‘‘Sizi küstah çocuklar… Bir asilin karşınızda olduğunu bilmiyor musunuz?’’
Onların eylemleri Kont Borque’nin içinde yanan ateşi körüklemişti. Baskı altını aldığı öfkesi yüzünden yüzü kıpkırmızıydı. Kambur hali asidin yakması ve dilimlemesi gibi güçlü bir düşmanlık yayıyordu.
Elody sakince çayını bıraktı ve bakışlarını konta kaydırdı.
‘‘Şey. Ona bu unvan, imparator tarafından verildi.’’
Kont konuşmaktan daha çok hırladı. ‘‘Ha! İmparator? Güldürmeyin beni. Bu tamamen doğru değil! Ben sizin vasalların (Derebeyine bağlı kimse) bile kabulünü alamayacağınızdan eminim… Bu yıldan itibaren verginizin bir kısmını bana gönderin. Sonra ben sizin adınıza vasallarla görüşeceğim!’’
Bu saçma bir iddiaydı ama kont öfkesini yatıştırmak için paraya ihtiyacı olduğundan yapmıştı. Karşı taraf küçük çocuklar olduğundan korkutulurlarsa isyan etmeyeceklerini umuyordu.
‘‘Ve neden bunu yapalım?’’ Elody omuz silkti ve Caville’e bakış attı.
Caville atıştırmalıklarını yemeyi bıraktı ve "Evet neden?" Dedi.
"……"
Kontun çenesi düştü ve öfkeden gözleri titremeye başladı.
‘Hangi cüretle…’ diye düşündü.
‘‘Kont Borque küçük bir çocuk gibi sızlanmamalısınız’’
Kont öfkeyle ‘‘Ne?! Seni küçük….!’’ Dedi.
Elody ‘‘Eğer bu konuda hala ısrar edersen imparatorluk sarayına bir mektup gönderip bu tartışmaya imparatorunda katılmasına izin vermekten mutluluk duyacağım’’ diyerek gülümsedi.
‘‘……’’
Kont Borque dudağını ısırdı. Daha önce imparatoru protesto etmişti. Eğer yine yaparsa bu itibarını daha da lekeleyecekti.
Her şeyden önce, başkente gitme sebebi imparatorun güvenini geri kazanmak ve ona sırtını dönen soyluları memnun etmekti.
‘‘Siz başkente gitmiyor muydunuz? Neden mektubu yanınızda götürmüyorsunuz?’’
‘‘Sen…. Seni küçük sinsi!’’ diye tersledi.
Tüm bu öfke yıldırımdan daha hızlı ve aynı derecede yıkıcı çıktı. Koltuğundan fırladı ve Elody'i yakasından yakaladı.
‘‘Eşime dokunma!" diye Caville bağırdı.
‘‘Seni pis p*ç!’’
Caville’e elini kaldırdığında, Elody elinden kurtuldu ve yaklaşan elini bloke etti.
‘‘Ben Cernois düşesiyim! Seni resmen bir lord olarak kötü davrandığın için bu evden kovuyorum!’’
‘‘Ne? Ben? Hangi hakla?!’’
Elody ‘‘Bana başka bir seçenek bırakmadın’’ diyerek Norman’ı çağırdı. Kısa bir süre sonra Norman endişeli bir yüzle geldi.
‘‘Norman, kont yoğun bir programa sahip o yüzden hemen başkente gitmesi gerek. Onu uğurla’’ dedi soğuk bir şekilde.
‘‘….Evet, madam.’’
Kont onun ağzından çıkan sözlere inanamadı.
Kıpırdamadan durdu ve yerinden bir santim bile uzaklaşmadı ve Elody'ye baktı, gözleri tam onunkine kilitlenmişti.
"Pekala, Kont Borque? Yoksa şövalyeler tarafından sürüklenmeyi mi tercih edersiniz? " dedi.
"…Bu…. bu!"
Parmakları sıkıca kıvrıldı, parmak eklemleri yumruğunu fazla sıkmaktan bembeyaz oldu, dişleri bile öfkeyle sıkıldı. Kovulduğu için kızgındı ama yakında imparatoru ziyaret etmesi gerektiği için salonu terk etti.
Bir gün intikam alacağına söz verdi ama önce öfkesini hafifletmesi gerekiyordu. ***
Birkaç gün sonra Elody ve Caville bölgeyi teftiş etmeye gitti. Norman, Marie ve bir şövalye, güvenliklerini sağlamak için onlara eşlik ettiler.
Uzun zaman önce gitmek istemişti ama maalesef teftiş için zaman ayıramayacak kadar meşguldü.
Bugün, konağın yakınında bulunan çiftliklere bakacaklardı.
Arazi çok genişti ve çevrede, vasalların ikamet ettiği küçük bir bölge vardı.
Ne yazık ki Elody, yüzlerini hiç görmemişti
"Küstah insanlar…."
Düklük halefi olarak atandıktan sonra gelip Caville'i selamlamaları gerekiyordu. Yine de onu ziyaret etmek şöyle dursun mektup bile göndermemişlerdi.
Caville'in amcası gibi, genç yaşı ve annesinin geçmişi nedeniyle onu asla onaylamayacaklardı….
Zaten başka toprakların soylularına yapışmış olabileceklerinden, Dük'ün vasalları olmak için vasıfsızlardı.
Romanda vasallar ancak Caville’i savaştan döndükten sonra tebrik etmeye gelmişlerdi.
Romanda prensesin onlara kalmaları için oda verdiği bir sahne vardı ama vasallar bunun yerine onlara komplo kurmuşlardı. Daha sonra olayın arkasındaki kurnaz kötülüğün beyni Elody’den başkası olmadığı ortaya çıkmıştı.
‘Söyleyecek hiçbir şeyim yok…’
Orijinal hikayedeki Elody’den farklı bir hayat sürmesine rağmen o hala Caville için biraz üzülüyordu.
‘‘Güzel değil mi?’’ Elody arabadan dışarıya bakarken manzaraya hayran kaldığını söyledi.
Köşk bölgenin ortasında yer alıyordu.
Köşkün ana kapısından doğruca geçerlerse ortasında büyük bir çeşme yer alan bir meydan göreceklerdi.
Neyse ki düklükteki yollar Caville’nin büyükbabasının dükalığı yönettiği zenginlik ve ihtişam günlerinde yapılmıştı.
İyi organize edilmiş yol boyunca ana caddeden uzakta bir ahır, meyve bahçeleri, tarlalar ve özel evler görülebilirdi.
‘‘Geldik madam’’ dedi Marie.
‘‘Gel Caville’’ vagondan inerken söyledi.
Daha sonra Caville ile ata binerken etrafına bakmaya karar verdi. Atı ustalıkla sürdü ve sıkı çalışmasının sonuçlarından gurur duyuyordu.
"Buna değeceğini biliyordum!"
‘‘Caville, dikkatli bak. Burası senin bölgen. "
‘‘………’’
Caville dediği kelimeleri anlamıyor gibi görünüyordu.
‘‘Hala ne demek istediğimi anlamadın mı?’’
Bölgenin karmaşık sistemini öğrenmek için henüz çok erkendi ancak Elody, Caville için olayları adım adım açıklamaya karar verdi.
Bu bölge önce ilk düke aitti. Dük düşmanları Bayan’dan (Bölge adı) kovmuş ve böylece savaşa büyük katkısı olan bir kahraman olarak adlandırılmıştı.
Elody, Caville'in anlayacağını umarak bunu mümkün olan en kolay şekilde açıkladı.
"Bu topraklar sizin bölgeniz ve burada yaşayan tüm insanlar sizin halkınızdır."
İlk başta kafası karışmış görünüyordu ama bir süre sonra Caville Elody'nin sözlerine kafasını sallamaya başladı.
“Yoksulluk içinde yaşamadıklarından emin olmalısın. Bu toprakların efendisi olarak, onları koruma sorumluluğun var. "
‘‘…Evet’’
Ata binmeyeli uzun zaman olmuştu bu yüzden Caville biraz kormuş görünüyordu. Ama düşündüğünden daha az gergindi. Atın yere vuran toynaklarının sesini, saçlarını nazikçe süpüren bahar esintisini ve en önemlisi Elody'nin sıcaklığını sevmişti.
Norman ‘‘Ne oldu hanımefendi?’’ diye sordu.
Kısa bir duraklama olmuştu. ‘‘Şey… Bana çiftçilik tekniklerini söyleyebilir misin Norman?’’
"Araziyi, buğday ve arpa olmak üzere iki tarladan her birinde farklı bir mahsul olacak şekilde üç bölüme ayırıyoruz ancak üçüncü tarla nadasa bırakılıyor."
"Üçüncü alan nadasa mı?"
"Evet bu doğru."
Tarım yöntemleri elbette bölgeden bölgeye farklılık gösteriyordu. Farklı tekniklerle, mahsulleri hasat etme hızı da farklı olacaktı.
Gelişmiş tarım tekniklerinin diğer bölgelere taşınması zaman alıyordu.
‘‘…….’’
Elody, çiftçilik yöntemlerine ilişkin bilgilerin eksik olduğunu düşünüyordu.
Kendini doğrulamak için, "Yani tarlanın üçte birini verimliliğini azaltmak istemedikleri için mi boş bıraktılar?" Diye sordu.
‘‘Evet…. Bir sorun mu var madam?’’
Art arda yıllar boyunca buğday ekimi, başka türlü verimli topraklar için genellikle çok travmatikti. Toprakta çok fazla besin tüketmişler ve zararlı maddeleri arttırmışlardı. Bu yüzden ertesi yıl daha fazla ürün ekemediler.
"Neden şalgam ve yonca ekmiyorlar? Bu mahsuller toprağa doğrudan besin ekler ve zararlı canlıların üremesini azaltmaya yardımcı olur. "
Dört aşamalı ürün rotasyonu, toprak gübresinin bir parçası olarak şalgam ve yoncayı kullanılmaya başlandı. Mahsul rotasyonu, bitki besinlerini geri kazanmaya yardımcı olmak için aynı alanda bir dizi farklı türde mahsulü ardışık mevsimlerde yetiştirme uygulamasıydı.
Modern gübreler geliştirilinceye kadar, Norfolk dört aşamalı rotasyon en gelişmiş tarım yöntemiydi.
Ancak bilgi geniş çapta yayılıncaya kadar, üç alanlı ürün rotasyonu rutini kullanılmaya devam edecekti.
Yonca toprağa nitratlar ekleyeceğinden, toprağın nadasa bırakılmasına gerek yoktu. Bu şekilde toprak mahsulü büyük ölçüde artıracak ve hayvancılığı getirecekti.
İnsanların yiyeceği yiyecek olmadığı için kışın genellikle büyük bir hayvan kesimi olurdu.
Ancak şalgam gibi soğuk havalarda dayanıklı olan bitkilerin yetiştirilmesi mahsul için faydalı olacağı gibi sığır ve koyunların beslenmesine de yardımcı olurdu.
Kısacası, yonca ve şalgam ilavesi, kışın daha fazla hayvanın yaşamasına izin verdi ve bu da daha fazla süt, peynir, et ve gübre üretti.
Elody, modern yaşam bilgisinin burada çok yardımcı olabileceğinden memnundu.
Çiftçilik yöntemlerinin gelişmemesinin nedeni basitti. Soylular köylülerin yaşamlarına kayıtsız kaldılar ve sonuç olarak çiftçilikteki ilerleme durgunlaştı.
‘‘Caville sen daha önce gördüğümüz bencil asillerden daha iyi bir lord olacaksın’’
‘Bunun olmasını sağlayacağım.’ Elody ciddiyetle kendi kendine yemin etti.
"……"
Elody arabaya geri dönmeden önce uçsuz bucaksız araziye baktı.
Bir gün burayı terk etme düşüncesi ve Caville'i savaşa göndermek zorunda kalacağı gerçeği karşısında biraz acı hissetti.
‘Sadece gitmene izin vermemeli miyim….?’
Ancak Caville’nin katkısı olmadan imparatorluğun yenileceği açıktı.
Elody iç geçirdi ve arabaya bindi.
Güzel bir gündü ama bir şekilde biraz boş hissediyordu.
Konağa döndükten sonra Elody, yeni tarım yöntemlerinin uygulanmasını ayarladı ve ayrıntıları Norman'a teslim etti.
Bu yıl hemen uygulanırsa üretim önemli ölçüde artacaktı.
‘‘Ve Norman lütfen imparatorun gönderdiği mektubu getir’’
‘‘Evet, efendim’’
Elody bu sırada açık olan mektupları gözden geçirmeye karar verdi. Mümkün olduğunca Caville’i savaşa göndermek istemiyordu.
Ama ne yazık ki eylem mektupta açıkça yazılacaktı.
Bir dük unvanını alabilmek için imparator ondan savaşa gitmesini isterse gitmek zorundadır.
‘Keşke gönderilen mektup bu kadar doğrudan olmasaydı böylece bazı boşlukları kullanabilirdim’
Elody hayal kırıklığı içinde dilini şaklatarak başını salladı.
‘Ama olan oldu, ben sadece Caville’e yardım için daha fazla ilaç yapacağım!’
Elody kararını verdi ve laboratuvara gitti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.