"Bu yaşımda bu kadar acı çekmem normal mi? Sanki tüm dünya başıma yıkılmış gibi. Günlerdir o kadar çok ağlıyorum ki artık göz yaşlarım akmaz oldu. Ruh gibi dolanıyorum. Etrafında olanları algılayamıyorum. Dünyada hiç bir şeyin önemi kalmamış gibi, artık dünya yok olsa da olur gibi."
"Tüm bunlar sadece hoşlandığım çocuk beni reddetti diye. Beni teselli etmeye çalışan arkadaşlarıma bunu söylediğimde 'ay bu muydu yani' diyorlar. Onları duyunca daha da sinirleniyorum. Ne demek bu muydu yaa, ne demek. Benim onu ne kadar sevdiğimi bilmiyorlar. O benim her şeyim. O olmadan hiç bir şeyin anlamı yok..."
Bu şekilde devam edip gidiyor sıradan liseli kızımızın konuşması. Tüm bunları dinlerken kusacakmış gibi hissediyorum. Aynı hikayeyi farklı ağızlardan binlerce kez dinledim. Hepsi de dünyadaki en büyük aşkın kendisine ait olduğunu söylüyordu. Tabi elde edemeyince de en büyük acıyı kendisi çekiyor zannediyordu.
Yaptığım işi seviyorum. Okuldan sonra iki sırayı birleştirip yalancıktan bir psikolog ofisi oluşturmayı ve insanların derdini dinlemeyi, onlara çözümler üretmeyi seviyorum. Hatta kendi okulumda ünlü bile sayılırım. Çünkü ikinci seansa kalmadan hepsinin dertlerini çözüyorum. Yetişkin olan psikologlar bile bunu başaramıyor.
Belki de liselilerin derdi hep aynı olduğundandır. Hepsi aşk acısı çekiyor, başka dertleri yokmuş gibi... Onların bu halini görünce kendime biraz daha acıyorum.
Kendi düşüncelerimi dağıtmak için ona bir soru yöneltiyorum. "Neden okulun rehberlik hocasına gitmeyip beni tercih ettin. Hem o ücret de almıyor." Bir an duruyor. Bunun konumuzla ne alakası var, ben burda derdimi anlatıyorum der gibi bakıyor ama beni ne kadar övdülerse, bir bildiği vardır diye düşünüp cevap veriyor.
"Bir kere gittim ama şimdi meşgul olduğunu, istersem randevu verebileceğini söyledi. İki hafta sonrası için randevu verdi. Ben iki haftaya kadar aşk acısını unuturum bile. Sonra oraya gidip tekrar hatırlamak istemiyorum."
"Hem giden arkadaşlarımdan duydum sadece konuşuyormuş. Daha konuyu anlamadan sanki her şeyi biliyormuş gibi beş dakikada halletmek için 'Sizin yaşınızda böyle şeyler normal, aşık olursunuz sonra unutursunuz, boşver' diyormuş. Tabi bunu iki hafta sonra söyleyince "Ben unuttum zaten geri zekalı, sen hatırlattın şimdi tekrar" demek istiyorsun ama öğretmen olduğu için bir şey diyemiyorsun."
"Ha bide şey var. Burada anlattığımız şeyleri diğer öğretmenlere anlatabilirler. Hiç güvenmiyorum o zaman benim hakkımda ne düşünürler. Öyle görünmesem de hocaların sevdiği bir talebeyim. Ya da aileme söyleyebilirler. Ah işte o zaman korkunç olur." diyor gözlerinde dehşet bir bakışla. "Peki" diyorum "devam edebilirsin derdini anlatmaya."
Biraz duruyor, başka şeylerden bahsedebildiği için rahatlamış görünüyor. Biraz da şaşırıyor kendine. O kadar da üzülmemişim der gibi hâlleri. Yaklaşık bir 10dk daha konuşuyor ama bu kez daha aklı başında gibi. İlk şoku atlatması önemliydi. Yavaştan benim sıram geliyor.
. Konuşması bitince; şimdi sana çok önemli bir soru soracağım diyorum. Dikkat kesiliyor. "Sevdiğin o çocukla birlikte mi olmak istiyorsun yoksa onun sana yaşattığı bu acıdan mı kurtulmak istiyorsun?" Böyle bir soru beklemiyormuş gibi bir süre düşünüyor. "Önceden onunla birlikte olursam herşey mükemmel olur diye düşünüyordum. Ama beni reddettikten sonra, şimdi onu affedemiyorum. Yine de onunla birlikte olmak istiyorum." "Emin misin?" diye soruyorum "Eminim" diyor.
"Peki o zaman dediklerimi yaparsan seninle birlikte olacak" diyorum. "Gerçekten mi?" Diyerek gözleri parlıyor. Anlayamıyorum. Seni bu kadar üzen bir kişiyle birlikte olma isteğini anlayamıyorum. Tabi ona söylemiyorum bunu. Çantamdan bir tel toka çıkarıyorum. "Bunu hergün okula gelirken saçına tak" diyorum. Sanki ona sihirli bir şey verilmişim gibi hayranlıkla tokaya bakıyor. "Tamam" diyor. "Bir de hoşlandığın çocuk senin peşinden koşsa bile yüz vermeyeceksin."
Şaşırıyor. "Ama bu imkansız, o benim peşimden koşmaz" diyor. Kendimden emin bir tavırla "Koşacak." diyorum. Elindeki tokaya bakıyor. "Gidebilirirsin." diyorum. "Bi dakka yapmam gerekenler sadece bunlar mı?" "Evet." İnanmıyormuş gibi yüzüme bakıyor ve sınıftan çıkıyor.
O çıkınca "İlmek sana güveniyorum." diyorum. Yanımda bir gölge belirip kayboluyor. İki gün sonra kız bana teşekkür etmeye geliyor. Kapıda hoşlandığı çocuğu görüyorum. İkisi de mutlu görünüyor. Cidden bu aşk olayını anlayamıyorum.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.