Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 

           
BÖLÜM 1
 
Önsöz
 
“Aile mülkünü istediğin gibi kumarda harcayamazsın. Çoktan üç kez yaptın…!”
 
Şak!!
Tatsız bir sesle Florentia’nın başı bir anda sola döndü.
 
“İyi olduğun hiçbir şey yok, bana nasihat vermeye nasıl cüret edersin!”
 
Onu omuzlarından iten adamın vücudunda ağır bir alkol kokusu vardı.
 
“ Hadi uyumaya gidelim. Sakinleş, Astall. Şuraya git. Ve sen… “
 
Belasach yavaşça sarhoş kuzenini yatıştırmaya çalıştı, sonra Florentia’ya döndü ve...
 
Şak-!



Az öncekinden daha yüksek bir sesle, yüzünün diğer tarafına 5 tane parmağın izi çıktı.
 
“Ailenin parasını 4 yıl çarçur ettikten sonra, birden bu paranın sana ait olduğunu falan mı düşündün?”
 
Belasach iki kez tokatlanmış yüzünü tutan Florentia’yı azarlamaya devam etti.
 
“Sakın hataya düşeyim deme. Bizimle aynı soyadı taşımana rağmen damarlarında akan o kanla birlikte asla bizim ailemizin bir parçası olamayacaksın. Tek yapman gereken şey bizim hizmetçimiz olarak yaşamak.“
 
Ne kadar duyduğu fark etmeksizin, bu acımasız sözler az önce ona sanki kalbini delip geçen bir hançer gibi hissettirmişti.
 
“Eğer büyükbabama bugün yaşananlar hakkında en ufak bir şey söylersen, senin yakanı bırakmam.”
 
Bir uyarı yaptıktan sonra, Belasach yere tükürüp arkasını döndü ve gitti.
Çok geçmeden, uzaklaşan taşıtın sesi duyulamaz hale geldi.
Karanlık sokakta tek başına bırakılan Florentia yumruklarını sıktı.
Yaralı dudaklarından bir damla kan aktı.
Dıgıdık dıgıdık.
 
 “Hiyah-. Hiyah”
 
At arabasının hafif sallantısı ve arabacının bağırışları, uzak geçmişini düşünen Florentia’yı uyandırmıştı.
Dökümlü perdeleri azıcık aralayıp pencereden baktığı zaman İmparatorluk Sarayının askerlerini görebiliyordu.
“Yani, buradayız.”
 
Florentia biraz daha dik oturarak perdeleri bir daha aralayıp önüne baktı.
Bir anlığına dağılmış olan saçlarını ve kıyafetlerini düzelttikten sonra zarif bir tablo gibi gözüküyordu.
Bu arada, At arabası ana kapıyı geçti ve Lamburgh sarayına vardı.
Güzelce dekore edilmiş bir at arabasıyla gezmek, altın süslemeli araba öğlen güneşinin altında gösterişli bir biçimde parlıyordu.
 
“Geldik.”
 
At arabası durdu ve seyis nazikçe konuştu.
 
“Florentia.”
 
O sırada, Aracın kapısı açıldı ve yakışıklı bir adam onu selamladı.
 
“Perez.”
 
Arabadan çıkana kadar ona eşlik ettikten sonra, elini öptü.
Bu kalbindeki arzuyu saklamayan anlamı derin olan bir öpücüktü.
 
“Perez!”
 
Florentia onu uyardı, ama Perez sadece uzun kirpiklerini kırparak gülümsedi.
 
“Hadi gidelim, herkes seni bekliyor.”
 
Elini ondan çekip at arabasından uzaklaştı.
Perez arkadan bakıldığında kızarık görünen kulakları görünce güldü, az sonra onu arkasından takip etmeye başladı.
 
“Lamburgh Sarayında seni kendilerini beklettiğin için şikayet edebilecek kimse yok, Tia’m. Biraz daha yavaş gidebilirsin.”
 
İkisi bugün uzak bir yoldan gelmişti.
 
“Buraya gelmek senin için zor olmuştur, anın tadını çıkar.”
 
Gösterilen onca azim ve çabadan sonra, bugün yaptığı işlerin tatlı meyvesini yeme zamanıydı.
 
“Evet. Çok sıkıntı atlattım.”
 
Florentia açıkça itiraf etti.
Uzun bir yol gelmesi gerekmişti. Hayal edilmesi bile güç şeyler yaşanmıştı.
Kimsenin duyamayacağı kısık bir sesle ekledi.
 
“Ama bu saygısız olmam gerektiği anlamına gelmez.”
 
Bu kesin bir cevaptı.
Kendisine baktığı anda onu kendine aşık eden kadın gerçekten mükemmel birisiydi.
 
Perez tekrar mutlu bir şekilde güldü.
Hemen sonra, İkisi kapalı olan ziyafet salonu kapısının önünde durdular.
 
“Hazır mısın?”
 
Perez’in sorusunu, Florentia kısaca kafasıyla onayladı.
 
“O zaman içeri girmeli miyiz, Lord Lombardi?”
 
Onu geçirmek için elinden tuttu.
 
“Girelim Majesteleri, Veliaht Prens.”
 
İnce, soluk bir el prensin elini tuttu.
 
“Kapıyı aç.”
 
Perez kısaca önlerinde duran askere komut verdi.
 
“Majesteleri, Veliaht Prens ve Derebeyi, Florentia Lombardi teşrif ettiler!”
 
Kapının arkasından gelen ses, ziyafet salonuna varan iki kişinin statüsünü okudu.
Florentia, gelen ses kulağına müzik gibi geldiği için güldü.
Kapı yavaşça açıldı, ve kapının aralığında ziyafet salonunun parlak ışığı süzüldü.
 
BÖLÜM 1
 
Sskkkkrrrr
 
Hoş olmayan bir sesle, Büyük Konağın demir kapıları İmparatorluk Muhafızları tarafından kapatıldı
Bu kıtadaki 250 yıldan beri en iyi aile olarak bilenen ve değeri Lamburgh’un İmparatorluk Ailesiyle eşdeğer olan Lombardilerin sonuydu.
Sürekli genişleyen Dünya gibi, her zaman güçlü olan, Aile sembolü, Klan, Vieze Lombardi, vergi kaçırma ve ihanet adı altında ev reisi Vieze Lombardi’nin varlığına el konuldu.
Yüzlerce Lombardi’nin Konakta toplanması üzerine bir şehre bu ailenin adı verilmişti.
Sürekli mendillerine gözyaşı akıtanlarda vardı dönüp bir daha bakmayanlarda.
Ve en ön sırada düren ben, Florentia.
 
“Gerizekalılar.”
 
Dişlerimi sıkarak sertçe söyledim, ama şu an bunun bir önemi yok.
Ailenin sıkıca korunan ön kapısına baktım ve birkaç kelime daha söyleyip gittim.
 
“Ucubeler, Salaklar, ateş etraflarını sardığı halde inatlaşan tembel insanlar.”
 
Arkamdan bana şaşkın gözlerle bakan insanları hissedebiliyorum, ama ne düşünürsün ki?.
Lombardi Ailesi çoktan mahvoldu.
Ancak ne kadar sövsem de içimdeki öfke yatışmadı.
“Sana Birinci Prens olmayacağını söylemiştim. Sana defalarca onun sadece şımarık bir velet olduğunu ve asla Veliaht Prens olamayacağını söylemiştim!”
 
Ama benim tavsiyelerimin aksine Lombardi salakları Birinci Prensi destekledi.
Birinci Prens, Astana Nerempe Durelli
Onun İmparatoriçe ile ilişkili olduğu için seçtiklerini söylüyorlar, ama söyleyebildiğim kadarıyla, sadece kendilerine benzeyen birini seçtiler.




O “Kraliyet Soyu”na sahipti ama lüks, zevk ve tembellikler içinde karnını doyuran şişman bir vücudu vardı.
Lombardi ailesinin parlak geçmişinin Lamburg’un geçmişi olduğunu söylemek abartı olmazdı.
Durelli’yi İmparator yapıp İmparatorluğu bu raddeye getiren Lombardi ailesiydi.
Sadece bu mu?
En üste ulaşmasının yanı sıra, Ailenin muazzam bir birikmiş serveti vardı,  her savaşa katıldılar, mükemmel bir diplomasiyle kansız zaferler getirdiler ve İmparatorluğun her yerinden en iyi sanatçıları desteklediler. Dünya’da Lombardi’nin adının geçmediği hiçbir yer yoktu.
Ve şimdiki Derebeyi olan kişi Lulak Lombardiydi, Lombardi ailesini onun bu kadar yüksek bir seviyeye taşıdığını söylerler.
Genç Lulak Derebeyi olduğu zaman, İmparatorluk Ailesi onu kontrol altında tutmak için bir kraliyet bildirgesi çıkarttı.
İşte o zaman Lulak bir Burs Sistemiyle geldi.
Bu sayede hükümet çeşitli alanlarda soylulardan ve halktan bir çok yetenekli insan yetiştirdi.
Lombardi Ailesinin desteği altında çalışan kişilerin sadakatinin nerede yattığıyla alakalı en ufak bir şüphe yoktu.
Onlar Lombardi değildi, ama onlar Lombardilerin insanlarıydı.
Böylece Derebeyi olan Lulak, Lombardi topraklarından bir adımını bile dışarı atmadan sarayın her yerine kendi yandaşlarını ekmede başarılı oldu.
Nihayetinde, Lombardi’nin nüfuzunu farketmekten başka çaresi olmayan İmparator, yirmi yıldan sonra kraliyet fermanını geri aldı.
 
Ancak.
 
“Her ne kadar umursamaz olursan ol. Böyle bir aileyi iki yılda nasıl mahvedebilirsin!”
 
İki yıl önce, Lulak Lombardi’nin ölümünden sonra, ilk oğlu Vieze Lombardi, bir sonraki derebeyi olarak ilan edildi.
 
Ve bu daha başlangıçtı
.
Vieze adi, pasif sadece iki üç kelime söylemeyi seven biriydi, yani ne İmparatorluğu ne de kendi ailesini yönetemedi, ve bundan dolayı Lombardiler, bir grup müsrifin bencilliği yüzünden köklü soylarını kaybetti.
Bu çok açık, bakmama bile gerek yok.
Onlar hakkında bu kadar çok bilgimin olmasının sebebi basit.
Ben de bir Lombardiydim.
Daha açık olmam gerekirse, Güney Kore denilen bir yerde yaşıyordum, bir trafik kazasında öldüm ve buraya reankarne oldum.
 
Buraya, Lombardi Ailesine.
 
Yeni doğmuş bir bebeğin bedeninde gözlerimi açtığım zaman, ağlamak yerine bağırarak sanki bir halüsinasyonmuş gibi gelen etrafım lüks eşyalarla dolu odaya baktım.
 
Sonunda ağzımda altın kaşıkla doğmuştum!
 
Kesinlikle sabahları köşkte kalkıp herkesi selamladığım bir zaman dilimi olmuştu, sabahları kalkıp herkesi selamlamak ve gece olduğunda desenler oyulmuş tavana bakıp uyumak.
 
Ama ne yazık ki bu sadece hayatımın yarısına kadardı.
 
Babam Derebeyi olan Lombardi Büyükbabamın üçüncü oğluydu, ama bana doğum yaparken ölen annem, halktan biriydi. Ailenin katı kuralları sebebiyle babamla resmi olarak evlenemezdiler.
 
İkisinin çocuğu olduğum için teknik olarak gayrimeşru bir çocuğum, ama büyükbabamın izniyle, Lombardi soyadını kullanabiliyor olmam bir şanstı.
 
Ama bu Lombardilerin bir parçası olarak kabul edildiğim anlamına gelmiyor.
 
Bunca zaman, Ben Lombardilerin bir üyesi olmak yerine sadece belli belirsiz Lombardi soyadını kullanmasına izin verilmiş biriydim.
Bu kadar yüzeysel bir şey olmasına rağmen o zamanlar bununla bile mutluydum.
 
On birinci doğum günümden birkaç gün önce.
 
Babam tedavisi olmayan bir hastalıktan dolayı öldükten sonra, bu ailede unutuldum
Bu aileye bağlantılı bir babam olmadan artık bir Lombardi olamazdım.
Zaman geçtikçe, daha fazla hiçbir aile etkinliğine davet edilmemeye başlandık ve ailedeki yerimi kaybettim.
 
Lakin, Kendimi öylece salamazdım, o yüzden 15 yaşında çalışmaya başladım.
Başlarda, köşk ve kütüphaneyle ilgilenmeye başladım.
Babam hayatta olduğu zamanlar, zamanımızın çoğunu birlikte burada geçirirdik. Neredeyse ikinci evim gibi bir yerdi.
Ama birden kütüphaneci hastalığı yüzünden işini bırakınca, bir açıklık oluştu ve daha fazla zorluk gerektiren bir görevi devraldım.
Koca kütüphaneyi daha on beş yaşındaki bir çocuğa emanet etmek saçmalıktı ama adıma getirilen Lombardi soyadı o zaman çok işe yaramıştı.
İnsanların istediği şekilde kitapları sipariş edip düzenlemek sevdiğim bir şeydi ve o kadar da zor değildi.




Görevlerimi severek yerine getirmenin bir sonucu olarak, kütüphane gittikçe daha hoş bir yer haline geldi ve ilk defa fark edilmeye başlandım.
Böylece, günden güne yavaşça köşkteki işlere karışmaya başladım.
 
On sekizinci doğum günümün sonunda, Lombardi konağındaki iç ve dış işlerden yükümlü olmaya başladım.
Bu biraz aşırı bir işti.
Babamın abileri züppemsi soylulardı ve kendi dünyalarında yaşıyorlardı, kuzenlerimse her gün farklı bir belaya yol açan haydutlardı..
 
Ve 19 olduğum zaman. Büyükbabam hastalandı. Ben de onu yanında durup asistanı olarak ona işerinde yardım etmeye başladım.
Kimsenin aile işlerini benim kadar iyi bilmemesi normaldi.
 
Kafaları boş doğmuş büyük kuzenlerim gibi değildim. Büyükbabam bir şeyleri çabuk öğrenebilme kabiliyetime ve aldığım sorumlulukları doğru bir şekilde yerine getirebilmeme şaşırmıştı.
 
“Böyle bir çocuk olduğu birkaç yıl erkenden öğrenseydim!”
 
Büyükbabam olarak, Lulak Lombardi’nin hastalığı kötüleşiyordu, sürekli ailenin geleceği hakkında düşündüğü için iç geçirmek onda alışkanlık olmuştu.
 
“Bu aileyi sana bırakırdım….”
 
Her zaman iç geçirip gülerdi.
 
“Hiçbir şey değişmezdi, Büyükbaba.”
 
“Neden böyle düşünüyorsun?”
 
“Ben gayrimeşruyum. Kanında halk kanı olan biri nasıl bir Derebeyi olur?”
 
“Hayır, Florentia.”
 
Kafasını sallayan büyükbabamın sesi oldukça sertti.
 
“Sen bir Lombardisin. Bu ailenin kanı sende olduğu sürece, gereken niteliklere sahipsin.”
 
Ancak bu sadece üzücü bir pişmanlıktı, ve Vieze, büyükbabamın ilk erkek çocuğu, Derebeyi olmak için günlerini sayıyordu
.
Ama büyükbabamla geçirdiğim son üç yıl hiçte anlamsız değildi.
Bu zaman boyunca, babam öldükten sonra ilk defa ilgi ve sevgi hissettim.
 
“Özür dilerim, Florentia. Seninle daha iyi ilgilenmeliydim. Benim torunum olmana rağmen…Gerçekten özür dilerim.”
 
Onun için bir pişmanlık olabilirdi, ama bu bana yeterdi.
Küçüklüğümden beri benimle fazla ilgilenmediği için büyükbabama duyduğum dargınlık bir anda içten bir özürle yok olmuştu.
Lombardi ailesin için elinden gelenin en iyisini yapmıştı.
Ailesinin daha iyi ve yüksek mertebelere gelmesi için tüm alakasını ailesine verip elinden geleni yapmıştı
 
Tüm gece ayakta kalıp çalıştım ve kuzenlerimin yaptıkları pisliklerin arkasını toplamayı bile düşünmedim.
Gerçekten Lombardi ailesinin bir ferdi olmayı sevmiştim.
 
Lakin.
 
“Çık dışarı, sana daha fazla ne yapacağını söylemem gerekmeden ne yapman gerektiğini biliyorsun, Florentia.”
 
Büyükbabamın cenazesinden sonra, Vieze bu sözleri önüme bir çanta atarak söyledi.
“Baban yüzünden biraz sabrettim, ama daha fazla buna göz yumup izleyemem. Bunca zaman sarayımda bu kadar kalmana izin verdiğime inanamıyorum.”
 
Çok sabırlıydım.
Bu aile için yaptığım onca şeye rağmen kör taklidi mi yapıyorsun?
Tüm uğraşmalarıma ve çabama rağmen bir Lombardi değilmişim anlaşılan.
 
“Lombardi soyadımı alabilirsiniz. Bu aile için çalışmama izin verin lütfen. Burada olmaya ihtiyacım var.”
 
Komik bir iki cümle kurdum.
Ancak, Vieze sadece güldü.
 
“Sonuna kadar her şeyden bir habersin, değil mi? Buranın yakınına bir daha yaklaşma bile!”
 
Öylece bir kenara atıldım.
Hakkım olan mülkün mirasının yarısını bile alamadan…
 
Ve tamıtamına iki yıl sonra, Bu salak Lombardileri batırdı!
O koca aileyi!
Gençliğimi verdiğim o güzel Lombardi ailesini!
 
Bam!
 
Sertçe masaya vurduğum bardak gürültülü bir ses çıkarttı.
Bar sahibi gözlerini dikip bana baktı, ama öfkem patlamıştı ve buna karlı kayıtsız kalamazdım.
 
“Yani başa geçen İkinci Prens oldu!”
Başa geçen kişi bir hizmetlinin çocuğu olduğu için kimsenin umursamadığı İkinci Prensti.
 
İkinci Prens, Pherez Brivachau Durelli.
 
Küçük bir sarayda öldüğü dedikoduları çıkarılan bu prens hakkında kimse, aslında çok iyi bir şekilde yetişeceğini düşünemezdi.
Ve büyük miktarda da yeteneği vardı, Kraliyet akademisinden hem memur hem de askeri subay olarak mezun olan ilk kişiydi üstelik İmparator olan babasının da dikkatini çekmişti!
 
Sadece bu da değil.
 
İkinci Prens, İlk Prens ve onun annesinin yardımıyla dikkatlice işe alınan soylu meclis üyelerinin tek seferde kökünü kuruttu.
 
Ahhhh~ (İç çekme sesi)
 
Lombardiler doğru halata asılsalardı iflas etmezlerdi.
 
“Buraya bir bardak daha!”
 
Ne kadar içersem içeyim, içimdeki öfke yatışacak gibi gözükmüyordu.
 
“İki gözün varsa, bunun olacağını çoktan görmeliydin! Kim bakarsa baksın, zamparalık ve kumara bulaşmaktan daha iyi bir işi olamayan kişi yerine İkinci Prensin İmparator olmaya daha layık olduğunu anlar.
 
Ama bu Lombardili salaklar bunu anlayamadı.
Büyük ihtimal onlarda İlk Prensle birlikte kumar masasında gülüştükleri içindir.
 
Nihayetinde, İkinci Prens veliaht oldu ve yakın zamanda da İmparator vefat etti.
 
İlk prensi veliaht yapmak isteyen Lombardilerin ise yaptıkları bir takım kötülüklerse onlara fazlasıyla geri tepti.
 
“Hah… Eve gitmem gerek.”
 
Çok fazla alkol aldığım için sersemlemiş hiseediyorum.
Neyseki, aylık kira vererek kaldığım yer buradan iki blok ötede.
Tezgaha parayı yerleştirdiğim gibi sendeleyerek bardak çıkmaya çalıştım.
 
“Pislikler, beyinsiz embesiller, değersiz alçaklar.”
 
Amcalarımın ve kuzenlerimin yüzleri canlı bir şekilde hafızama geldiği zaman küfretmeye başlamıştım..
 
[Kayar]
 
Ayağım kaydı ve vücudumun bir tarafı öne eğildi. Sendeleyip düşmemeye çalıştım
 
Sonunda dengemi bulduğum zaman durduğum yer tam olarak bana çarpmak üzere olan bir at arabasının önüydü.
 
KÜT!
 
Bir şey bana arkamdan sertçe çarptı ve havada süzüldüğümü hissettim.
Aynı zamanda aramızla açılan atı kişnemelerini de duydum.
 
Önceki hayatımda bir araba kazasında ölmüştüm, şimdi ise bir atlı araba kazası. Bu biraz aptalca.
Aşağıya baktığım zaman, havada süzülen bedenimin yerçekimine karşı koyamayarak durmadan yere düştüğünü gördüm.
 
Sonra gözüm kararmaya başladı.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.