Bu gerçek B seviye avcılardan yeni bir sürpriz bekliyordum. Bir tanesi onlarca B seviye canavarı göz açıp kapayıncaya kadar yok eden son derece güçlü bir beceri gösterdi, ancak tüm mana rezervlerine mal olmuş gibi görünüyordu.


Şövalyeler, etraflarında onlarca canavar varken bile sağlam bir şekilde savunmaya devam etti ve tek bir tanesinin bile takım üyelerine geçmesine izin vermedi.


Yarım saat hızla geçip son [Prenses] de öldürüldüğünde BOSS'u görmek için fazla beklemeyecektim. Bataklığa doğru koşan devasa bir TİTAN'ın öfkeli sarsıntılarını duymayı bekledim ama bunun yerine tüm bataklığın bir kez sallandığını ve ardından her şeyin sessizleştiğini hissettim. Birkaç saniye sonra bir kez daha sallandı.

Bunlar... sadece onun adımları mıydı? Bulanık sularda dolaşan sarsıntıları hissederken şok olmuştum. TİTAN telaşsız adımlarla yavaşça bize doğru ilerliyordu. Bu, avcıların kalbine korku salacak bir şeydi ama bu zindana daha önce defalarca dalmış olan bu emektarlara bakınca, patronu beklerken kararlı ifadeler takınıyorlardı.


Devasa geniş kılıcı tutan berserker benimle konuştu. "Dövüş başladığında dikkatini dağıtmak için altın bıçaklarını kullanmaya devam et. Eğer onları gözlerine nişanlayabilirsen, bizi hala hissedebilse bile savaş gücünü azaltacaktır."


Başımı salladım ve ufuktaki devasa canavarla yüzleşmeye hazırlandım. Canavar yaklaştıkça büyük bir dağın yavaş yavaş yaklaştığını hissediyordum, pulları koyu yeşil bir renkte parlıyordu ve gözleri korkunç bir ışık saçıyordu. Devasa çeneleri açılırken ve doğal olmayan bir ses çıkarken bize biraz uzaktan baktı.

OOOOOO!!!


Devasa timsahın ağzında şimdi sıra sıra parlayan keskin dişler belirirken, ses kulakları tırmalıyordu. Üst çenesi alt çenesinden çok daha genişti, bu da çeneleri kapalıyken dişlerinin tamamen gizlenmesine neden oluyordu. Ama şimdi açıktı... Görülmeye değer korkunç bir manzaraydı.


Alevli kılıçlı adam talimatlarına devam etti: "Dağılın! Şövalyeler, onu meşgul edin ve yem olmayın!"


İki Şövalye, bu ilk kez olmadığı için başlarını salladı ve timsahın sağında ve solunda yerlerini aldılar. Vahşinin tuttuğu kılıçtaki alevler patlamadan önce çılgınca dans etmeye başladı ve... avcının tüm vücudunu kapladı.


Önümdeki adamın vücudu alevlerle kaplıyken bu tür bir beceri karşısında irkildim. TİTAN'la kafa kafaya çarpışmak için ileri atılırken içinden bir uluma yükseldi. Çılgın, devasa bir ateş topu gibi görünerek hemen geriye savrulurken, kör edici bir ışık genişliği vardı.

10 altın bıçak hızla ortaya çıktı ve yarısı düz bir çizgi halinde her bir göze doğru ilerledi. Devasa timsahın gözleri yırtılıp irin akarken acı dolu bir ses duyuldu.


Çift bıçaklı berserker bu fırsatı değerlendirerek iki büyük kılıç ışığını timsahın sağ tarafına çarparak onu ağır şekilde yaraladı. Timsah olduğu yerde kalmayıp yana döndü ve bir de baktık ki bizim iki katımız büyüklüğünde pullu bir kuyruk yeşil ışıklar saçarak bize doğru vızır vızır ilerliyor.


İki Şövalye bağırdı, vücutları parladı ve kuyruk vurduğunda her ikisinin de önünde şeffaf ışık kalkanları belirdi.


BOOM!


Toprak çarpmanın etkisiyle sarsıldı ama Şövalyeler yerlerinde kaldı ve saldırı durduruldu. İvme kazanmaya devam eden alevli bir çılgına bir kez daha saldırdı ve havada dönerek sürekli olarak timsahın kafasına inen ateş bıçakları fırlattı.

Bir kez daha [Smite] yaptım ve acı içinde inlerken 10 bıçağı açık çenesine doğrultarak içindeki yumuşak deriyi parçaladım. Bunca zaman sessiz kalan büyücü sonunda harekete geçti, parıldayan asasını ileri doğrulttu ve araba büyüklüğünde bir buz saçağı aşağı inip TİTAN'ın zaten parçalanmış olan kafasını deldi, kan ve beyin parçaları etrafa saçılırken çığlıklarını yarıda kesti.


Tüm bu fantastik becerileri izlerken kanım kaynıyordu ve kendi yüksek dereceli becerilerimi biriktirmeye başlamak için sabırsızlanıyordum. Biçimi bozulmuş TİTAN'ın cesedine baktım ve kendime önümüzdeki günlerde bu zindanı en az onlarca kez çalıştırıp hangi B rütbesi becerilerin ortaya çıkacağını ve tabii ki nadiren de olsa A rütbesi bir becerinin düşme ihtimalini göreceğime dair söz verdim.


Yeşil bir kristal belirdiğinde avcı ekibi üyeleri bitmiş baskını alkışlıyordu. Lana bana doğru geldi ve "Fena değil çaylak! Bıçakların sayesinde baskını rekor sürede bitirebildik, kârımız artmak üzere!"

Geri kalan üyeler bir araya toplanıp yaralı olup olmadığını kontrol ederken gülüştüler. Onlar ganimetleri toplayıp zindandan çıkmaya hazırlanırken, gökten magma toplarının düştüğü muhteşem görünümlü beceriyi yapan büyücü tekrar ayağa kalkmıştı.


Etrafımdaki çok sayıda timsah cesedine ve yan taraftaki daha da büyük olana baktım. Tek başıma girersem bu zindanı temizleyebileceğimi biliyordum ama yüzlerce timsahı ve bu devasa canavarı alt etmek çok zamanımı alacaktı ve ben zindanları olabildiğince çabuk temizlemeyi seviyordum.


En yüksek dereceli saldırı becerim C idi ve daha da sorunsuz bir BOSS koşusu için bu avcılara benzer yüksek hasar dereceli bir B becerisine ihtiyacım olduğunu hissettim. Bir sonraki adımda ne yapacağımı düşünürken kafamda yontulmuş bir adamın yüzü belirdi.

Düşen [Çekirdek] ve bir [Eşya] toplandıktan sonra ellerimizi yeşil kristalin üzerine koyduk ve bir kez daha dış dünyaya transfer olduk. Monolitin yanında nöbet tutan subaylar dışarı çıktığımızda şaşırdılar ve saatlerini kontrol ettiler. Zindan bu sefer benim eklemelerim sayesinde 3 saatin altında tamamlandı.


Beni kutlamaya davet eden B rütbesindeki avcıların iletişim bilgilerini not aldım. Bir süredir kendimi herhangi bir sosyal ortama dahil etmediğimi hatırlayınca düşündüm, belki bu iyi bir şey olabilirdi. Zindan bir yere gitmiyordu ve birkaç saat yeni yerler görmekten zarar gelmezdi. Şu anda başka bir şey yapmayı planladığım için onlara yetişeceğimi söyledim ve Koramiral'in ofisine doğru ilerledim.


Birçok güvenlik noktasını atlatarak, bir kez daha kâğıt yığınlarıyla dolu ofise geri döndüm. Magnar duvardaki antika saate baktı ve bana gülümseyerek "Her şey yolunda gitti sanırım?" dedi.

"Çok, ve yardım etmeye devam etmek isterim, ama önce sizden bir iyilik isteyeceğim."


Sözlerimi dinlerken adamın gözleri canlandı. Bu sefer, zindandaki koşumu daha da sorunsuz hale getirmek için öğrenebileceğim, ordunun elindeki saldırgan B sınıfı becerilere bakmak istedim. Şimdi onu yenecek kadar iyi olsam bile, daha da hazırlıklı olmak sorun değildi.


Zindana atlayabilir ve B seviye beceriler için biraz zaman harcayabilirdim, ancak düşüşler rastgeleydi, bu yüzden gerçekten kullanmak istediğim bir beceri düşmeden önce ne kadar süre dalacağımı asla bilemezdim.


Düşük dereceli beceriler de etkinliklerini hızla kaybediyordu, zira F derecesi [Ateş Topu] B derecesi canavarların pullarına zarar vermiyordu ve tüm zindan dalışı boyunca bir kez bile kullanılmamıştı.


"Sadece tek bir B seviye beceri mi? Böyle bir şey yapabilirim, birini çağırayım, dedi."


Ona başımı salladım ve yan tarafta beklemeye başladım. Bir dakika sonra, iş kıyafetleri giymiş bir kadın odaya girdi ve Koramiral'i selamladı.


"Patron, istediğin doküman burada."

Magnar kalın kitabı alıp bana uzatırken başıyla onu onayladı.


"Bu henüz dağıtılmamış tüm B seviye becerilerin envanteri. Hangisinin sizin zevkinize uygun olduğunu bize bildirin, biz de sizin için depodan çıkaralım."


Magnar önünde dikkatle beceri kitaplarının envanterini inceleyen avcıya baktı ve bir başka mükemmel avcıyı işe alma başarısından dolayı gülümsedi.


Zindan koşusunu neredeyse yarıya indirdiğine göre, onun yardımı önümüzdeki haftalarda daha da fazla kaynak getirmeye devam edecekti. Yapmaya çalıştıkları diğer her şeyle birlikte bu avcının da eklenmesinin, yaklaşmakta olan şeye karşı koyacak kadar güçlerini artıracağını umuyordu. Asıl ihtiyaçları olan şey daha fazla en üst seviye A avcısıydı ama onlar bu kadar çabuk yetiştirilemezdi.


Önündeki avcıya da başka bir aday olarak olumlu bakıyordu, çünkü gücü sadece son bir hafta içinde hızla artmıştı, belki de onda daha fazla sürpriz vardı.