Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 

           
3. BÖLÜM
 
Hadius başıyla hafifçe onu selamladı. Emilia yavaşça dizlerini bükerek selama karşılık verdi.
 
Bu kadardı. Bu kısa selamlamadan sonra ikili yeniden uzaklaştı. Emilia dimdik durdu ve nişanlısının gidişini izledi.
 
Ardından bulanık görüş alanında tanımadık bir yüz belirdi.
 
“Merhaba, ben Ergar Wischer. Böyle güzel bir insanla birlikte olmak bir şereftir.”
 
Bu garip selamlamayı yapan Caitlyn Meyer’in bahsettiği, partnerinin yerini dolduracak kişiydi. Emilia samimi bir şekilde gülümsedi.
 
“Merhaba, bay Wischer. Nazik işbirliğinizi dört gözle bekliyorum.”
 
Yanında birisinin olmasının hiçbir şeyi değiştirmedi. Emilia oyuncak bebek gibi dikilirken Erger Wischer diğerleri ile konuşmakla meşguldü.
 
Bu tarz davranışlara çok mu alıştım?
Emilia bundan o kadar da nefret etmedi.
 
Buna düşmanlık olmaksızın soğuk davranma mı demeliyim? Bakan gözlerden ve silinen terlerden adamın  son derece  rahatsız olduğunu görebilirdiniz, beklendiği gibi. Eğer  bir şeytan değilseniz, tanımadığınız birine görünmez bir varlık gibi davranmanız pek hoş olmayacaktır.
 
Adam konuşmak istese bile Meyerlerin izleyen gözlerinden dolayı elden bir şey gelmezdi.
 
Emilia kara kara düşündü ve Wischer’in yanında sessizce kaldı.
 
Zaman hızla geçti. Emilia’nın omuzları tutulmuştu ve ayakları  eski ayakkabıların içinde sıkıştığı için ağrıyordu. Kapalı bir alanda kalmışçasına nefes almak gittikçe zorlaşıyordu. Sınırına ulaşmıştı.
 
“İzninizle.”
 
Emilia partnerinin tepkisinden habersizce salondan çıktı. Çiçekli sarmaşıkların sardığı dikilitaşın altındayken derin bir nefes verdi.  Serin esinti ve çimen kokusu kalbini acıtan düşünce rüzgarlarını  yavaş yavaş bastırdı.
 
Emilia bahçe yolunda yürüdü.  Çiçek tarhının önünde durdu. Arılar bir o çiçeğe bir bu çiçeğe uçuyor, polen topluyordu.
 
Taze ve rengarenk çiçeklerin arasında bir demet solmuş sardunya gözüne çarptı. Emilia çömeldi ve eğilmiş köke uzandı.
 
“Bayan Bern.”
 
Emilia ani erkek sesiyle irkildi. Başını kaldırdığında hem tanıdık hem de yanbancı olan adamın yüzü hareketsiz bir şekilde aşağıya doğru bakıyordu.
 
“Bay .... Wischer.”  
 
Gri binaya karşı dururken salonun içindekinden tamamen farklı görünüyordu. Kara kaşlarının altındaki sarı gözleri yapmacık bir ilgisizlik yerine heyecanla doluydu.
 
“ Demek buradaydın. Bunu aniden söylersem şaşırabilirsin ama aslında ben...”
 
Birden, konuşamadı. Sebebi Emilia’dan başkası olmalıydı.
 
Erger’in omuzlarının arkasında Emilia’nın bütün varlığını saran başka bir varlık vardı.
 
Hadius Meyer.
 
O da bahçeye doğru yürüyordu. Ne zaman kalın çalıların arasında uzun bir erkek  görse, titremesi artıyor ve kulakları ısınıyordu.
 
Hadius iki eliyle bir tekerlekli ssandalyeyi itiyordu. Oturan kişi  Caitlyn Meyer’in bahsettiği gibi aniden ziyarete gelen büyük teyze olmalıydı.  Hadius yaşlı kadının kulağına bir şey fısıldadığında kadının kuru ve zayıf yaşlı yüzünde çiçekler açtı.
 
Bu tuhaftı. Hadius Meyer’in gözleri çekingen nişanlısına değil beyaz saçlı yaşlı kadına sabitlenmişti ama Emilia kesinlikle  ona bakıyormuş gibi hissetti.
 
Komik bir yanılsama. Buna karşılıksız aşk demek utanç verici.
 
Emilia tuhaf bir gülümsemeyle ayağa kalktı. Emilia’nın korkmuş bir tavşan gibi kaçmaya niyeti yoktu.  Bu tarz aşırı bir tepki onun endişeli kalbinin delili olurdu.
“ Özür dilerim. Bay Wischer. Aniden mi dışarı çıktım?”
Emila erger Wischer’e kocamn gülümsedi.
Adam bu ani değişimden dolayı utandı ama Emilia umursamadı. Sonuçta, sadece bugün göreceği biriydi.
 
“Çok sıcak olduğu için dışarı çıktım ama burası daha sıcak. Geri dönelim mi?”
“Afedersiniz? Ah ...”
 
“Biraz susadım. Gidip su içmem gerekiyor.”
Emilia biçare Erger’in yanından geçti.  Ayrıca tekerlekli sandalyeyi durdurup onlara bakan adamı da geçti.
 
Dikkatini çekmesine izin vermemelisin.
Hadius Meyer gökteki bir yıldızdı.
 
Dünyanın saygı duyduğu bir insan. Kollarını ne kadar uzatırsan uzat ulaşamayacağın bir insan. Seni gittikçe ufaltan birisi... Bu tür biri.
--
 
Emilia Zelkova ormanına geldiğinde hava kararıyordu. Hafif bir esintinin yaprakları salladığı ve bilinmeyen böceklerin öttüğü ormanda dört tekerlekli büyük araba durdu. İndikten sonra Emilia şoföre teşekkür etti ve doğruca kulübeye yöneldi.
 
Eğlenciliydi. Gümüş şamdanlar, süslü tabaklar, bakmakla bile ağız sulandıran lezzetli yemeklerin tadına  bakarken , mutlu bir şekilde gülümseyen insanların arasındaydı ama tüm vücudu parçalanıyormuş gibi yorgundu.
 
Bahçede bir sürü çamaşır vardı. sallanan kumaşların arasında orta yaşlı bir kadının yüzü göründe. Emilia’nın üvey annesi, Kallia Bern.
 
“Geldin mi? Biraz geç değil mi?”
“Evet yolda arabanın tekeri çamura battı.”
“yaa, sen iyi misin? İncindin mi?”
“Evet, iyiyim. Bay Hevitt, arabacı zor zamanlar geçirdi.”
 
Emilia zayıf bir şekilde gülümsedi ve üvey annesinin önünde durdu. Yanındaki sepette hala biraz çamaşır vardı. Kallia çamaşırı asmaya çalışan emilia’yı durdurdu.
“Bırak. Yorulmuş olmalısın.dinlen.”
“Yorgun?  Sadece yemek yiyip keyfime baktıktan sonra geldim.”
Emilia üvey annesinin kolunu itti sonra kıyafeti silkeleyip ipe astı. Kallia sanki yenilmiş gibi kollarını indirdi ve bir süre sonra yaptığı ise devam etti.
 
“Bayan Meyer  nasıldı? İyi miydi?”
“Evet.”
“Ya küçük bey.”
“O da. Son derece iyi görünüyordu.”
“İyi. Elfort’un eğitiminin çok zor olduğunu duydum, o yüzden lütfen onu rahatlat ve neşelendir.” ÇN: ablacım kız daha konuşamıyor bile ne neşelendirmesi
 
Emilia zoraki bir gülümseme ile kafasını salladı.
 
Her akşam yemeği partisinde görünmez biri gibi davranıldığını saklayan oydu ama üvey annesinin böyle bir şey söylediğini duymak kafa karıştırıcıydı.
 Üvey annesi Kallia Bern son derece saf ve masum bir insandı. Hamile iken eski kocası tarafından kırbaçlandıktan sonra Emilia’nın babası tarafından kurtarılmıştı, itaati ve tahammülü erdem sayan bir insandı.
 
Ayrıca üvey annesi hiçbir şey bilmiyordu. Dört yıl önceki nişan partisine bile katılamadı, o yüzden Hadius Meyer ve onun aileis ile hiç tanışmadı. Sadece üvey kızının anlattığı kadar Meyer ailesini tanıyordu.
 
“hepsi bitti. Çabucak içeri girelim.”
 
Üvey annesi ile içeri giren Emilia aniden bir şey fark etti ve durdu.
 
“Charlotte nerede?”
 
Kallia bunu neden sorduğunu bilerek omuz silkti. Emilia’nın yüzü sertleşti.
 
“Yine çatı katında mı?”
“Bilirsin o hassas bir çocuk. Arabanın sesini duyar duymaz  çatı katına gitti ve kapıyı kilitledi. Endişelenmemesini gelenin ablası olduğunu söylesem bile işe yaramadı...”
 
“Charlotte!”
Emilia çatı katına gitti.
“Charlotte Bern hemen dışarı çık.”
Bam. Bağırırken kapıyı çaldı.
“Kapıyı aç. Hemen.”
 
Bir süre sonra kapı açıldı. Uçan tozun arasında küçük bir figür belirdi. Başıyla dışarıyı gözetleyen çocuk emilia’nın öz kardeşi Charlotte idi.
Çocuk ablasına çok benziyordu. Beline gelen  açık sarı saçlarından tutun da, koyu mavi gizkeri,  keskin burnu ve canlı pembe dudaklarına kadar.
 
Ama kesinlikle farklı olan bir şey vardı. sol gözün olması gereken yerde başka bir şey vardı. alnından yanağına doğru uzanan bir yumru.
 
Yüzünün yarısını kaplayan koyu renkli yumruda damarlar çıkıntılıydı ve bir göz, gözbebeği kıvrılmış halde neredeyse kulağa gidiyordu. Yalnızca acayip olarak adlandırlabilecek biçimsiz bir yüzdü.
 
Tek gözlü canavar.
 
İnsanların Charlotte’ye taktıkları diğer isimdi.
 
“Saklanmamanı söyledim.”
“Saklanmadım. Charlotte Ferguson’u arıyordu.”
Charlotte kahverengi oyuncak bir ayı  uzattı. Emilia tabiki aptal değildi.
 
Birkaç yıl önce bazı ahlaksız çocuklar canavar avladıklarını söyleyerek Charlotte’yi baş aşağı ağaca astılar.  Doğduğu andan itibaran göremeyen, canavarın neolduğunu bile bilmeyen bir çocuğu...
 
O zamandan beri Charlotte yabancılardan kaçındı.
 
Bugün de  atın toynaklarını duyar duymmaz tavşan gibi çatıya sanlanmıştı.  Ablası olduğunu bilmesine rağmen bunu içgüdüsel olarak yapmış olmalıydı.
 
“Ben ciddiyim. Ferguson’u ararken uykum geldi.”
“....”
“ Sana  diyorum.”
“Tamam. Anladım. Öyleyse  şimdi dışarı çık.”
 
Emilia zorla çocuğun elini tuttu.
Onlar merdivenlerden aşağı inip küçük mutfağa girerken üvey anneleri onları bekliyormuş gibi çay fincanını ona verdi. Çay fincanını tuttuğunda sıcaklık eline bedeninin her yerine yayıldı. Tutulan omuzları nihayet gevşemişti.
“Emilia.  Yarından itibaren Tyron’daki bir fabrikaya gideceğim.”
 
Emilia’nın bedeni sertleşti ve gözlerini birkaç sefer kırptı.
 
“ İpilik makinesini yağlamak için olduğunu söylüyorlar. Posta arabası tam önümüzden geçiyor bu yüzden sanırım gidip gelebilirim.”
Büyük bir servet kazanmışçasına heyecanla konuşuyordu. Emilia ne cevap vereceğini bilemediğinden çay fincanını ağzına götürdü.
Çamaşır işi ile kıyaslandığında fabrikada çalışmak daha yüksek maaş getirse de bazı riskler barındırıyordu.  Gazetede okuduğu her türlü kaza ve olaylar aklında geçti kafası endişeyle doldu.
 
Ama Emilia tek bir kelime bile söyleyemedi.
 
Elinden bir şey gelmezdi. Majesteleri tarafından aylık olarak ödenen kraliyet ödeneği uzun zamandır ödenmiyordu.  Üvey annesinin şurdan burdan getirdiği çamaşırlar geçinmeye yetmezdi. Geçim masraflarını karşılamaları gerekiyordu ve Meyer ailesinin nişanlısı çalışamazdı.
 
Kallia üvey kızının kalbini biliyormuş gibi  nazikçe gülümsedi.
 
“Papaz tarafın tavsiye edildiğine göre çok zor ve tehlikeli bir iş değildir. En önemlisi sabit bir aylık maaş alabiliriz. Mitch’in eğitim ücretini de kazanırız, harika değil mi?”
 
Ama Emilia hiç gülemedi
 

Çay fincanını bırakan boş eli kardeşinin saçını okşadı.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.