Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




144   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   146 


           

##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

“Kabahatin ağır tahrik altında gerçekleştiği açıkça meydandadır ama buna rağmen Yeşil Gölge Akademisi’nin düzenini bozan kişilerin cezalandırılması gerekir.
Bu torunum olsa bile!”
İzleyici sıralarından alkış sesleri yükseldi, İkinci Büyük’ ün adını haykıran bazı kişiler bile vardı.
“Kasper ve himayesindeki yirmi astını, Yalçın Kaya’da otuz günlük hapse mahkûm ediyorum. Kendi içlerinde düşünüp, ne olursa olsun tahriklere kapılmamayı öğrenmelerini dilerim!”
Mel başını kaldıracak durumda değildi, iki saati bulan mahkeme boyunca kan kaybetmeye devam ediyordu. Edgan son bir saatte koltuğunun altından girip onu desteklemese, ayakta duramayacaktı.
“Mel Malcom, sana gelince. Talihsiz olayın, seni böylesine ahlaksız bir sevgiliden kurtardığı için sevinmelisin. Sana tavsiyem; olanları unutup, senden istenenleri harfiyen yapman olacaktır!”
Sözleri bitince bir anda yok olan İkinci Büyük’ ün ardından, mahkeme salonunun içinde adeta ses bombası patladı.
“İşte adalet dediğin böyle olur?”
“Kendi torunu bile olsa cezalandırdı!”
“Hey, kendinde misin? Kıza Ticaret Meydanında tecavüz etmişler, yetmemiş bir de ikisini birden öldürmüşler!”
“Kes lan sesini!”
“O kadar sözün üzerine az bile yapmışlar! Ben olsam, bir kereyle bırakmazdım!”
Bir yandan mahkeme salonunu boşaltıyor, bir yandan da konuşuyorlardı ama Mel hiçbirini duymuyordu. Dağ kadar ağırlaşmış başını dik tuttuğu kısa anlarda, Kasper’ in yüzündeki gülümsemeyi izliyordu.
“Mel, Edgan, gidiyoruz!”
Üstat Hanry, iri yarı genç çocuğun boşta kalan koluna girerek herkesin çıkmasını bekledi ve ardından yavaş adımlarla dışarı çıktı.
“Yuh!”
“Ahlaksızlar!”
“Defolun, akademiden si.tirin gidin!”
“Sıra size de gelecek!”
Kapının önünde öfkeli kalabalık onları karşıladı, ağız dolusu küfürler eşliğinde nefret kusuyorlardı.
“Dağılın ulan!”
Aynı sözler, iki farklı ağızdan aynı anda çıktı. Bunu, sağ ve sol yana saldıran enerji dalgaları izledi. Edgan ateş, Üstat Hanry biçimsiz bir enerji dalgasıyla kuduran insanları dize getiriyordu.
Kan kusanlar, kıyafetleri alev alanlar, çil yavrusu gibi dağıldılar. Arkalarında hâkim bir güç olmadan sadece kuru gürültüden ibarettiler.
Üç kişi ağır adımlarla ilerlerken Mel yarı bilinçsiz bir haldeydi, Üstat Hanry ve Edgan’sa durumu değerlendiriyorlardı.
“Efendim, böyle bir şey nasıl olabilir?”
“Ah Edgan ah! Günlerdir uyku uyuduğumu mu sanıyorsunuz? O kahpenin bir şey yapacağından endişeliydim, sürekli tetikte duruyordum ama bugün olmadık işlerle beni meşgul etmeyi başardılar!”
“Neden, gelip beni veya Mel’i öldürmediler de böyle bir adilik, böyle bir şerefsizlik yaptılar?”
Genç adamın bedeninden taşan ateş enerjisi Mel’e temas edince derinden bir ah işitildi, hiddetini kontrol etmesi gerekiyordu.
“İkinci Büyük tam bir şeytandır, tahminimce ikinize ait bir sır olduğunu düşünüyor. Yoksa otoritesini sarsan olay karşısında ilk yapacağı şey sizi yeryüzünden silmek olurdu.”
“Haklısınız, o yüzden son sözleri ‘olanları unutup senden istenenleri harfiyen yapman’ oldu. Ama nasıl bir plan bu, Moe bile yalan söylemekten çekinmedi.”
“Peh, tüccar değil mi? Mel, onun için paha biçilmez bir kaynaktı, eğer dövüşü Kasper kazansaydı ona tutunarak ilerlemeye devam edebilirdi. Sen kazanınca her şey altüst oldu, o da elindeki en değerli şeyi satmaya karar verdi.”
Konuştukça Edgan’ın yüzünü saran karanlık arttı, dipsiz bir kuyuyu andıran komplonun içine düşen arkadaşına dönüp bakamıyordu.
En sonunda Birinci Sınıf Konuta gelindiğinde, Üstat Hanry talan bahçenin içindeki iki tepeciği gördü. Başıyla Edgan’a oraya gideceklerini işaret etti, birkaç dakika sonra Mel sevdiği kadın ve arkadaşının ölü bedenlerinin başucunda diz çöküyordu.
“Mel, yaralarınla ilgilenmeliyiz!”
Yakışıklı genç onu çöktüğü yerden kaldırmak istedi ama bir nefes sonra bakışları Üstat Hanry’ ye çevrildi. Şüphe yok, yardım istiyordu; çağrısı yanıt buldu ama değişen bir şey olmadı. Mel, asırlar boyunca aynı yere kök salmış ulu ağaçlar gibiydi, iki güçlü insan onu yerinden oynatamıyordu.
“Şimdilik ellemeyelim! Şu karışımları al ve gördüğün yaraların üzerine serp!”
Üstat, içinde kül rengi tozların olduğu büyük çömleği Edgan’ın eline sıkıştırdı, aynı büyüklükte bir kap da kendisinde vardı. Karışım açık yaralara değdiğinde dumanlar yükseldi, bazı kısımlarda kül rengi toz kesiğin içine karışamıyordu.
“Buz enerjisi nüfuz etmesini engelliyor, ateş enerjini kullanarak yaraları saran katmanı erit!”
Edgan, Mel’in arkasına geçerek sağ avucunu sırtına bastırdı. Üstat karışımı tatbik ederken, genç adam arkadaşının bedenine ateş enerjisi enjekte ediyordu.
Yaraları kaplayan katmanlar kolay çözülmüyordu, İkinci Büyük öldürmek istemese de ağır yaralamaktan çekinmemişti.
 Nihayet karışım etkisini gösterip derin kesikler gözle görünür biçimde kapanmaya başladığında, sabah güneşi Yeşil Gölge Akademisi üzerine yeniden doğuyordu.
Doğa uyanırken türlü kuş sesleri, böceklerin toprağın üzerinde sürünürken çıkardığı hışırtılar ve dünden beri donup kalan Mel’in gözyaşlarının çığlıkları duyuldu. Damla damla, yavaşça akıyorlardı ama güneş tepeye ulaştığında bile durmadılar.
Sadece akan yaşların rengi değişti; şeffaf olanlar gitti, kırmızı renkli olanlar geldi. Gecenin içinde parlayan yakut taneleri gibi kara toprağın bağrına düşüyorlardı. Aynı anlarda, Yeşil Gölge Akademisi içindeki sıra dağlar topluluğundaki bir zirvede, kan rengi şarap kadehleri dolduruyordu.
“Buyur dede!”
Büyük kaya kütlesinin en üst noktasına açılan geniş delikten sızan ışığın içinde, bazı gölgeler vardı. Bunlardan ikisi, kristal kadehlerini yavaşça tokuşturduktan sonra şaraplarından birer yudum aldılar.
 “Öbürkü piçin kız kardeşini bulamıyoruz ama sorun değil. Bir ay sonra çıktığımda, şahsen arayıp gerekeni yapacağım!”
“Mel denen velet kırıldı. Diğerini de hallettiğimizde, ne sırları varsa anlatacaklar. O şişko, gece beraber gittiler ve döndüklerinde Edgan’ın kılıcından alev parıltıları yayılıyordu dedi değil mi?
“Evet dede! Dövüşümüzden üç gün önce de Çöp Burnu’na doğru giderken görenler olmuş. Soruşturdum, arenada ortaya çıkana kadar ikisini bir daha gören olmamış.”
“Hemen bölgeyi aramaları için birilerini yollayacağım. Seviye atlamam, hatta Bir Olma Aşamasına geçmemin anahtarı o ikisinde olabilir.
Sen ve adamların rahatınıza bakın. Bir ay sonra çıktığınızda, akademinin Yıllık Dövüş Müsabakaları başlayacak. Hiçbir şey bulamazsak, diğerinin icabına orada bakarız!”
Aynı soya ait iki kahkaha geniş mağarayı doldurduğunda, diğerleri de gülümsemeleriyle onlara eşlik ettiler. Burası, Kasper ve yirmi astının cezalarını çekeceği yer olan Yalçın Kaya Mağarasıydı.
Dramatik olayın üstünden iki gün geçmişti ve Ticaret Meydanı her zamanki gibi iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalıktı. Her köşe, her taş, yaşam enerjisiyle parlıyordu, sadece Şişman Moe’ nin dükkânının bulunduğu çıkmaz sokak istisnaydı.
Birkaç gün önce insan selinin yaşandığı yer mezarlığı andırıyordu, aynı Mel’in konutunun bahçesi gibi. Yaraları kapansa da kanlı gözyaşları düşmeye devam ediyordu, iki gün geçmesine rağmen yerinden bir milim oynamamıştı.
Üçüncü günün sabahı Mel nihayet konuştu ama söyledikleri başında duran ikilinin duymak isteyeceği şeyler değildi.
“Beni yalnız bırakın!”
Edgan üstelemek istedi, Üstat Hanry’ nin kolunu önüne çıkmasaydı yapacaktı da. Yeşil Bitki Bilimci cüppesi giyen adam, yakışıklı genci yanına alarak uzaklaşmaya başladı, öğrencisinin isteğine saygı duyuyordu.
İkili ayrılırken, Mel öne doğru büküldü ve bir süre sonra ölü bedenlerin arasına kıvrıldı; elleri titriyor, kapanmayan göz kapaklarının altındaki iki küre, bir aşağı bir yukarı yuvarlanıyordu.
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


144   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   146 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.