Zırhını tamamen çıkardıktan sonra kendini oldukça hafiflemiş hissetti ve bütün hizmetçiler görevlerini bitirir bitirmez odadan ayrıldı. Ama Marianne tartışmaya devam etmek için yerinde bekliyordu. Olay her geçen saniye daha da kızışmaktaydı.
“Eh, yani kimse iki gün aç kalmaktan ölmez.”diye söylendi Kasser, kraliçenin bu son davranışı hakkındaki endişelerini üzerinden atarak.
Ancak Marianne, böyle bir şeyin devam etmesine izin vermek istemiyordu ve onu bir annenin çocuğu gibi azarladı.
"Majesteleri!!" İnanılmaz bir şekilde haykırdı. Onu bundan daha iyi yetiştirmişti!
"Ondan hoşlanmadığınızı anlıyorum ama o da fedakarlıklarda bulundu."diye belirtti. "Kraliçe sizin için doğup büyüdüğü memleketinden buralara kadar geldi."
"Majesteleri, kraliçenin burada güvenebileceği tek kişi sizsiniz." yumuşak bir şekilde lafını bitirdi.
Doğru şeyi yapması için ona gözleri ile yalvarıyordu.
Kasser, Marianne'nin bakışlarına sırtını döndü ve sessiz kaldı. Marianne taktiklerini değiştirmesi gerektiğini biliyordu, içini çekti.
“Majesteleri, o zaman kraliçe için değil; astlarınız için yapın.”
“Onun öldürdüğü astlar mı?” diye sordu ona; güzel, bozulmamış bir kaşını kaldırarak.
"Hala hayatta olan astlar." diye düzeltti Marianne. "Kraliçeye nasıl davrandığınızı duyarlarsa sizin tarafınızda olmayan diğerleri bunu kendi itibarınıza, haysiyetinize karşı bir silaha dönüştürebilir." Kasser'i neredeyse ikna ettiğini söyleyebilirdi.
“Kraliçenize ne kadar iyi baktığınız, krallığınıza ne kadar iyi bakabileceğinizin bir yansıması olarak görülebilir. Duygularınızın size engel olmasına izin vermeyin. ”
Kral, Marianne'nin yürekten sözlerine rağmen kayıtsız kaldı. Sözüne aldırış etmedi ve bir heykel gibi hareketsizce bekledi.
Sinirli hisseden Marianne dayanamadı ve sesini yükseltti ...
"Majesteleri!"
“O zaman yerimde olsan yapardın?” Kasser içini çekip Marianne'e dönmeden önce söyledi. “Onunla ne yapmam gerekiyor?”
“Tek isteğim onu kontrol etmeniz.” dedi Marianne, konuşmalarının konusunu tekrarlayarak.“Sadece onu kontrol edin ve iyi olup olmadığına bakın.
Kasser bir kez daha uzağa bakmadan önce bir an ona baktı.
“Bir süre sonra katılmam gereken bir toplantım var." dedi sonunda. “Ondan sonra odasına uğrayacağım.”
“Ama Majesteleri, toplantılar saatlerce sürer. Uğramak sadece birkaç sani-“
"İyi tamam!"
Kendini sakinleştirmeden önce ona bağırdı.
"Tamam." bir saniye önce olduğundan çok daha sakin olsa da tekrarladı.
"Şimdi ayrılacağım."
Bunu söyleyerek odadan hızla ayrıldı, dırdırı hiç bitmeyen Marianne'den kaçmak istiyordu. Resmen ona saldırmak üzereydi.
Kasser, kraliçeye ve ona getirdiği tüm sıkıntılara homurdandı.
Kadının sahip olduğu tek aşk kendisi içindi! Kışkırtıcı bir şekilde düşündü yine de Marianne son bir ricada bulunurken sesi ona yetişti.
"Majesteleri, eğer gerçekten onunla konuşacaksanız lütfen alçak sesle konuşun ve ona kızmayın!"
Marianne’ın düşüncesinin ardındaki mantığa rağmen sakin kalmakta zorlandı fakat kraliçeyle konuşmadan önce sakinleşmesi gerekiyordu. Sonuçta sadece birkaç saniye sürecekti. Yine de Marianne'ın sahip olduğu ikna edici yeteneklere hayran olmak gerekiyordu. Başka hiç kimse kralı, nefret ettiği karısının iyiliğini kontrol etmeye ikna edemezdi. Ama onun yapabilmesi mantıklıydı. Ne de olsa Kasser'e samimi davranan tek kişi oydu.
Eugene, Dördüncü Kral'ın geri döndüğü haberini duyduğundan beri bulunduğu yerden bir santim bile uzaklaşmamıştı. Kafası karışmış halde paniklerken gözleri çılgınca etrafına baktı.
“Ne yapmalıyım?”
Boğazının kuruduğunu, biraz su aramaya bile zahmet edemeyecek kadar gergin olduğunu hissediyordu. Bugün bile buradan kaçınabileceğini ummuştu ama şansı tükenmiş gibiydi. Aniden biri kapısına geldi.
“Anika.”
Soğuk bir ses yükseldi.
"Bu kapıyı açın."
Eugene kapıya doğru dönerken yutkundu. Tam olarak kim olduğunu bildiği için tüm vücudunu soğuk bir korku kapladı. Kralı geri çeviremezdi! Eugene izin vermiş olmasa da Kasser devam etti.
"İçeri giriyorum." diye belirtti.
Topuz döndü ve odaya girdi. Sesindeki soğukluk anlaşılabiliyordu.
Eugene, kendi sert nefes alışını duyabildiği kadar açık bir şekilde hissedebiliyordu o soğukluğu.
Onu doğru dürüst karşılamak için güçlükle ayağa kalktı, kapı bir güçle savruldu. Eugene neredeyse istemsiz bir çığlık basacaktı ama bunun yerine korkudan fırladı. Bunu yaparken sandalye geriye doğru düştü.
Kasser'in bakışları sandalyeye gitmeden önce boş yatağa düştü ve sonunda Anika'nın gözleriyle karşılaştı. Yine de onu tuhaf olarak şaşırtan şey, gözlerini birbirine kilitlerken bakışlarının tuttuğu panikti ama bu, tam olarak anlayamadığı başka bir ifadeydi.
Başlangıçta sadece içeri girmeyi, ne yaptığını ölçmek için bir süre sohbet etmeyi ve sonra çıkmayı planlıyordu. Kraliçenin kendisine zarar vermeyeceğinden yeterince emindi. Kendisini bunu yapamayacak kadar çok severdi!
Kendisini aç bırakmaya başlaması onun için mantıklı olmayacaktı. Şimdi bile yüzüne bakarken numara yapıyor olacağını düşünüyordu.
Şüpheleri, döndüğünde onu selamlamak için dışarı çıkmadığı zamandan kaynaklanmıştı. Ama ona bakma şekli onu şaşkınlığa düşürmekle kalmadı ve daha da şüpheci bir hale getirdi. Onun böyle bir ifade sergilediğini daha önce hiç görmemişti.
Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.