Yukarı Çık




38   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   40 

           
Elinde tuttuğu kitaba bir türlü aklını veremiyordu.  Aynı sayfayı 5. kez dönmesine rağmen hâlâ bir cümlesini bile anlamamıştı. Aklı Ela'nın söylediği şeyde takılı kalmıştı. Kuzeninin tüm olanlara rağmen nasıl Deniz'i sevebildiğini idrak etmekte zorlanıyordu. Sana acıdan başka bir şey vermeyeceğini bildiğin birine kalbinin kapılarını açmak ancak delilik olabilirdi. 

Kafasını kaldırıp camdan dışarı baktı. Rüzgar ağacın dallarının cama çarpmasına sebep oluyordu. Gözlerini yavaşça kırparak bu görüntüyle gülümsedi. Doğanın içinden olan her şey ona huzur verirdi. Ama sonra  neden bu huzurlu anında yine o gelmişti aklına. Belki de Ela gibi çoktan delirmişti. Fakat genç kız bu deliliğini herkesten saklamaya kararlıydı. Ona göre deliliğinin tedavisi de hislerinden kaçmaktı. Asya'ya aşk için tüm dünyayı karşına almasını söyleyen kız sıra kendine gelince tam bir korkak kesilmişti. Asya'nın cesaretinin yarısının bile kendisinde olmadığını düşünmüştü fakat varsın olmasındı. Çok sevmek zarardı, bunu Asya'da görmüştü. Canından çok sevdiği kuzeni ne yazık ki sandığı gibi bir insan çıkmamıştı. Onunla ne zaman Asya hakkında konuşmak istese Ulaş cümleleri kızın ağzına tıkıyordu. Onu hâlâ sevdiğini biliyordu, Ulaş'ın yakınındaki herkes gibi bunun farkındaydı. Olan olmuştu ve bundan sonra yapılacak hiçbir şey öleni geri getirmeyecekti. O zaman niye kaçıyordu Asya'dan? Ulaş'ın iddia ettiği gibi geride kalanlar için mi? Öykü buna hiçbir zaman inanmamıştı. Belki de gerçekten Ulaş'ta göründüğünün aksine kendisi gibi cesaretsizdi.

Artık Ulaş'ı suçlamaktan vazgeçmişti çünkü o da Ulaş'ın seçtiği yolu seçmişti. Savaşmadan geri çekilmişti.

Bahçeye giren arabayı fark edince aklındaki tüm düşünceler dağılmıştı. Niye gelmişti? Gelmemeliydi, öylesi daha kolay olurdu Öykü için. Aslında ondan kaçmak bile büyük bir savaştı. Öykü her an bu savaşta yenilgiye uğramaya hazır hissediyordu.

Arabadan inen adam kafasını kaldırıp kızın odasının camına baktı. Göz göze  geldiklerinde iki gencinde kalplerine sıcak ve tatlı bir his aktı. Barış kıza hafifçe gülümsedi. Öykü bu gülümsemeyle kaşlarını çatmıştı, bir gülüş kalbini böyle hızlı atmasına sebep olmamalıydı. Ama elden ne gelirdi,  gülümsemenin başka kimseye böylesine yakıştığını görmemişti. Sert çehresi anında küçük bir çocuğun ki kadar sevecen bir hâl alıyor lacivertimsi gözleri kısılarak rengini gizliyordu.

Camdan hızla geri çekildi Öykü. Elini kalbinin üstüne koyup derin bir nefes üfledi dışarı. Sırf onu görmek istemediği için biraz olsun toparlandığında Türkiye'ye, evine geri dönmüştü. Çok dahi olmamıştı döneli, 4 güncük. Hangi ara Barış'ta arkasından gelmişti bilmiyordu. Rusya'dan ayrılacağını dahi söylememişti ona.

Kapının sesiyle gerildi. Daha o cevap vermeden  Alev Hanın içeriye girmişti.

"Barış geldi. Senin için dönmüş." dedi. Son cümleyi sadece dudaklarını kıpırdatarak söylemişti.

Öykü bir şeyi daha anlamıştı, gözleri neşeyle parlayan annesi asla değişmeyecekti. Belli ki sevgili annesi için tek damat adayı Barış'tı. Belkide günün birinde Levent'i kabul eder diye korkuyordu annesi.

"Buyur oğlum." dedi Alev Hanım Öykü'ye bir şey demesine fırsat vermeden. 

"Müsait Öykü."

İçinden annesine göz devirmek gelse de yapmadı, annesi bu hareketinden nefret ederdi. Ama içinde bir öfke vardı, kime yönelikti bu öfke onu bile bilmiyordu. Kaçsa bile kurtulamadığı Barış'a mı, onu odasına rahatça sokan annesine mi yoksa hala Barış'ı unutmasına izin vermeyen kalbine mi? Oysa saçmalıktı Barış'ı unutamamak. Defalarca hadsizce kalbini kıran bir adama kendisini kaptıracak kadar aptal olamazdı, olmamalıydı.

Annesi geri çekilip Barış'ın girmesine izin verdi. 

"Ben size bir şeyler hazırlayayım." dedi ve Öykü'ye yandan bir gülümseme sundu.

Annesinin bakışlarından neyi demek istediğini çok iyi anlamıştı Öykü.

'Yine ben kazandım, hep olduğu gibi.'

Muhtemelen annesi içinden böyle diyordu. Sinirleri gerildi, kapı kapanınca ise daha fazla gerginleşti.

Ona bakınca heyecanlanan kalbine tekrardan sinirlendi. 

Kendisine sıcak bir gülümseme sunan adama karşılık vermemişti. 

"İyi olduğunu görmek ne hoş." dedi adam kıza doğru yaklaşıp.

"Sorma, yapacak başka bir şey bulamadığımdan tüm gün kitap okuyorum." dedi elinde ki kiyabı gösterip.

Adam içerlenmişti, tüm gün Öykü'yü düşünmekten kendisini işlerine bile verememişti ama Öykü kitaplara kendisini verecek kadar açık bir zihne sahipti. Sonra bu içerlenmesini saçma buldu, onca şeyden sonra her an kendisi gibi kızında onu düşündüğünü bekleyemezdi ya.

"Oturabilirim değil mi?" dedi yatağı işaret edip.

Öykü hemen odasında bir yerlerde sandalye aradı fakat bulamadı. Çalışma masasının önünde ki sandalyenin nerede olduğunu sorgularken çekingence kafasını olumlu anlamda salladı. 

Yatakta biraz daha geri çekilip oturdu ve Barış'a yer açtı.

Barış oturup dikkatice kızı incelemeye başlayınca o an yapmak istediği tek şeyi yapıp dayanamarayak  Öykü'ye sıkıca sarıldı.

Genç kız beklenmeden gelen bu hareket ile 
donup kalmış, ne yapacağını bilememişti. İkiside birbirlerinin karşısında savunmasız hissediyordu.

"Niye buraya döneceğini bana söylemedin Öykü? Niye benden kaçıyorsun?" dedi kızın kokusunu içine çekip.

Heyecandan kan yanaklarına hücum etmiş, kıpkırmızı kesilmişti Öykü.

"Lütfen." dedi adamı geriye itmek isteyerek.

"Böyle yapma Barış, yapma." dedi yutkunarak.

"Beni hayatından çıkarmak istediğini defalarca söyledin, birden bire ne değişti? Bak işte artık istediğin gibiyiz, ikimizinde birbiriyle bir alakası yok. Tam istediğin gibi.." dedi çatallaşan sesiyle.

Gözlerinden akan yaş adamın omzunu ıslatmıştı. Barış hissettiği ıslaklıkla kızın ağladığını hissetti ve başını kızın omuzuna gömdü.

"Yanılmışım Öykü, senden uzak kalmak istemiyormuşum ben. Sensizliğe dayanamayınca anladın. Beni kendinden uzaklaştırma, yalvarırım."

Duyduğu cümleler anlamlandıramadığı garip hislerin vücudunu sarmasına sebep.olunca telaşla adamı tüm gücüyle itti.

"O zaman yine yanıldın, git dediğinde giden bu kadın dön dediğinde sana dönmeyecek Barış. Zaten hiçbir zaman yanında olmama izin vermedin, bundan sonrasını da ben istemiyorum."

Barış burukça gülümsedi. İçinde yaşadığı korku gitgide büyüyordu.

"Affedilmesi zor cümleler söyledim sana. Ama anla, ben.." yutkundu.

"Anlayamamışım, sana sarf ettiğim tüm incitici sözler gerçek hislerimi gizlemek için bir kılıfmış sadece. Seni seviyorum Öykü. Artık bunu ne senden, ne de kendimden gizlemek istemiyorum. Seni seviyoruk, sadece seviyorum."

Şaşkınlıkla adama baktı, tüm acımasızlığı ile onu yıkıma uğratan adam şimdi hangi yüzle kendisine sevdiğini söyleyebilirdi? Peki ya şu gurursuz kalbi? Nasıl böyle bir adam yüzünden canını yakacak kadar hızla çarpardı? İkisine de lanet okudu. Olamazdı Barış'la, korkuyordu çünkü. Barış'ın onu tekrardan incitmesine izin vermek istemiyordu.

"O zaman büyük çuvalladın, ben seni istemiyorum." dedi Öykü kırgın bir gülümsemeyle.

Barış elini uzatıp kızın yanağını okşadı. Adamın elini çekmek istedi, neredeydi iradesi?

"Yapma." dedi gözlerini kapatıp.

"Anlamıyor musun? İstemiyorum seni." dedi mırıldanarak.

Barış kızın haline gülümsedi. İstemediğini söylüyordu fakat sadece yüzünü okşarken bile kendinden geçebiliyordu. 

"Benim gibi değilsin Öykü, duygularını gizleyemiyorsun." dedi sevdiği kadının alnına küçük bir buse kondurarak.

Alnını kızın alnına dayayıp devam etti.

"Korkma, bir daha asla seni incitmeyeceğim." dedi kocaman bir gülümseme ile.

"Sen dediğine şeye inanıyor musun?" 

"Bu söylediğin beni kabul ettiğin anlamına mı geliyor?"

Öykü sertçe adama baktı. Kendisini bu adamın karşısında biraz olsun toparlayabilmişti.

"Hayal aleminde yaşama Barış, bundan sonra sen ve ben olmaz. Asla."

"Pekala. Seni ikna etmenin zor olacağını zaten biliyordum, inan ki beni yıldıramazsın. Pes et bence. Bu düelloyu da bir önceki gibi ben kazanacağım. Tabi  önceki iddiamızda yenilmeyi ve beni terk etmemeni ne kadar istediğimi bilemezsin." 

Barış'tan duyduğu itiraflar kalbinin sıkışmasına sebep oluyordu fakat buna izin vermek istemiyordu.

Kızın bakışlarındaki hüzün adamın canını sıktı. 

"Korkuyorsun, biliyorum." dedi Öykü'nün avuçları ellerinin arasına alıp. Dudaklarına yaklaştırıp devam etti.

"Korkma, bizden korkma." 

Adamın elini öpmesi ile tüğleri diken diken olmuştu. O an Barış'ın benliğini dumura uğratmasına izin verdi.

Biraz uzaklaşmak için geri çekildi Öykü.

"Benden böyle kaçmakla mutluluğu bulamazsın Öykü."

Kızın sessizleşmesinin ardından aklına gelen şeyle gülümseyerek cebinden bir fotoğraf çıkarttı.

"İkimizin de bir türlü hatırlayamadığı ortak bir anımız vardı." dedi kıza doğru fotoğrafı uzatıp.

Öykü fotoğrafı eline alınca bocaladı, kendi çocukluk resminin ne işi vardı Barış'ta anlam veremedi. Fotoğrafı inceleyince adamın içini eriten bir gülümsemeyle Barış'ın gözlerine baktı.

"Yanımda ki sen misin?"

Bir fotoğrafın Öykü'nüm tüm ruh halini değiştireceğini ummamıştı adam. Kızın gülüşüne esir olmak istedi.

"Gülüşündü belki, yada gülünce kısılan gözlerin. Bilemiyorum."

"Efendim?"

"Seni sevmemin nedeni diyorum, böyle gülmen olabilir mi?"

Öykü şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Barış'ın içinden bambaşka bir adam çıkmıştı.

"İçinde bir şair yatıyor olmalı." dedi tebessümle.

Niye bu kadar kolay ortamın büyüsüne kapıldığını sorgulamayı bırakmıştı.

Kızın kızaran yanaklarına baktı. Sevmenin ne demek olduğunu şimdi anlıyordu. Meğer o daha önce cahilmiş, karşısındaki ufak tefek  kadın öğretmiş bu derin duyguyu.

"Yanındaki benim. İlk tanıştığımız gün çekilmiştik."

"Hatırlıyor musun o günü?" dedi kaşlarını kaldırıp.

"Evet, bu resmi görünce anımsadım."

Öykü daha dikkatli baktı resme. Daha 9 10 yaşlarında olmalıyıdı. Barış ise 15 16 yaşlarında. 

"Hatırlayamadım."

"Bize gelmiştiniz. Fakat sen bir köşede mutsuzca oturuyordun. O gün matematik sınavından düşük not almıştın." 

Öykü hatırlamaya başladı. İlk okulda son derece başarısızdı, ne kadar çabalarsa çabalasın bir türlü notlarını düzeltemezdi ve kendisini aptal hissederdi. Annesi çok istediği bisikleti almak için önüne son bir şans koymuştu. En azından dönemin son matematik sınavından yüksek not almalıydı. Küçük kız geceleri dahi uyumayıp çalışmasına rağmen o sınavdan annesinin koyduğu barajı geçememişti. Kadın en az 85 almalısın demişti fakat Öykü 50'den 70'e anca çıkartabilmişti notunu. Eve gelince annesi kızın notunu duyup sinirlendiysede sineye çekmişti. Tek dediği şey 'Bisikleti unut.' olmuştu. Sonra da misafirliğe gideceklerini hazırlanmasını söylemişti sert bir şekilde.

Barış ile ilk o gün karşılaşmışlardı. Bir köşede mutsuzca oturmuş ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.

"Merhaba." dedi  çocuk kızın mutsuz görüntüsüne dayanamayıp yanına otururak.

"Merhaba." dedi Öykü çekingence. Aklı hâlâ yazın süremeyeceği bisikletteydi. Utangaç bir yapıda olduğu için arkadaşlarının bisikletlerine binmek için izin dahi isteyemiyordu.

"Ben Barış."

"Öykü." dedi hafifçe gülümseyip. Çocuğun gözlerinin rengi o an hoşuna gitmişti. Yakından daha dikkat çekiciydi.

"Canın sıkılıyor gibi, istersen bilgisayarımda oyun oynayabilirsin."

"Hayır, teşekkürler." 

"Peki, ne yapmayı seversin?" 

"Bilmem." dedi Öykü yanaklarını şişirtip.

Kızın üzgün bakışları Barış'ın moralini bozmuştu.

"Hep böyle sessiz misin? Yoksa canını sıkan bir şey mi var?"

Öykü daha yeni konuşmaya başladığı birisine sıkıntısının sebebini anlatmanın ne kadar doğru olduğunu düşündü fakat bunu umursamamaya karar verdi. Annesi bisiklet almayacağını söylediğinden beri kendisini sıkıyordu.

"Aslında evet." dedi elleri ile oynayıp.

"Derslerim çok kötü, matematik sınavından düşük aldım."

"Üzülme, düzeltirsin."

"Senin derslerin nasıl?"

"Okul birincisiyim." dedi Barış umursamaz bir tavırla. 

"Sen zekisin tabi, böyle demen kolay. Düzeltemedim işte, gece bile uyumayıp ders çalıştım ama bisikleti kazanacak kadar notumu yükseltemedim." dedi sitemle.

"Ne bisikleti?"

"Bisiklet işte, annem matematikten notumu 50'den 85'e çıkartırsam bisiklet alacağını söyledi."

"Sen kaç aldın?" 

"70."

"O zaman haketmişsin bisikleti. Bir anda notunu o kadar yükseltemezsin, bu imkansız gibi bir şey."

"Ama annem öyle düşünmüyor."

Barış bakışlarını Öykü'nün annesine çevirdi.

"Bazen yetişkinler saçmalıyor." dedi tekrardan kıza dönüp.

"Bu dediğin çok ayıp." dedi küçük kızda gülümsemesine eşlik edip.

Çocuk omuzlarını yukarı doğru kaldırdı umursamaz bir tavırla.

"Onlarda saçmalamasın." dedi ve sonra ayağa kalkıp kızı elinden tutup kaldırdı.

"Nereye?"

"Bisiklet binmeye." 

Öykü'nün çoktan morali yerine gelmişti. O haketmişti bisikleti, annesi haksızlık yapıyordu. Bu düşünce sayesinde yenik hissetmiyordu artık. Geceleri uyumamanın ödülünü bir nebze almıştı, bisikleti kazanamasada artık o bisikleti hakettiğini biliyordu. İçten içe moralini asıl bozan şey de zaten buydu. O kadar emeğine rağmen hâlâ bisikleti haketmemek...

Barış kilitinden kurtardığı bisiklete yerleşip Öykü'yü de bisiklerin ön tarafına oturttu. Küçük kız ilk defa bu kadar büyük bir bisiklete biniyordu ve heyecandan kalbi yerinden fırlayacak gibiydi.

"Çok yüksek." dedi korkuyla.

"Merak etme, ben bu bisikleti sürerken sana bir şey olmaz." dedi Öykü kendinden emin bir tavırla.

Beraber tüm sokaklardan bisikletle geçerlerken ikiside oldukça eğleniyorlardı. Hatta sonradan unutmuş olsalarda çocukluklarının en güzel anısıydı bu. Öykü büyük bir istekle istediği bisiklete doya doya binmişti, Barış ise mutsuz küçük bir kızın gülümsemesini  sağlamıştı. 

Bir ara durdular ve elma şekeri satan bir adamdan şeker aldılar. O an Barış aklına gelen şeyle bisikletin sepetinden babasının fotoğraf makinesini çıkartıp satıcı adama uzattı.

"Abi bizi çeker misin?" dedi ve adamın onaylaması ile teşekkür edip bisiklete bindi. Öykü'de Barış'ın yardımı ile tekrar ön tarafa oturmuştu ve çocuğun arkasından iki kulak yaparak kocaman bir gülümsemeyle poz vermişti.

"Sonra ki karşılaşmamızda sana bu resmi veririm." demişti.

"Hatta sana istersen yazın matematik bile çalıştırırım."

"Olur." dedi Öykü minnettar bir şekilde.

Eve döndüklerinde ayrılma vakti geldiğinde ise Barış bisikletini Öykü'ye hediye etmek istemişti. Alev Hanım ne kadar itiraz etse de o gün Barış'ın istediği olmuş ve bisiklet Öykü'nün olmuştu.

"Sen bunu haksetmişsin." 

Ama bir daha ne yazık ki bu iki çocuk görüşememişlerdi çünkü Barış'lar taşınmışlardı. Öykü'de o yaz hala ufak bir bedene sahip olduğu için o büyük bisiklete binememişti. Zaten sonradan annesi ona göre bir bisiklet almıştı.

Genç kız hatırladığı anıyla Barış'a minnetle baktı.

"Her çocuk senin gibi yeni tanıştığı misafir çocuğuna bisikletini vermezdi."

"O zaman pekte çocuk sayılmazdım bence, şu resme baksana. Senden ne kadar da büyük duruyorum."

"Minyon bir kız çocuğuydum, sınıf arkadaşlarım bile benden iki yaş büyük dururdu." 

"Sonunda bizi hatırlamana sevindim."

"Unutulmaması gereken bir anıydı."

"Öyle." dedi Barış.

Kızın bakışlarına mutluluğun yerleştiğini hissetti.

"O bisiklet hala bodrumda olabilir." dedi hızla ayağa kalkıp.

"Tabi olmayabilirde. Fakat bakmaya değer." 

Barış kızın aniden değişen ruh halinden memnun şekilde Öykü'ye eşlik etti. Evin arkasında kalmış bahçeden girilen küçük ve karanlık bodruma ışık tutup girdiler. Öylü en son bodruma ne zaman girdiğini bile hatırlamıyordu.

"Burada fare bile olabilir." dedi tiksintiyle.

Adam hoşnut olmadığına dair mırıldanmıştı. Üzerine örtü örtülmüş bisikleti bulduklarında neşeyle birbirlerine baktılar.

"Hâlâ bu bisikletin sende olduğuna inanamıyorum."

"Ben de." 

Toz içindeki örtüyü bir kenara fırlatıp bisikleti dışarı çıkardılar. Hala yeni bir görüntüye sahipti fakat zincirlerinin yağlanması gerekiyordu. Neyseki bodrumda motor yağı da bulmuşlardı.

Bisikleti tam anlamıyla kullanacak hale getirdiklerinde içlerinde amansız bir mutluluk hissettiler. Barış bisiklete binip kıza da binmesini işaret etti. Öykü adama ayak uydurup bisiklete binince o güne dönmüş gibi hissetti. Bütün sıkıntısını ona unutturan çocukla yine aynı bisiklete binmişlerdi.

"Artık ayakların yere değiyor." 

"Büyümüşüm."

Barış aldığı cevapla kahkaha attı.

O gün olduğu gibi güneşin batımına kadar  sokaklarda bisiklet sürmüşlerdi. Rüzgarın savurduğu saçlar Barış'ın yüzüne değiyordu ve adamın içi kızın kokusuyla huzur doluyordu. Birbirlerine çocukluk anılarını anlatırlarken içlerinde birlikte geçiremedikleri anılara dair bir pişmanlık vardı.

Tam güneş batarken bir tepeye çıkıp bisikletten inmişler, güneşi izlemeye başlamışlardı.

Öykü yaptığı şeye inanamıyordu. Barış ile tüm gün çocuklar gibi eğlenmişlerdi.

"Beni burada bekle, geleceğim." dedi Barış kızın yanağına bir buse kondurup.

"Tamam." diyebildi sadece Öykü.

Barış tekrardan bisiklete binip birkaç dakika sonra geri dönmüştü.

"Güneş batmadan yetişebildim." dedi sıcak bir gülümsemeyle.

"Artık dönsek iyi olur." dedi Öykü buruk bir şekilde.

Bu kadarı yeterdi. Daha fazlasının zarar olduğunu düşündü. 

"Hayır hayır, bekle." 

Kızın karşısına geçmiş gözlerindeki kocaman parıltıyla dikiliyordu.

"Barış lütfen, çok eğlendim ama daha fazla istemiyorum." 

"Neyi? Bizi mi? Biz olmamızı mı?"

Yutkundu Öykü. Bu kelimeyi ondan duymak her şeyi zorlaştırıyordu. 

"Neyden korkuyorsun Öykü?"

"Korkmuyorum, sadece istemiyorum."

"Hadi ama. Görmüş olmalısın, ikimizde bugün ne kadar eğlendik. Ben kimseyle böyle güzel vakit geçirmemiştim, senin içinde aynı şeyin geçerli olduğunu sanıyordum."

Barış asıl problemin bu olmadığını çok iyi biliyordu.

"Dürüst ol, neden korkuyorsun. Tekrar seni üzmemden mi? Ben o zaman seni sevdiğimi bilmiyordum ki... Ama artık biliyorum, çok pişmanım. Ben böyle bir aşka yakalanacağımı tahmin etmemiştim."

Kız bakışlarını kaçırdı.

"Gurur mu sebebi? Bir hiç uğruna mı biz olmamıza izin vermeyeceksin?"

Derin bir nefes aldı Öykü.

"Benim seni daha çok sevmemden korkuyorum, beni bırakmasan bile yanımda olmamandan korkuyorum. Yağmur'a yaptığın gibi bana sırtını dönmenden korkuyorum. Ben Yağmur değilim Barış. Sensizlikle başa çıkma mücadelesi veremem. Ya tamamen yanımda olursun, yada... Hiç olmassın." 

Gözleri dolmuş, sesi kısılmıştı.

"Biliyorum, işine çok değer veriyorsun. Bütün buluşmalarımıza işinden dolayı geç kaldın. Son buluşmamızda bile eğer beni işinin önüne koysaydın, belkide... Ben senin önüne hiçbir şeyi koyamazken senin bana bunu yapacağını bilmem..."

Elleri ile yüzünü kapatmış ağlamaya başlamıştı. Barış şaşkınlık içinde kalakalmış ne diyeceğini bilememişti. Asıl sorunun bu olduğu hiç aklına gelmemişti. Kızı teselli etmek isteyerek ona sarıldı.

"Öyle bir şey bir daha asla olmayacak. Sen benim için her şeyden daha değerlisin."

Öykü kafasını kaldırıp adama baktı.

"Bana işine verdiğin değerden daha çok mu değer veriyorsun yani?"

"Sana inanamıyorum Öykü. Gerçekten tuhafsın. Kadınlar genellikle diğer kadınları kıskanır. Sen benim işimi kıskanıyorsun." dedi geniş bir gülümsemeyle.

Kızın ıslak kipriklerinden öptü.

"Söyledim, seni çok seviyorum. Her şeyden, işimden de." dedi alayla.

Daha demin aldığı elma şekerini kıza doğru uzattı.

"Aslında bunu genellikle yüzük ile yapıyorlar, ama ben onun yerine elma şekeri ile yapacağım."

Kızın ıslak yanaklarını kuruladı. Fakat Öykü denilenlerden pek bir şey anlayamıyordu.

"İstanbul'u sevdiğini biliyorum, şu iki köprünün manzarası seni en etkileyen şey. En sevdiğin görüntünün eşliğinde sana bu teklifi yapmak istedim. Bir de hazır seni bir nebze yumuştmışken."

Cümlelerini kurarken kızın dediklerini anlamadığının göstergesi tuhaf bakışlarının esiri olmuş gibi hissediyordu."

"Geleceğimi sensiz hayal edemez oldum ben, hayatına girmemi kabul et. Biz olmamıza izin ver Öykü."

"Çocuklarımın annesi ol deme sakın."

Barış atmosferi bozan tepkiye karşı kahkaha attı.

"Şu an evlenme teklifi etmiyorsun değil mi?" dedi afallayarak.

Adamın bakışlarından aldığı yanıtla  kıpkırmızı kesildi.

"Ama elma şekeri var elinde."

"Dedim ya ben bunu bulabildim diye."

Kıza içten bir gülümsemeyle baktı. Karşısındaki kadın masum bir peri kızından farksızdı. Elma şekerini kıza doğru uzattı.

"Benimle evlenir misin Öykü?"

İçini saran mutluluk adama karşı tüm öfkesini silip süpürmüştü. Gözleri mutluluk yaşları ile dolmuştu bu sefer.

"Dediğin gibi, yine sen kazandın Barış." dedi sonunda yenilgiye uğrayarak 

"Evet, seninle evlenirim."



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


38   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   40 


468x60


DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.