Hadius bir Norfolk avcı ceketi giyiyor ve avcı şapkası takıyordu. Tüfeği olsaydı mutlaka bir avcı kıyafeti giyerdi. Ancak avcı eldivenlerinin yerine belinde yalnızca bir tabancası ve küçük bir dürbünü vardı.
“Neden buradasınız?”
Cevap vermediği gibi yüzünde meraklı bir bakış vardı. havalı yüzü kızgın gibi görünüyordu.
Emilia’nın endişe etmesine gerek yoktu çünkü yanlış bir şey yapmamıştı. Yine de Emilia aşırı derecede rahatsız oldu.
“Neden geldiniz...” “Satın aldığım yeri görmek için buradayım.” “Satın aldığım yer mi?” “Yani arsayı.” “Bunu anlıyorum. Ama neden..”
Mırıldanırken farketti. Bu arsayı satın aldığı anlamına geliyordu. Bu yer, Zelkova ormanı. Kalbi endişe ile attı.
“Buraya orman tavuğu avlayabileceğimi düşünerek geldim ama burayı avlanma alanı olarak kullanmak israf olur.” ÇN: bence de bulmuşun manzarayı otel dik!
Hadius bakışlarını yeniden engin ufka çevirdi. Bu sırada Emilia darmadağın olmuş saçlarını topladı ve kıyafetlerini düzeltti.
Titreyen ellerle yakasına kurdeleyi bağlaması çok uzun sürdü. Birkaç kez kancayı kaçırdı, sinirlendi ve durdu. Emilia derin bir nefes aldı ve taşan duygularının üstesinden gelmeye çalıştı.
“Bir otel inşa etmek güzel olurdu. Ya da bir yazlık.”
Sakin bana ailemi buradan kovacağını söyleme. Hayır. Muhtemelen yapmaz. O kadar da zalimlik yapmayacak...
Emilia endişe ile dudağını ısırdı.
“Beppy Dilson ile iyi anlaşıyor gibi görünüyorsun.”
Can düşmanının önünde bile üzgün olduğunda özür dilemekten ve minnettar olduğunda teşekkür etmekten memnundu.
Olumsuz duygularını olabildiğince görmezden gelen Emilia dümdüz bir şekilde cevapladı: “Evet, söylediğin gibi o gerçekten iyi bir insan. Teşekkür ederim.”
Konuşma aniden kesildi. Beceriksizlik canını sıktı. Emilia kendi kendine tedirgin olmaktan hoşlanmıyordu.
“...O zaman etrafa bir bak.”
Emilia arkasını döndü.
“Ne olduğunu duydum. Cavendishler girişini engellemiş.”
Aniden gelen bu cümleyi anlaması uzun sürmedi. Neden bunu düşünmedi? Gerçek şu ki, Bay Beppy de o adamın sadık bir muhbiriydi.
“Cavendish bunu ödeyecek.” “Ödemek... ne yapacağını bilmiyorum ama o kadar ileri gitmen gerekip gerekmediğini bilmiyorum.” “İleri gitmek zorundayım. O Meyer’e hakaret etmeye cüret etti.” “Yalnızca... aile arması olan arabayı durdurduğu için mi?”
Kaşları çatık olan Emilia kısa bir süre sonra kederli bir şekilde güldü.
“Şey, bu Meyer’in küçük beyinin yaşadığı dünya. Bir hiç için savaşmak ve hayatını riske atmak. Bilmeyen biri bunu duysa nişanlınıza zorbalık yapanlardan intikam almaya çalıştığınızı düşünecektir.”
Artık alaycı davranıyordu bu gerçekten eğlenceliydi. Tencere dibin kara seninki benden kara durumuydu; Meyer ailesine asıl hakaret eden kendileriydi. Aniden son akşam yemeği partisinde duyduklarını hatırladı.
Bu adamın korkunç bir insan olduğunu söylediler.
Bu doğruydu. Birazcık bile gururunun incinmesine dayanamayan dar görüşlü bir adam.
“... bunu ona ödetip ödetmemen umrumda değil ama beni bahane olarak kullanma. Orada kendimce elimden geleni yapıyorum. Bazı rahatsız edici ve hoş olmayan şeylere katlanmak zorundaydım ama bir o kadar da kazandım.” “Endişelenme. Seni bahane etmeyeceğim. Onu istediğim gibi ezeceğim.”
“Ezme” kelimesini duyunca bir an sarsıldı ve her nedense öfkeyle doldu.
“ Gerçekten bencil olduğunuzu biliyor musunuz? Bana orada gelinlik dersleri almamı söylemediniz mi? Bana kuadril ve vals öğrenmemi ve nişanlınız olarak görevlerimi yerine getirmemi söyleniz ve ne yani, onu ezecek misiniz? Sizden rica ediyorum lütfen onu rahat bırakın. Mezuniyet törenine güvenle katılmamı istiyorsanız hiçbir şey yapmayın.”
Emilia kollarını bağlayarak soğuk bir şekilde onu tersledi.
Charlotte’ye söylediği gibi Cavendish konağında öğrendiği çok şey vardı.
Sıradan insanların hayal bile edemeyeceği kitaplara rasladı ve çeşitli şeyler öğrendi. Her şeyden önce defter tutmayı öğrenmedi mi?
Bilmiyordu ama bugün farkına varmıştı. Bu bilgi Haspel gibi bir uşağı ve Nathan Malvin gibi birini şaşırtmaya yetecek kadar faydalıydı. Hayatında ilk kez kendi kendine para kazanmadı mı? İç sesinden güven alan Emilia kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.
“Bu arada ayrılmamız ne zaman mümkün olacak? Bunu uzatmak ve tazminat olmak istemiyorum.” “ Doğrusu ben de bunu tartışacaktım. Bir anlaşma imzalaman gerekiyor.” “Anlaşma mı?” “Bunu ayrılıkla ilgili ‘yazılı bir yemin’ olarak düşünebilirsiniz.”
Dik duran bedeni hafifçe titremeye başladı.
“ Bu... neden buna gerek duyuyorsunuz? O gün sana açıkça söyledim. Nişanı bozmak isteyen benim. Tazminat almadan ayrılmaya hazırım.” “Ayrılmak konusundaki samimiyetinden şüphe duyduğumdan değil. Bu benim için. Özgür olabilmemin tek yolu bu.” Emilia farkında olmadan kaşlarını çattı.
“Doğru düzgün açıklayabilir misiniz? Mantıklıca anlayabileyim diye.” “ seni şu an kandırıyorum. Bunda bir ‘mantık’ var mı? Sadece söylediğim gibi yap. Yemin ederim en azında san bir zararı olmaz. Ayrılık anlaşması Beppy Dilson gibi. Uzun vadede seni tatmin edecek.” “...Ondan eminim.”
Konuşma teslim olmuş gibi görünen bir alayla sona erdi.
Beyaz dalgaları izleyen Emilia yine konuşmaya başladı.
“En azından şunlardan birine cevap verin lütfen. Ayrılık anlaşmasını yazarak neden beklemek zorundayız? O zaman kral izin verecek mi?” “...Emin değiim.” “Emin değil misiniz? Biraz hayal kırıklığına uğradım. Varis için çok fazla övgü olduğundan kralı ikna etmenin kolay olacağını düşünmüştüm.” “Ülkenin kralına karşıyım. O huysuz ve öngörülemeyen bir insan bu yüzden olduğumdan daha emin olamam.”
Bu soğukkkanlı cevap Emilia’nın kalbini yeniden yaktı ama kendini tuttu. Sinirlenirsen kaybedersin.
Emilia, Hadius kadar sakin kalmak istedi. Soluklanmak için biraz zamana ihtiyacı vardı.
Küçük tepeden aşağı indi ve kumlu yeri geçti. Dalgalar oldukça derinden geldi ve elbisesinin kenarını ıslattı. Emilia önemsemedi ve sırtını dikeltti.
Duygularına kapılmak istemiyorsan basit olman gerekir. Bu dalga gibi, git ve gel, git ve gel, tekrar tekrar.
“Peki. Söylediğiniz şeyi yapacağım. Nasıl yapabilirim? Yani... ayrılık anlaşmasını.” “Yakında seninle yine iletişime geçeceğim. Bir avukatla resmi olarak görüşeceksin.”
Cevap veren sesi garip bir şekilde yabancı ve kasvetliydi. Gözlerini kısan Emilia Hadius’un gözlerini, yüzünün ifadelerini ve tepkilerini sürekli kontrol ettiğinin farkına varınca nefesi kesildi.
Kes şunu. Ayrılmak istiyorsun. Tazminatı aldığında kalan bütün duygularını bir kenara attın.
“Anladım.”
İkiside uzun süre denize bakıp kendi düşüncelerinde kayboldular. Dalgaların yüksek sesinin farkındalığını kaybedecekleri kadar uzun bir zaman geçti.
“Hadi geri dönelim. Seni eve bırakacağım.” “Hayır. Sorun değil.”
Dinlemiyormuş gibi yaparak kulübeye doğru yürüdü.
“Laf olsun diye demiyorum. Gerçekten birlikte gitmek istemiyorum. Beni eve götürmekte neden ısrar ediyorsunuz?” “Neden bana izin vermemekte ısrar ediyorsun?”
Emilia sözlerini taklit eden Hadius’a soğuk bir şekilde baktı.
“Ailem yüzünde. Küçük beyin ailemle tanışmasından endişeliyim.” “Çoktan tanıştım.” Emilia’nın nefesi derinleşti. Şu an evde sadece tek bir kişi vardı.
“Kız kardeşim... şu kız.. onunla tanıştın mı?” “Evet.”
Yürümeyi bıraktı. Hadius yavaşça başını çevirdi. Emilia için en sinir bozucu andı.
Charlotte’dan utanmasıyla ya da onu gizlemek istemesiyle alakası yoktu. Charlotte’nin onunla ilk tanıştıklarında insanların gösterdikleri tiksinti ve dehşete düşme ifadelerini Hadius’ta da görmesinden korkuyordu.
İşin garibi Emilia’nın Hadius’tan tuhaf beklentileri vardı. o eğitimli ve mükemmel bir soyludu. En azında dışardan öyleydi...
“Endişelenme. Ona melek diye seslendim. Beppy Dilson bunu içtenlikle istedi.” “Haaha..”
Dizleri titriyordu. Emilia gerginliğin geçtiğini hissederek omuzlarını gevşetti. Garip bir şekilde kalbi çarpıyordu.
İkisi bir süre dar patikada yürüdüler. Bu Emilia’nın en sevdiği orman yoluydu. Ne zaman bir hışırtı ile dökülen yapraklara bassa toprağın nemli kokusu burnuna geliyordu. Güneş sıcak ve ruzgar ferahlatıcı idi.
Emilia başını kaldırdı ve yaprakların gökyüzüne çizdiği çeşitli desenleri gözleriyle takip etti. Eve yaklaştıklarında önünde yürüyen adama tekrar döndü. Kavurucu güneş onu tamamen altın rengine boyamıştı.
Aniden beş yıl önce nişan töreninde onunla ilk karşılaşmasını hatırladı.
Bir nişan töreni olarak adlandırılamayacak kadar mütevazi olan bu kısa ve sade toplantıda on dört yaşındaki Emilia şimdiki gibi hissetti. İyi ve cesurmuş gibi davrandı ama aslında titriyordu.
Kral yüzükleri takmalarını emrettiğinde Emilia dondu ve hareket edemedi. Ne yapacağını bilemeyen titreyen çocuğun ellerini sımsıkı tutan bu adamın elleriydi. ÇN: vay vay vay
On altı yaşındaki Hadius Meyer.
Buz gibi soğuk olacaklarını düşünmüştü ama bütün bedenini saran sıcaklığı Emilia’yı gün ışığındaki kardan adam gibi eritti.
Nazikçe elini kavradı ve tereddüt etmeden yüzüğü tuttu... “...” Yeter. Aniden gelen hatırayla baş edemedi. Emilia hızla başını salladı ve Hadius’un yanından geçti.
Tavuk kümesini geçip evinin ön bahçesine ulaştığında beklenmedik başka bir sahne ile karşılaştı.
Büyük bit köpek vardı. Puma gibi hızlı ve zarif bir av köpeğiydi. Beppy tasmasını tutarken ensesini okşuyordu ve charlotte onun karşısında idi.
Çocuk kaplumbağa gibi başını eğiyor ve uzun kuyruğun kenarından elini ileri geri uzatıyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.