Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   79 


           
##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##


On dakika geçtikten sonra Mel omuzdan asılı çantası olmadan dışarı çıktı, onu bu halde gören Kırkıncı Bahçe’nin araştırmacıları merak içindeydi.
“Yeni dâhiymiş, kıçımın dâhisi. Daha bir gün dayanamadı baksana, çantasını bırakıp kaçıyor!”
“Salak salak konuşma, neden bıraksın!”
“Öyle gösteriş yapmaya benzemez bu iş, dağ, tepe dolaşacaksın, dikkatli olacaksın. Şu cüsseye bak, sadece gösteriş!"
Dördüncü Ev’in önündeki kısa kuyruğun sonundaki iki kişi hararetli bir dedikoduya giriştiklerinde, Mel’in arkasındaki kapı gıcırdamaya başladı. Bir iki nefes sonra Beşinci Ev’in tek personeli olan yaşlı adam da dışarı çıktı.
“Bunu yapmayı o kadar çok özlemişim ki!”
Mel’in koluna giren yaşlı adam yavaş ama emin adımlarla yürümeye başladı, boyu neredeyse yanındaki gencin yarısı kadardı. Kısa mesafeyi uzun sayılabilecek bir vakitte aldıktan sonra sıradakilere aldırmadan direkt Dördüncü Ev’in içine yöneldiler.
Sıra olduğuna göre içerisi de dolu olmalıydı. Girişi kapatan gencin sırtına hafifçe dokunan yaşlı adam, kenara çekilmesini fırsat bilip seslendi.
“Beşinci Ev’in bir mezunu var!”
 Cılız ses evin içindeki gürültünün arasında bir saniye duyulabildi, bitki vermek için bekleyen öğrencilerin birçoğu ne dendiğini bile anlamadı ama Dördüncü Ev’in üç görevlisi yerlerinden fırladıkları gibi kalabalığı yararak kapıya vardılar.
“Açılın, açılın!”
“Herkes dışarı, çabuk!”
“Acele edin, hemen dışarı!”
Üç görevli, bankonun başında bitkilerini gösterenlerde dâhil herkesi dışarı attı, sadece yaşlı adam ve yanındaki Mel oldukları yerde duruyorlardı.
“Yükselen öğrenci, Dördüncü Ev’e hoş geldin!”
Bir görevli diğerlerini dışarıda tutmak için kapıya, diğeri yaşlı adama sandalye vermeye ve sonuncusu da Mel’i alarak bankoya doğru ilerledi.
“Beşinci Ev’den mezun olarak, bizim Dördüncü Evimizin kırkıncı bahçesine geldin. Gerekli ekipmanları getirmem için bana biraz izin ver!”
Mel olan bitenden sonra şaşkın bir halde etrafı izliyordu. Yaşlı adam ikram edilen çayı yudumlarken, kapının önünden içeriyi izleyenlerin olduğu yer arı kovanı gibiydi.
“Hani bir günde vazgeçmişti, adam toplam iki günde bahçe atladı. Sen, kaç aydır aynı bahçedesin!”
“Ne bileyim oğlum, böyle bir şeyi ilk defa görüyorum!”
Az önce sıranın sonlarında olan iki arkadaş, kapının eşiğine kadar gelip neler olduğunu kendi gözleriyle gördüler. Mel verilen çantayı omuzuna atarken, sağ alt köşede işli olan dört rakamının etrafı açık yeşil bir çemberle çevriliydi.
“Gerçekten 41. Bahçeyi iki gün içinde geçti!”
“Aksi Hanry direkt öğrencisi olarak aldı dediklerinde yalan sandım ama sanırım bu haber gerçek!”
Dışarıda tantana sürerken, Mel koluna girdiği yaşlı adamı Beşinci Ev’e kadar getirdi. İhtiyar, güçlükle kaldırdığı kafasını sabit tutmakta zorlanırken konuştu.
“Genç adam, yeteneğin inanılmaz! Geleceğinin parlaklığı göz kamaştırıcı ama sakın dikkati elden bırakma. Sadece bitki bahçelerinde değil, akademinin içindeyken de tetikte ol. Özellikle, insanlara karşı!”
Mel’in kolundan kurtulan yaşlı adam, sendeleyerek de olsa kendisini Beşinci Ev’in içine attı. Genç çocuk arkasından bakarken adam kapıyı kapattı. Bu sözleri söylemesini gerektirecek ne yaşadığını bilmese de Mel akademinin nasıl bir yer olduğunu daha kabul testleri sırasında anlamıştı.
Zaman kaybetmeden Kırkıncı Bahçe’ye doğru yola çıktı, Kırk birinci Bahçe’nin aksine burası en yakındaki alandı. Beş dakika geçmeden kendini içine attığında dedesinin defteri elinde belirdi, eski çantasını ve haritasını teslim etmiş olsa da mirası her zaman yanındaydı.
“Burası için de iki gün yeter!”
Bahçeye girene kadar takındığı ağırbaşlı tavır bir anda silindi, gözlerini hedefine diken bir yaratık gibi ileri atıldı. Gün boyu defterin yardımıyla bitki toplamasının ardından akşam çıkışa geldiğinde, çantasının ağzını açıp içini izlerken gülümsüyordu.
“İki yüz elli puan hazır, yarın bizimkiler için güvenli rotaları araştırabilirim!”
Mel, bahçeden çıktıktan sonra önce kendi evinin yolunu tuttu ama daha sonra nedendir bilinmez yönünü değiştirdi. Nereye gideceğini bilmeden yürüyen biri gibi görünmüyordu, hızlı ve büyük adımlarla hedefine ilerler bir hali vardı.
Bir saat sonra durduğunda, etrafı çöp dağlarıyla çevriliydi. Rüzgar üzerinden bazı parçaları uçururken, Mel iki elini yüzünün hizasına kaldırdı.
“Gelişimimi uzun süredir aksattım, burasını denemek istiyorum!”
Halktan gelen on kişiyi almaya geldiğinde, esen rüzgârlar ve uçuşan çöpler hakkında bazı şeyler duymuştu. Çok fazla beklemeden kendi gözleriyle de gördü, uçuruma uzanan burundan gelen fırtına her şeyi birbirine kattığında, kenarda bekliyordu.
“Vay be, dedikleri kadar varmış. Kendimi test etme vakti geldi!”
 İki elin parmaklarından fazla sayıda hortum ortalığı dağıtırken, Mel ileri atıldı ve kendisine yaklaşan çöplere sağ pençesiyle bir darbe indirdi. Derin miras seviyesindeydi, kristal dövüş kuklalarına zarar verebiliyordu ama geri savrulmasına bakılırsa bu sefer sert kayaya çarpmıştı.
Dengesini zar zor bulduğunda on adım gerideydi, başladığı noktaya birkaç adım kala iki ayağının üstünde durabildi.
“Bu ne böyle?”
Bir kez daha denedi ama sonuç değişmedi. Sadece savruluş şekli değişti, bedenine sağ yandan vuran sert rüzgâr nedeniyle düz değil de sola doğru uçtu.
“Kahretsin, nasıl olur!”
Mel sinirlendi, alnındaki damarları belirgin hale geldi ama hortumlar da yok oldu. Rüzgâr, geldiği gibi ansızın gitti. Biraz önce yanına yanaşamadığı yerlerde yürüyen Mel, arta kalan çöplerden birini eline aldı.
Alelade bir demir parçasıydı, sağ avucuyla sarıp sıktığında, kırılarak ufalandı. Etraf böyle değersiz malzemelerle doluydu; tahta parçaları, kırık camlar, silahların kopmuş parçaları, hortumun onları uçuruma götürememesi sonucu burada kalabilmişlerdi.
“Şimdi ellerimde ufalanan şeyler, az önce pençelerime çarptıklarında canımı yakabiliyorlardı. Buraya geldiğim çok iyi oldu artık üstesinden gelmem gereken yeni bir engelim var!”
Gelişim için aradığını bulan Mel, gözlerini kısıp uçuruma uzanan burnu gözlemeye başladı. Gecenin ikinci fırtınasını dört gözle bekliyordu.
 
Altı Medeniyetin Dünyası sesli tiyatro şeklinde, her gün yeni bölümüyle Youtube kanalımızda. Hemen takip etmeye başlayabilirsiniz.
[color=#333333]https://www.youtube.com/watch?v=gsLuXNzvg6I&list=PL6n7pXmi0FseL5FwrdBMjPAiyP38BXygn[/color]
https://[color=#333333]www.instagram.com/novelturkiye/[/color]
  
 
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   79 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.