Ertesi gün Emilia erkenden evden ayrıldı. İlk gittiği yer tabiki de Ramsco idi.
Ramsco acil paraya ihtiyaç duyan insanlar için bir bankaydı. Hayır, aslında sadece adı bankaydı, tefeciden başka bir şey değillerdi. Oradan borç alanların yarısından fazlası yüksek faizleri karşılayamadıkları için genelevlere ya da gecekondulara düşüyordu.
‘Parayı geri ödemezsen ne olur biliyor musun? Bunu bilmene rağmen yine de borç mu aldın?’
Üveyannesinin önünde bir şey bilmiyormuş gibi davranmıştı ama Rosie teyzenin sesi sürekli canını sıkıyordu. Banka denen binaya girip tekrar dışarı çıktığında Emilia umutsuz gözlerini gizleyemiyordu. Üvey annesinin gerçekten borçu vardı. ve az da değildi...
Emilia zorla Cavendish malikanesine gitti. Çünkü vazgeçemezdi.
Teftiş bürosunun soruşturması bittikten sonra Cavendish malikanesindeki insanların normal hayatlarına dönmelerini umuyordu. Bay Haspel ile görüşüp borç almayı düşünüyordu. Haspel ona para verirdi. Nathan’ın da dediği ne zaman ihtiyacı olsa ondan yardım istemişti ve Emilia karşılığında hiçbir şey almadan yardım etmişti. Ayrıca sadece Natahn’ın söylemesi ile ona hemen para ödemiş zayıf bir insandı.
Ancak ön kapıya vardığında Emilia bir kez daha hayalkırıklığına uğradı.
Yasak levhalarıyla çevrili çitin ardında müfettişler ve Emniyet Müdürlüğünden de insanlar vardı. bahçede geçip giden hizmetçiler hayalet gibiydiler ve Bay Haspel ile Bernen Cavendish müfettişler tarafından çoktan götürülmüştü. Bunu gören Emilia bütün umutlarını kaybetti.
Bir pişmalık hissetti. Neden bu kadar korkaktı? Haspel ona parayı verdiğinde almalıydı ve çalışmalıydı. Yapmış olsaydı şimdi Ramsco’dan alınan paranın yarısını ödeyebilirdi.
Emilia yutkundu ve malikaneden uzaklaştı.
Pişmanlığın kaybolduğu yeri yavaş yavaş dünyaya kırgınlık doldurdu. Fabrikatör Bay Borden nasıl olur da üç maaş ödemez? İşin o kadar iyi gittiğini söyledi ki diğer fabrika sahipleri kıskandı. Neden şimdi bu olmak zorundaydı ki...
“Ahh.”
Emilia iç çekti ve durdu. Aklından çok tuhaf bir düşünce geçti. Kalbi uğursuz bir hisle endişe içinde atmaya başladı.
Üvey annesinin çalıştığı fabrika yakınlardaki iplik fabrikalarının içinde en istikrarlı olanlarından biriydi. İşsizliğin arttığı bir dönemde bile işçi sıkıntısı yaşadıklarını söyleyerek daha fazla işçi işe almıştı. Ancak böyle bir fabrikda ücretler bir anda gecikivermişti.
Hadius Meyer, Cavendishleri böyle bir duruma sokmuştu.
Sonunda üvey annesi Ramsco’dan borç almak zorunda kalmıştı ve tesadüfen Rosie teyze bunu öğrendi. Beş yıldır ıssız kulübeye gelmeyen kadın. Hepsi tesadüf müydü?
“Hayır. Hayır olamaz.... O kadarı da ...”
Ancak...
Emilia deli biri gibi kafasını salladı sonra yine dalgın dalgın durdu.
Bunun olamayacağını düşünse de aklına yasak levhalı Cavendish melikanesi gelip durdu. Ve Nathan Malvin’i izlediğini kabul ettiği zamanki yüz ifadesi. Yavaş yavaş tutuşan şüphe alevleri attığı her adımda hızla büyüyordu.
‘Seni kırmanın birçok yolu var.’
Açıkça böyle demişti. Ve Emilia onun ne kadar titiz olduğunu , ne kadar iyi yalan söylediğini ve ne kadar kötü olabileceğini çok iyi biliyordu.
Üvey annesini borçlandırıp aynı zamanda para bulmanın tek yolu olan Cavendish’i yoldan çekemez miydi? Cavendish’i bu duruma sokmasaydı Bay Haspelden para alabilirdi.
Belki de önce onun uzuvlarını kesip sonra da parayla baskı yapmaya çalışıyordu? Onu ayağına getirmek için borcunu kullanmak?
Emilia bir şüphe bataklığına batarken gün çoktan kararmıştı. Sonunda laura’nın düğün hediyesini ve Beppy’nin veda hediyesini alamdan eve dönmek zorunda kalmıştı.
Emilia ailesini önünde sakin davrandı. Annesi ailesinin kesinlikle Ramsco’dan borç aldığını öğrenmelerini istemiyordu. O gün tuhaf bir şekilde iyi modda olana Mitch sayesinde her zamanki gibi huzurlu bir akşam yemeği yediler.
“O doğru, Laura ve Beppy’nin hediyelerini aldın mı?” “Henüz almadım.” “Neden?” “Ne seçeceğimi bilemedim. Özellikle laura için. Fincan takımı baktım ama onun zevkine uymayabilir. Daha sonra Laura ile görüşüp birlikte pazara gitmeyi düşünüyorum.” “Evet iyi düşünmüşsün.”
Yemek bittiğinde her zamanki gibi bulaşıkları yıkıyordu üvey annesi ise kumaşları kolalıyordu.
“Yardım edeyim.”
Emilia önceki gün yaptığı gibi annesinin yanına çömelirken Kallia başını salladı ve leğeni itti.
“Sorun değil. Bugün kendim yapacağım.” “Olmaz anne.”
Kallia başını salladı.
“Yüzünün şu an ne kadar kötü göründüğünü biliyor musun? Birkaç gün önce dışarda çalışırken neredeyse güneşte yanıyordun. Unutma Kral size ayrılmanız için izin verene kadar o adamın nişanlısısın.”
Emilia bir an ne diyeceğini bilemedi.
“Hem sana Haley gibi bir taşra kızı denmesini istemiyorum. Gerçek bir hanımefendiden daha hanımefendi olduğunu duyduğumda ne kadar gurur duydum biliyor musun?”
Kallia bunu söylerken ona bir de hafifçe gülümsedi. o anda Emilia kalbinin çarptığını ve gözlerini yaşlarla ısındığını hissetti. Annesinin önünde ağlamaktan korktuğu için kaçar gibi gitmekten başka şansı yoktu.
Odasına döndükten sonra Emilia bir mum yaktı ve pencerenin yanına oturdu. kalbinin sakinleşmesi epey zaman aldı.
‘Lütfen mantıkı düşün. Emilia’nın çalışmalarını desteklemek, Charlotte’e bakmak ve hatta Mitch’i üniversiteye göndermek? Nasıl? Her gün erkenden kalkıp fabrikaya giderek ve çamaşır yıkayarak mı?’
Rosie teyzenin sözlerini yine kalbini delip geçti.
‘Emilia artık mükemmel bir soylu. Yalnızca sesi ve görünüşüyle değil tepeden tırnağa öyle ve küçük jestleriyle bile mükemmel bir leydi oldu.’
Rosie teyze haklıydı. o kadar haklıydı ki onu delirtecekti. Nasıl üvey annesini maaşını almadğının ve borç aldığının farkında olmazdı? Cehaletin suç olamdığı söylenir ama Emilia’nın bakış açısından ‘çok fazla bilmemek’ açıkça bir hataydı.
Yoksulluk denen gerçeği gözardı ediyordu. Hayır, biliyordu ama hiç düşünmemişti.
Piyano, balo, Latince... gelinlik dersi adı altında kendini bir soyluluk oyununa kaptırmamış mıydı? Bir başka sorunsa Meyerlerin nişanlısı kralın emrine o kadar takıntılıydı ki ev işlerinden başka bir iş yapamazdı ve üvey annesine btün yükü bırakmıştı.
Bu başkalarını suçlamakla ilgili değildi. nihayetinde Emilia’nın hatasıydı.
Bunu düşünür düşünmez korku ve endişe yerini inatçılığa bıraktı.
Emilia hemen kalktı. Şamdanı tutan el dolaba döndü. Kapağı açıp büyük bir çanta çıkardı. Sonra çılgınca doldurmaya başladı. Elbiseler, broşlar, yelpazeler, güneş şemsiyeleri... soyluluk oyununun tüm sembolleri eski çantaya dolmuştu. Ayrıca cüzdanındaki tüm parayı da aldı.
Başka ne vardı?
Dolabı karıştırıyordu, loş ışıkta kafasını çarpıyordu ve aniden aklına bir şey daha geldi. Önceden beri onu sinir eden bir şey. Bir hanımefendinin simgesi ve gösterişin zirvesi, beline kadar uzanan ipeksi saçlar. Peruk satanlardan sarı saçların çok değerli olduğunu duymuştu.
Karar vermek uzun sürmedi. Düşündüğü kadar üzücü değildi.
‘Emilia artık bir arkadaş gibi hissetirmiyor. Sadece sesi ve görünüşü değil tepeden tırnağa öyle ve küçük jestleriyle bile mükemmel bir leydi oldu. Emilia’nın üzgün hissetmesinden korktuğu için bir şey yokmuş gibi davranmış ama aslında çok zor ve rahatsız ediciymiş.’
Bu Emilia’nın göğsünü bir kere daha deldi.
Belirsiz bir yerde sürüklenen ne bir aristokrat ne de bir sıradan olan da o. Bunu bir bahane olarak kullanrak ailesine gerektiği gibi bakamadığı için çaresiz kalan da o.
Soyluluk oyununu ayrılık ile birlikte bitirmenin vakti yaklaşıyordu bu yüzden artık bir seçim yapması gerekiyordu.
Mantık tutkulara teslim olma. Aşırı isteklerin önünde diz çökme. Soğukkanlı bir iradeden daha güçlü bir şey yok.
Bir kitaptan bölümleri hatırlarken Emilia’nın yüzünde hayakırıklığından eser yoktu. Soğukkanlılıkla makası tutan ele güç verdi.
**
“Oh...”
Pip bir an konuşamadı ama hemen ağzının kenarını kıvırdı ve utancını gizlemeyi başardı.
Bu kadın efendisinin nişanlısıydı. Sitmer villasına izne ihtiyacı olmadan her ne zaman isterse girebilecek tek kişi.
Cevap verirken bütün endişelerini hiseetti. Olması gereken şeyler orada değildi. göz kamaştırıcı bir şekilde parlayan güzel saçlar...
“Dışarıda Bay Grozhang’dan izin aldım. Lütfen içeri girmeme izin ver.”
Aniden kendine geldi. Pip’in gözleri odaklandığında açıkça kadının yüzünü gördü.
İlk bakışta sakin görünüyordu. nazik konuşma şekli ve hoş sesi nezaketle doluydu. Ama titreyen gözbebekleri, ara sıra düzensiz nefes alışı ve küçük zarfı kavrayan eli, kadının öfke içinde olduğunu fark etmesini kolaylaştırdı.
Sonra, nedense Pip kadının içeri girmesine izin vermek istemedi. Efendisi işini yeni bitirmiş ve dinleniyordu. Onun rahatsız etmekten korktuğu için lafı uzattı...
Pip, sinirli olsa bile kadından gözlerini alamıyordu.
Yüzüne her şey yakışır mı? Nasıl böyle tuhaf bir saç kesimiyle bile oyuncak bir bebek gibi görünebilir?
Bunları düşünen Pip efendisinin misafirini orada boş boş bekletmeye cüret ettiğini fark etti.
“İç-İçeri girin.”
Pip kapıyı açtı veri geri çekildi. Bir çift küçük ayakkabı odadan içeri girdi. Bittiğini düşünmüştü ama bir çift büyük boy bot onu takip etti. “Bekle...” “Sorun yok. O da benimle birlikte Genç efendi ile görüşecek.”
Pip biraz gergin bir sesle “Ah..Ah.evet.” dedi ve başını yere eğmeden edemedi.
Gördes’in en güzel halıları iki çift ayakkabı tarafından acımaasızca çiğnendi. Rahatsız oldu ama bir yandan da korkuyordu.
Bir misafir vardı o yüzden çabuucak ayrılmak zorundaydı. Yine de pip’in tereddüt etmesinin nedeni efendisinin uzun bir süre sonra istirahat etmesiydi.
Biraz uyuması için biraz daha beklemesini söylemek istiyordu ama kelimeler boğazında takılıyordu.
Yardımcı olarak sadece bir ay çalıştıktan sonra efendisine öz kardeş gibi düşkün oldu. Ama bu küstah olabileceği anlamına gelmiyordu.
Pip bir kez daha kadına başını eğdi ve odayı terk etti.
**
Emilia Hadius’u aramak içi çılgınca etrafa bakındı.
Şömine, sabdalyeler, dalop süsleri, saksılar, rengarenk duvar kağıtları, büyük bir yatak... Lanet olası adam neredeydi?
Saçlarını sıkıntıyla karıştırıken karşı taraftaki perdenin hafifçe sallandığını gördü. Biraz açık olan cam kapı doğrudan terasa açılıyordu.
Emilia çabucak Beppy’e döndü.
“Bayım lütfen biraz buraya oturun.”
Hizmetçinin efendisinin yerine oturması saygısızlıktır. Ancak o bu sözleri söyler söylemez koca poposuyla tereddüt etmeden sandalyeye gömüldü. Emilia o kadar kendinden emin görünüyordu ki öyle yaptı. Mutlu bir şekilde gülümsüyordu ama aniden endişeli hissetti.
“Bayım, ona ‘Hadius’ dediğinizde bile Genç efendi kızmadı mı?”
Beppy başını salladı.
“...Pekala. ne olursa olsun burada kalmalısın. Biri gitmeni söylese bile gitmemelisin biraz önceki gibi. Genç efendi dese bile. Anladın mı?”
Yüzü kararlılıkla aydınlandı. Emilia cesaret kazandı. Terasa çıkıp onunla görüşmek için cesaret.
Kapıyı açtı ve terasa çıktı.
Sütunların yanına iki şezlong yerleştirilmişti. Her şezlonga bağlı küçük bir masa vardı ve birinin üstünde çeşitli şeyler vardı.
Bir şişe su, kağıtlar, bir kalem, saat ve ... o ne? İlaç mı?
Aniden bir şey sallandı. Şezlongtan sarkan ince battaniye yerde sürünüyordu.
Kalbi saçlarını kestiği zamanki gibi hızla atmaya başladı.
Emilia battaniyenin olduğu tarafa yöneldi. Ve sonra onu gördü. Hadius Meyer batan güneşin altında uyuyordu.
Hepinizin yeni yılı kutlu olsun şimdiden. Umarım bu yıl hepimizin dilekleri, duaları gerçekleşir.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.