##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
Beklenmedik misafirin gitmesinin üzerinden saatler geçmesine rağmen sekiz konutun tam ortasındaki evde ışıklar yanıyordu. Birkaç ahşap mobilyanın cilalarının üzerine düşen gün ışığı, Yeşil Gölge Akademisi’nin yeni bir güne başladığını söylüyordu. “Mel, belli ki yalan söylüyor! Neden aklın bu kadar karıştı?” Doğan güneşi Bitki Bahçeleri’ nin arasından yükselirken yakalamak ister gibi cam kenarından ayrılmayan genç çocuk, sevgilisinin konuşmaya karar vermesi üzerine arkasını döndü. “Bir tanem, sana gerçekleri anlatmamın vakti geldi!” Mel kan çanağına dönmüş gözlerini ovaladıktan sonra sevgilisinin dizinin dibine oturdu, aklını meşgul eden düşünceleri ortaya dökmek üzereydi. “Geçmişimle alakalı anlattıklarımı hatırlıyor musun?” Genç kız başını aşağı yukarı salladı ama meraklı gözlerini Mel’in dudaklarından ayıramıyordu. “Hatırladıklarının bazıları gerçek, bazılarıysa benim uydurmamdı, şimdi tamamen gerçekleri öğreneceksin!” Dedem dediği yaşlı adamın köylerine gelmesinden çok daha önceden başlayarak, bugüne kadar neler yaşadığını en ufak ayrıntısına kadar anlattı. Her şeyi söyleyeceğini belirtse de Beşinci Bahçe’de rastladığı çocuk biçimdeki enerji formunu gizledi, henüz onun varlığını başkalarıyla paylaşmaya hazır değildi. “Mel, sen neler yaşamışsın? Çok üzgünüm, çok…!” Genç kız kekelemeye başladı ve ardından göz pınarlarında zor tuttuğu gözyaşlarını salıverdi. “Üzülme Kristin, hepsi geçti!” Kollarının arasına sardığı sevgilisini sözleriyle teselli etmeye çalışan Mel, bunun kâfi gelmediğini görünce bedenini saran açık yeşil enerjiyi Kristin’ in bedenine yavaşça yönlendirdi. O an, hıçkırıklarla ağlayan genç kızın kasları gevşedi ve çok sürmeden sakinliğini geri kazanmayı başardı. “Beraberiz ya, geçmiş günlerin acısı artık eskisi kadar canımı yakmıyor!” Geniş koltuğun üzerinde koyun koyuna yatan sevgililer yaklaşık bir saat sessizce uzandılar; uyanan doğanın küçük haykırışları evin içinde gezinirken, onlar birbirlerini koklamakla yetiniyorlardı. “Kasper konuşurken bir yerden sonra onu dinlemeyi bıraktım, zihnimde tek bir soru yankılandı.” “Neydi Mel, seni böyle arada bırakan soru neydi?” “Ya dedem İkinci Büyük gibi biri olsaydı? Ben de Kasper gibi birine dönüşür müydüm? Şanslıyım ki dedem öyle değildi ama düşününce, ben hep onun dediklerini yapmaya çalıştım. O da zalim, soğuk ve acımasız olsaydı, nasıl birine dönüşürdüm? Kasper olduğu kişiden başka birine dönüştüğünü söylüyor ve bunu kapımıza kadar gelerek yapıyor. Edgan ve Marvina’yı rahatsız etmeyeceğine yemin etti, ona bir şans vermeli miyim?” Kristin sevgilisinin yanağını okşadı, derin gözlerinden bin bir türlü düşünce durmaksızın akıyordu. “Eğer ona bu şansı vermezsem, daha da kötü birine dönüşmez mi?” Uzun geceyi ayakta geçirmelerini sağlayan konuşma burada sona erdi, ikisi de yorgundular ve kısa bir süre sonra uykuya teslim oldular. O gün kimse evden dışarı çıkmadı, hatta devam eden hafta boyunca Mel kendini Birinci Sınıf konutunun sınırlarına kapattı. Zamanı tutmak mümkün değildi. Avuçlarınızın içine hapsetmeye kalksanız, su gibi parmaklarınızın arasından akar giderdi. Yaklaşık on gün sonra Yeşil Gölge Akademisi Ticaret Meydanında müthiş bir kalabalık toplandı, herkesin gözü ahşap kürsünün üzerindeki şişman adamın üzerindeydi. “Evet, sonunda açık arttırmamızın en nadide parçasına geldik. Uzun zamandır beklenen bir bitkiyi, siz değerli müşterilerimin gözlerinin önüne seriyorum. Tabii ki bunu yapmadan önce, bir kişiye teşekkür etmemiz gerekiyor. Siz onu birçok isimle tanıyorsunuz; Yüz senede bir gelen, Bitki Bölümü dâhisi ve Bitkilerin Efendisi, hepinizin dilinde bunlar var ama ben ona şöyle diyorum, Son Bahçe Fatihi!” Alkış, kıyamet, ticaret aktivitelerinin yürütüldüğü geniş meydandaki herkesin elleri birbirine hızla vuruyor. “Mel Malcom, Yeşil Gölge Akademisi Bitki Bölümü içinde, senelerdir kimsenin başaramadığını başaran kişidir. Ne kıdemliler ne üstatlar onun başarısının yanına yaklaşamadılar, ilk beş bahçe içindeki dört bilinç sahibi yaratığı yakalayan ilk Bitki Bilimci o oldu!” Şişman Moe kendini kaybetmiş gibi bağırıyor, ayağının altındaki ahşap kürsünün gıcırdaması onca alkışa rağmen rahatça duyuluyordu. “Onun son keşfi elimde, birazdan siz değerli müşterilerimizin beğenisine sunulacak. Lafı fazla uzatmayacağım, işte karşınızda; Adam Yiyen Zambak!” Yanı başındaki örtüyü çektiğinde, anonsu yapılan bitki gözler önüne serildi. Ağıza benzeyen iki etli yaprağı arasında, dili andıran bir başka organ ilk göze çarpanlardı. Kalın gövdesi, aynı iki yapraktan oluşan baş kısmı gibi dikenlerle kaplıydı. Tamamen yeşil bitkinin dikenleri de aynı renge sahipti, sadece dil benzeri yapı koyu kırmızı parlıyordu. Moe, uzun bir maşayla kavradığı bitkiyi havaya kaldırmak istedi ama Adam Yiyen Zambak öyle ağırdı ki. Bir karış yükselen bitki uzun dikenlerinin yardımıyla bu seviyede kaldığında, heybeti daha net görünüyordu. Eğer gücü yetip ayağa kaldırabilse, Şişman Moe kadar bir hacme sahip olabilirdi. “Açılış fiyatı bin altın olarak belirlendi. Teklifleri almaya başlıyoruz!” “Yüz bin altın!” Tiz ses ağzını açmaya çalışan herkesi durdurdu, Yirmi kişinin ortasındaki genç, Moe’ nin sözleri biter bitmez bağırdı. “Yüz on bin altın!” Ne var ki bazılarının konuşacak cesareti vardı. “Üstat Hanry değil mi bu?” “Evet, ta kendisi! “Zaten ondan başkası da teklif vermeye cesaret edemezdi!” “İki yüz bin altın!” Dişleri birbirine vururken, Kasper teklifini iki katına çıkardı ama bahar rüzgârları kadar sakin ses hemen ardından bir kez daha arttırdı. “İki yüz on bin altın!” Aksi Hanry lakabıyla tanınan Bitki Bölümü İkinci Başkanı, Kasper’ in teklifini on bin altınla geçiyordu. Meydanda toplanan kalabalığın konuşmaları da fısıltı boyutunu aşıyordu, devasa bir arı kovanından farkı yoktu. “Durdu durdu, son anda yapacağını yaptı!” “Bitkiyi yakalayan öğrencisi değil mi? Ondan isteseydi ya! Neden açık arttırmaya giriyor ki? İki arkadaş kendi aralarında konuşurken, bir tanesi elini alnına sertçe vurdu. “İyi ki dövüşçü olmuşsun yoksa sen bu zekâyla ne önündeki bitkiyi görebilirdin, ne de üç otu kazana atıp iksir yapabilirdin. Hâlâ anlamadın mı?” “Neyi anlamadım mı? Bilmece gibi konuşma da söyle!” “Of of! Bu bitki Kasper için olmazsa olmaz değil mi?” “Evet!” “Bitki satılınca kim para kazanacak?” “Şişman Moe, bir de Mel alır herhalde!” “O zaman sence Üstat Hanry neden fiyat yükseltiyor?” “Anladım. Kasper’i soyup soğana çevirmek istiyor!” Çocuk, en sonunda idrak edince istem dışı bağırdı ama yanındaki arkadaşı yarısında ağzını kapatmayı başardı. İnsanların büyük çoğunluğu yaşananları çözerken, Kasper nasıl olurda neler döndüğünü bilmezdi. “Üç yüz bin altın!” Son fiyat başlangıç bedelinin üç yüz katına ulaştı. Kasper sinirli, Şişman Moe mutlu ve Üstat Hanry ağzını açmak üzereydi ama yaşlı adam nedense tam bu anda bakışlarını akademideki en yüksek yere çevirdi. “Genç Kasper madem bu kadar çok istiyor, bırakalım bitki onun olsun. Ben Hanry, çocukların kumbara paralarına göz dikecek bir adam değilim!” Üstat öyle büyük bir kahkaha patlattı ki kuş uçumu yarım saatlik mesafe olan kulede bile çınladığına şüphe yoktu. Kalabalık dağılırken, dedikodular sürüyordu ve akıllarda tek bir soru vardı; şimdi ne olacak?”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.