##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
“Üstat, önümden çekil!” Mel geri adım atmadı, karşısındakiler de onun gibiydi. Yerden yükselen topraklara karışan enerjiler ilerlerken, Üstat Hanry yerinden kıpırdamıyordu. “Sessizlik!” Buz fırtınasıyla karışık haykırış iki grubu da savurdu, sadece Üstat Hanry kolları iki yana açık duruyordu. İkinci Büyük konağın kapısında göründü, arkasında torunu ve kırmızı dövüşçü elbiselerinin göğsünde alev broşu olan yirmi genç vardı. “Bu iş mahkemede çözülecek, hem de hemen!” Seyrek saçlı adam önceliği aldığında, diğerleri onu takip ettiler; Kasper’ in yüzünde insanın tüylerini diken diken edecek bir gülümseme vardı ve adamları da Mel’e doğru bakıyordu. İkinci Büyük’ ün, kar fırtınasını andıran saldırısında adaleti gözetmediği açıktı. Sokom ve adamları hafifçe etkilenmişken, Mel ve Edgan’ın bedeninde birçok kesik vardı. “Mel, benimle gel!” Üstat Hanry iki genci yanına aldığı gibi oradan uzaklaştırdı. Titremeleri soğuktan mı yoksa sinirden mi bilinmez ama ikisi de yerlerinde duramıyordu. “Neler olduğunu öğrendim ama sakin olman lazım! Belli ki seni ve arkadaşını öldürmek istiyorlar!” Mel’in gözü hiçbir şey görmüyordu, Edgan’sa sanki derin bir uykudan uyanmış gibi haykırdı. “Marvina!” “Endişe etme! Olayları öğrenince kardeşini gizli bir yere sakladım, benden başka kimse onu bulamaz. Her şey bitene kadar, orada kalacak!” Mel’in yanında belli etmeye utansa da habere sevindiği açıktı. Şimdi tek soru, mahkeme denen olayın nasıl geçeceğiydi. “Mahkemede ne olursa olsun kendini tut! Yaşadığın sürece her zaman bir fırsatın olacaktır, bu yeteneğinle ilerde onu öldürmesi için birinden yardım isteyebilirsin!” Aksi lakaplı adam yaşananı bilse de gerçekçiliğinden taviz vermiyordu, biliyordu ki bu son değil, bir başlangıçtı. Yanına aldığı gençlerle Yeşil Gölge Akademisi Mahkeme Salonu’na geldiğinde, içerisinin tıka basa dolu olduğunu gördü. Üç bölümün başkanları, yönetici sınıfı ve üst düzey öğrencileri hazırdılar. Mel, iki yanındaki sıralara yerleşmiş kalabalığa tek bir bakış atmadan ilerledi, onun hedefi tam karşısındaydı. İkinci Büyük yüksek tahtında otururken, Kasper ve yirmi adamı ayaklarının dibinde sıralanmıştı. Her ihtimale karşı Sokom ve üç astı da önlerinde duruyordu. Aksi Hanry, Edgan ile beraber Mel’in bir adım gerisinde durdu, mahkemenin başlaması için her şey hazırdı. “Sessizlik!” İkinci Büyük sakince konuştu ama sesi öyle büyük bir buz enerjisi taşıyordu ki izleyici sıraları neredeyse hazır ola geçti. “Bugün burada, Hükmetme Seviyesine geçmiş bir dövüşçü olan Kasper’ in kabahatini değerlendirmek için buradayız!” “Kabahat mi?” Mel, önündeki tahta korkuluğu sıkıca kavrayarak bağırdı. Konutunun bahçesinde gördüğü manzara, İkinci Büyük tarafından böyle tasvir ediliyordu. “Sana konuşma hakkı vermedim!” Buzdan bir nehir Mel’in üzerinden geçti, iri yarı genç adam tahta korkuluktan destek almasına rağmen neredeyse düşüyordu. Kıyafetlerinin saklayamadığı yaralarına yenileri eklenirken, açık yeşil elbise de kan kırmızı desenler belirdi. “Kabahatin sahibinin konuşma sırası geldi. Kasper, sadece doğruları söyleyeceğine yemin ederek anlatmaya başla!” “Emredersiniz İkinci Büyük Hazretleri.” Mel’in karşısında sinsi gülümsemesini sergileyen çilli genç, arkasını döndüğünde büyük bir hürmetle eğildi. “Doğruyu, yalnızca doğruyu söyleyeceğime doğanın enerjisi üzerine yemin ederim!” Kasper yemin ettiğinde izleyici sıralarından bazı sesler duyuldu ama İkinci Büyük’ ün kuru öksürüğü hepsinin bir anda yok olmasını sağladı. “Bugün, yanıma yirmi astımı alarak Ticaret Meydanına geldim. Amacım, her zaman alışveriş yaptığım işletmeden sipariş ettiğim malzemeleri almaktı. Kendisine Şişman Moe denen tüccarın dükkânına girdiğimde, içeride personeli olan kız ve daha öncede birkaç kez gördüğüm başka biri daha vardı. Kafamla selam verip tezgâha ilerlediğimde, benim ve içerideki diğer müşterilerin duyabileceğim bir tonda konuşmaya başladılar. Dövüş Arenasında gerçekleşen müsabakamdan bahsederken, aşağılama ve hakaret içeren sözcükler kullandılar. Rahatsızlığım yüzüme yansımış olacak ki dükkân sahibi Şişman Moe onları uyardı ama bu hareketi ikilinin daha da azmasını sağladı. Benim erkek olmadığımı, aslında iktidarsız olduğumu ve kurduğum birliğe mensup kişilerle birbirimizi düzdüğümüzü söylediler.” Kasper kısa bir es verince, izleyici sıraları kaynayan bir kazan gibi fokurdadı, her kafadan bir ses çıkıyordu. “Sessizlik!” “Bu kez direkt ben uyardım ama önceden kendi aralarında konuşan ikili, yüzüme hakaret etmeye başladılar. Sözleri beni aşıp mensup olduğum aileye ve dedem olan İkinci Büyük’e kadar ulaşınca, kendimi tutamadım. Çirkin kızla, ondan da çirkin çocuğu yakaladığım gibi Ticaret Meydanı’nın göbeğine kadar sürükledim ve bahsettikleri şeylerin aksini ispatladım. İktidarsız olduğumu söyleyen kıza bunun tersini, tam bir erkek olduğumu herkesin gözü önünde gösterdim!” Tahta korkuluk parçalandı, Mel ileri atıldı ama el büyüklüğündeki buz parçaları Aksi Hanry onu yakalayana kadar bedenini hırpaladı. “Tam bu sırada, dokuz kişi ortaya çıkıp bana saldırmaya çalıştılar. Neyse ki astlarım araya girerek saldırganları uzaklaştırmayı başardılar. İşim bittiğinde, pislikleri ait oldukları yere, Birinci Sınıf Konutlarına bırakmak için yola çıktık. Yol boyunca susmadılar, zehir yuvası ağızlarından her türlü hakareti saçmaya devam ettiler. Astlarım, bu durum karşısında kaba kuvvet kullanmak zorunda kaldılar. Yalan söyleyemem, ikisini biraz hırpaladık ama bahçeye attığımızda hâlâ nefes alıyorlardı.” “Yalan söylüyorsun, yalan!” Mel, kana bulanmış yüzünü buruşturarak konuştu. İkinci Büyük bu kez saldırmıyordu, eliyle mahkeme salonunun karanlık köşesini işaret etti. “Kasper ’in sözleri yalan mı yoksa gerçek mi şimdi öğreneceğiz!” Gölgelerin içinden çıkan iri figür, ağır adımlarla yürüyerek herkesin görebileceği bir noktaya geldi. “Bahsi geçen dükkânın sahibi Şişman Moe, anlatmaya başlayabilirsin!” “Efendim, o gün her zamanki gibi müşterilerimle ilgilenirken, yarı zamanlı çalışanım olan Kristin yanında Nalt denen gençle çıkageldi. Şaşırdım, ona özellikle bugün gelmemesini söylemiştim!” “Neden?” İkinci Büyük, sözünü bıçak gibi kesti. “Lord Kasper’ in siparişlerini teslim edeceğimi, kendisinin ortalıkta olmaması gerektiğini söyledim!” İzleyici sıralarında oturanlar kafalarını sallıyorlardı; Edgan, Mel ve Kristin’ in arkadaş olduğunu bilmeyen yoktu. “Şans o ki Lord Kasper’ de bir vakit sonra çıkageldi. Teslimatı yapmaya hazırlanırken ikilinin ahlak sınırlarını aşan sözlerini duydum ve hemen kendilerini uyardım. Beni dinlemek bir yana dursun, terbiyesizliklerini arttırarak sürdürdüler. Diğer müşteriler ve Lord Kasper’ in astları da bu olaya şahittir. Ardından, utanarak söylüyorum ki sözlerine sizin yüce adınızı bulaştırınca, torununuz ikiliyi yakaladığı gibi dükkânımdan dışarı sürükledi. Korkumdan kapıyı sıkıca kilitleyip depo tarafından çıkarak uzaklaştım, daha sonra olanlar hakkında bir bilgim bulunmuyor!” Mel şişman adamı dinlerken en az dokuz genç kadar yaralıydı, dudaklarından sadece birkaç sözcük döküldü. “Sende mi Moe?” Şişman Moe ile başlayan şahitler, dükkândaki diğer müşteriler, Kasper’ in astları, meydandaki öğrencilerle devam etti ama bitecek gibi değillerdi. Kristin’ in ahlaksızlığını tasdikleyen yurt arkadaşları, Bitki Bahçelerini yöneten evlerin görevlileri peşi sıra geldiler. Sadece bu da değildi, Mel hakkında ortaya atılan iddiaları destekleyen şahitlerde vardı. Üstat Louise, Maria Gloove, yerleşkedeki testler ve kabul seremonisi hakkında birçok asılsız söz söylediler. İki sevgiliyi mümkün olan yer yönden bataklığın içine çektikten sonra nihayet İkinci Büyük kararını açıkladı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.