Yukarı Çık




8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 

           
       Güneş ışıkları lekesiz camın üzerinde kırılarak doğrudan yumuşak yatağa bütünüyle bağlanmış çocuğun yüzüne vuruyordu. Nishin eski alışkanlıklarının ona kazandırdığı hassasiyetle anında gözlerini açtı.

   "Uhhh! Hayatımda uyuduğum en derin ve dinlendirici uykuydu." 

    Uzandığı yatakta ellerini ve  ayaklarını dört bir kenara açarak  uzunca esnedi. Yatakta doğrulduktan sonra burnuna gelen güzel kokuları fark etti. Uyandığı derin uyku onu acıktırmıştı. Ayağa kalkıp son kez gerinerek masaya doğru ilerledi. Çeşit çeşit peynirler , reçeller ve daha bir çoğu , hepsi karşısındaydı. 

    "Gerçekten cennette gibiyim. " Ağzına tıktığı reçelli ekmeği çiğnemeye çalışırken söylemişti bu cümleyi.


    Yemek tepsisinin yanında ufak bir not daha gördü. Üçgen şeklindeki otlu peyniri ağzına tıkarken kağıtta yazanı anlamaya çalıştı.

    " Reçellerimin birazını siz sıradanlara sunduğum , hayatınızda birdaha zor bulacağınız bu kahvaltıdan sonra kapının önüne çıkın ve hiçbir yere kımıldamadan bekleyin." 

    Nishin'in okuma becerisine yamuk yazılmış bu el yazısı da eklendiğinde mesajı çözümlemesi dakikalarını almıştı. Son heceyi de okuduğunda rahat bir nefes aldı ve düşünmeye başladı.

    "İlk geldiğimizden beri bu yerin ilginç olduğunu fark etmiştim. Gene de bu güzel oda , kıyafetler ve yemekler gerçekten çok lüks şeyler. Durup dururken böyle güzel şeyleri bizim gibi alışık olmayan çocuklara sunmaları beni kuşkulandırıyor. Ne olduğunu öğreneceğim ama önlemi elden bırakmasam çok daha iyi."

    Nishin kahvaltıyla birlikte gelen sürme bıçağını yeleğin iç cebine gizledi. Kahvaltıdaki favorisi olan otlu peynirden son bir parça daha alarak kapının önüne çıktı.


    Uzun koridorda yalnızdı. Sağına ve soluna baktığında kimseyi göremedi. Uzun bir süre geçti fakat hala kimsecikler gelmemişti. Notta bir yere hareket etmemesi söylenmişti ama beklemekten sıkılmıştı. 

    "Söylediklerine uymamı bekliyorlarsa beni bekletmeyeceklerdi." 


    Nishin odaya ilk geldiği anı düşündü. Koridorun sağından gelmişlerdi. Diğer çocuklar sağındaki odaların bazılarında olmalıydı. Belki onlardan birini bulurum umuduyla harekete başladı. Yürüdü ama açmayı  denediği kapıların çoğu kilitliydi. Ses verse de cevap alamamıştı. 

   "Gerçekten artık sıkılmaya başladım. Bakalım bu kocaman yerde eğlenceli şeyler var mı?" 

    Koridorun kalanında daha da hızlanarak girişte gördükleri yere ulaştı. İlk geldiğinde dikkatini çeken avizeler hala yerindeydi. İki seçeneği vardı. Ya karşısındaki salona girecek ya da yanındaki merdivenlerden yukarı çıkacaktı. Hermenie tam burada ilk ayrıldıklarında içeriye doğru gitmişti. Nishin onunla karşılaşmaktan çekiniyordu. Arabada ona tek bakışıyla yaptığı korkunç baskı hala hatırladıkça içini ürpertiyordu. Kararını vermişti. Üst kata çıkmak için basamağa adımını attı. Temkinli bir şekilde çıkmaya devam ederken kendi gölgesinin başka bir karanlığa hapsolduğunu fark etti. Büyük gölge , çocuğun küçük gölgesini içine almış kendi büyüklüğüne katmıştı. 

    Nishin olduğu yerde donakaldı. Tam arkasında biri olmalıydı. Hemde hiç ses çıkarmadan ve fark ettirmeden bu kadar yakınına gelebilmişti. Nishin yavaşça arkasına döndü ve artık bir nebze tanıdık gelen o sima ile karşılaştı.

   Yaşlı uşak bir eli ceketinin iç cebinde , kaşları çatık bir halde bekliyordu. Kaşları çatık olmasına rağmen mavi gözlerinde herhangi bir dalgalanma yoktu. Nishin'i bir süre daha inceledikten sonra çatlamış dudaklarını aralandırdı. Sakin bir ses tonu ile: 

     "Görünen o ki beyefendi notta yazanı tam anlamıyla kavrayamamış. Yoksa eminim Küçük Hanım'ın emirlerini bilerek çiğnemezdi. Buraya geldiğinize göre sizi beklediğiniz yere götürmeme izin verin. Yoksa  bilmediğiniz bu kocaman köşkte tek başınıza  kaybolabilirsiniz. Bunun sizi mutlu edeceğini sanmam. Herkes eğlence için bizi bekliyor. Lütfen beni takip edin." 

    Nishin  sadece denilenlere uydu. Şuan bu ihtiyara karşı çıkmak vereceği en kötü karar olurdu. Düşündüğünde dış görünüşü sıradan bir yaşlıya benzese de çevikliği ve gizliliğiyle korkmanız gereken türden biriydi. Tecrübeli olduğu aşikardı. 

    Birlikte merdivenleri çıktılar. İkinci kata geldiklerinde Nishin etrafı süzdü. Bir yandan önündeki ihtiyarı izliyor bir yandan da alt kata göre daha kalabalık olan katı inceliyordu. Birçok hizmetçi oradan oraya gidiyor ve bulunan birçok süs eşyasının tozunu alıyordu.   Meşgul olduklarından mı  ya da bakmamaları emredildiğinden mi bilinmez , hiçbiri onları fark etmedi. Aralarından geçip gittiler ve geniş bir kapıya ulaştılar. Uşak arkasını döndü.

   "Maalesef burada yolumuz ayrılıyor. Sizin şuradaki kapıdan aşağı inmeniz gerek. Burada neler olduğunu merak ettiğinizi biliyorum . Aşağıya ulaştığınızda hepsini anlayacaksınız. Hah! Hatırlamışken bu sefer size denileni yapsanız iyi olur. Sonuçta yapılan bazı hatalar ölümcül sonuçlar doğurabilirler." 

     Nishin başını salladı. Geniş kapıdan giren uşağı izledi. Sonrasında kendisine söylenen kapının önüne geldi. Kapı kolunu tuttu. Islaktı. 

   "Hizmetçilerden biri temizlerken fazla çamaşır suyu kalmıştır." Diye düşünerek kapıyı açtı. 

   Karşısında bir oda beklerken aşağıya doğru kaybolan merdivenlerle karşılaştı. Uşak ona aşağı inmesi gerektiğini söylemişti. İçine korku ve tedirginlik doğmuştu. Aşağı indiğinde ne ile karşı karşıya kalacağını kestiremiyordu. İnmek istemesede inmek zorundaydı. Aşağıda olacak şey olasılıklar dahilindeydi. İyi veya kötü olma ihtimali bulunuyordu. Fakat inmemesi durumunda başına hiç iyi şeylerin gelmeyeceğinden emindi. Yavaşça kendini karşısındaki duruma alıştırarak aşağı inmeye başladı. Aşağı ulaşana kadar 45 basamak saymıştı. 


   Aşağı indiği yol boyunca kablolarının bir kısmı tavandan sarkan kimisi sağa sola sallanan tek tük lambalar görmüştü. Uzun senelerdir insan eli değmemiş lambaların ışıkları ortamı aydınlatmaya yetmiyordu. Yalnızca kendi kusurlarını açığa çıkarıyordu. Ya da yaralarını... Aşağıda kendini bu loş merdivenlerin aksine şaşaalı bir kutlamanın beklemediğini biliyordu. Nitekim son basamağı da atlattığında burnuna gelen çürük bir koku bunu doğruladı.

   Kokuyu istemsizce yüklü bir miktarda çekmişti. Aldığı tek nefes dahi beyninde acı verici bir zonklamaya dönüşmüştü. Başı dönmeye, görüşü dalgalanmaya başlamıştı. Yanındaki tozlu ve kirli duvara tutunarak ayakta kalmaya çalıştı. Bir süre sonra savunma mekanizması işlev görmeye başladı. Koku duyusu zayıflamış ortama uyum sağlamıştı. Kendine geldiğinde etrafı tekrar inceledi. Dar koridorun tavan boyu da kısaydı. Bu insanı içten içe boğuyordu. Nereye baksa tozlardan başka bir şey göremedi. Başı döndüğü sırada ayakta kalabilmek için duvara dayadığı elini burnuna yaklaştırdı ve kokladı. Ekşi ve madenimsi bir kokuydu. Duvardan eline sinmiş olmalıydı. 


   Üst katlardaki yoğun temizlik çalışmalarına rağmen burası uzun süredir bir süpürge darbesi bile görmemiş gibi duruyordu.

   "Zenginlerin o kadar oda arasında  sahip olduklarını unuttukları bir oda mı? Ya da temizlendiği durumda işlevini yitirecek bir yer mi? Öğrenmenin tek bir yolu var."

     Nishin kendini bildi bileli hep böyleydi. Önce bir şeyi farkederdi. Ardından kuşkulanır ve merak ederdi.. Son olarak bilinmeyenin peşinden koşar onun gerçek kimliğini öğrenene , onu köşeye sıkıştırana kadar kovalardı.  Bu onun karakterinin temelinde yatan özelliğiydi. Tüm dünyada neler olduğunu bilemeyeceğinin farkındaydı. Ama bunlar farklıydı. Burnunun dibinde hemen gözünün önünde duran bir şeyi öğrenmekten kolay ne vardı. Tekrardan kendini hazırladı. Bu olayın yaptığı keşif gezilerinden hiçbir farkı olmadığına kendini inandırdı. 

    "Şimdi git ve o şeyi yakala. Gerçek kimliğini gizlemekte kullandığı maskesini çıkar ve bir kenara fırlat. Her zaman yaptığın gibi." 

    Harekete geçti. Kendinden emin ve seri adımlarla kısa sürede koridorun çıkışına yaklaştı. Karşısından vuran güçsüz ışık etrafta uçuşan tozları açığa çıkarıyordu. Adım attıkça ışığın geliş açısı güçlendi. 

    "Bakalım benden nasıl bir şey saklıyorsun sayın bezbebek hanım."

    Henüz bir kaç adım önce Hermenie için bulduğu takma adı bağırarak aydınlığa çıktı.

    Ellerini açıp güzel girişi için alkış beklerken duyduğu şey yanından geçen güçlü bir rüzgar ve bir kaç çıtırtı oldu. Gözlerini açtı ve az önce yanından geçen rüzgarın kaynağına baktı. Bir örneği de az önce çarptığı duvarda olan , kırıklarla dolu  bedeniyle yerde uzanan kanlar içindeki çocukla göz göze geldi. Gerçi buna tam bir göz göze gelme demek yanlış olurdu. Kendi yaşlarında olan çocuğun  şişmiş gözleri morluklarla süslenmişti. Şuan Nishin yerine sevdiği  kızla ilgili bir rüya görme olasılığı yüksekti.


   Nishin yanındaki çocuğun buraya doğru uçtuğu yere döndüğünde asıl şoku yaşadı. Sahra elleri dizlerinde nefes nefese ona bakıyordu. Üstelik acayip sevimli beyaz bir elbisenin içindeydi. 

    "Tanrım Kamish buda ne demek oluyor şimdi? Bu çocuğu bu hale getiren Sahra mıydı?" 


   Nishin yaşadığı şaşkınlık yüzünden bulunduğu ortamın görkemini de henüz fark edememişti. Gladyatör arenasını andıran geniş sahanın kenarları yüksek duvarlarlarla sınırlandırılmıştı. Nishin'in giriş yaptığına benzer 7 geçit daha arenanın dört bir yanına dağılmıştı. Geniş saha sadece düzlük  değildi. 4 farklı binoma ayrılmıştı. Nishin'in giriş yaptığı bölge kumlarla kaplı düz bir alandı. Engebe ve tepelere sahip değildi. Arenanın doğusunda kumlar keskin bir çizgiyle ayarlanmışcasına farklı yerlere salınan sazlarla birleşiyordu. Sazların bulundukları zemin sert ve dayanıklı değildi. Nemli olan toprak geniş bir bataklık formundaydı. Toprağın içinde ilerleyen kişilerin vücutlarının bir kısmının batacağı hesap edildiğinde uzun ve sık sazların o kişiyi saklaması olağan bir durumdu.
     Arenanın batı kısmındaki ormanın ise farklı düşünceleri vardı. Ormandaki ağaçlar alışılmışın dışındaki şekilleriyle bir ağaçtan çok tetris bloklarını andırıyordu. Kimi yerlerde ağaçlar birbiri içine girerek patikalar oluşturmuştu. Bu patikalar bazı yerlerde öyle sıklaşıyorduki karışık bir metro düzenine dönüyordu. Gizliliğe önem veren sazların aksine bu ağaç labirenti ormanında kişi zekasına daha sıkı sıkıya sarılmalıydı. Birbirine benzer yollar , şekiller ve ağaçlar... Bunlardan sizi kurtaracak şey mükemmel bir hafızayla desteklenmiş çalışkan bir beyindir. 

    Arenanın kuzey tarafı da diğer bölgeler gibi kendine has özelliklere sahipti. Yüksekliği bir anda 10m'den 100'lerce metreye fırlayan tepeler ile bu tepeleri birbirine bağlayan derinliği 10m'den 100'lerce metreye değişen tünellerden oluşuyordu. Tüneller işçiler tarafından kazılmamış, sistemli ve planlı değildi. Aksine proje planı içgüdüleriyle hareket eden birkaç hayvan tarafından yapılmışa benziyordu. Tünel sistemleri sürekli derinleşmektense kimi yerlerde yükselerek tepelerin zirvesine kadar ulaşıyordu.

   Nishin tüm bunlardan habersiz hala üstünde bulunduğu altın topraklardan  daha parlak olan gözleriyle Sahra'ya doğru bakıyordu. 

   "Seni karşılamak için yanlış bir yöntem mi? Sanırım kırmızı bir halı falan istiyordun?" 

   Sahra her zamanki  huysuzluğuyla üstündeki suçlayıcı bakışı savuşturdu. 

   Nishin dikkatini tekrardan etrafa verdi. Kumlar çocuktan akan kanın büyük kısmını emmişti. Ve ayakları altındaki kumun öncekinden daha yumuşak olduğunu fark etti. Emin olmak için ayağını ayarlı bir şekilde bastırdı. Ayağı girmesi gerekenden daha derine batmıştı. Ayağını tekrar çektiğinde düşündüklerinde haklı olduğunu anladı. Ayağının batan uç kısmı kanla kaplıydı. Az önce toprak tarafından emilen kum ayaklarının hemen altındaydı. Bunun tek bir açıklaması olmalıydı. 

   "Bu kumlar hareket ediyor." 

    Nishin altındaki kum daha da zayıflamadan Sahra'ya doğru ilerlerken durumu böyle açıklamıştı.

   Nishin'in hareketlerine anlam veremeyen kız yavaş yavaş kendine gelmiş nabzıyla sakince sordu. 

   "Neden bahsediyorsun? Bir an önce açıklarsan iyi edersin." 


    Nishin kumları biraz daha inceledi. Kumların hareketinin yatay olduğundan emindi. Fakat altındaki tabakanın sadece üst kısmının mı yoksa tamamının mı hareket ettiğini fark edememişti. 

    "Altımızdaki kum hareket ediyor diyorum. Hemde bunu yatay bir şekilde ve düz bir doğrultuda yapıyor . Hareketin tümünü henüz çözemedim ama bunun bir amacı olduğu belli. Ben açıklama mı yaptığıma göre sıra sende." 

     Kuma olan ilgisini kıza yönelterek sordu.

   "Bu çocuğu neden bu hale getirdin? Üstelik uzun duvarlar ve izleyici koltuklarıyla çevrelenmiş bu arena benzeri yerde yaptın bunu. Ohh! dur bir dakika. Bunun gerçek olduğunu söyleme bana. Biz şuan bir arena dövüşünde miyiz?" 

    Soruyu sorduğu sırada Nishin'in göz bebeği genişledi. Parlak ve sarı bir yıldızı emen geniş bir karadelik gibi Nishin'in irisinin geniş bir kısmını kapladı. Küçük çocuk kendi içinde bu bilgiyle sarsılırken arkada yankılanan yüksek ve tiz zil sesini duyamadı. Sesin ardından ince bir kız sesi yükseldi. 

    "Leydi Hermenie için düzenlenen böcek dövüşlerinde ki yarışmacılarımız için ilk durum güncellemesi..."

  

  
   

    


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


8   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   10 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.