Kralın sesindeki suçlama tonu gayet açıkça duyulabiliyordu, yani bu Marianne için sadece bela anlamına gelmekteydi. Gözleri panik içinde genişledi ve hatalarından caydığını belli etmek için çılgınca başını salladı.
“Majesteleri, durum böyle değil…” diye başladı ama bir kez daha sözü kesildi.
"Nasıl o zaman? Beni aydınlat." diye sordu Kasser soğukkanlılıkla.
Marianne kibarca başını salladı, söyleyeceklerine devam ederken başını saygısından ötürü daha çok eğdi.
“Majesteleri, korkarım kraliçe oldukça… Hmm… katı.” Kral onun gözlerine bakarken Marianne endişesinin görünür olduğunu belli etti. Saraydaki insanlar için endişeliydi, kendi hayatı için endişeliydi, endişelendiği şeylerin sonu yoktu.
Kasser sessizce dudak büktü.
“Kraliçenin 'katı' olmasına izin verirsek öldürdüğü kişi sayısı her seferinde iki katına çıkar.” Kraliçenin onun yokluğunda neler yapabileceğini gayet iyi bildiği için sinirli bir şekilde homurdandı.
Kraliçenin bedensel cezasıyla öldürülen toplam hizmetkâr sayısı endişe verici bir miktar hâline gelmişti. Gerçekten de işlenen her suçun bir cezaya tabi tutulmasının nedeni vardı, ancak Kasser’in gözünde, hiçbiri bu kadar önemsiz konular için ölüm cezasını hak etmiyordu.
Sarayda yeni bir düzen kurmaya çalışan kraliçenin aslında yaptığı tek şey krala ve astlarına sıkıntı getirmekti.
Yaptıklarıyla ücra çöl krallığındaki herkesi şaşkına çeviriyordu.
Kasser yaklaşık 1 yıl önce sert olmaya çalışmış ve kraliçe Jin Anika'yı, verdiği cezaların bazı sonuçlarının olacağı hakkında uyarmıştı.
“Senin yüzünden bir kişinin daha öldüğünü duyarsam cezasız kalmana izin vermeyeceğim!”
Bunlar tam olarak onun sözleriydi. Ancak ses tonundaki açık tehdide rağmen kraliçenin ona bakma şeklini hâlâ hatırlar gibiydi. Kraliçenin kafasındaki karışıklık adeta yüzüne sıvanmıştı. Kralı ne kadar berbat bir şekilde üzdüğünü anlayamamıştı. Ancak yaşadığı bu sürpriz ve karışıklığa rağmen gözlerindeki kötülük aynı kalmıştı. Ve bu, kralı inanılmaz bir biçimde rahatsız etmişti.
O zamandan beri Kasser gün be gün ondan uzaklaştı. Hiçbir şey onları yakınlaştıramazdı. Daha önce yakın değildiler, hiç olmamışlardı, ama şimdi onun için hissettiği tiksinti eskisinden çok daha yoğundu.
Kraliçe uyarısını dikkate aldığı için oldukça şanslıydı. Verdiği cezaların sayısı son derece azalmıştı. Ama o zaman bile etrafta korku hissediliyordu. Saray mensupları ondan öyle korkuyorlardı ki sessiz kalmayı tercih etmişlerdi, endişelerini kralın karşısında asla dile getiremiyorlardı.
Ancak bu göze çarpan soruna rağmen kral ondan kurtulamadı. Ondan nefret etmesine rağmen kraliçenin ona tahtın varisini vermesi gerekiyordu.
“Herhangi bir ölü bedenin bulunduğunu duyduğumdan beri çok zaman geçti.” Ve sonra ekledi. "Ama belki sen başka cesetlere rastlamışsındır?"
Ancak Marianne başını sallayarak reddetti. “Hayır Majesteleri.” Sesinde belirgin bir rahatlama vardı. "Herhangi bir cesede rastlamadık."
Söylediğinin saygısızca gözükmemesi için ne yapması gerektiğini bilemediğinden sessizce durdu. Kasser devam etmesini bekledi.
She took it as a tacit permission to speak freely. Kralın sessiz kaldığını ve konuşmasını beklediğini gören Marianne, konuşmaya devam etti.
“Majesteleri, eğer beni dinleyecek olursanız…”diye başladı. Kasser, kaşlarını yükselterek ona baktı. Her nerves got the better of her, even so she swallowed them down to continue anyway. Hisleri onun üstesinden geldi, yine de devam edebilmek için duygularını içine attı.
“… Kraliçeyle ilgilenilmesini öneririm.”
Karışıklık içinde gözlerini kırpan Kasser’in kaşları, alnının üzerinde buruştu. Böyle acımasız bir kraliçe uğruna sıradışı bir talepti…
"Pardon?" diye sordu inanmamış bir şekilde, onu doğru duymamış olduğunu umarak “Onunla ilgilenmek mi?”
"Evet majesteleri."
"Neden?"
“Kraliçe iki gündür yemeğini yemiyor.”
Kasser’in gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Kraliçenin kendi konforunu ihmal etmesi beklenmedikti.
"Peki neden yemiyor?" diye devam etti.
Ama Marianne de aynı şaşkınlıkla omuz silkti.
“Bilemiyoruz Majesteleri” dedi, “Kraliçe odasından ayrılmıyor ve hiçbir kadın hizmetçi onun açık izni olmadan odasına giremiyor.”
Kasser, Marianne'e geri bakmadan önce bir anlığına dalgın gözüktü.
“Bu, senin de odasına giremediğin anlamına mı geliyor?”
Marianne onaylayarak başını salladı, Kasser çoktan derin düşüncelere dalmıştı. Kafa karışıklığı zihnini doldurdu ve sonu yokmuşçasına onu rahatsız etti.
“Belki de açlık grevi yapıyordur?” diye mırıldandı kendi kendine gözleri kararmadan önce.
Bu sefer neyin peşinde?
-----Editör Notu-----
Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.