldükten sonra Blake tahttan uzaklaştırılıp güneydeki uzak bir adaya götürülecekti.

Dünyada hep yalnızdı ve son anında bile yalnızlıktan ölecekti.

Babasının onun için hayatını sonuna kadar tehlikeye attığını bilmeden...

'Ne pahasına olursa olsun bu trajediyi durduracağım.'

İmparator, Blake'i severdi ve Blake de babasının sevgisine susamıştı.

İkisinin samimiyetini birbirine iletebilecek bir tek kişi olsa yanlış anlaşılmalar kolayca çözülecektir.

İmparatorun ofisine vardığımda kalbim hızla atmaya başladı.

'Her şeyden önce İmparatorun lütfunu almalı ve ardından ikisi arasında bir köprü görevi görmeliyim. Bunu yapabilirim.'

Kendimden emin bir şekilde ofise girdim.

"……"

Ve İmparator Tenstheon'u görür görmez olduğum yerde donup kaldım.

Gümüş saçları ve Blake gibi kırmızı gözleri vardı. Yüzü de Blake'e çok benziyordu. Ancak atmosferleri tamamen farklıydı.

Tenstheon canavar gibiydi.

Neredeyse orijinal romanın ana karakteri Richard gibi. Richard açgözlü, vahşi bir hayvan ise Tenstheon dünyayı ayaklarının altına seren hayvanların kralıydı.

İmparatorun haysiyeti kırmızı gözlerinde hissediliyordu.

Orijinalde böyle bir açıklama yoktu. Yalnızca orta yaşlı güçlü bir imparator olarak tanımlanmıştı.

Ama önümdeki kişi şimdi en fazla yirmili yaşlarının sonlarında görünüyordu.

Buna ek olarak yoğun karizması, yıkıcı atmosferi ve garip bir şekilde durgun bakışlarının birleşimi onu tehlikeli bir seksilikle dolduruyordu.

Neden Richard yerine karşımdaki kişi ana karakter değil?

Sanırım doğduğu andan itibaren bütün varlığı "Ben bir R-19 aşk romanının erkek ana karakteriyim." diye bağırıyordu.

"Görüşmeyeli uzun zaman oldu."

Tenstheon’un ağzından düşük sesli bir cümle geldi. Hiç hoş karşılamayan sesini duyar duymaz biraz korktum.

"Evet, Majesteleri."

Etrafa bakındım. Tenstheon’un karizması karşısında ezilmiş iki adam imparatorun yanında duruyordu.

'Koyu kahverengi saç, sade bir görünüm ve gözlük. O, imparatorun yardımcısı Colin olmalı.'

"Veliaht Prens’in sarayının baş hizmetçisinin hapishanede olduğunu duydum. Neler oluyor?"

Tenstheon sert bir ses tonuyla sordu.

Vahşi bir canavarın sesi gibiydi.

"Onu Veliaht Prens’in sarayına ayrılan bütçeyi zimmetine geçirdiği için cezalandırdım."

Cevap verdiğimde yanındaki adam gürültüyle bağırdı.

"Ne demek zimmete para geçiriyordu? Oğlum kendini her zaman İmparatorluğa adamıştır! Hiç kimsenin yapmak istemediği bir görevi imparatora bağlılığı nedeniyle üstlenmişti. Ama şimdi ona böylesine saçma bir suç yüklüyorsunuz! Bu haksızlık! "

Bu da hapse attığım baş hizmetçinin babası Marki Hamel olmalı.

"Haksızlık mı?"

Elimdeki kitapları, daha doğrusu kanıtları imparatora uzattım.

"Kanıtlar bu kadar açıkken ortada bir haksızlık olduğunu mu iddia ediyorsunuz?"

Tenstheon kitaplardan birini aldı.

"Bunlar zimmetine para geçirdiğinin kanıtları mı?"

Zayıf ses Marquis Hamel'i ürpertti. Ancak yine de haksızlık olduğunu hissediyormuş gibi sesini yükseltmeye başladı.

"Manipüle edilmiş olmalı! Oğlum İmparatorluğa herkesten daha sadıktır! "

"Veliaht Prens'e soğuk bir çorba vermek ve mutfağa basit malzemeler vermek mi bir hizmetçinin sadakati?"

Bu gerçek, Marki'yi uyandırdı. Bana baktığında gözleri aşağılama ve öfkeyle doldu sanki bakışları diyordu ki;

'Canavar Veliaht Prens ile evlenen birisi olarak bana nasıl hakaret edersin?'

Brown Hamel'in davranışını kimden miras aldığını görebiliyorum.

"Yoksa bir hizmetçinin Veliaht Prens'in bütçesini aşırarak kumar oynamaya harcaması mı sadakat?"

"Söylediklerine dikkat et."

Marquis Hamel bana tehditkâr bir bakış attı. Sağ eli, yanağıma tokat atmak üzereymiş gibi titriyordu.

Sonra bizi sessizce dinleyen Tenstheon ağzını açtı.

"Ölmek mi istiyorsun, Marki?"

"Ne? Majesteleri, neden birdenbire! "

Tenstheon’un Hamel’e sanki başka bir şeyden bahsediyormuş gibi bakan kırmızı gözleri öfkeyle doluydu.

"Gelinimle dikkatli konuş."

------Çevirmen Notu------

Aslan parçası Tenstheon be. Tamam ya, bu imparator bambaşka bir adammış. Sevdim.

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


7   Önceki Bölüm 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.