Jin Anika cazibesini ve yeteneklerini, onları kendi lehine nasıl kullanabileceğini bildiği kadar iyi biliyordu.
Kasser onu ilk gördüğünde Jin Anika, doğum gününde dünyanın her kesiminden sayısız adamla etrafıçevrelenmişti ve bu nedenden dolayı oldukça kötü bir şekilde gülümsüyordu.
Kasser, ona doğru akın eden adamların bir parçası olmak istemedi. Gözüne çölde yaşamak için yeterince uygun görünmemişti ve Kasser çabucak bunun boş bir girişim olduğunu düşünmüştü. Ancak Jin Anika, Kasser'e kendisi yaklaşmış ve oldukça garip bir öneride bulunup onunla tuhaf bir anlaşma yapmıştı.
"Üç yıl resmi bir evliliği sürdürmeme yardım edin," dedi ona, "ve üç yıl içinde halefinize sahip olacaksınız."
Kasser düşüncelere daldı.
"Neden ben?" diye sordu
Jin Anika, ona yaramaz bir sırıtış daha yaptı.
"Benimle ilgilendiğinizi düşünmüyorum," dedi Anika, "Bu, üç yıllık evliliğimizi çok kolay hale getirir."
"Neden sahte bir evliliğe ihtiyacınız var?" diye ısrar etti Kasser.
"Anlaşmamız sorunsuz bir şekilde tamamlandığında size söyleyeceğim."diye yanıtladı.
"Peki ya bebek doğduktan sonra ne yapacaksınız?"
"Bunu da size sonra söyleyeceğim.Bu kötü bir teklif değil, sizce de öyle değil mi kralım?" dedi ve mırıldanmaya devam etti: "Ne de olsa, er ya da geç bir varise ihtiyacınız var."
Ve böylece anlaşmayı yapmıştı, Anika'nın tek yapması gereken onun varisini taşımaktı, çünkü sadece o, kendi türünden yeteneklerini miras alabilecek bir çocuk doğurabilirdi.
Eskiden beridir dört kral da varis sorunları yaşıyordu. Tahtın haleflerinin olmaması nedeniyle krallığın tehlikeye düştüğü bir zaman bile olmuştu. Neyse ki Kasser'in babası ona sahip olduğunda bu azaldı; ama o zaman bile zaten ellili yaşlarındaydı.
Hashi Krallığı, Jin Anika'nın geldiği kutsal şehirden en uzak olanıydı. Oraya ulaşmak için, tehlikeli bir sıra dağı geçmek gerekiyordu. Bu da daha az insan, daha az kültürel alışveriş, nüfus için de daha az taze kan anlamına gelmekteydi.
İzolasyonundan dolayı Hashi’nin kültürü çok basit kalmıştı. Lüks, görkemli ve soylu olmasına rağmen kültürü gelişmemişti. Kalede ikâmet eden aristokratlara özel, zevk için yaşanan ıssız bir çevre haline gelmişti.
Kralın ihtiyaç duyduğu nihai hedef, varisiydi. Ve bu hedefin, o rüyanın gerçeğe dönüşebilmesi için Anika'yı yatağına götürmesi gerekiyordu.
Kutsal şehirden inen Anika, oldukça zengin bir yaşam tarzına öncülük ediyordu. Onun türünden olan insanların uzaktaki Çöl Krallığı'na seyahat etmekten kaçındığı, yaygın bir bilgiydi.
Doğanın kurallarına göre Kasser yaşlanacaktı ve işlerin çok geç olması sadece bir an meselesiydi. Bir varis yaratmanın yolunu bulmak için çok uzaklara gitme düşüncesi de onu yormuştu. Tıpkı babası gibi...
O an bunun iyi bir anlaşma olduğunu anlamıştı. Bununla birlikte zaman geçtikçe, kolay bir çözüm bulup bulmadığına veya kandırılıp kandırılmadığına dair şüpheleri olmaya başladı.
Önceleri, evliliklerinin başlangıcında, sözünü tutmayacağı ve anlaşmanın sona ereceğiyle ilgili düşüncelerle doluydu aklı. Ama şimdi, Anika’nın yozlaşmış doğası düşünüldüğünde, farklı bir endişe sarmıştı içini...
Onun içinde büyüyecek olan çocuk benim varisim olur mu?
Ne zaman biri herhangi bir sorunu olup olmadığını sorulsa, her zaman müphem kalırdı. Sanki herhangi bir yardımı reddetmek otomatik bir cevapmış gibi. Yıllar geçtikçe bir şeylerin doğru olmadığını düşünen bir içgüdüsü oluştu. Ama yine de onu görmezden gelmeyi seçti.
Üç yıl oldu.
Topuklarının üzerinde bir dönüş yaptı ve tekrar yürümeye başladı.
Bir anlaşmaya girdiklerinden bu yana üç yıl geçmişti. Birbirlerine söz vereli üç yıl olmuştu. Er ya da geç, Anika'nın ona böylesine tuhaf bir teklifle çıkmayı planladığı şeyin ne olduğunu ve anlaşmanın amacını gerçekten destekleyip desteklemeyeceğini öğrenecekti. Ama bunu yapmak için kendi kararını da vermesi gerekiyordu.
Öğleden sonraki toplantı düşündüğünden daha uzun sürmüştü. Neredeyse hiç ara olmamıştı.
Özetle kaotik bir toplantıydı. Toplantı için çağrıda bulunmasına rağmen gerçekte resmi bir toplantı değildi ve bu nedenle herhangi bir gerçek düzenleme yapılmamıştı. Bu sefer çok fazla katılımcı vardı, o kadar çoktu ki, hiçbir şekilde küçük olduğu söylenemeyecek olan konferans odasının tamamını dolmuştu. Sadece yüksek rütbeli memurlardan değil, aynı zamanda sosyal merdiveni tırmanıp statülerini iyileştirmemiş olan çalışma düzeyindeki memurlarda toplantıda bulunuyordu.
Herhangi biri olan birileri de konuşuyordu; bazen bazıları sıralarını beklemeden konuşuyorlardı. Başkana, krala saygı veya pişmanlık duymadan fikirlerini bildiriyorlardı. Bu tür bir toplantı kesinlikle sadece Hashi Krallığı için benzersizdi, çünkü sosyal statü onların kültürlerinde engel teşkil etmiyordu.
Zayıf kültürlerine rağmen Hashi Krallığı birbirine sıkı sıkıya bağlıydı. Diğer krallıklardan daha iyi birleşmişlerdi. Coğrafya ve çevre bakımından soyutlanmaları, bu tür bir yarı-devlette büyük rol oynamıştı. İnançları güçlü bir şekilde şu söze dayanıyordu: "Ancak birleştiğimizde hayatta kalabiliriz."
Bunlar, birliklerini pekiştiren sözlerdi.
Toplantı sabaha kadar sürdü. Bu toplantı, yılda iki kez her kurak mevsim sona erdikten sonra yapılırdı. Önümüzdeki birkaç ay içinde gerçekleştirilecek faaliyetlerin kapsamlı bir şekilde planlanmasının önünü açmak için yapılıyordu.
"Bana öyle geliyor ki, hala düzeltilmesi gereken bazı karışıklıklar var," dedi, "Toplantıyı şimdilik erteleyelim."
Ve bununla kral, toplantıyı sona erdirmişti.
Sabah geç saatlere kadar ayakta kaldıkları için katılımcıların hepsinin yüzleri solgun görünüyordu. Sonrasında yaygara çıkarmaya dermanları kalmamış bir şekildehuzur içinde odadan çıkmışlardı.
İnsanlar konferans salonunu terk edince Kasser koltuğuna yaslandı ve odada geride bırakılan dağınık kayıtlara baktı. Son sayfaya kadar gelen Kasser, parmaklarını şakağına bastırmadan önce içini çekti ve burnunun direğini sıkıştırdı.
Yaklaşık bir aydır çölden geçmişti. Ve eve gelir gelmez sabaha kadar süren bir toplantıyla karşı karşıya kalmıştı. İçini çekti, dayanıklılığı astlarınınkinden açıkça farklı olsa da, o da bir insandı, hâlâ bitkin düşebilir ve bu olaylardan tükenmiş hissedebilirdi.
General kısa süre sonra yanına birkaç hizmetkârla yaklaştı.
"Majesteleri, banyonuz hazır." Saygıyla eğildi.
"Tamam." Sonunda ayağa kalktı.
"Majesteleri önce yemek ister mi?"diye sordu general.
Kasser, seçimleri ve kendi vücudu üzerine kafa yorarak durdu...
'Pilavdan çok uyumaya ihtiyacım var.' diye düşündü.
"Kraliçe şimdi yemek yiyor mu?"diye sordu, sorudan kaçınarak.
Dün kraliçenin yatak odasından çıktığı zaman ona yemek yemesini emretmişti, ama onu ciddiye alıp almadığını ve vücudu için biraz yemek yiyip yemediğini henüz bilmiyordu.
General ona hemen cevap veremedi, gözleri bir anda açıldı. Şaşırmıştı. Kral kraliçeyi daha önce hiç sormamıştı, bir kez bile. Kraliçenin durumu kötü olsa dahi sormamıştı. Evlendiklerinden beri, sadece evliliğin başlangıcında, balayı aşamasında birbirleriyle ilgilenmişlerdi. Bundan sonra kral, kraliçeyi kendi haline bırakmıştı.
"Affedersiniz Majesteleri." Özür dileyerek eğildi. "Kraliçeyi kontrol edeceğim."
Şans eseri Kasser generalin yaşadığı şoku suçlamadı. İsteği birdenbire ortaya çıkmıştı ve kendisi için bile şaşırtıcıydı.
Gel gör ki, Kasser de saray mensuplarının karısı ile arasındaki ilişkinin gerçekte ne kadar soğuk olduğunu farkettiklerini biliyordu.
Marianne görevinden istifa etmesine rağmen yine de kralın şekillenmesine yardımcı olduğu disiplini aşılamayı kendine görev edinmişti. Onun üzerindeki etkisi bugün bile görülebiliyordu. Bu nedenle saray mensupları saygılarından ötürü söylemek istedikleri pek çok şey olmasına rağmen, özellikle de kral ve kraliçe arasındaki ilişki söz konusu olduğunda dillerini sıkı sıkı tutmuşlardı.
Yine de kredi kısmen kraliçenin mükemmel oyunculuğuna gitti. Her zaman kocasına karşı oldukça cilveli görünmek, halkın gözü önünde olsa bile insanları ilişkilerinin iyi olduğuna ikna etmeye yardımcı oldu.
Kasser bir süre tereddüt etmişti.
'Onunla konuşma zamanı.'
Sonunda kararını verdi ve generale döndü.
"Jin ile öğle yemeği yiyeceğim."
-------------------
Living As the Villainess serimizin de toplusu sitemizde yayımlandı! Buraya o kadar bölümü upload etmek uğraştırıyor arkadaşlar, o yüzden bir süre buraya upload yapmayacağım. İlerleyen günlerde yaparım belki. Beklemek istemeyenler sitemizi ziyaret edip okuyabilirler. Keyifle okumanız dileğiyle... :)
https://www.novelevreni.com/
Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz. https://discord.gg/9GhxJCn
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.