Oda - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 


           
"Asya! Aç gözlerini, yalvarırım kendine gel! Asya!"

Beni uyandıran şeyin bileğimin keskin acısımı yoksa Ulaş'ın feryatlarımı olduğunu bilemiyordum. 

Gözlerimi araladığımda ilk gördüğüm şey bir çift kara gözdü. Bakışlarındaki endişeyi  hayatımın sonuna kadar unutmayacağıma emindim. İlk defa birinin benim için endişelendiğini görmüştüm. 

Doğrulmak istedim ama sert zemine yapışmış vücudumun kaskatı kesilmiş olması buna engel oldu.

Ayağımda sıcak bir yapışkanlık hissettim. Bileğimden akan kanın her yere bulaştığını gördüğümde miğdem bulanmıştı. Kelepçenin çivisi ayağımın içinden çıkmış ve tekrar kelepçenin içinde gizlenmişti. 

Görüntü çok korkunçtu, bileğimden sızan kandan dolayı her yer kana bulanmıştı. 

Halsiz olan bedenim daha da bitkinleşmişti. Yaram canımı çok yakıyordu.. Ağlamak istiyordum yada inlemek. Ama ikisinide yapamamıştım.Acıyı bile yaşayamıyordum. 

Tepkisizliğimden nefret ettim çünkü içimde daha büyük yangınların çıkmasına sebep oluyordu.

Elimi bileğime bastırıp sızan kanın akmasına engel olmak istedim.

Ulaş'a baktığımda onun ayağının da aynı durumda olduğunu gördüm. Beyaz hastahane kıyafeti kana bulanmıştı.

"Kıyafetinden bir parça kopar ve onun ile bileğini sar Asya."

Söylediği şey mantıklıydı. Onun dediğini yaptım ve kıyafetimden yırtıp elde ettiğim bez parçasını bileğime sardım.

" Canının yanmasına sebep olduğum için özür dilerim Asya. İnan sana zarar gelmesini istememiştim. Senin canını da yakacağını bilseydim o şerefsize saldırmazdım."

Gözlerinde pişmanlık vardı.

" Mühim değil Ulaş. O çiviyi oraya koyduysalar eninde sonunda bir sebepten ötürü bize onun ile zaten işkence edeceklerdi." dedim.

"Canın çok yanıyor mu? "

Evet fazlasıyla yanıyordu ama sustum. 

"Üzgünüm, çok üzgünüm. " diye sayıkladı.

"Ulaş kendini suçlamayı bırak." dedim.

Daha fazla birşey söylemedi. 

Aradan çok uzun bir zaman geçmişti ve bize yiyecek namına birşey vermemişlerdi.

Midemin sırtıma yapıştığını hissediyordum.  Açlık bütün hücrelerime hükmediyordu. Her zerremde bu lanet hissi tadıyordum.

Ulaş ayağa kalktı ve cama baktı.

"Ordasın biliyorum, beni duyabiliyorsun. Sana hakaretler yağdıran bendim, Asya değil. Bu cezayı ödeyenin sadece benim olmam lazım. Senden istediğim tek şey ona yiyecek birşeyler vermen. Görmüyor musun kızın halini? Bitmiş durumda.. O sana birşey yapmadı. Nolur yalvarırım ona  birşeyler ver. "

Ulaş'ın dedikleri beklemediğim sözlerdi. Beni bu kadar düşünmesi ihtimal bile vermeyeceğim şeydi. Belki vicdan azabı çekiyordu. Oysa hep katillerin vicdanlarının olmadıklarını düşünürdüm.

"Ulaş kendini yorma, isteyiğini yerine getirmeyecekler."

Ulaş gözlerimin içine öyle baktı ki sanki tenime dokunmuştu o bakışlar. Gözlerindeki hüzün çok ağırdı.

Bana cevap vermeden tekrar cama baktı. 

"Bu kız sana ne yaptı ?! Ona niye işkence ediyorsun ?! Bırak gitsin! Eğer illa ki bu odada birisinin ölmesini istiyorsan o zaman o kişi ben olacağım! " dedi eline silahı alıp.

Silahı şakağına doğru tutmuştu.

Bu yaptığı delilikti! Kafayı yemişti.

"Saçmalama Ulaş! Bırak o silahı!"

Beni duymuyordu, gözü dönmüştü. Kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Bu sefer korkuyordum, kendisine zarar vermesinden ölesiye korkuyordum.

"Ulaş lütfen yapma! Yalvarırım!" dedim ona doğru adım atarken.

Zincir ona ulaşmama engel oluyordu.

"Ulaş sakına bir delilik yapma! " 

Haykırışlarım ona ulaşmıyordu. Kalbim ise korku ile atmaya devam ediyordu.

"Ulaş !" 

Çığlığım tüm odada yankılanmıştı ama o duymuyordu. Kararlıydı. Gözlerinden görebiliyordum.

Elimde olduğunu yeni fark ettiğim silahı Ulaş' doğrulttum. Tek şansım onu benim vurmam gibi gözüküyordu. Silah kullanmayı iyi bilirdim ve nişan aldığım yeri asla ıskalamazdım. 

Ama bu sefer diğerlerine benzemiyordu. Yaptığım hata Ulaş'ın hayatına mâl olabilirdi.

Ellerim ilk kez silah tutarken titriyordu. Sıkıca gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Gözlerimi açtığımda ise yapmam gerekeni yaptım ve Ulaş'a ateş ettim. Silah'ın sesi kulaklarımda çınlarken Ulaş'ın elinden düşen silaha baktım. 

Bunu nasıl yapmıştım bilmiyorum ama başarmıştım. O kurşun kafasına da gelebilirdi. Bu düşünce titrememe sebep olurken içimden fısıldadım.'Ama gelmedi, sen tam istediğin noktaya vurdun Asya.'

Ulaş'ın kanayan koluna bakınca o an kafama dank etti. Ben çocuğun hayatı kurtulsun diye silah tutan koluna ateş etmiştim ve evet Ulaş initihardan ölmüş olmayacaktı ama benim yüzümden kan kaybından ölecekti.

Yaptığım saçmalığın farkına vardığımda ise çok geçti.

"Sen ne yaptın?" dedi Ulaş şaşkın bakan gözleri ile.

Acının somut halinin yerleştiği yüzünü gördüğümde pişmanlık ruhumda dalgalanmaya başlamıştı.

Ama ben bunu yapmasaydım o kendini vuracaktı. Buna izin veremezdim, buna dayanamazdım.

"Sen, sen kendini öldürecektin." dedim.

"Bu yaptığın şeyin bana bir faydası olduğunu görüyor musun? İzin verseydin öldürseydim kendimi. Böyle yavaş yavaş ölmezdim Asya. Hem silahım şurada duruyor, hala istesem şuan öldürüm kendimi."

"Bana bunu yapma Ulaş! Kendini öldürmekten bahsetme! "

"Benim ölüp ölmeyeceğim niye umrunda ki?" dedi öfkeyle.

Öfkesi yerimden sıçramama sebep olmuştu.

"Umrumda işte! Sen manyaksın ! Delirmiş, kafayı yemişsin! Kendimi öldürecem diye tutturmuşsun. Ama ben buna izin veremem! Anlıyor musun? Gözlerimin önünde canını almana izin veremem."

Sesim titriyordu. Göz yaşlarımı yanaklarımda hissettim. Asla ağlamayan bana ne olmuşta da ağlıyordum böyle..

"Bana bunu yapmaya hakkın var mı? Ha söyle var mı? Sen kendini ne sanıyorsunda bana böyle bir acıyı yaşatacaksın ?! Söylesene ne sanıyorsun kendini ?! Dünyanın neresinde ölmek istiyorsan git orada öldür kendini ama benim yanımda değil! Bana bunu yaşatıpta gitme bu hayattan. Bu sefer dayanamam. Bende senin peşinden gelirim! Sana bunun hesabını sormaya gelirim Ulaş! Sakına ama sakına benim gözlerimin önünde ölme!  "

Sesim hıçkırıklara karışmıştı. Boğazımda çok eskiden kalma kötü bir tat hissettim. Unutmak istediğim görüntüler gün yüzüne çıkmıştı. Sakinleşmek istiyordum ama yapamıyordum. Ayaklarımın bağı çözüldü sanki, birden yere oturmuş daha doğrusu düşmüştüm. Hayatımı karanlığa çeviren o gün dahi ağlamamıştım ben. Ellerimi zemine dayamış omuzlarım sarsıla sarsıla ağlıyordum. Siyah saçlarım ağlayan yüzümü gizliyordu Ulaş'tan. 

"Anlamıyorsun, ikimizden biri ölecekse bu sen olmayacaksın." dedi sakince.

Ses tonu şevkat dolu çıkmıştı.

"Yapma ne olur Asya. Mantıklı ol."

Kafamı salladım.

"Gözlerimin önünde ölmeyeceksin diye sayıklıyordum."

Ulaş bana birşeyler diyordu ama onu duymuyordum. 

İçimde huzuru hissederek ağlıyordum. Biliyordum ki bu huzurun sebebi mazide kalmış duygularımın gün yüzüne çıkmasından kaynaklanıyordu. Rahatlıyordum. Sanki içimde yıllardır biriktirdiğim zehri özgür bırakıyordum.

Yavaş yavaş sakinleştiğimde ise Ulaş'a baktım. Neyseki yarası çok derin değilde ama elbet müdahale gerekiyordu. 

"Yaran." dedim ıslanmış gözlerimle ama o bana cevap vermeden cama baktı. 

Bende baktığımda ise daha da meyus olmama sebep olan o adamı gördüm.

"Gösterinizden etkilendim ama.. " dedi duygusuz bakan gözleri ile.

Ulaş'a baktım  kendini zor tutuyor gözüküyordu.

"Kendi canını kıymaya çalışman biraz fazlaydı be Toralı. Sizden bunu istediğimi hatırlamıyorum."

"Oyunu kuralları ile oynayacaksınız. İkinizden birisi kendisini öldürdüğü anda diğeri de iki dakika içinde ölmüş olucak. Bildiğiniz gibi kurtulmanızın tek çaresi birbirinizi öldürmek. Oyunun sonunda kim pes edecek merak ediyorum. Şimdi ikinizde birbirinizi korumaya çalışıyorsunuz ama insan sabrının bir sınırı vardır. "

Adamın dedikleri sinirlerimi bozmuştu. Gözlerini üzerimde kenetleyip devam etti.

"Birazdan sana ilk yardım malzemeleri verilecek Asya. Adamlarımdan hiçbiri bu odaya girmeyeceği için Ulaş'ın yarası ile sen ilgileneceksin."

"Sen tam bir psikopatsın. Onu öldürmemi istiyorsun sonra da bana onu tedavi etmemi emrediyorsun. Dediklerin ile ters düştüğünün farkında mısın?" 

Kaşlarını çatmıştı.

"Bana hakaret edince ne olacağını biliyorsun Asya. Kelimelerini daha dikkatli seçmeni tercih ederim. Bu seferlik affediyorum ama ikinci seferinde bu kadar merhametli olmam. Dediğin şeye gelince ise evet birbirinizi öldürün istiyorum ama böyle değil. Sizin kendi isteğinizle silahları birbirinize çevirmenizi istiyorum. Sen Toralı'ya öldürmek için değil hayatını kurtarmak için vurdun. Bu sebepten ötürü ölse kendini bir katil olarak görmeyeceksin değil mi? Vicdanın sana hesap sormayacak. Ama ben senin vicdan azabı çekerek yaşamanı istiyorum. Senin öyle iğrenç bir kalbin var ki kendini aklamayı hep başarırsın. Çok masumsun değil mi Asya? Bu hayatta hiç suçun yok! Sana bunun aksi olduğunu kanıtlayacağım. Sen tiksinç bir insansın ve kendin de bunun ile yüzleşeceksin!"

"Sen beni nereden tanıyorsunda bana bunları söyleyebiliyorsun? "

"Zavallı Asya. Nasıl bir insan olduğunu bile bilmiyorsun ama ben sana öğreteceğim."

"Ben sana ne yaptım da benden böyle nefret ediyorsun. Senin ile hayatlarımız hiç kesişmedi bile. Ben senin dediğin gibi birisi değilim. Niye buradayız söylesene? Hatamız ne bizim?"

"Bunun cevabını kendiniz bulun. Hayatınızı sorgulayın, kime ne zarar verdiniz bir düşünün bakalım. O zaman burada neden olduğunuzun cevabını alacaksınız."

Aklım almıyordu, ben burada olmayı hak edecek ne hata yapmıştım? Peki ya Ulaş?
Onun suçu neydi ?

"Ya Ulaş?" dedim merak ile.

" Aynı suçu beraber işlediniz Asya. İkiniz de suç ortağısınız. Buda sizin ip ucunuz olsun.."





Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.