Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 

           
   Her saniye düşen ok sayısı artıyor, atların toprak zeminde çıkardığı tok ses yaklaşıyordu. 

   "Baba beni götürmekle vakit kaybetmene gerek yok. Savaşabilirim. Neden sadece beni kurtarmak için bu kadar şey feda ediyorsunuz? Daha ne olduğunu bilmediğim bir kutuyla sizi nasıl kurtarabilirim? Madem biliyorsunuz siz neden kullanmıyorsunuz?" 

  
   Nishin dayanamamıştı. Tanıklık ettiği yabancı olmayan ölü bedenler , kaybedilmiş uzuvlar, bir daha mutlu olup olamayacağından emin olamayan gözler... Nishin'e göre hepsinin hissettiği şey kendi hisleriyle uyuşmaktaydı. Hayalkırıklığı.

   
   Yaşanan ve yaşanmaya devam eden her şey kocaman bir hayalkırıklığıydı. Gerekmedikçe hiçbir canlıya zarar vermeden yaşam sürmüş olsalarda bu katliamı engellemeye yetmemişti. Şuana kadar önem verdikleri her şey boşuna mıydı? Bu kadar basit olamazdı. 

   "Bu savaşta önemli bir rol istiyorsan zaten en önemlisi sende Nishin. Uzun bir hikaye sana anlatmayı hep istemiştik. Vaktimiz var sansakta istenmeyen gün çabuk geldi. Tabiki hikayelerin doğası gereği her zaman gerçekle paralel olmuyorlar. Dua edelim bu sefer gerçek olanlarından olsun. Elinde tuttuğun kutu öylesine bir kutu değil. Yüzyıllar boyunca sürekli sonraki nesle aktarılmış belkide emanet edilmiş bir miras olarak düşünebilirsin. Her nesilde sadece bir kişi bu kutuyla etkileşimde bulunabilmiştir. Kutunun peşi sıra bir takım talimatlarda Kamlarca aktarılmış. Sadede gelirsek bu kutu atalarımızdan gerektiğinde kendimizi savunabilmemiz için bırakılmış bir silah. Bizim neslimizin uyumlu kişisi olarak yalnızca sen bu kutuyu kullanarak bizi kurtarabilirsin." 

     

    Korr ayaküstü anlattığı bu hikayenin tatmin edici olup olmadığını pek umursamıyordu. Daha fazla vakit kaybedemezlerdi. 

   İşgalcilerin hareketlerini haber eden genç , karnında büyük bir yarıkla içeriye girdi. 

   " Büyük Korr acele edin birazdan burada olacaklar." 

   Zor nefes alan genç , akan kanları durdurmak için elini bastırsada pek işe yaradığı söylenemezdi. Yavaşça dengesini kaybeden gencin bedeni Korr'un önüne yığıldı.

  "Senin adadığın bu canın boşa gitmesine izin veremeyiz. Eğer başaramazsak öteki tarafta nasıl yüzünüze bakarım." Korr bunun verilen son can olmasını dileyerek yanındaki Nishin'e baktı. 

  "At sesleri duruldu. Birazdan burada olurlar. Nishin senden tek bir isteğim var. Ben dışarıda sana haber verene kadar burada bekle. Senin rahatça uzaklaşman için bir at ayarlayacağım. Ata bindiğin an arkana dönmeden uzaklaşmalısın. Endişelenme seni korumak için elimden geleni yapacağım. "
 
  Nishin asılı duran kalın bir kilimin arkasına saklanırken dışarı çıkan babasını izledi.

  Korr onu dışarıda bekleyen tek bakışta diğerlerinden kolayca ayırt edilebilen ,  asil ve soylu hissettiren beyaz , yapılı bir vücuda ve  korkusuz gözlere sahip atla üstündeki tek gözünü siyah göz bandı ile kapatmış , büyük ve kanlı kılıcıyla sırıtan adamla gözgöze geldi.

  "Onlarca askerimi tek başına yıkan o adam sensin demekki. Sen de olmasan burada kendime göre bir rakip bulamayacağımdan korkuyordum. Böyle konuştuğuma bakma sizinle bir alıp veremediğim yok. Sadece mesleğimin gerekliliklerini yerine getiriyorum. Kazanç sağlıyorum." 


  Kulak tırmalıyıcı sesiyle yaptığı konuşmanın  bitmesiyle harekete geçen adam  zaten az olan mesafeyi kapadı. 
 

  Üzerindeki lekelerle binlerce kesim yapmış gibi duran kılıç adamın ellerinde sanki bir ip gibi belirsiz ve hızlı hareket ediyordu. Saldırının yönünü normal birinin tahmin etmesi imkansızdı.

   Korr kılıcın inebileceği yerlerden en muhtemeli olarak düşündüğü kalbinin hemen alt noktasını bir ucunu toprağa sapladığı mızrağıyla kapadı.

  Düşündüğü gibi de oldu. Kılıç mızrağa çarparak uygulanan iki büyük kuvvet yüzünden aynı sertlikte geri tepti. 


 "Saldırımı tahmin edebildin hemde zorlanmadan. Düşünüyorum da bunu yapmanda yardımcı olan şey sana önceden görme şansı verdiğim başka bir avım mı?" 

   Adamın kastettiği karnında büyük bir yarıkla içeride cansız şekilde yatan gençti. Korr tahminini gerçekten bu şekilde yapmış olsa da bunu o kesiğe sebep olan kişinin ağzından duymak onu tiksindirmişti. 

   "Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. Bu işi hemen şimdi bitireceğim." 

    
    Korr düz bir şekilde rakibinin üstüne koşarken gözlerini asla kaçırmıyordu. 

    Şuan aklındakini yapamazsa başka şansı olmayacaktı. "Sana geliyorum." Korr avazı çıktığı kadar bağırarak hücuma geçti. 

    Beyaz atının üstünde rakibini bekleyen ve bu mücadeleden delicesine zevk alan adam bir anda yönünü değiştiren rakibini görünce uğradığı şaşkınlıkla atından düşmemek için kendini zor toparladı. 

  Atılmasının bir kaç saniye sonrası tek bir adımda yönünü mükemmel bir estetikle değiştiren Korr komutanlarını arka taraftan  izleyen 5 atlıya doğru atıldı. 


  Komutanları kadar kendileri de bunu beklemeyen askerler, o şaşkınlıkla ulaşmaları zor olan silahlarına hamle yapamadan karşılarındaki korkunç ve ürpertici adamın saldırısına maruz kaldı. 

   Korr 3. adamın boynunu kestiği sırada beklenen işareti verdi. "Nishin, şimdi çabuk." 

   Nishin babasının sesine önceden ayarlanmış bir makine gibi gecikmesiz tepki verdi.

   Bulunduğu yerden hızlıca fırlayan çocuk, görüş açısına sadece ona cesaret kaynağı olan babasını koyarak onun olduğu yöne koştu. Her gün sıcak güneş altında yaptığı koşu denemeleri bugün meyvesini veriyordu. 

   Kalan askerler ve komutanları gördükleri çocuğun beklenmedik bir şekilde hızlı olmasının şokunu atlatamadan Nishin atlardan birine binmişti. 

   "Kaçmasına izin vermeyin yakalayın." 


  Komutanlarının verdiği emirle oklarını hazırlayan askerler at üstündeki çocuğa ateş etmek için oklarını germeye çalıştıklarında altlarındaki toprağın batmaya ve onların dengesini bozmaya başladığını fark ettiler.


  Hızlıca toprağa gömülmeye devam eden okcular nişan alamayacak kadar sallanıyorlardı.

   "Bu saçma şeyde ne büyü mü yaptınız sizi tiksinç yaratıklar." 


  Atı ne kadar asilse kendisi o kadar değersiz olan bu adam sinirlerine hakim olamıyordu. 


 Bir ihtiyar sesi içeriden dışarıya doğru yayıldı. "Korr onları ne kadar tutarım bilmiyorum. Büyüm size ulaşmadan Nishin'i uzaklaştır artık." 


  Bu ses  üstünden kahverengi dalga ve gözle görülebilir titreşimler yayılan asasıyla birlikte dışarı çıkmış olan Ulu Kam'dan başkası değildi.


   Korr Nishin'in atını arkasına vurarak harekete geçirdi. 

   "Arkanı sakın dönme ve dümdüz koş!" 


   Nishin hızla harekete geçen ata düşmemek için sıkıca sarıldı. Bir an önce her şeyin bitmesini istiyordu. Bunu bitirecek kişinin kendisi olduğunu da biliyordu. Cebindeki kutuyu çıkardı. Kutuyu saran kalın dallar yavaşca Nishin'in elinde kıpırdamaya başladı. Bu kutunun ona gösterdiği tepki olmalıydı. Nishin atın hızına alışmış başını artık yukarıda tutmaya başlamıştı. 

    Yüzüne vuran rüzgarla sallanan saçlarının altındaki kulakları , hemen yanından geçen ok sesini duyunca Nishin korkarak ve çekinerek arkasını döndü. 

   
   Öncekinden çok daha fazla atlı oradaydı. Destek gelmiş olmalıydı. Babasını ve Ulu Kam'ı göremiyordu. "Onlara bir şey mi olmuştu?" diye düşünmeden edemedi. 

  Aceleci bir karar vermeden önce biraz daha etrafa bakmaya karar verdi. 10 kadar atlının yoğunlaştığı geniş toprak tabanın hareket ettiğini fark etti. Yere gömülen atların korkarken salladığı askerlerin üçünün kellesi bir anda koptu. 


  Bu babasıydı. Askerlerin arasından yaptığı son sıçramayla büyük bir toz bulutu oluşturdu. Mızrağının ucundaki 3 kelle ile gömülen toprağa takılmamak için farklı atlıların üstünden sekiyordu. Yapacağı son sıçramada işler istediği gibi gitmedi. 


   Atlardan birinin yaptığı tepik Korr'un diyafram kısmına isabet etti. Onu gömülen topraktan kurtarsada aldığı sert darbeyle Korr ayağa kalkamadı.

  "Nefes alamıyorum. Bu kadar çabuk olamaz. Biraz daha dayanmalıyım. Nishin şuan beni izliyorsun değil mi? Tabiki izliyorsun. Sen ve şu meraklı kişiliğin. Seninle son kez bir baba oğul gesintisine çıkmak isterdim. Sanırım yapamayacağız. Sana bu kadar yüklenilmesi kim bilir sana neler hissettirdi? Bu yaşta gördüğün bu katliam ve dahası.. Eminimki bunlar senin ileride çok daha iyi bir lider olmanı sağlayacak. Eğer yaşıyorsa annenle birlikte beni hep ziyarete gelirsiniz umarım."

  Sırtüstü vaziyette yerde uzanan Korr'a doğru yaklaşan biri vardı. 

  "Lanet ihtiyar ne gıcık bir büyün varmış. "  Tek gözlü adam kolundaki ve kılıcındaki toprakları silerken arkasındaki tekrardan dolan geniş çukura baktı. 

  Kaçamayacağını anlayınca yaptığı intihar saldırısıyla kendisi ile birlikte onlarca askeri de toprağa gömen Ulu Kam'ın açtığı çukurdu. 

   
   Kendide o saldırıdan sıkışan tek bacağını keserek kurtulmuş olan adam yavaşça Korr'un uzandığı yere doğru ilerlemeye başladı. 

  "Sana huzurlu bir ölüm nasip etmemi bekleme. Acıların en kralını yaşayacacaksın. " 


  Başından beri herkese güven veren belkide zaferin ve kurtuluşun en çok geleceğine inanan kişi yerdeydi. "Baba." 

  Nishin'in boğazı düğümlenmişti. Yaklaşan ölümüne karşılık , hiçbir şey yapmadan yerde yatan babasına baktıkça akan gözyaşları yüzünden görüşü bulanıklaşmıştı.

  "Hey baba kalk. Duymuyor musun beni? Lütfen son kez ayağa kalk. Herkese yardım ettin. Hepsini kurtarmak istedin. Peki neden hiç düşünmedin? Seni kim kurtaracak? Ben mi ? Ben yapamıyorum elimden hiç bir şey gelmiyor. Sadece bendeki bu aptal küreyle.." 


 Küre küre küre küre... Doğru ya küre vardı. Onu kullanabilirdi. Elindeki küreye baktı. Babasının dediklerini aklına getirdi. 


  "Tanrı Kamish'e minnet duy." Ne için duyacaktı? Hiçbir işe yaramadığı için mi ? Nishin yapamayacaktı. Kamish'e karşı gittikçe artan kırgınlığı yalandan minnet duymasını engelliyordu.


   Tek bacaklı adam zorlanarakta olsa Korr'un yanına ulaştı. Kılıcını yukarı kaldırırken zar zor konuştu. "İşte seni kahraman ilk baş bu daima ilerlemeni sağlayan ayaklarını keseceğimki ilerledikçe kendi ardından başkalarını da sürükleme."

   Kılıç harekete geçmeden önce uzaktan kulaklara bir ses çalındı. Sinirli ve kin dolu çıkan bu çocuk sesi sanki bir yandan arka fonda ağlıyordu.

   "İşe yaramaz Kamish, sorumsuz ve güvenilmez Kamish. Sana emrediyorum. Babamı kurtar her şeyi bitir. Lütfen , tek yapabileceğim bu aptal kutunu kullanmak."

   Nishin sözlerini bitirdiği anda elindeki kutu sallanmaya ve parlamaya başladı. Gür ağaçlardan enerji çeken dairesel bulutların olduğu ön taraftaki ağaç dalları hafifçe açılıyor kutunun yaydığı ısı ve ışık gittikçe artıyordu.

  Hala kabile sınırlarında olan Nishin'in elinden gökyüzüne fırlayan kutu , artık rahatsız edici bir ses çıkaran mavi bir top gibi gözüküyordu.
   

   

  


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.