Ben Maria. Q. Emmastasia von Crossfeald. 14 yaşında, 1.56 boy koyu mavi saça, ve güzel görünümlü, Yeşil gözlü, Crossfeald Imparatorluğu varisi ve prensesiyim. Hobilerim ; kitap okumak, at sürmek, çiçeklere bakmak. Ben 1346 senesinin yazında dünyaya geldim. Annem Emmastasia, beni doğururken dünyasını değişmişti. Babam III Alfred von Crossfeald da annemin ölümünden sonra hizmetçilere beni büyümesini emr etmişti. 14 yıllık hayatımda hiç aşık olmadım. Bana çıkma teklifi eden herkese reddediyordum ve ısrar edenleri de sert cezalındırıyordum. Babam bana biraz soğuk davranıyordu bu yüzden. Önceleri babam pek umrumda olmazdı ve onunla her karşılaşmamda soğuk davrandığı için ona kaba davranıyor, bağırıyor ya da hakaret ediyordum. Ama her şey 1361 senesinde babamın ordu toplayarak savaşa gittiği ve kısa sürede geleceğini hizmetçi aracılığıyla haber gönderdiğinde olmaya başladı. Ne kadar umhrsamasam da o benim babam olduğu için 2 gün onun yolunu bekleyerek geceleri uyumadım. 2 gün sonra babam sonunda gelmişti. O özlemle babamı kucaklayarak dedim :
- B-Baba....l-lütfen beni affet....
Bunu söyleyerek ağlamaya başladım. Bu durum karşısında babam biraz şaşkın olsa da sonrasında tebessümle dedi :
- Tamam kızım geçti artık. Seni seviyorum. Artık hiç bir şey aramızı bozamaz.
Bu sözler karşısında ilk defa babamın beni sevdiğini duymuştum ve bu beni aşırı mutlu hissettirmişti. Bu andan sonra babamla daha çok vakit geçirir olmuştum. Artık kendimi bir prenses gibi hissediyordum. Bundan neredeyse 2.5 ay sonra saraya tanımadığım bir gencin gelip taşındığını odamın penceresinde görmüştüm. İçimden dedim :
- Bu yabancı da kim?
İlk defa sarayda yeni birini görüyordum, açıkçası bu bende merak uyandırdı. Tüm günü düşüncelerimde, hayallerimde ve gece rüyalırımda onu gördüm ve hiç bilmediğim garip duygular yaşıyordum. Ertesi günün sabahı uyandığımda gizlice oğlanı gözetmek amacı ile hizmetçi görevlendirmeği düşünsem de vazgeçip kendim gözetmeye karar kıldım. 4 ay kadar onu uzaktan takip ettim. Artık anlamıştım. Ona, Jan Wolfenstain'e aşıktım. Öğrendiğime göre o göçebe türklerden imiş. Önceleri biraz korksam da zaman geçtikçe onu biraz daha tanımaya başladım. Sandığım gibi kaba, barbar ve görgüsüz değil, aksine son nazik, samimi, güleryüzlü biri olduğunu farkettim. Bu 4 ay sonra artık cesaretimi topladım ve artık onunla konuşmaya karar verdim. Bu karardan 1 ay sonra sabah lavaboya giderken Jan'le karşılaştım. İlk kez yüz yüzeydik ve bu beni oldukça çok heyecanlandırdı. İlk önce ne diyeceğimi bilemedim tam söz söylerken Jan benden önce söyledi Jan :
- M-Merhaba g-günaydın.
Bende biraz utanarak şöyle dedim :
- S-Sana da günaydın.
Merhabalaştıktan sonra lavaboya girdim, tuvaletimi yapıp ellerimi ve yüzümü yıkadım. Ellerimi yıkadığım zaman içten şöyle dedim :
- Ben bir aptalım, ben bir aptalım Ahh...daha iyi söz bulamaz mıydım?
Bundan sonra Jan ile daha da yakınlaştık ama adımı saçma bir şekilde hâla bilmiyor, bana prenses hazretleri diye hitab ediyor ve bu beni oldukça çok sinir ediyor. En yakın arkadaşımdan Sofia la Bossia'dan sonra ikinci arkadaşım oldu. Kahvaltıda sürekli Jan'e bakmaktan alıkoyamıyordum. Gerçi Jan hala adımı bilmiyordu. Çünkü aptal gibi ne zaman karşılaşsam utanıyor, çekiyor ve kaçıyordum. Babam adımı Jan'e söyledikten sonra oda kendini tanıttı :
- Ben de Seo - öhöm...Jan Wolfenstain tanıştığımıza memnun oldum!
Ben içimden şöyle dedim :
- Aptal, zaten seni tanıyorum. Bundan sonra babam Jan'in benim akademime yazıldığını söylediğinde seviçten gözlerim parıldadı, mutlu oldum ve Jan'e bakıyordum. Aşkımı ona itiraf etmek için sabırsızlanıyorum!
7. Bölüm sonu
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.