Sekiz Kademeli Obsidyen NOBLESSE’nin tehditkâr ve kadim çehresi, Kaderin Gerçek İmparatoru ve kuvvetlerine doğru hızla ilerlerken, etrafına HİÇLİK denizleri saldı!
Hideyoshi, görkemli bir altın parıltısıyla kaplıydı ve birden fazla gerçekliğin bir araya gelmesi kadar geniş bir titan gibi görünüyordu; etrafındaki alan, HİÇLİĞİ uzaklaştıran beyaz altın rünlerle titreşen altın bir alanla kaplıydı.
Lejyonu bu alanın etrafına yayıldı ve her biri belirli yerlerde pozisyon aldı, Automat Sınır Modülatörleri otorite dalgaları yayarken, Kaderin Sınırı her birini sıkıca bağladı.
Yvonne’un aksine, Hideyoshi tamamen hazırlıklı görünüyordu, hatta Desiderius’un öne çıkan figürüne baktığında bile, savaşa hazırlanırken, sadece kasvetli bir hale büründü.
İki titan müthiş bir savaşta karşılaşmak üzereydi ve tam da bu çarpışma patlak vermek üzereyken...
HOONG!
İnkâr edilemez bir otorite ışığı parladı ve her şeyi sardı.
Gerçek İmparator Hideyoshi ve kuvvetleri bir an sonra ortadan kaybolurken, Desiderius’un etrafındaki obsidyen parıltı daha da yoğunlaşırken, bu varlığın sakin ve kadim bir görünümü vardı ve sesi sadece görkemli bir şekilde yankılanıyordu:
"Bu iki oldu. Acaba kaç kez daha kullanabilirsiniz... bir kez mi? İki kez mi?"
Sesinin tonu son derece ürkütücüydü ve sanki Quintessence’nin Gerçek İmparatoru’na soruyor gibiydi... Beni göndermek için bu Düzlemin otoritesini artık kullanamadığında, benimle nasıl yüzleşeceksin?
Çünkü bu varlık onun güç seviyesini biliyordu.
Ve yakın zamanda taç giymiş bir Gerçek İmparator’un güç seviyesini de biliyordu.
Uzun yıllara dayanan deneyimlerinden ve hesaplamalarından, böyle bir varlığın Talih’i aşırı miktarda bile olsa en fazla bir Sınır’ı Üçüncü veya Dördüncü Katmanı’na yükseltebileceğini biliyordu!
Tüm beklentileri aşıp, Beşinci Sınır Katmanına ulaşsa bile, Desiderius yine de tedirgin olmayacaktı!
Yapmak istediği ve uzun yıllardır planladığı şey tek bir Anahtar tarafından alaşağı edilmeyecekti.
Bu yüzden Düzlemin otoritesine karşı savaşmadı ve sadece nereye yer değiştireceğini görmek için bekledi.
Ve...
"Ah?"
Uzaysal ışık dalgaları, Gerçeklik dokusu yerleştikçe, azaldı.
Issız Mozole’nin Gerçeklikler Arası Sınırındaydı.
Bu seferki hedef benzersizdi, çünkü o, HİÇLİĞİ yırtan keskin bir kılıcın tam önünde belirmişti!
>Theseus!>
Bu devasa varlık keskin kılıcın bulunduğu yere doğru sürüklenirken, Gerçek İmparator Hideyoshi’nin böğürtüsü de yakınlardan duyulabiliyordu; ama Theseus’un keskin ve delici gözleri önlerinde beliren NOBLESSE’YE oodaklandı.
Doğal düşmanları gözlerinin önünde belirmişti.
Bu Hiçliğin ortaya çıkmasından sorumlu olan ve hiç şüphesiz Çapalar’ın ortadan kaldırılmasıyla bağlantılı olan kişi.
Theseus, Gerçeklikler’in kümelendiği yere ulaşmaya çok yaklaştığını hissetmişti ama bu gerçekleşmeden hemen önce NOBLESSE yoluna çıkmıştı.
Bu çok önemli bir şeye yaklaştığı anlamına geliyordu.
Bu, yoluna çıkan her şeyden kurtulması gerektiği anlamına geliyordu.
Bu yüzden düşmanına karşı bir konuşma başlatmadı, sadece Hideyoshi’yi onayladı ve bu varlık tekrar düzenini kurdu.
Theseus konuşmayı kılıcına yaptıracaktı!
CAAA!
Etrafındaki Hiçlik dağılırken, elindeki kılıç haykırdı, gözleri, 8. Kademe Obsidiyen NOBLESSE’NİN dudaklarına takıldı ve NOBLESSE’NİN dudakları gülümseyerek, şu sözleri söyledi...
"Ne kadar ilginç bir seçim".
Theseus, sesini çıkarmadı ya da konuşmaya başlamadı.
Her iki varlığın da ortak bir düşmanı olmasına rağmen, Theseus, gözlerini kapatıp, hafifçe seslendiğinde hiçbiri bu konuda bir sonuca varmak için özgürce düşünmedi.
>Kılıçların Pantheonu.>
Çevredeki her şey hayali bir ışıkla kaplanırken, karanlık ve kasvetli ortam anında soldu.
Bu ışık Desiderius’u ve çevredeki daha birçok ışık yılını kaplarken, devasa bir yapı aşağı indi!
Sütunları, devasa kılıç ışığından yapılmış olan beyaz altın kubbe şeklinde hayali bir bina çiçek açtı.
Sayısız küçük kılıç ışığından yapılmış gibi görünen yapının etrafında görkemli rune gravürleri dönüyordu.
Sadece EXTREMITY Cennetler’inde rastlanabilecek bir Göksel Panteon’un İnişine benziyordu.
Desiderius, beyaz altın ihtişama gülümseyerek, bakarken, hayali beyaz altın kılıcın korkunç sağanak dalgaları bu Pantheon boyunca parladı ve sesi yankılandı:
"Nihayet."
WAA!
"Gerçekten iyi biri geldi."
Gerçekten güçlü bir varlıktan gelen görkemli bir takdir.
Yine de kılıcı zaferle haykırırken, Theseus için bunun bir önemi yoktu!
-
Noah, Takdir-i İlahi’nin görkemi etrafında ışıl ışıl parlarken, aynı anda meydana gelen sayısız olayı izledi.
Hareket ediyor ve proaktif bir şekilde planlar yapıyordu, gözlerinin gördüğü ve odaklandığı tek şey eylemlerinden yükselen uyarılardı!
Tıpkı Yvonne’un artık güçleriyle karşılaştığı Ayna Boyutunda olduğu gibi.
>Şamanizmin Altın Düzlemsel Sınır’ını, Karanlığın Altın Düzlemsel Sınır’ını ve Ölüm’ün Obsidyen Düzlemsel Sınır’ını taşıyan bir Varlığın tüm Aeonik Kanını yuttunuz. Ölüm’ün Sınırı, yutulan tüm Kanın belirlenmiş imzası olarak seçilmiştir.>
>Seçilen Ölüm Sınırı’nda yüksek güce sahip kan yutuldu. Ölümün İlk Sınır Katmanı’na ulaşma yolunda ilerlemeniz %75 seviyesinde.>
Ayna Boyutu tamamen asimile olma noktasında oldurken, sıradan Atalar’ın Soylar’ından gelenler onun önünde duramadı.
Ve bakışlarını az önce Gourmandizing Boyutsal Gerçekliği içine yerleştirdiği Elysium Boyutuna doğru kaydırdığında...
>Elysium Boyutu’nun yutulması ve asimilasyonu %30 oranında tamamlandı.>
>Elysium Boyutu’nun yutulması ve asimilasyonu %50 tamamlandı...>
Bu aynı zamanda Noah’ın bitiş çizgisine yaklaşırken, en çok görmek istediği yoldaydı!
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.
